Bilim Akademisi kurucu üyesi ve Yer Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul depremiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye Sigorta Birliği tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Sigorta Zirvesi'ne katılan Prof. Dr. Görür şunları kaydetti:
"Arzın içinde konveksiyon akımlarıyla bu levhalar hareket eder. Arzın içindeki ısı dağılımına göre sıcaklık farkına göre, bu akımlar oluşur ve levhaları hareket ettirirler. Dolayısıyla depremin kaynağı yerin içindedir. Onu öyle Amerikalı gemiye, yok uzaydaki harekete, sıcak havaya, soğuk havaya bağlamak anlamsızdır.
Kuzey Anadolu fayının kuzey kolu Marmara fayıdır, 160 km uzunluğundadır, 3 kesimden meydana gelir: Tekirdağ, Adalar ve Kumburgaz fayları. Bu fay kilitli ve stres biriktiriyor. Kayaları kırmak için biriktirdiği kuvvete stres denir. Dolayısıyla bu fay kuvvet biriktiriyor. Kumburgaz ya da Adalar fayının kırılmasını bekliyoruz. Kırılırsa oluşacak depremin büyüklüğü 7,2 ile 7,6 arasında.
Demek ki İstanbul'da minimum 7,2'lik deprem bekliyoruz. Tekirdağ fayının kırılmasını beklemiyoruz. Deniz araştırmalarında, Tekirdağ fayının 1912 Şarköy depreminde kırılmış olduğunu, enerjisini boşaltmış olduğunu düşünüyoruz. Deprem beklentimiz, 1999 - 2014 yılına kadar yaptığımız çalışmalarla bunu söylüyoruz.
8 uluslararası gemiyle araştırma yaptık. Araştırmaların Türk başkanı bendim. Dünyada ileri gelen araştırmacılarla araştırma yaptık. İnsansız ve insanlı denizaltılar kullandık. Marmara'nın tabanına dalarak fayları gözümüzle inceledik. Ayağını denize sokmamış insanlar bizden daha fazla konuşuyorlar."
'ZEMİNİ GÖZ ÖNÜNE ALMAK GEREKLİ'
İstanbul'da çok kötü zemin olmadığını belirten Görür, Avrupa Yakası'nın kayma hızından dolayı daha riskli olduğunu belirtti. Görür, vadiler, akarsu kanalları ve onların alüvyonları ile plajlar ve yapay dolgular dışında Anadolu yakasında zemin diye bir sorunun olmadığını söyledi.
Depreme karşı çok iyi bina yapmanın yetmediğini belirten Görür, "Zemini göz önüne almayan inşaatçı hayal kırıklığına uğrayabilir" dedi.
Binaları en çok tehdit eden şeyin ivme olduğunu söyleyen Görür, "İvmenin fazla olduğu yerler, tehlikeli olan yerler, kıyı ile kıyılara yakın yerler, ilk 7-8 kilometrenin olduğu yerler. Hem Anadolu hem Avrupa Yakası'nda en büyük ivmeye maruz kalacak, dolayısıyla ayakta kalabilmesi için iyi kalitede binanın ihtiyaç duyulduğu yer sahiller" diye konuştu.
Sıvılaşmanın çok tehlikeli olduğunu ifade eden Görür, İstanbul'da yaygın sıvılaşma alanlarının olmadığını, sıvılaşmanın daha çok akarsu vadilerinde görüldüğünü, Avrupa Yakası'nda Anadolu'ya nazaran daha fazla olduğunu dile getirdi.
Binaların deprem haritalarına göre yapılması gerektiğini belirten Görür, olası depremde 6 Şubat'ta 11 kentte meydana gelen yıkımdan daha büyük bir yıkım beklendiğini, yıkımın en büyük nedeninin İstanbul'un yüzde 60'ının gecekondu mantığıyla inşa edilen binalar olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Görür, "Yüzde 60'ta mühendislik hizmeti yok, iyi malzeme kullanımı yok. Doğru dürüst proje yok, imar yok, iskan yok. Projeye bağlılık yok, çalma çırpma da çok. Dolayısıyla bizi yıkım bekliyor. Yıkımın olması depremle birlikte eş zamanlı, bu demektir ki göçük meselesi, yaralılara yetişme meselesi, İstanbul'da ulaşım da felç oluyor. İstanbul'da bazı yollarda 2 bina yıkılsa oraya da giremezsiniz. Plan yok, program yok, akıl yok, düşünce yok, mantık yok" dedi.
İstanbul'da 100 bine yakın binanın olası depremde yıkılabileceğinin dillendirildiğini belirten Görür, 20 bin binanın yıkılması halinde bile 800 bin insanın can güvenliğinin tehlikede olacağını vurguladı.