"Tüm baraj ve HES’lerin, doğamıza, tarihimize, kültürümüze dönük talan ve asimilasyon politikaları olduğunu, insanları göçe zorlayan anlayışın projeleri olduğunu biliyoruz" denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
'DOĞA ÜZERİNDEN PARA KAZANILARAK YOK OLACAK'
"Karadeniz'de de benzer politikalar uygulanmaktadır. GAP (Güneydoğu Anadolu Projesine) benzerlikleri olan DOKAP (Doğu Karadeniz Projesi) bünyesindeki Yeşil Yol Projesi bunlardan biridir. Yeşil Yol Projesi ile sözde yayla turizmini geliştirme amacıyla Artvin’den Samsun’a kadar sekiz ilin yaylalarını birleştirecek olan 2600 kilometre bir yol ağının yapılması öngörülüyor. Halbuki Karadeniz yaylalarının doğallığının bozulmamış ve hala vadilerde binlerce çeşit bitki ve hayvan türünün yaşayabiliyor olmasının nedeni çoğuna araç ulaşımının bulunmamasıdır. Bölgeyi ziyarete gelenler bugüne kadar hep taşa toprağa basarak, doğayı hissederek tüm yaylaları, vadileri gezmişlerdir. Turizmin bölgeyi kalkındıracağı yalanı Kürdistan’da olduğu gibi Karadeniz'de de çok uzun yıllardır devam etmektedir. Bu kısa süreli ve ancak belli kesimlerin kasalarına girecek maddi bir kazanç olabilir, fakat birkaç yıla bile kalmadan üzerinden para kazanılacak bir meta olarak görülen doğa, ortadan tamamen kaybolacaktır. Doğanın insana hizmet eden bir köle olarak görülmesi zihniyetiyle yapılan bu ve benzeri projeler kalkınma adı altında yıkım getiren projelerdir. Geçmiş yıllarda Çamlıhemşin Ayder yaylası turizm açısından popüler bir hale gelmiş, yolları otobüs geçebilecek hale getirilmiş, oteller restoranlar yapılmış ve bu, ilçenin doğasını olumsuz olarak etkilemiştir, artık bazı aileler yaylalara bile çıkmaz olmuştur. Sonuçları gözle görülen bir örnek bu kadar yakındayken Yeşil Yol Projesi'nin Karadeniz doğasını nasıl tahrip edeceğini öngörmemek imkansızdır."
Proje ile ranta açılacak yaylalar ve meraların, maden yataklarının işletilmesi ve nakliyat faaliyetlerine açık bir hale getireceğine dikkat çekilen açıklamada, şunlar eklendi: "Sonrasında da muhtemelen alana girmek isteyen enerji şirketlerinin de yapmak istedikleri HES'lerin önünü açacak, inşaatları kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla hayvancılık son bulacak, meraların ve yayların doğal bütünlüğü bozulacak, tüm biyoçeşitlilik zarar görecek ve insanlar doğal yaşam alanlarından mahrum edilecektir."
'BÖLGE HALKI GÖÇE ZORLANACAK; BİYOÇEŞİTLİLİK YOK EDİLECEK'
Aynı zamanda Silvan'da da Geliyê Godernê'nin sular altında bırakacak olan barajın, bölge halkını göçe zorlayacağı gibi, ekolojik ve tarihi öneme sahip biyoçeşitliliği de yok edeceğinin belirtildiği açıklamada, "Kitle turizmi ve katledilmek istenilen alanların başında gelen Karadeniz turizm de bazen piyon olarak kullanılıp altyapı çalışmaları yapılıyor, yollar, köprüler barajlar inşa ediliyor, sonrasında maden veya enerji şirketlerine de 'rahat' çalışma imkanı sağlanmış oluyor. Bu da öncelikle yoğun turist akınları sonucunda oluşan kirlilik, sonrasında ise doğanın direkt olarak şirketlerce talanına kadar uzayan bir sürece dönüşüyor. Birbirine çok benzeyen Kürdistan ve Karadeniz doğası şirketlerin gözünde dolar yeşiline dönüyor. Sonuçta devlet (veya dolaylı olarak şirketler) eliyle insanlar ve tüm canlılar evlerinden vadilerinden yaylalarından edilmiş oluyorlar" denildi.
"İnsan özgürlükçü, eşitlikçi bakış açısını yitirdikçe, egemenlikçi, baskıcı, yalan ve talana dayalı bakış açısının gelişmesi sonucu yaşanan toplumsal sorunlar ortaya çıkmış bu aynı zamanda doğa karşısında da ciddi sorunlara yol açmıştır. İnsanın, insana tahakkümü ile insanın doğa üzerinde tahakkümü de başlamıştır" diyen KJA, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
'ÇOK YÖNLÜ BİR DÖNÜŞÜM MÜCADELESİ GEREKLİ'
"Var olan bu projeler doğaya insanlığın tahakkümünün sonuçlarıdır. Tüm bu tespitler ışığında, ekoloji sorununa yol açan, beş bin yıllık ataerkil zihniyet ve ona dayalı yapılanmalar olduğu somutluk kazanmaktadır. Bu nedenle ekolojik bakışın bütün insanlık düzeyinde bilince çıkarılmasının sağlanması ve yaşamsallaştırılması uzun vadeli ve çok yönlü bir dönüşüm mücadelesiyle olanaklıdır.
Bu talan ve yıkım projeleri kalkınma adı altında, Kürdistan ve Karadeniz doğasını ve yaşam alanlarını sömürmektedir. Doğaya yönelik yapılan her tahribat aynı zamanda tarihe, geçmiş bilincine de yapılan bir saldırıdır. Vadilerimizin, yaylalarımızın turizm vasıtasıyla rant kapısına çevrilmesi, birçok kadim bilginin de yok olup gitmesi demektir.
Karadeniz ve Kürdistan kadınlarının nesilden nesile aktarılan bilgileri 'yeşil' bir yol ile yok edilmek istenilmektedir. Havva Analar'ın torunlarına aktaracağı kitaplarda yazmayan tüm doğal bilgiler kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu yüzden bizler Yeşil Yol ve Geliyê Godernê direnişinin yanında ve destekçisi olarak bu tür projelere karşı her zaman mücadele içinde olacağız. Çamlıhemşin'deki Havva Ana'nın direnişini Godernê’den selamlıyoruz."