ANF’ye konuşan Koçyiğit, AKP iktidarının topluma bir umut olarak vaat ettiği sağlık sisteminin, aslında toplumda ciddi bir umutsuzluk ve sağlıksızlık yarattığının görüldüğünü belirterek, “Hep beraber tanığıyız. Bu sistemin özü ‘müşteri ilişkisi’ yani bir ‘ticarethane’. Hastanelerdeki hasta, sağlık çalışanları ilişkisi yok edildi. Hasta kendisini bir markete gelmiş gibi hissediyor. Bu ilişkinin bu şekilde dönüştürülmesi temel sorun başlıkları halini oluşturuyor” dedi.
‘SAĞLIKTA ÜCRETSİZ MUAYANE VE İLAÇ ALIMI KOCA BİR YALAN’
“Eskiden SGK’da oluşan uzun ilaç kuyrukları ve ilaç bulamama sorunları üzerinden kendini yapılandıran ve topluma bunların hepsi gidiyor diye anlatılan koca bir balon yalan” diyen Koçyiğit şunları aktardı: “Boş bir aldatmacanın kendisi bu söylem. Bugün insanlar daha fazla para ödediği, daha çok hastaneye başvurduğu, daha çok cerrahi girişime maruz kaldığı. Daha çok tahlil verdiği ama sonucunda sağlıklı olamadığı, hastanede sağlık hizmeti alamadığı bir hizmet sistemine dönüşmüş durumda sağlık sistemi. Bu insanlarda bir tükenmişliği beraberinde biriken bir öfkeyi yanında getiriyor. Sonuçta siz eğer sağlık çalışanlarına şunu dayatırsanız’ ne kadar iş yaparsan sana o kadar para vereceğim’, bu parayı da hekime hasta başı öderseniz, bunun kendisi niteliksiz bir sağlık hizmetini doğuracaktır. Bunun sonucunda da hasta iyileşemeyecek ve hastane ev arasında gidip gelecektir.”
‘BU SİSTEMİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ YOK’
Bu uygulamanın yanlış olduğunu ve bu sistemin getirildiği zamanlarda da itirazlarını ve nedenlerini söylediklerini belirten Koçyiğit, bu sistemin sürdürülebilirliğinin olmadığını hala da söylediklerini vurguladı. Mevcut sistemin her gün kendini, bununla da kalmayıp toplumunda sağlığını tükettiğini söyleyen Koçyiğit, bu yapının bir an önce değiştirilmesi gerektiğinin altını çizerek şöyle konuştu:
“Devletin ve sağlıkçıların önceliği, korucuyu sağlık hizmetleri; yani insanların hastaneye daha az başvurusu üzerine olması gerekirken bugünkü sistem daha çok ‘hastaneye git, daha çok hastaneye para kazandır’ üzerinden oluyor. Bu kazanılan para üzerinden de küçücük bir payı da hekimlere vererek, hekimleri de bu sistem içerisinde tutmaya razı ediyorlar. Hemşireleri ise artan bu iş yüküne daha fazla maruz kalıyor. Her hastaya yapılan cerrahi girişim, her hastaya yapılan tıbbi görüntüleme ya da tahlil, yatışın kendisi ciddi bir iş yükünü getiriyor. Bu iş yükünü ise eski personel sayılarıyla karşılamaya çalışıyoruz. Bir günde 6 farklı klinikte hizmet vermek zorunda kalan bir hemşirenin hiç bir hastaya hiç bir faydası olamaz. Gittiği her klinik kendisine de yabancı olduğu için, bu kendisin de bir endişeyi kaygıyı da beraberinde getiriyor.”
‘HASTANEDEKİ SORUNLAR SİSTEMSEL AMA TOPLUM BUNU ÖYLE ALGILAMIYOR’
Sağlık çalışanlarının sorunlarının topluma da yansıdığını belirten Koçyiğit, “Bu sistemsizlik bir şekilde topluma yansıyor. Toplumda yerleştirilen ‘siz müşterisiniz, siz haklısınız’ algısı var. Bunun sonucunda insanlar bütün sistemle ilgili olan sorunlarının her birini çalışanlardan kaynaklandığını düşünüyorlar ve bu da bir şiddet nedeni oluyor. Hastanelerdeki gereksiz iş yüklerinin nedeni sağlık personeli değil, sistemdir ama bunun sonucunu sağlık çalışanları şiddet, küfür, hakarete maruz kalarak bu sistemsizliğin sorunlarını yaşıyor” diye konuştu.
‘TEMEL YAKLAŞIM; İNSANLARIN SAĞLIĞINI KORUMAYA YÖNELİK OLMALI’
Sağlık çalışanları ve hastaların sorunlarına çözüm olabilmek için yapısal değişikliklere gitmek gerektiğini vurgulayan Koçyiğit şunları ifade etti: “Neo-liberal politikalara daha az yer vermek gerekiyor. Sağlığın temel bir hak olduğunu, devletin kabul etmesi ve paran kadar sağlık anlayışından vaz geçilmesi gerekiyor. İnsanların kendi kimlikleriyle, hatta kimliksiz olarak bile gittikleri sağlık kurumunda en üst düzeyde faydalanmaları, bunu yaparken de sağlık organizasyonun mutlaka basamaklı olması lazım. Temel yaklaşımın insanların sağlığını korumaya yönelik olası da zorunludur.”