Demokratik-ulus birlik ruhu içinde başarının gelişmesi için ellerinden ne geliyorsa yapacaklarını da ifade eden Karayılan, özellikle HPG’nin bu konuda dayandığı büyük bir tecrübesi olduğunu söyledi. Şengallilere ise şu çağrıda bulundu: “Çok değerli, özellikle dağda kalmayı başarmış yurtsever Şengal halkımızı buradan selamlamayı bir görev biliyorum ve bugün kendi ülkesinde de olsa yerinden yurdundan edilmiş olan tüm Şengallileri yeniden Şengal’e dönmeye ve Şengal’i Êzdîxan’a dönüştürmeye çağırıyorum.”
DAİŞ çetelerinin 3 Ağustos’ta Şengal’e saldırısının ardından, geçen 4 buçuk aylık direniş sürecinin sonucunda şu an Şengal şehrinin yeniden özgürleştirilmesi ve çetelerden temizlenmesi gündemde. Öncelikle kısaca bu sürece nasıl gelindiğini ve HPG gerillalarının bu süreçteki rolünün ne olduğunu öğrenebilir miyiz?
PKK adına HPG güçlerimiz 3 Ağustos’ta Şengal’de yaşanan felakete müdahale etmeseydi, yüzyılın en büyük katliamı ve trajedisi yaşanırdı. Yüz binlerce insan katledilirdi. Şengal Kürtsüzleştirilerek, DAİŞ tarafından tam hakimiyet sağlanırdı ve bir daha Kürtlerin Şengal’e dönemeyeceği şekilde stratejik bir mevzilenme gerçekleştirilirdi. Ama güçlerimizin müdahalesi DAİŞ’in bu planını önledi.
Güçlerimiz müdahaleyle önce Şengal Dağı’nın zirvesini denetime aldı. Katliamdan kaçan halk bu zirveye çekilerek kendisini savunabildi. 3-4 gün içerisinde o kadar büyük bir kitle dağın zirvesinde toplandı ki var olan su yetmeyecek duruma geldi. Çok ciddi yiyecek, vb. yaşamsal sorunlar doğdu. 4 Ağustos’tan 8 Ağustos’a kadar Şengal Dağı’na sığınan 150 bin civarındaki Êzîdî Kürt kuşatma altındaydı. Bu süreçte çoğu yaşlı, hasta ve çocuk olmak üzere 50 kadar kişi susuzluktan yaşamını yitirdi.
Gerilla güçlerimiz buna bir çare bulmak için Rojava’ya doğru bir koridor açmak amacıyla harekete geçti. Bu temelde dağın zirvesinden HPG, Rojava tarafından ise YPG güçleri savaşa savaşa ilerleyerek 8 Ağustos’ta bir koridor açtı. 8-18 Ağustos tarihleri arasında 150 bin insanımız dağdan alınıp Rojava Kürdistanı’na taşındı. Bu, büyük bir insani operasyondu. Bu operasyonu ne uluslararası güçler ne de bölgesel güçler değil, hareketimiz PKK yaptı. Çok kapsamlı bir çalışma olmasaydı, böyle bir şeyin gerçekleşmesi de mümkün olmazdı.
Bu insani operasyon ardından da DAİŞ’in bölgeye dönük saldırıları sürdü mü?
Tabii, DAİŞ hep o zirveye çıkmak istedi ve sürekli bir biçimde koridoru kırmak istedi. Ancak geçen dört buçuk ay boyunca Şengal Dağı’nda gerilla güçlerimiz hem Şengal şehrine hem de Şengal Ovası’ndaki çeşitli yol hatlarına ve DAİŞ mevzilerine dönük gerilla taktikleriyle yoğun eylemler geliştirdi. Yoğunlaşan gerilla eylemleri DAİŞ’i sürekli bir biçimde taciz altında tutarak hareket edemez hale getirdi. Çok sayıda DAİŞ elemanı imha edildi. Dağa dönük defalarca gerçekleştirmek istedikleri operasyonları geri püskürtüldü. Böylelikle Şengal Dağı’na DAİŞ çetelerinin kirli ayakları bulaşmadı. Oradaki o kutsallık, direniş merkezi olarak muhafaza edildi. Şengal’i terk etmek istemeyen 10 bin civarındaki insanımız da burada koruma altına alındı.
GERİLLA OLMASAYDI BUGÜN BİR ÖZGÜRLEŞTİRME OPERASYONUNDAN BAHSEDEMEZDİK
Bugün gerçekleşen ‘Şengal’i Özgürleştirme Operasyonu’nun temelinde gerillalarınızın bu direnişinin yattığını belirtebilir miyiz?
Bu bir tarihi gerçektir, bir hakikattir. Eğer bu durum olmasaydı, bugün gerçekleşen operasyonumuz da, peşmergenin operasyonu da mümkün olamazdı. Güçlerimiz dağı ve orada kalan insanlarımızın güvenliğini tam olarak sağladıktan sonra KDP’nin talebi üzerine bir grup peşmergenin de oraya gidişi için gereken desteği sunduk. Bu peşmerge gücü ilk önce Rojava’ya geçti; Rojava üzerinden de Şengal’e ulaştırıldı. Fakat oraya giden bu güç, eylem ve savunma çalışmalarına pek katılmadı; daha çok istihbari içerikli bir çalışma içinde bulundu. Sonuna kadar güçlerimiz Şengal’i dört bir taraftan savunmaya alarak, onu bir direniş merkezi olarak muhafaza etti; şehirdeki ve ovadaki DAİŞ çetelerini sürekli tazyik altında tutarak onları oldukça yıprattı. Biz gerilla taktikleriyle gerçekleştirilen bu eylemlerle Şengal’in tümden kurtarılması için alt zemin oluşturmayı hedefledik. Bu arada hareketimizin çeşitli temsilcilerinin de görüşmeler ve çağrılar yoluyla, Şengal’de ortak komutanlık kurulması, bir biçimde Kürt güçleri arasında dayanışma içinde bulunulması ve yine Şengal’in tümden özgürlüğe kavuşturulması için başta KDP ve YNK olmak üzere Güneyli güçlere dönük çeşitli çağrıları oldu. Çünkü biz gerilla taktikleriyle düşmanı yıpratırken, aynı zamanda sürekli bir biçimde düşmanın kapsamlı bir harekatla silinip atılmasını planlayan bir çalışma içinde olduk. Böyle bir hareketin gelişmesi için de ilgili güçlere çağrılar yaptık. Peşmerge gücünün elinde bulunan teknik imkanların da devreye konulmasıyla birlikte Şengal’in kurtarılmasının mümkün olacağını belirttik. Hep bunun gerçekleşmesini hedefledik.
Bu yönlü somut görüşme ve tartışmalar oldu mu?
Evet. Bir kere Rojava’da bu yönlü bir görüşme gerçekleşti; ortak bir planlama üzerinde tartışma oldu. Ama bu pratikleşmedi. Peşmerge kendi cephesinden hazırlık yaptı; HPG de kendi cephesinde bir hamle için hazırlıklarını yaptı. Sonra peşmerge gücü Zûmar’dan Şengal’in doğusuna doğru bir hat açtı. Bu arada HPG güçlerimiz de YPG’nin yardımıyla Şengal’in batısından Cezaa’ya doğru bir hat açtı. Böylece Şengal’e giden iki koridor açılmış oldu. Bu arada Şengal Dağı’nın kuzey tarafındaki tüm köylerin kurtarılması harekatı başladı. Herkes kendi tarafından bu köyleri çetelerden temizlemeye başladı. Zaten çeteler bu hatta savaşmadı ve genellikle kaçtılar.
20 Aralık günü güçlerimiz Şengal şehrine doğru bir harekat başlattı. Zaten bir taburluk gücümüz sürecin en başından beri sürekli bir şekilde Şengal şehrinin etrafında eylem halindeydi. Diğer güçlerimiz de ilerleyerek gündüz saat 11 sıralarında şehrin girişine dayandı. Burada çatışmalar yaşandı. Güçlerimiz ilerleme kat etti. Çatışmaları duyan ve güçlerimizin Şengal’e girdiği bilgisini alan, alandaki pêemerge komutanlığı da güçlerini, gerillalarımızın ilerlediği hattan Şengal’e yönlendirdi ve 2-3 saat sonra peşmerge güçleri de aynı yere ulaştı.
Burada peşmerge temsilcileri arkadaşlarımıza, “Niye bizden habersiz Şengal’e yöneldiniz; bizim planımızı bozdunuz; biz 2-3 gün sonra yönelmeyi düşünüyorduk; siz erken hareket ettiniz” diyorlar. Arkadaşlarımız ise, “Siz planınız hakkında bize bilgi vermediniz; ortak harekata gelmediniz; biz de kendi planımızı devreye koyduk” biçiminde bir yanıt veriyorlar. Burada kısmi bir tartışma yaşanıyor. Ancak ardından peşmerge gücü de gerilla gücüyle birlikte şehrin alınan Berbiroj Mahallesi’nde mevzilenerek DAİŞ çetelerine karşı yürütülen çatışmalara katıldı. Şengal’e giriş süreci böyle gelişti.
ŞENGAL’İN ÖZGÜRLEŞTİRİLMESİ HAMLESİ GÜÇLERİN ORTAK BİR PLANI DEĞİLDİR
Yani Şengal merkezine dönük yapılan operasyon ortak bir planlamayla yapılmamış mıydı?
Hayır. Şengal merkezine dönük operasyonu sadece HPG Şengal Komutanlığı ile YBŞ Genel Komutanlığı planlamıştır. Peşmergelerin ise bir kaç gün sonra merkeze yönelme planları varmış. Ancak HPG ve YBŞ güçleri girince onlar da sonradan gelip katılıyorlar ve böylece fiili bir ortaklaşma gelişmiş oluyor.
Peki, şehre girdikten bu yana geçen süreçte ne gibi bir seyir izlendi?
DAİŞ kırsal alanda pek direnmedi ama şehirde direnç göstermektedir. Bu yüzden harekatın merkeze dönük başladığı 20 Aralık’ta belli çatışmalar oldu. Güçlerimiz peşmergeyle birlikte şehrin girişine ve alınan Berbiroj Mahallesi’ne yerleşerek mevzilendi. Ama çete güçleri şehirden güçlerimizi çıkartmak için akşam 5 kez saldırdılar. Bu saldırıların tümü kırıldı. Bu çatışmada ilerleme kat eden ve düşman mevzilerini imha eden gerilla güçlerimiz toplam 21 silah ve değişik miktarlarda mühimmat ele geçirdi.
Ayın 21’inde ise güçlerimiz peşmerge gücüyle birlikte, yine Berbiroj Mahallesi’nde bulunan ve şehre hakim olan Girê Birç’a dönük bir operasyon gerçekleştirdi. Bu operasyon sonucunda bu tepe ele geçirildi. Burada yaralılar verildi. Yine şehre hakimiyet açısından önemli bir nokta olan Saddam’ın eski kalesi de güçlerimiz tarafından ele geçirildi. Güçlerimiz şu anda o kalede mevzilenmiş bulunuyor. Dün gece ise fazla bir çatışma olmadı. Fakat gündüz Girê Birç’ı almak isteyen DAİŞ çetelerinin sızma ve saldırı çabaları oldu. Her geldiklerinde direniş güçleri onları vurdu; DAİŞ kayıplar yaşadı ve saldırıları püskürtüldü.
Mevcut durumda Şengal Dağı’nın kuzeyi tümden peşmerge ve gerillanın denetimi altına girdi. Böylece Şengal Dağı’nın etrafı temizlenmiş oldu. Yine Şengal şehir merkezinin girişi ve Berbiroj Mahallesi şu anda gerilla ile peşmergenin ortak mevzilenmesi temelinde denetim altındadır ve çatışma yürütülmektedir. Aynı zamanda uluslararası koalisyon güçlerinin savaş uçakları da DAİŞ hedeflerini vurmaktadır. Zaman zaman DAİŞ güçleri intihar araçlarıyla saldırı girişimlerinde bulundularsa da bunlar daha direniş güçlerine varmadan imha edildi. Gerillanın ve peşmergenin bir hakimiyeti var. Eğer ortaklaşma ve iyi bir koordinasyon gelişirse şehrin birkaç gün içinde düşürülmesi ve tümden ele geçirilmesi mümkündür. Ama bunun için ortaklaşma ve iyi bir plana ihtiyaç vardır.
Daha önce yaptığınız birçok açıklama ve röportajda Şengal’de pasif değil aktif savunma stratejisinin izlenmesi gerektiğini belirtmiş ve bu konuda peşmerge güçlerini eleştirmiştiniz. Ancak şu an gelinen aşamada Şengal merkezinin tümden kurtarılmasına dönük yapılan operasyonda bir duraksamanın olduğu görülüyor. Bunun nedeni nedir?
Biz esas olarak aktif savunma perspektifi çerçevesinde şehir merkezinde daha hızlı bir ilerlemeyi planlamıştık. Bize kalsa beklemeden ilerlemek gerekiyor. Çünkü biz bekledikçe DAİŞ çeteleri kendini toparlama zamanını bulur ve direnişi daha da geliştirebilir. Ayrıca şehir içerisinde mayınlama ve intihar hazırlıkları yapma fırsatını bulacakları için gecikme, bizce sakıncaları olan bir şeydir. Fakat bir kez daha uyumsuzluğun doğmaması ve tartışmalara yol açmamak için peşmergeye göre hareket etmeyi daha uygun gördük. Peşmerge yönetimi de mevcut durumda ilerlemeyi erken görüyor ve bir takım hazırlıklara ihtiyaç olduğunu belirterek beklemeyi esas alıyor. Bizce mevcut çatışma pozisyonunda biz giderek şehir içerisinde ilerleyebilir ve dışarıdan da kuşatma temelinde daha kısa sürede şehri düşürebiliriz. Ama peşmerge ile birlikte konsensüs içerisinde olmanın öneminden ötürü ortak bir harekat tarzının gelişmesinin daha doğru olacağını düşündüğümüzden şimdilik güçlerimiz gelişmeleri bekliyor.
BARZANİ DAHA KAPSAYICI OLABİLİRDİ
21 Aralık günü Federe Kürdistan Bölge Başkanı Mesut Barzani de Şengal Dağı eteklerine geldi. Burada kendisi de bazı açıklamalarda bulundu. Barzani’nin yaptığı açıklamalara dönük ne dersiniz?
Evet, Sayın Mesut Barzani Şengal Dağı’na giderek bir basın toplantısı yaptı. Bu bir çıkıştır. Buna dönük herhangi bir şey söylemiyoruz. Ancak biz kendisinin daha kapsayıcı olmasını beklerdik. Örneğin Sayın Barzani oradaki konuşmasında dört buçuk ay boyunca orada direnen, orayı terk etmeyen ve şehitler veren direnişçilerden de bahsedebilirdi. Bize göre Kürdistan Bölge Başkanlığı olarak sadece bir kesime değil, direnen tüm kesimlere hitap eden bir üslubun kullanılması doğru olurdu. Bunun olmaması bir yetersizliktir. Kaldı ki açıklama yaptığı dağda, hem dört buçuk ay boyunca orada direnen ve şehit veren gerilla güçleri ile YBŞ güçleri vardı, hem de orayı terk etmeyen 10 bine yakın insanımız vardı. Bunlar da göz önünde bulundurularak yapılan bir açıklama olsaydı bizce daha doğru olurdu. Olmaması bir yetersizliktir.
Yani daha kapsayıcı olunabilirdi...
Tabii ki. Bizler, Kürt siyasetçileri olarak Kürtlerin genel başarısını öne çıkarmalıyız. Mesela biz, ‘orada bir tek biz savaşıyoruz’ demiyoruz. Hayır. Çünkü orada biz de varız, oradaki Êzîdî halkımızın direnişi de var, peşmerge gücü de var. Biz bütün direnenleri sahiplenen bir çerçeveyi esas alıyoruz. Bizce doğru yaklaşım budur. Bu açıdan Sayın Barzani’nin dört buçuk ay boyunca orada direnen, kanını döken ve canını veren güçleri de ziyaret etmesi ve kutlaması gerekiyordu.
Ancak bu olmadığı gibi, ‘sanki orada başka kimse yokmuş’ gibi göstermek, kimseyi bir yere götürmez. HPG gerillaları orada bir hakikattir. Gerillalar orayı korumuştur ve Şengal’de direnişin başarıya gitmesi için gereken zemini hazırlamıştır. Bu öyle kolay bir şey değil; büyük bir emek ve çabayla olabilecek bir şeydir.
ŞENGAL’İ KORUMAK İÇİN 115 ŞEHİT VERİLDİ
Şengal’i savunma sürecinde ne kadar kayıp verildi?
Sadece Şengal zirvesinin savunmasında 11’i YBŞ üyesi yani Şengalli Kürt gençlerinden olmak üzere toplam 25 şehit verilmiştir. Bunların içerisinde HPG Şengal Komutanlığı’nda yer alan Rojhilatlı bir arkadaşımız olan Dilgeş Xweşmêr de vardı. Yine YJA STAR’ın önemli bir militanı olan Armanc arkadaş ve Güney Kürdistanlı büyük bir kahraman olan Genco arkadaş da var. Kısaca çok değerli direniş militanları burada şehit verildi. Ayrıca DAİŞ çetelerinin Rojava üzerinden, yani bir taraftan Rabia, öbür taraftan Cezaa üzerinden Şengal’i kuşatmak istemesine karşı YPG’nin gösterdiği büyük bir direniş var. Bunun dışında açılan insani yardım koridorunun korunması sürecinde de gösterilen büyük bir direniş ve verilen şehitler var. Bahsettiğim bu yerlerde de toplam olarak 90 şehit verilmiştir. Yani şimdiye kadar Şengal’in savunması için 115 şehit verilmiştir. Şimdi bunu kim göz ardı edebilir; üstünü örtebilir! Kaldı ki Şengal’i Şengal olarak koruyan ve Şengal’i kurtarma zeminini yaratan güç, bu şehitlerin kanıdır. Bu açıdan biz herkesin gerçekleri görmesini istiyoruz. Gerçekleri görmek istemeyenler tarih karşısında mahcup olurlar; çünkü gerçekler tarihsel açıdan kendilerini her zaman ortaya koyabilecek güce sahip olurlar. Ben buna inanıyorum.
BİR KISIM MEDYA, ŞENGAL’DE GERİLLAYI KASITLI GÖSTERMİYOR
Yalnızca Barzani konuşmasında böyle yaklaşmadı. Sürecin en başından beri bir kısım Güneyli basın-yayın organı da HPG gerillalarını görmezden geliyor ve tek taraflı yayın yapıyor. Buna ne dersiniz?
Bizce bu süreçte polemik dilini fazla kullanmak doğru değil. Ama şurası var ki gerçeklerin üstü örtülemez. Hele hele çağımızda hiç örtülemez. Yani ben burada, ‘Kobanê’de peşmergeler yoktur; sadece YPG vardır’ desem bu doğru olur mu? Olmaz. Orada YPG güçleri var ve savaşıyor ama peşmerge güçleri de ağır silahlarla destek sunuyor. Bu da direnişe bir katkıdır ve ulusal bir motiftir. Şimdi Şengal’de çok daha ileri düzeyde bir performansla direnişi tek başına yürüten bir gerilla kahramanlığı var. Güneyli bazı medya kuruluşlarının bunu görmemesi, sanki hiç yokmuş gibi yaklaşması kasıtlıdır. Gerçeklerin üstünün bu tür yöntemlerle örtülmesiyle kimsenin bir sonuç alacağını düşünmüyoruz.
CEPHEDE SAVAŞAN GÜÇLER ARASI HİÇ BİR SORUN YOK
Peki tabanda ilişkiler nasıl?
Bakınız; Şengal merkezinde omuz omuza verip direnen gerillayla peşmergenin arasında hiçbir sorun yoktur. En uyumlu ve saygılı bir biçimde ortak mevzilenme içindedirler. Dayanışmaları vardır. Savaşçılarda durum böyledir. Ama daha üste çıkın, dağın zirvesinde veya eteğinde konumlanan üst komuta kademesine bakın, orada durum farklıdır; her biri ayrı bir yerde, ‘diğerinden habersiz nasıl planlar yapabiliriz’ hesapları içerisindedir. Bence Kürt siyaseti olarak bunu aşmalıyız. Pratikte savaşan güçler dayanışma içindeyse ve Mexmûr’da, Kerkük’te, Kobanê’de birlikte hareket ediyorsa, yine Şengal’de de tabanda birlikte hareket ediyorsa, niye merkezi olarak da bir birliktelik olmasın! Bunun olmamasının hiç bir izahı yoktur. Hareketimiz KCK’nin bu konuda her türlü diyaloga açık olduğuna dönük verdiği mesajlar bilinmektedir. Biz çok kere açıklama yaptık. Ben kendim de çağrı yaptım. Hem ortak komutanlığın geliştirilmesine, güçlerin tümü ortaklaştırılmazsa bile müşterek kuvvetlerin örgütlendirilmesine ve hem de ulusal platformun geliştirilmesine dönük çok defa çağrılar yapılmış ve açıklamalar olmuştur.
Bizce bugün ülkemizde yaşanan gelişmeler ve DAİŞ’e karşı gelişen peşmerge, gerilla ve YPG direnişi aslında siyasete de ortaklaşmayı dayatıyor; ortak bir ulusal platformun geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Önder Apo, İmralı koşullarında bu konuya dönük ciddi çabalar sergiledi. Sayın Barzani’ye, YNK yetkililerine ve Sayın Talabani’ye mektuplar gönderdi. En son olarak da Sayın Leyla Zana’yı tekrardan yanına çağırarak Ulusal Kongre’yi yeniden gündemleştirmek istiyor. Zaten KCK heyeti de Güney Kürdistan’da bu amaçla tüm Kürdistanî güçleri ziyaret etmeye çalışıyor. Fakat bütün bunlara rağmen istenilen ortaklık veya dayanışma gelişmiş değil. Özellikle Önderliğimizin son geliştirdiği çabalar ve kendisini pratikte dayatan ulusal birlik sürecinin başarılı olacağını umut ediyorum. Bu konuda hareket olarak biz her alanda ortaklık ve ulusal birlik tutumunun gelişmesi için gereken özveriyi, mütevaziliği ve çabayı sergilemekten kaçınmayacağız.
ŞENGAL ÊZÎDÎ KÜRT HALKININDIR; BUNU TARTIŞMAYIZ
Az önce belirttiğiniz ‘yok gösterme, kendini esas alma’, vb. tutumların Mexmûr, Kerkük gibi farklı direniş bölgelerinde bu düzeyde olmadığı görülüyor. Neden özellikle Şengal’de bir rahatsızlık söz konusu?
Şimdi bizim gerek Şengal’e, gerek Mexmûr’a ve gerekse de Kerkük’e güç göndermemizin tek amacı var: DAİŞ saldırılarına karşı direnişi geliştirmek ve bu temelde halkımızın kazanımlarını savunmak. Şengal’de ise Êzîdî Kürt halkımızı özel olarak savunmayı biz kendimiz için ahlaki ve vicdani bir görev olarak biliyoruz. Güçlerimizin Şengal’de bulunması hem ulusal, hem ahlaki hem de insani bir görevdir. Bize, ‘Şengal kimindir?’ diyorlar. Şengal kiminse onundur. Şengal, Êzîdî Kürt halkınındır ve Güney Kürdistan’ın bir parçasıdır. Kimse bunu tartışacak değildir. Şengal’e büyük bir felaket dayatıldı; vicdani yaklaşan her gücün buna karşı elinden geleni yapması gerekirdi. Biz de bunu yaptık. Ve bu duruşumuz katliamın önüne geçti. Eğer biz müdahale etmeseydik ve Şengal’de yüz bini aşkın insan katledilmiş olsaydı, Güney Kürdistan hükümeti ve güney siyaseti bunun altından kalkabilir miydi? Peki, bizim oraya müdahalemiz Güney Kürdistan siyasetinin ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin yükünü hafifletmemiş midir? Hafifletmiştir. Bundan niye rahatsızlık duyuluyor, biz de anlam veremiyoruz.
Bizim Şengal’de tek amacımız var: Öncelikle Şengal’de insanlarımıza, kadınlarımıza ve kızlarımıza yapılanların hesabının sorulması; Êzîdî halkımızın savunulması; Şengal’in bir Êzdîxan alanı olarak kalması ve Êzîdîlerin orada kendi öz güçleriyle kendilerini savunabilecekleri, rahat yaşayabilecekleri ve kendilerini yönetebilecekleri bir alan haline getirilmesidir. Bizim herhangi bir başka amacımız yoktur. Ve bizce başta KDP olmak üzere tüm Kürdistanî güçler aynı amacı taşımalıdır. Özellikle Êzîdî halkımıza güven vermek ve onların tekrardan Şengal’e gelmelerini sağlamak için Kürt siyasetinin yeni bir politikayla yaklaşması gerektiğine inanıyoruz. Eğer buna farklı yaklaşanlar varsa, bunu da kendi aramızda tartışabiliriz. Ama şimdi öncelikle bir DAİŞ tehlikesi var; DAİŞ’e karşı savaş, Şengal’in intikamını alma ve Şengal’i özgürleştirme görevi var. Bu amaç için mücadele eden tüm güçlerin ortaklaşması, birlikte hareket etmesi gereklidir. Biz bu temelde hareket ediyoruz. Bizim tutumumuz ulusal bir tutumdur. Herhangi bir örgütsel çıkar gütmeyen, ulusal birliği esas alan bir tutumdur.
Açık olan bu tutumumuzu ısrarla çarpıtmak isteyen, farklı göstermeye çalışan ve Kürt örgütleri arasında fitneyi geliştirmek isteyen bir takım kimseler vardır. Bu yüzden ulusal tutumumuzun farklı yerlere çekilmesi, sanki ‘orada iki örgüt çekişiyormuş’ gibi bir düzeyde ele alınması pek doğru değildir. Bu belirttiklerim dışında bizim PKK olarak Şengal’e dönük hesabımız yoktur. Hesabımız kaygımız ne varsa, ulusal çerçevedeki hesaplardır. Şunu da herkes iyi bilmeli: PKK hareketi ilkeli ve onurlu bir harekettir. Herhangi bir devletin hesapları çerçevesinde Kürdistan halkının birliğini zedeleyecek tutum ve davranışlara asla prim vermez. Biz tarihin bu önemli döneminde Kürtler arası birlik ve kardeşliği her şeyin üstünde görüyoruz. Herkesin bunu böyle görmesi gerekiyor. Bizim orada bulunmamız destek ve savunma amaçlıdır. Bir yurtseverlik görevidir. Güçlerimizin orada bulunmasının esas nedeni budur.
YPG DESTEK AMAÇLI ŞENGAL’DE
YPG ve YBŞ de Şengal’i Özgürleştirme Operasyonu’nda önemli bir rol oynadı. YPG’nin Şengal’deki konumu için ne dersiniz?
HPG Şengal Komutanlığı, gösterdiği çabalara rağmen peşmerge güçleriyle ortak bir planlama geliştiremediği için Şengal merkezine dönük kendi gücüne ve YBŞ güçlerine dayanan bir planlama yapıyor ve bunun için YPG güçlerinden destek istiyor. YPG güçleri ise hem koridorun açılmasında önemli bir rol oynuyor; hem de HPG ve YBŞ güçleriyle birlikte şehre dönük olan planlamada da katkı sunuyor. Bu açıdan Şengal şehrindeki ilk günkü çatışmada YPG güçleri de var. Bu, zaten görüntülerde de görülüyor. Ama sonradan peşmerge gücü de geldi, yani sayısal anlamda güç sorunu kalmadı. Dolayısıyla YPG, güçlerinin bir kısmını koridoru savunmak üzere geri alanlara çekmeye başladı. Bildiğim kadarıyla dünden beri YPG’nin güçlerini böylesi bir düzenleme durumu var. YPG’nin oradaki rolü katkı sunmadır; Şengal’in özgürleştirilmesine destek sunmadır. Bu iyi bir şeydir. Fakat orada süreci esas olarak yürüten YPG değil, HPG ve YBŞ güçleridir. Bu güçler şimdiye kadar Şengal’in savunması için çok sayıda şehit vermiş ve 4 buçuk aylık direnişi yürüten güçlerdir.
YBŞ ise, tamamen faşist, insanlık dışı DAİŞ güçlerine karşı intikam amacıyla Êzîdî gençlerinden oluşmuş, yurtseverlik ve cesaretle dopdolu bir örgütlenmedir. Çok değerli bir öze sahiptir. Kendi öz yurdu olan Şengal’de direnişi geliştirmek ve Şengal’i savunmak amacıyla kurulmuştur ve bugüne kadar önemli bir rol oynamıştır.
KÜRT ULUSAL DİRENİŞ GÜÇLERİNİN HEPSİ ORTAKLAŞMALI
Şengal’de direniş gösteren güçlere dönük bir çağrınız var mı?
Burada benim özellikle bütün direniş güçlerine dönük yapmak istediğim çağrı şudur: Kürt ulusal direniş güçlerinin hepsi ortaklaşmalıdır. Birlikte dayanışma içinde olmalıdır. Şu anda Şengal şehrindeki gerilla, YBŞ ve peşmerge dayanışması buna iyi bir örnektir. Ama bu fiilen olmuş bir dayanışmadır. Üstten tartışılmış ve konuşulmuş bir şey yoktur. Bu, sakıncalı ve hatta tehlikelidir. Tüm Kürt kamuoyunun ve demokratik-yurtsever çevrelerin bunu bilmesinde fayda görüyorum.
Neden?
Çünkü gerçekten üst düzeyde bir tartışmaya ve dayanışma perspektifine ihtiyaç vardır. Bugün bu oluşmuyor. Bunun oluşmaması altta, özellikle de direniş güçlerinde bir zorlanmaya yol açıyor. Hatta çeşitli karışıklıklara neden olabiliyor. Biz HPG olarak herhangi bir sorunun çıkmaması ve bu mevcut ilişkisizliğin bir probleme dönüşmemesi için çok büyük çaba sarf ediyoruz. Yani mümkün mertebe boşluk yaratmamaya, dayanışma anlayışını geliştirmeye çaba gösteriyoruz. Bunu yapmamızın nedeni, halkımıza karşı duyduğumuz sorumluluk ve Kürt siyasetinin birleşmesi gerektiğine olan inancımızdan ileri gelmektedir. Umarım bunu KDP ve YNK’nin sayın liderlikleri ve diğer tüm ilgili Kürt siyasetleri de dikkate alırlar. Bu bir zorunluluktur ve bugün kendisini dayatan bir gerçekliktir. Kürt siyaseti böyle diyalogsuzluk içinde durdukça, alttaki direniş güçleri de zorlanmaktadır. Direniş güçlerinin çok sorumlu ve anlayışlı yaklaşımı olmasa, çelişkiler artar ve probleme dönüşürdü. Ama biz çelişkileri arttırmayı değil hep ortaklaşmayı dayatarak bu sorunu aşmaya çalışıyoruz. Şimdi yapmaya çalıştığımız budur. Ne kimseye karşı taviz verme; ne de kimseye karşı kırıcı davranma ve sertlik yapma gibi bir yaklaşımımız söz konusu değildir. Oldukça saygılı, eşgüdümü esas alan ve ortaklaşma zeminini sürekli muhafaza eden tarzımızın ve yaklaşımımızın bu sürecin gelişmesinde önemli bir yeri vardır. Yoksa daha değişik sorunlar da ortaya çıkabilirdi.
Mesela ne gibi sorunlar çıkabilirdi?
Mesela geçmişte yapılanlar karşısında Êzîdî kitlesi içerisinde oluşmuş çeşitli tepkiler vardır. Bazı gençlerin oldukça tepkili ve radikal çıkışları söz konusu oluyor. Biz bütün bunları normal hale getirmede ve siyasete dönüştürmede önemli bir rol oynuyoruz. HPG’nin orada oynadığı rol, ulusal birliği oluşturma rolüdür. Eğer HPG bu rolü oynamasaydı, Êzîdîler arası kavgalar da olabilirdi. Ayrıca bazı Êzîdî kesimlerin peşmerge gücüne karşı da farklı çıkışları olabilirdi. Oysa HPG’nin orada bulunuşu, herkesi ulusal-demokratik zemine yönlendiriyor ve olası iç çatışmaların önüne geçmede bir rol oynuyor. Biz tepkileri kışkırtma değil, tepkileri politik kanallara yönlendirerek ulusal birliğin zeminini güçlendiriyoruz. Eğer HPG’nin bu rolü olmasaydı, Şengal Kürtlerinde çok büyük bir dalgalanma olabilirdi. Zaman zaman kontrolsüz bazı tepkiler oluşmuştur. Fakat HPG’nin kontrol ettiği ve haber aldığı yerlerde bu tür tepkisel çıkışların önüne geçtiği de bir gerçektir.
Biz herkesin bir birine karşı saygılı eleştiri üslubunu kullanma temelinde ortaklaşmanın gelişmesi gerektiğini sürekli gündemde tutuyoruz. Bu konuda HPG’nin oynadığı rolü KDP ve YNK’nin de iyi görmesi ve buna göre olumlu yaklaşımlarla bunu pekiştirmesi gerekiyor. Êzîdî halkının selameti ve Kürt birliğinin gelişmesi için, hepimizin sorumlu yaklaşması gerektiği açık ortadadır. Umarım bundan sonra da ilgili tüm güçlerin bu gerçekleri dikkate almasıyla, daha sorumlu yaklaşması ve ortaklaşması temelinde halkımızın DAİŞ’e karşı yürüttüğü direniş mücadelesinde daha güçlü bir dayanışma gelişir. Bu temelde halkımızın bu insanlık düşmanı DAİŞ belasından tümden kurtulması, yani Kerkük’ten Şengal’e, Şengal’den Kobanê’ye kadar bütün alanların özgürlüğe kavuşturulması da bu temelde daha erkenden bir gerçeğe dönüşür.
ŞENGAL HALKINI YURDUNA DÖNMEYE ÇAĞIRIYORUM
Son olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mı?
Biz demokratik-ulusal birlik ruhu içinde başarının gelişmesi için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Özellikle HPG bu konuda dayandığı büyük tecrübesi, profesyonel performansı ve fedai ruhu ile bu insanlık düşmanı DAİŞ çetelerine karşı savaşta her zaman üstüne düşen rolü oynayacak, DAİŞ çetelerine karşı vurulması gereken darbenin vurulması ve yaptığı katliamların hesabının sorulması için gerekenleri her zaman en ön cephede yapacak ve halkımızın tüm değer yargılarını korumayı kendisi için temel bir görev olarak bilecektir. Başta Şengal halkımızın ve tüm Kürdistan halkının bunu bilmesini istiyorum. Çok değerli, özellikle dağda kalmayı başarmış yurtsever Şengal halkımızı buradan selamlamayı bir görev biliyorum ve bugün kendi ülkesinde de olsa yerinden yurdundan edilmiş olan tüm Şengallileri yeniden Şengal’e dönmeye ve Şengal’i Êzdîxan’a dönüştürmeye çağırıyorum. Adım adım Şengal’e yerleşme ve Şengal’in bir daha asla düşmanın eline geçmeyeceği bir tarzda Şengal’de örgütlenme ve savunma sistemini güçlendirme temel bir görev durumundadır. Herkes bilmeli ki kurtarılan yerlere çeteler bir daha dönemeyecektir. Halkımız bundan emin olarak kurtarılmış olan alanlara dönmelidir. Bu temelde bir kez daha tüm yurtsever halkımızı Şengal direnişini sahiplenmeye ve Şengal halkımızı da Şengal’e dönmeye çağırıyorum
Güncelleme Tarihi: 24 Aralık 2014, 22:24