Bu sözler 17 yaşındaki kardeşi Serhat Encü ve 33 akrabasını kaybeden Ferhat Encü’nün ağzından dökülüyor. Barış Meclisinin davetlisi olarak İstanbul’a gelen Ferhat Encü, ANF’ye iki yıldır gelmeyen adaleti anlattı. Roboski’den Gever’e hükümetin ve paralel devletin Kürtlere yönelik düşman bir hukuk uyguladığına dikkat çeken Encü, “Roboski katliamı ile yüzleşmeyen bir hükümet ile barışılmaz” dedi.
KİMİN KAÇAKÇI OLDUĞU GÖRÜLDÜ
Roboski katliamı üzerinden 2 yıl geçti ancak adaletin yerini bulması için tek bir adım atılmadı. Tam aksine kaza denilerek üstü örtülmeye çalışıldı. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Bu açıkçası sözün bittiği yerdir. İki yıldır AKP hükümetine aklınıza gelebilecek her şeyi söyledik. Ancak bizi dün kaçakçılık diye nitelendiren hükümetin yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla düştüğü durum aslında kimin kaçakçı olduğunu açıkça ortaya koydu. Bize kaçakçısın diyerek bomba yağdıranlar, ülkeyi soyup soğana çeviren kendi oğullarını aklamak için her yeri seferber etti. Hak ve adaletten yana olduğunu iddia ederek yola çıkan AKP hükümeti şu anda hakkı, adaleti, hukuku gasp eden, halkın vergilerini çalan, bu ülkenin mağduru olan insanların üzerinden rant sağlayan bir konuma düşmüştür. Böylece hak, hukuk, adaletin sadece sözle gelişmediğini bunun sağlanması için önce içini doldurulmak gerektiği bir kez daha ispatlanmış oldu. Bizim hak, hukuk ve adalet için iki senedir vermiş olduğumuz bir mücadele var. 28 Aralık 2011 tarihinde planlanmış Roboski katliamından 20 saat sonra Başbakan Erdoğan bizzat Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e teşekkür etmiştir. Aynı başbakan, Roboski’nin meclis dehlizlerinde kaybolmayacağını söylemiştir ancak katliamı Ankara’nın karanlık dehlizlerine gömmüştür ve ne yazık ki katliamın faillerinin ortaya çıkartılması konusunda en ufak bir adım atılmamıştır. Tam aksine biz Roboski ailelerine ve hak talep eden insanlara saldırılmıştır.
AİLELER CEZALANDIRILIYOR
Nasıl saldırılar?
Hem fiziki hem de sözlü saldırıya uğradık. Her hak, hukuk, adalet talebimizde devlet bize saldırarak cevap verdi. Üzerimize ya gaz fırlattı, ya da tazyikli su sıktı. Sınırda anma gerçekleştirdiğimiz gerekçesiyle hakkımızda toplam 50 bin TL idari para cezası kesildi. ‘Güvenlik bölgesini ihlal ettiğimiz’ iddiasıyla 7 yıla varan hapis cezalarıyla yargılanıyoruz. Bu kabul edilecek bir durum değil. 34 insanı katledeceksin, hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın; bu yetmemiş gibi de canları için hak ve adalet mücadelesi veren başta aileler olmak üzere tüm kesimlerin önünü tıkayacaksın, onlara adli soruşturmalar açacaksın, müdahalelerde bulunacaksın. AKP hükümeti bizim mağduriyetimizi gidereceğine bize daha çok saldırdı.
Tüm bu yaşananlar adalet mücadelenizde sizi umutsuzluğa sevk etti mi?
Biz bu ülkede zaten adaletin devlet tarafından verilmeyeceğini yaşayarak öğrendik. Varsa bir adalet, ancak mücadele ederek elde edilir. Zaman zaman umutsuzluğa kapılsak da hiçbir zaman vazgeçmeye niyetimiz yok. Bize söz verilen her platformda bu katliam çözülmeden bu ülkede herhangi bir barışın tesis edilmeyeceğini, tesis edilecek bir barışın da sağlam bir barışı getirmeyeceğini, altının boş olacağını söylüyoruz. Roboski ile yüzleşmeyen bir hükümetten çözüm, adalet beklenemez. O nedenle bizim için adalet Roboski ve diğer katliamlarla yüzleşildiği zaman gelecek.
KÜRTLERE DÜŞMAN HUKUKU UYGULANIYOR
Roboski katliamına karşı kamuoyunun gereken tepkiyi gösterdiğini düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmüyorum. Bu kadar açık ve net yapılmış ve planlanmış bir katliam karşısında ben gerçekten kamuoyundan büyük bir tepki beklerdim. Ne kamuoyu, ne medya bu tepkiyi verebildi. Televizyon programlarına çıkan yorumculardan tuttun, merkez medyadaki gazetecilere kadar ‘bu katliam niçin yapıldı, failleri kimlerdir’ sorularını cevapsız bıraktılar. Bunu yaparken de aynı zamanda kamuoyu nezdinde hem katliamı unutturmaya hem de yaşanan vahşeti normalleştirmeye çalıştılar.
Gezi parkı direnişi esnasında Lice’de Medeni Yıldırım isimli gencin infaz edilmesi sonrası ülke çapında büyük bir tepki gösterildi. Yaşanan bu gelişme sizi umutlandırdı mı?
Umutlandırsa da tamamen zihniyetin değiştiğini düşünmüyorum. Bunu düşünmemin en önemli sebeplerinden birisi Gever’de üç kişinin infazından sonra yaşanan sessizliktir. 2.5 senedir sefalet, açlık içinde kalan Van depremzedelerin yaşadıklarına karşı doğal afet olduğu devlet oradaki insanların durumlarını düzeltecek en ufak bir adım dahil atmadı. Çocukların orada donarak ölmesine göz yumuyor ve tüm ülke bunu izliyor. Öte yandan bir taraftan İsrail devletinin Filistin halkına yönelik Batı Şeria’da ördüğü duvarlara nefret ve kin kusan, Berlin duvarını utanç duvarı olarak adlandıran Başbakan, diğer yandan aynı utanç duvarlarını Rojava-Nusaybin arasında örmeye çalışıyor. Yine gereken tepki gösterilmiyor.
Hükümetin bu çifte standardını neye bağlıyorsunuz?
Hükümetin Kürtlere yönelik bir düşman hukuku uyguladığını düşünüyorum. Kürtlere yönelik özel bir hukuk işliyor. En basiti Anayasa Mahkemesi tarafından bırakılması gerektiği söylenilen BDP milletvekillerine ayrı bir hukuk uygulanıyor. Bu bile Kürtlere yönelik genel yaklaşımı gözler önüne seriyor.
HİÇ BİR GÜÇ KÜRTLERİN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ ÖNÜNDE DURAMAZ
Durum böyleyken, AKP hükümetinin Kürt meselesini çözme konusunda samimi olduğunu düşünüyor musunuz?
Açıkçası ne şu anda devleti yöneten hükümete ne de paralel devlet olarak adlandırılan cemaate bu konuda güvenmiyorum. Çünkü her iki devletin de Kürtlere bakış açısı ortada. Demin de dediğim gibi her ikisi de Kürtlere yönelik düşman hukuku uyguluyor. Roboski gibi göz göre göre planlanmış bir katliam apaçık ortadayken, burada sorumlulara dokunulmadan nasıl bir barış ortamı sağlanacak. Roboski ile yüzleşmeyen bir hükümetle barışılmaz. En doğal hak olan Anadilde Eğitim hakkı dahi verilmiyorsa bu ülkede nasıl bir barış olacak. Zaten bu devlet çok hevesli olduğu için barış sürecine girmedi, Kürt hareketinin başlatmış olduğu mücadele ve ödenen büyük bedeller sonucunda bu noktaya gelindi. Kürtlerin özgürleşmesi artık kaçınılmaz. Bunu hükümet de biliyor. O nedenle artık bunun önüne hiçbir engel koyulamaz.
Rojava devrimi bunun en somut örneği. Rojava devrimiyle Kürt halkı bütün kirli zihniyetlere başkaldırdı. Hükümete Ortadoğu’da oluşan bu yeni dengeye göre pozisyonu gören Türk hükümeti de Kürtlerin özgürlük mücadelesini nasıl daha aza indirebilirim politikasını izliyor. Ama Kürtler eski Kürtler değildir. Artık hiçbir güç Kürtlerin özgürlük mücadelesinin önünde duramaz. Mutlaka bir gün Kürt halkı da diğer halklar gibi özgürleşecektir. Bu kaçınılmazdır. Tabii ki bunu sabote etmek için hem hükümet hem de paralel devlet elinden geleni yapacaktır. Ama bu da bir yere kadar işleyecek.
Son olarak ne eklemek istediniz bir şey var mı?
Roboski katliamının gerçek failleri ortaya çıkarsa ne başbakan ne AKP hükümeti ne de Genelkurmay kalır. Hepsi yargılanır. / anf