Kayıp yakınları adalet istedi, AKP ve Erdoğan'ı protesto etti

Türkiye kentlerinde kayıp yakınlarının adalet eylemleri devam ediyor. Yakınları '90'lı yıllarda devlet tarafından kaybedilen veya katledilen aileler, AKP'nin '90'ları aratmayan politikalarını protesto etti

Kayıp yakınları adalet istedi, AKP ve Erdoğan'ı protesto etti
Türkiye kentlerinde kayıp yakınlarının adalet eylemleri devam ediyor. Yakınları '90'lı yıllarda devlet tarafından kaybedilen veya katledilen aileler, AKP'nin '90'ları aratmayan politikalarını protesto etti. Son dönemde devlet güçlerinin katlettiği kişilerin aileleri de kayıp yakınlarının eylemlerine katıldı. Eylemlerde Dolmabahçe Mutabakatı'nın hayata geçirilmesi de istendi.

AMED

İHD ve kayıp yakınlarının "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 345’incisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Kayıp fotoğraflarının taşındığı eyleme, İHD Bölge Temsilci Abdusselam İnceören, İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, kayıp yakınları ile insan hakları aktivistleri katıldı. Eylemde, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçe merkezinde özel harekat timleri tarafından gözaltına alınan ve 21 gün sonra yine Cizre ilçe merkezinde cesedi bulunan Ahmet Berek'in faillerinin bulunup, yargı önüne çıkarılması talep edildi. 
İnceören, her hafta bu alanda bir kayıp hikayesi anlattıklarını ancak buna rağmen kayıpların akıbeti ve faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması ile ilgili hiçbir girişimde bulunmamasının, devletin bu gerçekleşme yüzleşme yapamadıklarını söyledi.

'10 MADDE ÜZERİNDE ÇALIŞIP MASAYI TEKRAR KURUN'

Kuzey Kürdistan'da artış gösteren çatışmalı sürece de değinen İnceören, sivil ölümlere ve yargısız infazlara dikkat çekti. 2 yıldır süren çatışmasızlık ortamının toplumsal barışın inşa edilmesi konusunda bir zemin yarattığına vurgu yapan İnceören, çatışmalı ortam ile birlikte yeniden her tarafından ölümlerin, sivil kayıpların, gözaltı ve tutuklamaların, yargısız infaz olaylarının yaşandığını belirtti. İnceören, "İnsanlar artık ölüm, kan ve gözyaşı görmek istemiyor. Analar gözyaşı dökmek istemiyor. 2 yılda en azından ölümler yaşanmıyordu. Buradan çağrıda bulunuyoruz; Dolmabahçe Mutabakatında ele alınan 10 madde üzerinde çalışın ve o masayı tekrar kurun" dedi.

AHMET BERKE'İN HİKAYESİ

İHD Aned Şube Yöneticisi Emin Ermin, 1994 yılında Şırnak’ın Cizre ilçe merkezinde özel harekat timleri tarafından gözaltına alınan ve 21 gün sonra yine Cizre ilçe merkezinde cesedi bulunan Ahmet Berek'in hikayesini anlattı. Berek’in oğlu M. Nuri Berek’in konuya ilişkin Cizre Cumhuriyet Savcılığına ifade vererek konu ile ilgili beyanlarını aktararak konuşan Ermin, Berek’in Şırnak’ın Cizre ilçesinde akrabalarımızın gözü önünde özel harekatçı polisler tarafından gözaltına alındığını, eşinin bu olaydan sonra Mustafa Şanlı ve Faysal Şanlı isimli köy korucuları ile görüşüp bilgi almaya çalıştığını, ancak korucuların kendisine ‘sen git serbest bırakılacak’ dediklerini, 21 gün sonra ise Cizre’de Kerem oteli arkasında bir ceset bulunduğunu ve akrabalarının teşhisi sonucu cesedin Ahmet Berek’e ait olduğunun tespit edildiğini söyledi.

ŞIRNAK

Şırnak'ın Cizre ilçesinde '90'lı yıllarda katledilen yada kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin araştırılması ve faillerinden hesap sorulması talebiyle "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" şiarıyla her hafta oturma eylemi düzenleyen Dayikê Şemiyê (Cumartesi Anneleri), kentte uygulanan sıkıyönetim sırasında iki haftadır yapamadıkları eylemlerine devam etti. Bu haftaki eyleme abluka süresince katledilen 21 sivilin aileleri de katıldı.
Sanat Sokağı'nda 350. kez bir araya gelen aileler, yüzlerce kişinin fotoğraflarının bulunduğu "Kayıplar Albümü"nün yansıra üzerinde yine ilçede bugüne kadar devlet eliyle katledilenlerin fotoğraflarının bulunduğu "Devlet tarafından katledildiler" yazılı bir pankart açtı.
İlçede bulunan siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin de destek verdiği eylemde polis ablukası sırasında katledilenlerin aileleri ise ellerinde yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.

ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU'NA TEPKİ

Eylemde konuşan İHD Yöneticisi Abdulkerim Pusat, Türk Başbakan Ahmet Davutoğlu ve diğer devlet yöneticilerinin 'Cizre'de sivil kayıp yok' yönündeki açıklamalarına tepki göstererek, "Gelin bakın, burada aileleri olan 21 yurttaşın hangisi sivil değil? Elini vicdanına koyan herkes burada yaşanan katliamı görecektir. 9 gün boyunca burada çok ağır hak ihlalleri yaşandı. İnsanların elektriği-suyu kesildi, yaşam hakları ellerinde alınmak istendi" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Çözüm süreci buzdolabındadır" sözünü de hatırlatan Pusat, "Buzdolabına alınan çözüm süreci değil, 10 yaşındaki Cemile Çağırga'nın cansız bedenidir" diye konuştu.

YÜKSEKOVA

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde İHD ve kayıp yakınları, "faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle düzenledikleri eylemin 76'ncı haftasında Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme sivil toplum örgütü temsilcileri ve çok sayıda kişi de destek verdi. 
Eylemde, 25 Eylül 1995 tarihinde ilçeye bağlı Befircan (Karlı) köyü yakınında askerler tarafından bir sığınağın içine sokularak patlayıcılarla katledilen Sait Akın'ın hikayesi anlatıldı.

SAKİN AKIN'IN HİKAYESİ

Abdullah Canan'ın oğlu Tayyüp Canan, Akın'ın ağabeyi Abdurrahman Akın tarafından yazılan hikayesini anlatarak şunları aktardı: "Karlı köyüne Yüksekova Dağ Komando Taburu Komutanı ve Yüksekova Çetesi Elebaşı Mehmet Emin Yurdakul bağlı askerlerce baskın düzenlendi. Bu baskını öğrenip köyden kaçanlar oldu. Kaçanların dışındaki tüm kadınları ve erkekleri topladılar ve ağır işkenceden geçirdiler. PKK militanlarıyla ve sığınakları bize gösterin diye baskı yaptılar. Bir patosu çalıştırarak bize 'Sığınağın yerini göstermezsiniz, hepinizi burada paramparça ederiz' diye tehdit ettiler. Bu sırada işkencelere dayanamayan bir çocuk köy dışında bulunan sığınağı gösterdi ve 'O sığınağı Sait Akın yaptı' dedi. Köydeki 31 kişiyi o sığınağın başına götürdüler. Sığınaktakilere seslendiler 'Gelin teslim olun' diyorlardı. Beni sığınağa zorla soktular, sığınak derin ve karanlıktı. Sığınağa girdiğim sırada pantolonumun paçasından tutup çıkan yaralı bir gerilla sığınağın dışına çıktı. Ben de onun arkasından çıktım. Bu kez kardeşim Sait'i sığınağa soktuktan sonra sığınağı patlayıcılarla patlattılar. Patlama sonucu sığınakta 4 PKK gerillası ve kardeşim Sait yaşamını yitirdi."
Canan, cenazenin hastane bahçesine atıldığını söyleyerek, şunları belirtti: "Köyden kaçanlar dönemin Hakkari Milletvekili Esat Canan'ı telefonla arayarak, köylülerin ağır işkencelerden geçirildiğini bilgisini verir. Bu esnada operasyonu yöneten komutan da askerlere hepimizi taramaları için talimat verdi. Canan, vahşeti valiye anlatır ve vali helikopterle geldi, 'Bunlar sivil insanlar' deyip karşı çıktı. Vali bizi ölümden kurtardı. Hepimizi zırhlı araçlarla Yüksekova Tabur Komutanlığı'na daha sonra Hakkari Tugay Komutanlığı'na götürüldük. 11 gün boyunca Tugay Komutanlığı'nda en ağır işkencelerden geçirildik. Hala sırtımda işkence izlerini taşıyorum. Kardeşimin cenazesini o gün hastaneye getirip, bahçeye atmışlardı. Kardeşimin cenazesini Abdullah Canan'ın oğlu Vahap Canan alarak köye götürdü. Biz de 11 gün sonra Hakkari'de mahkemeye çıkarıldıktan sonra serbest bırakıldık. Dava açtık ancak sonuç alamadık."
Kayıp yakınlarının taşıdığı fotoğrafları işaret eden Canan, "Bu fotoğraftakilerin hemen hemen hepsini Yüksekova çetesi katletti" dedi. 

İZMİR 

İHD İzmir Şubesi, gözaltında kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Konak Eski Sümerbank önünde buluştu. Dernek üyelerinin yanı sıra çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katıldığı eylemde, "Kayıplar belli failler nerede" yazılı pankart ile gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı. 
İHD Şube Üyesi İbrahim Hanizci, "Kaybedenler aramızda dolaşırken, yönetenler ise çığlığı görmezden gelmeye devam ediyor. Yönetenler ise bu çığlığı görmezden gelmeye devam ediyor. Sorumluluklarından kaçınıyorlar" diyerek, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrası gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Cemil Kırbayır'ın hikayesini kamuoyuyla paylaştı. 

KIRBAY'IN SORUŞTURMASINI YÜRÜTEN SAVCILARA SESLENİLDİ

Kırbayır'ın 13 Eylül günü Göle'deki evinden gözaltına alındığını söyleyen Hanizci, ardından götürüldüğü Kars Sıkıyönetim Gözetimevi'nde ise işkence ile katledildiğini belirtti. Kırbayır'ın kaybedilişinin 35'nci yılında soruşturmayı yürüten savcılara seslenen Hanizci, Kırbayır'ın dosyasını tüm belge ve delillere rağmen 4 yıldır davaya dönüştürülmediğine dikkat çekti. Hanizci, Kırbayır soruşturmasındaki oyalamaların son bulması gerektiğini belirterek, bir an önce hukukun işletmesi için yetkilileri göreve çağırdı. 

Güncelleme Tarihi: 19 Eylül 2015, 17:41
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER