Bu dağları tanımalısın. Yüzleri yara izine benzer, yüzleri hep zamana dönük. Bu dağlara sahip değil, ait olmayı seçmiş bir halkın sığındığı birer dulda. Hele de kış ise, bir kaplan mağarasına sinerse, kanadı kırık bir leylek menzilsiz yolcular gibi Güneye doğru inlerse; geçmiş baharın gölgesi yankılanır epey üşümüş vadilerden.
Gideceksin, ceplerinde kırık bilyeler, bir nehrin dünyaya gelişi, üşenmeden. Rüyaların yukarısından geç, adını unut, kanatların yorulunca sessizliğin çölüne tüne. Üstünde loş evlerin buğusu, geç kalmış çocukların uykusu, isten yapılmış tencerelerin kokusu, rengi olmayan bir bulutun sesi.
Kambur akçakavaklar, her yangında yeniden dirilen mazılar, göğsü yarılmış tepeler, hareli su yolları, yalnız ve uzak kartallar ve ne varsa yerin altında uyuyakalmış, yoldaşındır. Çevrene bakma, gözlerin şimdiyi göremez, gözler zamana aittir: Her teveğin altında bir kadın ve bir kız çocuğu, her köprünün altında bir dede ve bir kız çocuğu, her kayanın altında bir adam ve bir oğul, her çukurun dibinde bir kız çocuğu ve bir kız çocuğu; elleri başlarını saran kefiyeler gibi; umutsuz, uykulu, kırgın; bir merminin onları kaçıştan kurtarmasını beklerler, oluştan ve geceden. Her şeyi görmüş olanların gözleri vardır; bir yapraktılar bazen, bir süpürge otu, bir diken, bir Mart yağmuru damlası, çentiği bir hançerin, uğuldayan bir mermi yatağı, bazen bir insan; kendisi dışındaki her şeyin tanımı. Yolcu değilsin sen, öyle bakma etrafına; bir yere değil, bir âh'a gidiyorsun.
Orada işte; dolambaçlı bir yoldan sıçramış gibi, bir vadinin dibine yuvarlanmış. Yasın en büyük çadırı; babaların gözyaşı, anaların örükleriyle yapılmış. O çadıra gireceksen, rüzgârı sevmelisin, yoksa anlayamazsın her taze meyveyi mezarlığa götürmenin telaşını. Ve cevizlere inanmalısın, her Temmuzda ışıklı bir gölgeye dökülürler. Benzerler unutulmuş bir şiveye; her bir dalında başka bir edanın kuşu öter.
Bir sabır ilmi edinmelisin, kabul kültürü, kana uzun uzun bakan bir saygı; kendini dev bir gözyaşı şişesi gibi eğitmelisin. Koklanmaktan yorulmuş, solgun bir gülün yüzünü duyarsın o zaman. Çünkü burada geceler gerçektir. Bir masalın içinde değilsin, unutma; burasıyla ilgili duyduğun her şey, ancak bir şerhtir. Ellerin varsa, dokunabilirsin acıya ve onura ve erdeme.
Bir ağıt adın olur o zaman!