Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), korona aşılamasının hızlandırılıp yaygınlaştırılması başta olmak üzere salgından çıkış yolunu işaret eden ortak açıklama yaptı.
İktidarın salgın döneminde attığı adımların şeffaf olmadığını belirten meslek örgütleri, ihtiyaç duyan hasta ve temaslılara sosyal ve ekonomik desteğin verilmesi ve aşılamanın hızlanması ve yaygınlaşması için etkili bir aşılama kampanyası başlatılmasının da aralarında bulunduğu yedi öneri sıraladı.
‘DELTA TÜRÜ HÂKİM TÜR OLMA YOLUNDA İLERLİYOR’
Düzenlenen “Salgından Çıkışın Yolu Bellidir” başlıklı açıklamaya DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik ve TMMOB Yönetim Kurulu II. Başkanı Selçuk Uluata katılırken; ortak açıklamayı TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı okudu.
Toplantının açılışında pek çok farklı noktada yaşanan orman yangınlarına değinen Fincancı; “Yangınlara zamanında ve yeterli müdahale edilememesi, iktidarın politikasızlığının bir parçası. Bunun bedelini tüm canlar olarak ödüyoruz” dedi. İktidarın politikasızlık veya idare etme halinin salgınla mücadelede de kendini gösterdiğini belirten Fincancı, aşılamadaki eşitsizlikleri gidermek için Diyarbakır ve Şırnak’ta tabip odaları öncülüğünde yürütülen kampanyaların somut adımlar için iyi birer örnek olduğunu belirtti.
Türkiye’de sınırlamaların kalktığı 1 Temmuz tarihinde 5 bin 288 olan korona vakalarının geride kalan dört haftada dört kat artarak 22 bine ulaştığını belirten meslek örgütleri, “Çok daha bulaştırıcı olduğu bilinen Delta türü ise hâkim tür olma yolunda hızla ilerliyor” dedi.
İktidarın salgın döneminde attığı adımların şeffaf olmadığı belirtilen açıklamanın satır başları şu şekilde oldu:
BEDEL ÖDEMEYE HÂLÂ DEVAM EDİYORUZ: Salgının başından beri verileri gizleyen, emek ve meslek örgütleriyle toplumun tamamını salgınla mücadelenin dışında tutan iktidarın bizatihi kendisidir. Yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, insanları sorumlu olmaya çağırdıklarında bu çağrının karşılık bulmayacağı açıktır. Her alevlenmede yükümlülüğünü yerine getirmeyen, bilimsel bilgi değil politik tercihleriyle hareket eden iktidarın her COVID-19 hastasında ve bu hastalığa bağlı ölümlerde sorumluluğu vardır. İktidar aşılama konusunda da başından beri belirsizliği derinleştiren yaklaşımı ile toplumda aşı tereddüdüne yol açmış, aşı karşıtlarının işini kolaylaştırmıştır. Sorumlu politikalarla bilgi edinme hakkımızı önceleyen bir yaklaşım yerine aşıların ne zaman geleceği, miktarı ve bilimsel değerlendirme süreçlerinin toplumla paylaşılmamasının bedeli ne yazık ki ağır oldu ve biz bu bedeli ödemeye hâlâ devam ediyoruz.
YOKSULLUĞUN DERİNLEŞMESİYLE YÜZ YÜZE KALDIK: Salgında insanlar, anlamlı hiçbir sosyal ve ekonomik desteğe ulaşamadan, gittikçe daha da güvencesizleştirilen çalışma koşullarında ve açlıkla salgın arasında seçim yapmaya zorlanarak yaşam mücadelesi verdi. Hep birlikte intiharlarda artışla, yokluğun yoksulluğun derinleşmesiyle yüzleşmek zorunda kaldık. Güvencesiz, işinden olmamak için hastalığını gizleyen, salgına uygun önlemlerin alınmadığı toplu taşımalarla kalabalıkların içinde çalışmaya zorlanan insanlar, iktidarın “koruma” adı altında ayrımcılıkla evlerine kapattıkları yakınlarına bu virüsü taşımaya, sonra da sevdiklerine hastalık bulaştırmanın yüküyle baş başa kalmaya terk edildiler.
ÇAĞRILARA KULAK TIKIYORLAR: Sağlık çalışanları her alevlenmede yükleri daha da ağırlaşarak ama tüm haklardan yoksun bırakılarak çalıştırıldı. Yetmedi, salgınla mücadelede en önemli yerde olan; ama sağlık çalışanlarını tüketme projesi ile çoktan güvencesiz bırakılmış, yalnızlaştırılmış birinci basamak sağlık emekçileri cezalandırma yönergeleriyle karşı karşıya bırakıldı. Aile hekimliği binaları, soğuk zincir dolapları gibi birçok fiziksel ihtiyaç defalardır yaptığımız çağrı ve uyarılara rağmen düzeltilmemiş; salgına uygun düzenlemeler yapılmamıştır. Sağlık Bakanlığı ve iktidar, Dünya Sağlık Örgütü’nün dahi salgınla mücadelede olmazsa olmazlar arasında saydığı toplum ve sağlık emek örgütlerinin katılımı için yaptığımız çağrılara da kulak tıkamaktadır.
BEDELİ SONRADAN ANLAŞILACAK: Salgınla mücadele etme yerine durumu idare etme politikaları bu topraklarda 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne, milyonlarca insanın hastalanmasına neden oldu. Üzülerek söylemeliyiz ki tüm bunların yanında kronik hastalıkların bedeli sonradan anlaşılacaktır.
MESLEK ÖRGÜTLERİNDEN YEDİ ÖNERİ
-Bilimsel temellere dayandırılmış bir sürveyans sistemi ve filyasyon ile hasta ve temaslılarının saptanıp izlenmesi, bu izlemin uygun kamusal koşullarda yapılması,
-İhtiyaç duyan hasta ve temaslılara sosyal ve ekonomik desteğin verilmesi,
-Aşılamanın hızlanması ve yaygınlaşması için etkili bir aşılama kampanyası başlatılması,
-Toplumda aşılamaya güvenin artırılabilmesi için aşılama ve etkisi ile ilgili bilimsel bilginin gizlenmeden paylaşılması, toplum temsilcilerinin bağışıklama hizmetlerine katılması, yazılı görsel ve sanal medyanın etkin bir şekilde kullanılması,
-Pandeminin başından beri hastalıktan korunmada etkinliği gösterilmiş olan kişisel ve kurumsal önlemlere (maske, mesafe, hijyen, havalandırma, kapalı ve kalabalıklardan uzak durma vb.) devam edilmesi,
-Sermayenin insafına terk edilen toplumun, sermayenin kâr alanı kılınan sağlığın yeniden bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik halini koruyacak demokrasi, adalet, özgürlük ve barış temelinde kurulması,
-Salgınla mücadelenin sağlık emek örgütleri ve toplum temsilcileriyle birlikte yürütülmesi önerilir. (DUVAR)