ANF'nin sorularını yanıtlayan PKK Yürütme Komitesi üyesi Murat Karayılan'ın verdiği mülakatta öne çıkanlar:
-Kürt halkının sırtını dayayacağı ve güveneceği tek güç yine kendisidir; ulusal demokratik birliğidir.
-Türk Özel Harp Dairesi’nin aktif bir biçimde bu konseptin içinde yer aldığı açıktır. Bütün bulgular buraya çıkmaktadır.
-(Türk Devleti'nin) PYD lideri Salih Müslim’e verilen sözler vardı ancak onlar yerine getirilmedi. (...)15 gündür Serêkaniyê'den Kobanê'ye koridor açma sözünü verip yerine getirmeme tutumu, bir ambargo ve kuşatma tutumudur
-Erdoğan'ın son anda müdahale ederek Kobanê'nin düşmesini hedeflediği ve bu çerçevede Kürt halkına karşı tıpkı 2011'deki gibi yeniden bir savaş kararı vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır.
-Gerçek şu ki Türkiye'nin IŞİD'e karşı koalisyona katılma senaryosu da bir oyundur. O, her fırsatta IŞİD'i koruma çabası içerisindedir.
-AKP'nin şu anda yürüttüğü politika çok tehlikeli bir politikadır.
-Tüm uluslararası kamuoyu ve ilgili güçler bilsin ki bu konuda bir yanlışlık var. Bilinmeli ki ABD’nin öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hava müdahalesi etkili değildir.
-Musul’a yürüyüp alınca 7 bin militan katıldı. Şimdi 20 küsür günlük bir savaş sonucunda eğer ki Kobanê’yi düşürür ve alırsa katılan militan sayısı 10 binleri aşar; IŞİD büyümede bir sıçrama yaşar
-ABD’nin niye IŞİD’in önüne geçmediği konusu anlaşılmaz bir konudur. Kürt halkının direnişinin ezilmesini istiyor olabilirler ama bu direnişin ezilmesi beraberinde IŞİD'i de büyütecektir.
-Uluslararası güçlerin mevcut bu yaklaşımı Kobanê’de gerçekleşecek katliama ortak olmaktır
-Artık her yerin Kobanêleşmesi gerekir. Gün direniş günü ve insanlığa sahip çıkma günüdür.
-Gerek Kobanêli gerekse de Kuzeyli gençliğin zaman zaman gruplar halinde sınırı geçip direnişe katılması çok önemlidir.
-Kobanê direnişi sürecek. Sokak sokak da olsa bu çatışma yürütülecek
-Kobanê direnişi bu saate kadar başarılı olmuştur. Yapılması gereken şeyi yapmıştır. Sömürgeciliğin oyununu bozmuştur; IŞİD’in oyununu bozmuştur.
* 23 gündür IŞİD çeteleri tarafından Kobanê kantonuna dönük olarak yapılan yoğun saldırılar söz konusu. Büyük bir direnişle karşılaşan çeteler, kullandıkları büyük teknikle de şu anda Kobanê’yi kuşatmış durumda. IŞİD’in Kobanê saldırısındaki gerçek amacını ve yaşanan bu sürecin perde arkasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sorunuzun yanıtını vermeden önce, öncelikle Zozan, Êrîş ve Arîn gibi değerli fedai komutanların şahsında, tarihin bu önemli aşamasında büyük bir kahramanlıkla Kürt halkının irade savaşını destanlaştıran ve bu büyük-tarihi direniş destanını canlarıyla Kürt halkına bahşeden tüm Kobanê direniş şehitlerini anıyor, onların anısının özgür Kürdistan’da yaşatılacağı sözünün gereklerini yerine getireceğimizi vurgulamak istiyorum. O büyük kahramanlar bugüne kadar yarattıkları direnişle tüm halkımıza ve tüm dünyaya verilmesi gereken mesajı vermişlerdir. Bu direniş, bu kahramanlık destanlarıyla bugün itibarıyla başarılı olmuş ve tarihe geçmiş bir direniş olarak altın harflerle yazılmıştır.
Bugün bu kahraman şehitlerin izinde büyük bir kararlılık ve fedai ruhla yürüyen, tüm olanaksızlıklara rağmen direnişi yükselten ve Kobanê’de savaşı yürüten tüm YPG ve YPJ militanlarını kutluyor ve selamlıyorum. Onlar tüm Kürdistan halkının yüz akıdırlar. Onlar vahşete karşı insanlık mücadelesini öz iradeleriyle ve büyük bir fedakarlıkla yürüten kahramanlardır. Sadece Kürt halkı değil, bölge halklarının demokratik geleceğini müjdeleyen direnişin sahibi olmuşlardır. Bu açıdan onlar her türlü takdiri hak etmiş özgürlük ve demokrasi savaşçılarıdır. Sonuna kadar yanlarında olacağız ve destekleyeceğiz. İnsani değer yargılarından yana olan herkesin de bu değerli direnişi takdir edeceğini biliyoruz.
Bu direniş mücadelesi sürecinde başta Suruç halkı olmak üzere tüm Bakurê Kurdistan halkımız büyük bir fedakarlıkla Kobanê halkını ve direnişini sahiplendi. Dün akşamdan itibaren de bunu üst bir aşamaya çıkararak, bu savaşın sadece Kobanê'yle sınırlı kalmayacağını, her yerin Kobanê olacağını herkese gösterdi. Bu açıdan halkımız Kurban Bayramı'nı ‘Direniş Bayramı’na ve Kobanê direnişini sahiplenme günlerine dönüştürdü. Halkımızın gerçek direniş bayramını kutluyor ve onurlu ulusal-demokratik tutumunu selamlıyorum.
Yine Êzîdî halkımızın Cemaya Laleş Haccı ve Bayramı bugünlerde başlamaktadır. Êzîdî halkımızın bayramını kutluyor ve Êzîdî halkımızın direnişinin Şengal’i mutlaka Êzdîxan’a dönüştüreceği inancıyla değerli Êzîdî halkımızı selamlıyorum.
Dün basından Havva ablanın vefat ettiğini duydum ve büyük bir üzüntü hissettim. Havva abla doğal bir Kürt kadını olarak Önderliğimizin çocukluk yaşamının şekillenmesinde rolü olan, özellikle aile fertlerini sahiplenmede emek gösteren değerli bir insandı. Bu açıdan Önderliğimizin yürüttüğü büyük özgürlük mücadelesine güç katan değerli bir anaydı. Başta Önder Apo olmak üzere tüm aile fertlerine ve tüm Kürt kadınlarına başsağlığı diliyorum.
Şimdi sorunuza gelecek olursam; bugün Kobanê’de geliştirilen saldırı ve kuşatma durumu sıradan bir olay değildir. Kobanê’de kuşatılan sadece bir kent değil, tüm Kürdistan halkı ve Kürdistan halkının özgürlüğü ile bölge halklarının demokratik geleceğidir. Yani bölge halklarının demokrasi ve kardeşlik davası kuşatılmış olmaktadır. Daha önce Şengal, şimdi de Kobanê. Bunlar tesadüfen geliştirilmiş yönelimler değildir; çok bilinçli ve planlı bir biçimde organize edilmiş bir konseptin birer parçalarıdır. IŞİD bu konseptin JİTEM’idir. Bu konsept Kürdistan halkı üzerindeki sömürgeci-hegemonik sistemin etkili bir biçimde devreye konulmasını ifade etmektedir. Ortadoğu bölgesinde Kürt halkına karşı 208 yıldan bu yana bir yönelim durumu vardır. Özellikle Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi ardından bu sömürgeci yönelim derinleştirilerek bir soykırım biçiminde uygulama sürecine geçirilmiştir.
Bu sömürgeci, asimilasyoncu ve soykırımcı uygulamalar karşısında Kürdistan halkı büyük trajediler, katliamlar ve soykırımlarla karşı karşıya kalmış olsa da direniş mücadelesini her fırsatta yükseltmiş ve bugün bu direniş mücadelesini önemli bir aşamaya ulaştırmış bulunmaktadır. Özellikle Önder Apo öncülüğünde gelişen özgürlük hareketinin sadece Kürt davasını değil, tüm Ortadoğu halklarının davasını gündeme taşıması ve yeni bir paradigmayla Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni bölge halklarının kardeşliği ve demokrasi hareketiyle bütünleştirmesi bölge üzerindeki hegemonik güçleri çok ciddi bir biçimde ürkütmüştür. Kürdistan’da gelişen bu yeni dalga bütün hegemonik güçleri yerle bir edecek demokratik bir özgürlük hareketine dönüşme sürecindedir. İşte şimdi bölge halklarının bu perspektifini bulanıklaştırmak, özgürlük ve demokrasi çıkışını dumura uğratmak, Kürt halkının bu mücadeledeki etkin yerini görerek Kürdistan’da bunu tasfiye etmek amacıyla derin sömürgeciliğin yeni bir konsepti devreye koyduğunu, bunu IŞİD denilen uluslararası faşist-paramiliter çete gücüyle uygulamakta olduğunu görüyoruz.
Herkes biliyor ki bu IŞİD denilen yapı, son 6 aydan bu yana hızla büyütülerek bölgenin korkulu rüyası haline getirilmiştir. Bunların yoğun bir psikolojik savaşla gündeme konulması ve en modern-teknolojik silahlarla donatılması her şeyi açıkça ortaya koymaktadır. Bu açıdan Kobanê’de geliştirilen saldırı ve kuşatma harekatıyla, içinde Türk Özel Harp Dairesi’nin de etkin rol oynadığı, değişik Gladio kesimlerinin de katkılar sunduğu ve sistematik olarak Kürt halkının direnişini ezmek isteyen bir konseptle bölge halklarının tüm demokrasi hareketlerine mesaj verilmek istendiği açık ortadadır. Önce Şengal’den başladılar; şimdi de Kobanê’de zirvelendirmek istemektedirler. Dikkat edelim; bugün bu çete hareketi Kerkük’ten Kobanê’ye kadar Kürtlerle savaşmaktadır.
Peki, eğer bu çete yapısının gerçekten amacı bir İslam Devleti kurmak ise İslam Devleti’nin kurulması Kürt halkının katledilmesi ve bastırılmasından mı geçmektedir? Kürt halkı zaten şimdiye kadar bölgede Türk, İran ve Arap devletlerinin baskısı altındaydı. Suriye’de ve Irak’ta Baas rejiminin Kürt halkına neler çektirdiğini herkes biliyor. Bölgenin en mazlum ve mağdur halkı Kürt halkıdır. Eğer kendine bir İslam devleti kuracaksan öncelikle egemen devletlerle savaşmalısın; Kürtlerle değil. Ama sorun İslam devleti filan değil. Kürt halkının direniş mücadelesini bastırma hedefi tek hedef haline getirilmiştir. IŞİD bugün egemen Arap devletlerinin merkezlerine yönelmekten ziyade, tüm Kürt direniş odaklarının merkezlerine yönelmeyi önüne yegane hedef olarak koymuştur. Bu tesadüfi bir şey değildir. Hiç kimse bunu normal gösteremez. Bu bilinçli ve örgütlü bir konsepttir. Bu, Önder Apo öncülüğündeki özgürlük hareketinin bastırılması ve tüm Kürt halkını sindirme ve Kürt siyasetini teslim alma konseptidir. Burada Kürdistan üzerindeki sömürgeci güçlerin, 'derin sömürgecilik' biçiminde tanımlayabileceğimiz, batıya dayanan sömürgeci çıkar ilişkileri temelinde geliştirilen bir plan olduğu açıkça görülmektedir. Dikkat edin, Şengal vuruldu, katliam yapıldı; bölge devletleri veya uluslararası güçler herhangi bir şey yaptı mı? Hayır. Şimdi 23 gündür Kobanê’ye çağın en teknolojik silahlarıyla bombalar yağdırılmaktadır, her türlü vahşi saldırı geliştirilmektedir. Bölgedeki devletlerden herhangi bir ses çıkıyor mu? Hayır. Hepsi seyrediyor veya onlara katkı sunuyor. Bugün, 21. yüzyılda bu sömürgeci devletlerin ortasında, bütün dünyanın gözü önünde Kobanê’de adım adım bir katliam uygulanmak istenmektedir ve bunu da herkes seyretmektedir.
Şu anda Kobanê’ye saldıran bu çete üyelerinin hiç birisi Suriyeli değildir. Hepsi yabancı ülkelerden Suriye’ye getirilmiş cellatlardır. Peki, bunların Amerika’dan, Avrupa’dan Tunus’tan, Cezayir’den, Mısır’dan, Afganistan’dan, Çeçenistan’dan buraya getirilmesini kim sağladı? Kim bu kadar silahı bunların eline verdi? Kim buna fırsat sundu? Bu kadar teknik silah, bu kadar tank, top ve en etkili Amerikan silahlarının bunların eline geçmesini sağlayan kimdir? En etkili Rus füzelerinin bunların ellerine geçmesini kim sağladı? Kim buna göz yumdu ve neden bugün bunlar Kürt halkının başına bela edilmiştir? Bu soruların cevapları önemli tabii. Bunların tesadüfen, kendiliğinden oluşmuş şeyler olduğu iddia edilemez. Uluslararası istihbarat çevrelerinin ve bölgedeki sömürgeci güçlerin, kendilerini bundan muaf tutmasını kim yutacaktır?
BU KADAR CEPHANEYİ NEREDEN ALIYORLAR?
* Yani dışarıdan bir destek var...
Elbette bir destek var. Bakın 23 gündür Kobanê’de kullanılan top ve mermi ancak onlarca kilometrelik konvoylarla taşınabilecek düzeyde bir yoğunluğu oluşturmaktadır. Peki bu kadar cephaneyi nereden alıyorlar! Eğer günlük gelmezse, sürekli takviye olmazsa nasıl oluyor da bu kadar cephaneyi günlük olarak kullanıyorlar. Tüm bunların cevabı önemlidir. Açıkça bir destek vardır ve bu desteği verenler dünya kamuoyu karşısında da çıkıp yalan söylemektedirler. Söze gelince kimse bu IŞİD çetesine sahip çıkmamaktadır ama eğer destek yoksa bu kadar mühimmat nasıl ve nereden geliyor! Biz bunların fabrikalarının olduğunu duymadık. Demek ki birileri veriyor. Yani takviye ediliyor.
KÜRT HALKININ SIRTINI DAYAYACAĞI TEK GÜÇ KENDİSİ
* Kerkük’ten Kobanê’ye kadar gelişen bu çeteci-sömürgeci saldırılara karşı Kürt güçleri nasıl bir tutum almalı? Mevcut olan düzeyi nasıl görüyorsunuz?
Sömürgeciliğin bu yönelimine karşı tüm Kürdistan halkının ve dört parçadaki tüm değişik siyasal yapılanmaların bu yeni ve ciddi durumu görerek, farklılıkları ne olursa olsun, demokratik-ulusal birlik esprisiyle hareket etmesi ve Kürt halkına dönük geliştirilen bu tehlikenin önüne geçmek için değişik düzeylerde güçlerini dayanışma içinde tutması, ortaklıklar geliştirmesi, elbirliğiyle bu tehlike karşısında durması çok çok önemli bir husustur. Yani bu noktada Kürt halkının sırtını dayayacağı ve güveneceği tek güç yine kendisidir; ulusal demokratik birliğidir. Bu konuda hiç kimse kendini yanıltmamalı, şaşırmamalıdır. Kürt halkını düzlüğe çıkaracak, özgürlüğe kavuşturacak, bu saldırılar karşısında koruyacak olan yegane güç Kürt halkının ulusal-demokratik birliği ve dayanışmasıdır. Bu konuda biz daha önce öneriler ve çağrılar yaptık. Tekrar ifade etmek istemiyorum; o çağrı ve önerilerimiz geçerlidir. Bu anlamda en son Rabia’da KDP peşmergeleriyle YPG güçlerinin ortak hareket edip Rabia’yı IŞİD'den temizlemesi, yine Kerkük’te YNK peşmergeleriyle HPG güçlerinin ortak operasyon yapması selamlanacak hususlardır. Bu tür dayanışmaların daha da ilerletilerek üst düzeyde yetkin dayanışma ve birlikteliklere götürülmesi gerektiği açıktır. Belirttiğimiz gibi bu konuda bizim daha önce yaptığımız ulusal birlik ve ortak komutanlık önerisi geçerlidir.
TÜRK ÖZEL HARP DAİRESİ AKTİF ŞEKİLDE BU KONSEPTTE YER ALIYOR
* Her geçen gün Türk devleti ile IŞİD arasındaki ilişkiyi ortaya koyan yeni iddialar ve ispatlar gündeme geliyor. Bu konuda neler söylenebilir?
Türk devletinin IŞİD’le birlikte olduğu yönünde bizim daha önceden yaptığımız açıklamalar vardır. Yine bu Kobanê kuşatması süreci içerisinde çeşitli çevrelerin gördükleri var olduğu gibi, çeşitli basın-yayın organlarının yayınladıkları, hatta canlı yayında sunulan kanıtlar da vardır. Şimdi diyelim ki bizimki siyasal bir tespit ama Türk devleti şimdiye kadar bu somut bulgulara ilişkin de inandırıcı herhangi bir şey söylemiş değil. Sadece sert bir biçimde reddetmektedir. Ama Türk devleti ile IŞİD arasında devam eden bir ilişki olduğu yönünde güçlü veriler ve ispatlar söz konusudur.
Türk Özel Harp Dairesi’nin aktif bir biçimde bu konseptin içinde yer aldığı açıktır. Bütün bulgular buraya çıkmaktadır. Bu, Kürt halkına karşı yapılmış olan bir saldırıdır. Rojava’daki kantonların Kuzey’e veya başka bir yere örnek teşkil etmemesi için üç yıldan beridir Türk devletinin bu kantonları tasfiye etmek amacında olduğunu herkes biliyor. Kendileri de bunu açıklamışlardır. Sadece bu kantonların tasfiyesi değil, onların tasfiyesiyle birlikte gündemde olan ve adına ‘Çözüm Süreci’ denilen sürecin de tasfiyesi söz konusudur. Bu konuda Önder Apo’nun Kobanê ile süreci bütünleştirmesi önemli bir husustur. Biliyorsunuz, Önderliğimiz, “Kobanê’nin düşürülmesi sürecin bitirilmesidir” dedi. Neden? Çünkü Kobanê’yi düşürmek isteyen konsept, Kürt halkını iradesizleştirmek ve teslim almak isteyen bir projedir. Bu projenin Kobanê’de uygulanması Kuzey’de de, diğer yerlerde de tasfiye sürecinin uygulanması anlamına gelmektedir. Açık ki, Türk devleti Kuzey’de çözümde samimi olsaydı kantonlara karşı bu kadar rahatsızlık duymazdı ve bu katliam konseptini de bu biçimde IŞİD eliyle gerçekleştirmezdi. Bir bütündür yani; birbirinden ayrılamaz. Bu açıdan eğer çözümde samimiyse, Kobanê kuşatmasına ilişkin yaklaşımını da değiştirmesi gerekmekteydi. Çokça dile getirilen kardeşlik laflarını, komşuluk, insani yaklaşımlar, vb. söylemleri bir tarafa bırakalım.
AKP HÜKÜMETİNE: LAF DEĞİL, PRATİK ADIM ATMA ZAMANI
Eğer siz Kürt halkıyla barışıp, dostluk ve eşitlik içinde yaşamak istiyorsanız Kobanê’de Kürt halkının iradesinin kırılması sürecine dahil olmamanız lazımdı. Ama eğer diyorsanız ‘hayır durum böyle değil’, o zaman buyurun pratikte durumunuzun böyle olmadığını gösterin. Sadece Kobanê’den çıkan kitlenin kabul edilmesi dostluğa bir gösterge olamaz. Bu zaten Kobanê’nin düşürülmesi planının bir parçasıdır. Yani kitleye kapıların açılması, Kobanê’nin düşürülmesine yol açılması anlamına da gelmektedir. Bu açıdan bu bir veri olamaz. Bir kaç gündür AKP yöneticileri gerek sürece ilişkin gerekse de Kobanê’ye ilişkin iyi sözler sarf ediyorlar ancak pratik bunun tersidir. Artık laf zamanı geçmiştir. Şimdi pratik adım atma zamanıdır. AKP yöneticilerinin taktiği Kürt toplumunun gönlünü okşama, fakat yüreğini ve beynini parçalama taktiğidir. Lafla oyalayarak, beklentiye sokarak, gerçekte ise canına okuyan ve yok etmeyi hedefleyen bir politikanın uygulayıcısı durumundadırlar.
SALİH MÜSLİM'E VERİLEN SÖZLER YERİNE GETİRİLMEDİ
* Geçtiğimiz günlerde PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in bir Türkiye ziyareti oldu. Bu ziyaret pratikte de bazı şeylerin olacağı yönünde umut yarattı. Ancak sonuç olarak bir şey yapılmadığı görüldü...
Bizim duyduğumuza göre bundan iki hafta önce de PYD lideri Salih Müslim’e verilen sözler vardı ancak onlar yerine getirilmedi. En son kendisi Türkiye’ye davet edildi ve gitti; aldığımız bilgilere göre yine bazı sözler verilmiş ama üzerinden 5 gün geçmesine rağmen o yönlü bir pratik yoktur.
'SERÊKANİYÊ'DEN KOBANÊ'YE KORİDOR AÇMA SÖZÜ VERDİLER'
* Yani bir seyirci kalma durumu söz konusu...
Elbette ama bu sadece Kobanê’de katliamın gelişmesine seyirci kalmak anlamına gelmemektedir. Bu, aynı zamanda oyalayarak ve beklentiye sokarak, Kobanê’nin düşürülmesine ve yaşanabilecek katliamlara katılmak anlamına da gelmektedir. Bakın; söz verip yapmama ve beklentiye sokma, düşürme taktiğinin bir manevrasıdır. Eğer ‘böyle değil’ diyorlarsa, buyursunlar verdikleri sözleri yerine getirsinler. 15 gündür Serêkaniyê'den Kobanê'ye koridor açma sözünü verip yerine getirmeme tutumu, bir ambargo ve kuşatma tutumudur. Beklenti yaratıyor ama pratikleştirmiyor ve imha edilmesine zemin hazırlıyor.
Dolayısıyla burada AKP hükümeti dürüst olmak zorundadır. Ama pratikte kötü oynuyor, dürüst davranmıyor. Sadece seyirci kalmıyor, beklentiye sokarak başka tedbirlerin alınmasının önüne geçiyor ve Kobanê’nin düşürülmesine destek sunmuş oluyor. Bu açıdan durum çok ciddidir. Gerçekten hem siyasi ahlak gereği, hem insani erdemlilik gereği kişilik sahibi bir insanın yapmaması gereken bir durum söz konusudur. Buna oyalama, sözüne sahip çıkmama ve kalleşlik denilir.
'HİÇ BİR PAZARLIK YAPILMADI'
* Peki bu koridorun açılması karşısında bir pazarlık söz konusu mu?
Bizim bildiğimiz kadarıyla herhangi bir pazarlık yapılmamıştır. Böyle bir şey söz konusu değildir; bu, Türk basınının uydurmasıdır. Ayrıca PYD'ye rejimle arasına mesafe koyması şartının dayatıldığını belirtiyorlar; bu da doğru değildir. Bir kere PYD'nin rejimle yakın durduğu yönündeki iddia sadece Türk devletinin iddiasıdır ve PYD'nin uluslararası kamuoyunda teşhiri için uydurulmuştur. Eğer gerçekten Suriye rejimiyle ilişkisi olsaydı, Suriye rejimi yardım etmez miydi? Ama çok iyi biliyoruz ki Suriye rejimi de bu katliamı seyrediyor ve hiçbir şey yapmıyor. Sadece Suriye rejimi değil, onun müttefiki olan İran, Irak gibi güçler de Kobanê'deki katliamı seyretmektedirler. Biz boşuna 'derin sömürgecilik' demedik. Sömürgeciliğin amacı Kürt halkının iradesizleştirilmesidir.
Diğer bir şey de kimse Türkiye'den askeri ve ekonomik destek istememiştir. Türk devletinden istenen, tarafsız kalması, ambargoyu kaldırması ve iki kanton arasındaki yolu açmasıydı. Madem IŞİD’e yol açıyorsun, diğer tarafa da yol açmalısın. Yani tarafsız kalmalısın. Mevcut pozisyon tarafsız değildir. Sadece Suruç’ta uygulanan olağanüstü hale ve halka dönük vahşete bakarak bile bunu anlamak mümkündür. Bir kere oluşan imaj çok çarpıcıdır. Kobanê’de IŞİD bombardıman üstüne bombardıman ve saldırı üstüne saldırı yapıyor; sen de onun hemen bitişiğindeki Kuzey Kobanê’de yani Mürşitpınar’da gaz bombası atıyorsun, biber gazı sıkıyorsun ve insanlara meydan işkencesi uyguluyorsun. Ne fark var? Hem Kuzey’de hem de Rojava’da saldırı var. Neden bu fotoğrafın oluşmasına yol açılıyor? Çünkü ortak hedef vardır. Bu hedef, Kürt toplumunun bastırılması, iradesiz kılınması ve teslim alınmasıdır. Eğer AKP tarafsız olsaydı bu fotoğraf oluşturulmaz, Kürt halkına bu denli şiddetle yönelinmezdi.
'KÜRT DÜŞMANLIĞI, ONLARI DAİŞ'E ESİR HALİNE GETİRDİ'
* Angajman da uygulanmıyor...
Evet. Angajman kuralları diye bazı kurallar dünya aleme ilan edildi. Ancak bu kurallar nerede kaldı merak konusu. Şu an Kuzey’e sadece mermi sekmiyor; IŞİD doğrudan top da atıyor. Halktan ve askerden yaralananlar var. Hani angajman kuralları? Angajman kurallarını yere çaldınız. Ancak yere çalınan aslında angajman kuralları değildir; Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefidir. Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefini yere çaldınız. Söz konusu Kürtler olunca her şeyiniz değişiyor. Kürt düşmanlığınız sizi IŞİD'e esir haline getirdi. Ona karşı bir ‘gık’ bile diyemiyorsunuz. Bir söz söyleyemiyorsunuz, tutup oradaki köyleri boşaltmakta çare buluyorsunuz. IŞİD’in topları karşısında askerleriniz saklanacak yer arıyor ama herhangi bir şey yapmıyorsunuz. Yani hem IŞİD’in her türlü saldırısına karşı kayıtsız kalacak, hem de Kobanê direnişçilerine manevi destek sunmak amacıyla orada bulunan halka da sıkıyönetim rejimlerinde görülmeyen bir biçimde şiddet uygulayacaksınız. Bu nasıl tarafsızlıktır? Bu, Kürt toplumunun bastırılması ve katliamdan geçirilmesi konseptinin içinde olmaktır. Ancak böyle görülebilir. Şimdi bizim hep tek yönlü suçlama yaptığımızı iddia edebilirler ama bulgular ortadadır.
'2011'DEKİ GİBİ SAVAŞ KARARI VERİLMİŞ'
* Peki Türk devleti neden verdiği sözleri yerine getirmemiştir?
Ya devlet içinde bir ikilik var ya da tamamen Kobanê direnişini durdurmak için oyalama usulüyle psikolojik savaş taktiklerini uyguluyorlardır. Yoksa bir devletin söz verip, sonra da sözünün eri olmaması başka nasıl izah edilebilir. Bu konuda Erdoğan'ın son anda müdahale ederek Kobanê'nin düşmesini hedeflediği ve bu çerçevede Kürt halkına karşı tıpkı 2011'deki gibi yeniden bir savaş kararı vermiş olduğu durumu anlaşılmaktadır. Zaten Erdoğan’ın IŞİD’le bizi, yani PKK’yi bir göstermesi her şeyi ele veriyor. Bugün IŞİD vahşi bir örgüt. Kafa kesen bir örgüt. Kendisinden olmayan herkesi infaz eden vahşi bir çete. Çağımızın baş belası olmuş bir güruh. Kalkıp bununla bizi aynı kefeye koyması, bir yandan IŞİD’i savunma tutumu ve yumuşak gösterme yaklaşımıyken, diğer yandan ise 'madem IŞİD’i vuracaksınız PKK’yi de vurmalısınız' diyerek bizi hedef gösterme ve yok etmeyi hedeflemektir. Peki çözüm nerede kaldı? Bir taraftan PKK Lideri Başkan Apo'yla diyalog ve çözüm süreci tartışmaları, diğer taraftan da ‘ben IŞİD ve PKK’yi bir görüyorum’ deme tutumu. İkisi nasıl bütünleştirilecek? Süreç nasıl devam edecek? Hem bir taraftan oturup tartışma yürüteceksin, 'çözüm sürecini geliştiriyoruz' diyeceksin; diğer taraftan ise PKK'yi dünyanın en vahşi örgütüyle aynı kefeye koyacaksın. Bu zihniyetle nasıl çözüm olacak! Eğer burada gerçekten bir kabullenme ve çözüm zihniyeti olsaydı, bu biçimde kelimeleri sarf etmesi mümkün olabilir miydi? Yine eğer Kürtlerle barış ve çözümde samimi olsalardı, Kobanê'yi bu biçimde kendi kirli amaçlarına kurban ederler miydi? Açık ki burada çok iğrenç bir acımasızlık ve alçaklık vardır. Bunun başka bir izahı yoktur.
TÜRKİYE'NİN KOALİSYONA KATILMASI BİR SENARYO
Gerçek şu ki Türkiye'nin IŞİD'e karşı koalisyona katılma senaryosu da bir oyundur. O, her fırsatta IŞİD'i koruma çabası içerisindedir. IŞİD’i hedeflemek istememe durumu var. IŞİD, sözüm ona 'vatandaşım' dediği insanları vuruyor, yine de ses çıkartmıyor. İslamiyet’te zalime karşı sessiz kalmak var mı? Gözünüzün önünde çağın en gelişmiş silahlarıyla Kobanê’yi vururlarken siz seyredeceksiniz, kayıtsız kalacaksınız ve bu saldırılara karşı direnenleri destekleyenlere de saldıracaksınız. Zalimin zulmüne sessiz kalmak, zalimle ortak olmak anlamına gelir. İslamiyet gerçeğinde de insanlık kültüründe de bu vardır. Orada vahşi bir insanlık dışı yapılanmanın saldırısı ve bu saldırıya karşı insanların irade savaşımı verme durumu vardır. İkisini nasıl aynı gösterirsiniz!
Orada bir halk direniyor; Kürt halkı direniyor. Her şeyden önce orada Kürt halkı katliamla karşı karşıyadır. Kürt halkının kendi yurdunu, haysiyetini, şerefini ve varlığını koruma direnişi kadar kutsal bir direniş olabilir mi? Bugün Kobanê halkının da yaptığı budur. Kalkıp 'orada PKK var' diye buna düşmanlık beslemek, oradakileri düşman gibi görmek ancak büyük bir vicdansızlık, yalancılık ve düşmanlıkla tanımlanabilir. Kürt halkının öz evlatları bir onur savaşımı vermektedirler. Buna karşı vicdan sahibi olan hiç kimse sessiz ve seyirci kalamaz. Ancak Türk devletinin yürütmekte olduğu bu politikası Kürt halk iradesini ezme, Rojava'da ve Bakur'da özgürlük mücadelesini tasfiye etme girişimiyle izah edilebilinir. Eğer böyle olmadığını iddia ediyorsa derhal politikasını değiştirmeli; bu düşmanca tutum ve uygulamalardan vazgeçmelidir. Bunun günü münü yoktur; gün bugündür. Türk devletinin bugüne kadar uyguladığı politikalar, Kürt halkının Türk devletine yaklaşımının yönünü tayin etmiştir. Kısaca, Türk devletinin önümüzdeki 1-2 gün içinde de bu yaklaşımını sürdürmesi halinde, bu, doğrudan bir Kürt düşmanlığının bir kez daha tescili olacaktır. Bu aynı zamanda sürecin tümden devre dışı kılınması anlamına da gelmektedir. Bunu biz değil, Türk devletinin kendisi yapıyor. Bu anlamda süreci bitiren biz değiliz; türk devletidir. Türk devletinin Kobanê'deki politikası ve Önderliğimizle sürdürdüğü diyalog sürecini müzakereye evriltmemesi, gereken diğer adımları atmaması ve 2 Ekim Tezkeresi'ni karar altına alması, sürecin bitirilmesi anlamına gelmektedir. Bugüne kadar bu konuda atılmış tek bir pratik adım yoktur. Dolayısıyla bu hükümetin ve devletin süreci sürdürme niyetinin olmadığı anlamına gelmektedir. Bu saatten sonra pratik adımlar olmadan sürece ilişkin söylenecek her şey lafıgüzardır. Artık söz bitmiştir; zaman pratik tutum ve adımların zamanıdır.
Önderliğimiz son görüştüğü heyete çok önemli ve tarihi mesajlar verdi. Bunlar devlete de giden önemli mesajlar durumundadır. Önderliğimiz hem süreci Kobanê’yle birleştirmekte, hem de Türk devletinin ne yapması gerektiğini açıkça ifade etmektedir. Türk devleti yapılan bu önemli ve ciddi uyarıları dikkate alıp en kısa sürede mevcut politikasını değiştirseydi durum farklı olabilirdi. Ancak böyle bir şeye yönelmediği açıktır. Mevcut politikasını sürdürmesi, artık Türk devleti ile Kürt halkının bir arada yürüme koşullarının dinamitlenmesi anlamına gelmektedir. Bu açıdan ciddi bir dönemecin başında bulunduğumuzu belirtmek mümkündür.
Dünyanın gözü önünde Kobanê’nin katline dahil olmayı ve bu biçimde bir düşmanlık pratiğini uygulamayı Kürt halkının kabul etmesi ve bunu yutması mümkün değildir. Bu açıdan AKP'nin şu anda yürüttüğü politika çok tehlikeli bir politikadır. Önderliğimizin belirttiği çerçevede Türk devletinin adım atması tüm Türkiye halkları ve demokrasi hareketi açısından çok önemli ve stratejik bir konudur.
ABD'NİN HAVA MÜDAHALESİ ETKİLİ DEĞİL
* ABD öncülüğünde kurulan uluslararası koalisyon Kobanê’de de IŞİD’e karşı mücadele kararı aldı. Ancak bölgeden etkili vuruşların yapılmadığı haberleri geliyor. Siz bu kararı ve mevcut pratik durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu koalisyonun gecikmeli de olsa Kobanê’ye saldıran çete güçlerine karşı hava harekatı yapma kararı olumlu bir şeydir. Yani her ne kadar içinde IŞİD’in bu düzeye gelmesinde sorumluluğu olan güçler de olsa, bu noktada bir katliamın önüne geçmek üzere eğer birileri bir müdahale yapıyorsa bu kötü bir şey değildir. Çünkü IŞİD vahşetinin bugün Kobanê’de yarattığı tehlike gözler önündedir. Her kim ki bunun önüne geçerse kötü bir şey değil iyi bir şey yapmış olur. Ancak ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Kobanê etrafındaki IŞİD çetelerine karşı hava saldırısı bu nitelikte değildir. Yani katliamı önlemeye dönük ciddi bir girişim düzeyinde değildir. ‘Dostlar pazarda görsün’ misalindeki vuruşlardır. Şimdi uluslararası bazı basın-yayın organları da, ‘koalisyon güçlerinin hava saldırısı da IŞİD’in saldırısını durdurmadı’ diye manşet atmışlar. Tüm uluslararası kamuoyu ve ilgili güçler bilsin ki bu konuda bir yanlışlık var. Bilinmeli ki ABD’nin öncülüğündeki koalisyon güçlerinin hava müdahalesi etkili değildir. Yani şimdiye kadar oradaki IŞİD güçlerini imha etmeye yönelik bir saldırı yapılmamıştır. Bize ulaşan bilgilere göre, her seferinde 2-3 roket atmakta, bazı teknik araçlarını hedefleyerek imha etmektedirler. Şimdiye kadar 5-6 tank, aynı sayıda doçka aracı ve 1-2 depoları vurulmuştur. Yani kızgın çatışma içinde olan, geriden açıkça Kobanê’yi bombalayan IŞİD güçlerine karşı müdahale ederek önüne geçmek için bir girişim söz konusu olmamıştır.
BAZI HAMLELER DAİŞ'İ BÜYÜTTÜ
Bu konuda ABD niye Kobanê’nin düşürülmesini istiyor, onu anlamış değiliz. Çünkü bu yaklaşım IŞİD’i durdurmuyor, tersine ona cesaret veriyor. Çünkü bu hava müdahaleleri etkili olmayınca, IŞİD de bundan cesaret alarak saldırılarını daha da kızıştırıyor. ABD ve koalisyon güçlerinin bu politikası ciddi kuşkulara işarettir. Türk devletini koalisyona dahil etme hesaplarıyla hareket edildiği ve Türk devletinin dayatması nedeniyle etkili devreye girmediği ihtimali yüksektir. Nedeni ne olursa olsun, bu yaklaşım Kobanê’nin düşürülmesini yeğler bir eğilimi göstermektedir. Ama şunu belirteyim: IŞİD bir takım çıkış ve hamlelerle büyüdü. Örneğin, Musul’a yürüyüp alınca 7 bin militan katıldı. Şimdi 20 küsür günlük bir savaş sonucunda eğer ki Kobanê’yi düşürür ve alırsa katılan militan sayısı 10 binleri aşar; IŞİD büyümede bir sıçrama yaşar. Özellikle çeşitli Kürt karşıtı şovenist grupların hepsinin IŞİD’e karşı sempatisi gelişir ve katılımları gerçekleşir. IŞİD’in Kobanê’yi düşürmesi, büyümesi anlamına gelir. Eğer IŞİD Kobanê’yi düşürürse, Ortadoğu’da en büyük devlet haline gelir. Göreceksiniz; en büyük devlet olur. Ve Kobanê’yi düşürürse Kerkük hatta Bağdat bile tehlikeye girer. Kobanê’yi düşürüp güç kazanan IŞİD Bağdat’ı da alır. Güney Kürdistan’da 36. paralelin altındaki tüm yerleri alır ve artık kökleşmiş bir devlete dönüşür. ‘Biz anlamış değiliz' dediğim husus işte bu paradokstur. Çünkü Kobanê'nin alınması, beraberinde IŞİD'in ikiye katlanmasını ve ABD'nin IŞİD karşısındaki mevcut projesinin çöküşünü getirecektir.
Eğer gerçekten ABD bu IŞİD’i sınırlamak ve zayıflatmak istiyorsa, o zaman niye Kobanê’deki IŞİD güçlerini böyle teğet geçer gibi vuruyor? Niye etkili vurmuyor ve niye Kobanê’nin düşürülmesine zemin sunuyor? Kısacası ABD’nin niye IŞİD’in önüne geçmediği konusu anlaşılmaz bir konudur. Kürt halkının direnişinin ezilmesini istiyor olabilirler ama bu direnişin ezilmesi beraberinde IŞİD'i de büyütecektir. Bu yüzden bir an için insanın aklına, ‘acaba bunlar da mı IŞİD’in güçlenmesini istiyor’ diye geliyor. Ama diğer yandan da kendileri için de bir tehlike. Her gün adam kesiyor. İşte İngiltere ve Almanya da karar aldı; peki müdahale nerede?
Biz burada demokratik kamuoyuna uyarı anlamında şunu söylemek istiyoruz: Uluslararası güçlerin mevcut bu yaklaşımı Kobanê’de gerçekleşecek katliama ortak olmaktır. Onların da gözü önünde bir katliam süreci gelişiyor; buna karşı herhangi bir şey yapma durumu yoktur. İnsanlık 21. yüzyılda Kobanê’de bir katliamın gerçekleşmesine, hem de böyle kaşarlanmış çete grupları tarafından gerçekleştirilmesine sessiz kalmamalıydı. Ama gerçek şu ki bugün sessiz kalmaktadırlar.
Özellikle uluslararası güçlerin bu denli sessiz kalmaları, kendileri açısından büyük bir hatadır. Umarız söz konusu uluslararası güçler bu hatalı konumlarını görerek bundan vazgeçerler. Çünkü eğer mevcut politikalarını değiştirmezlerse, kendi denetimlerinde büyütülen ve kendi silahlarıyla donatılan IŞİD’in giderek güçlenmesi ve bölgenin en etkili devleti haline gelmesinin yolu açılmış olacaktır. Ancak henüz zaman geçmiş değildir. İsteseler daha etkili müdahaleler yapabilirler. Bu açıdan tüm uluslararası demokratik çevrelerin de bu konuda duyarlı davranması ve IŞİD’in eliyle gerçekleştirilen bu sömürgeci katliama karşı sessiz kalmaması gerekmektedir. ‘Ben insanım ve vicdan sahibiyim’ diyen hiç kimse buna karşı sesiz kalmamalıdır. Bugüne kadar Kobanê’de görülen şey, uluslararası hegemonik güçlerin vicdansızlığı, Kürdistan üzerindeki sömürgeci güçlerin de acımasızlığıdır. Ama buna karşı insanlığın da mutlaka söyleyecek sözleri olmalıdır. Kürt halkının söyleyecek sözleri de var elbette ve bunu söyleyecektir.
ARTIK HER YER KOBANÊLEŞMELİ
* Son olarak Kürdistan halkına dönük belirtmek istediğiniz bir şey var mı?
Şimdi tüm Kürt halkının kalbinin Kobanê’de attığını biliyorum. Gerçekten her tarafta Kürtler süreci takip ediyor. Özellikle Kuzey Kürdistan kitlesi, yine Avrupa’daki Kürdistanî tüm kesimler belli bir duyarlılık ve eylemlilik içindedirler. Özellikle dün akşamdan bu yana tüm Kürdistan'da ve yurtdışında Kürt halkının ve dostlarının gerçekleştirdiği çıkış ciddi bir çıkış oldu. Bunun devam etmesi önemlidir. Artık her yerin Kobanêleşmesi gerekir. Gün direniş günü ve insanlığa sahip çıkma günüdür. Ulusal-demokratik değerlere bağlı tüm çevrelerin harekete geçmesi gereken bir gündür.
Daha örgütlü ve etkili bir sahiplenmeye ihtiyaç vardır. Özellikle uluslararası güçlerin göz boyama mahiyetindeki müdahalelerine kanmamak gerekiyor. Halkımız kendi özgücüne dayanmalı ve kendi özgücüyle bu saldırıyı kırmayı esas almalıdır. Bunun için örgütlülüğünü ve eylemselliğini daha güçlü kılarak direnişini yükseltmesi önemlidir. Bu yerkürede tüm canlıların yaşama hakkı varsa ve dünya tüm canlıların ortak malı ise Kürtlerin de bu topraklarda özgürce yaşama hakkı vardır. Eğer bu hak ellerinden alınıyorsa, özellikle de yurtdışında yaşayan tüm Kürdistanlıların da uluslararası kurumlara gidip işgal etme hakkı vardır. Söz konusu bu kuruluşlar tüm toplumların yaşama hakkını savunduğunu iddia ettiğine göre Kürtlerin de onlardan davacı olma ve gidip hakkını arama görevi vardır. Bu yüzden özellikle uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek için başta Avrupa olmak üzere tüm dünyadaki Kürtler Kobanê direnişinin birer temsilcisi olarak önemli roller oynayabilirler. Bunu yapacaklarına inanıyoruz.
KOBANÊ ATEŞ ALTINDAYDA, KUZEY DE DAHA YAKININDA DURMALI!
Bakurê Kurdistan’daki halkımızın da eylemselliğinin daha sahiplenici olması gerekiyor. Özellikle Kobanê’ye yakınlaşma önemli bir husustur. Kobanê sınırına dayanmak, orada direniş güçleriyle yakından dayanışma göstermek, daha sonuç alıcı ve etkileyici bir düzeyi ortaya çıkaracaktır. Türk devleti kitleyi Kobanê’den uzaklaştırmak istemekte; bunu da güvenlik gerekçesiyle yapmaktadır. Hatta bazı Kürt siyasetçileri bile, ‘güvenlik nedeniyle halkı buradan çıkmaya ikna ediyoruz’ diye söylemektedirler. Bize göre bu yanlıştır. Eğer Kobanê’deki halkımız ateş altındaysa, Kuzey’deki halkımız da onu hissedecek şekilde yakınında durmalıdır. Yakınında dururken, riski de göze almalıdır. Yani daha yakın bir hissetme, dayanışma ve etkili bir sahiplenmeye ihtiyaç vardır.
Açık ki Kobanê direnişi toplumsal bir direniştir ve Kobanê savaşı gerçek bir halk savaşı durumundadır. Çünkü arazi koşullarının el vermediği ve tümden ova olduğu için bizim HPG olarak buraya doğrudan müdahale etme koşullarımız bulunmamaktadır. Aynı biçimde Türk devletinin koridor açmaması nedeniyle YPG de buraya takviye yapamamakta veya bunu çok sınırlı bir biçimde yapabilmektedir. Bu yüzden Kobanê'deki direniş halkın direnişi ve gençliğin katılımıyla yükselen bir devrimci halk savaşı direnişi durumundadır.
GENÇLER GRUPLAR HALİNDE SINIRI GEÇMELİ
Bu açıdan özellikle gerek Kobanêli gerekse de Kuzeyli gençliğin zaman zaman gruplar halinde sınırı geçip direnişe katılması çok önemlidir. Basından duyduğumuz kadarıyla bu tür pratikler oluyor ama mevcut düzey yeterli değildir. Daha yoğun bir katılıma ihtiyaç vardır. Bu konuda gençlik örgütlenmeleri bunu kendilerine görev bilmelidir. Bugün orada yürütülen savaşa gençliğin bizzat katılımının ve katkı sunmasının, sonucun tayin edilmesinde önemli bir rolü olacaktır. Özellikle şu anda Pirsûs, vb. yerlere geçmiş, yine başka yerlerde çalışma halinde olan Kobanêli gençliği Kobanê’ye dönmeye ve direnişi güçlendirmeye çağırıyorum. Kobanê’de direnen YPG ve YPJ güçleriyle dayanışmak ve bir arada olmak için ve onlara katılmak için dönmelidirler.
KOBANÊ DİRENİŞİ SÜRECEK
Kobanê direnişi sürecek. Sokak sokak da olsa bu çatışma yürütülecek. Bu konsepte katılan güçler direnişi kırmanın hesabını yapmaktadırlar ama bilinmeli ki orada direnişi yürüten halkımız ve kahraman YPG-YPJ militanları, IŞİD’in tanklarına ve toplarına karşı büyük bir kararlılıkla insanlık iradesini yükselterek savaşmaktadırlar. Orada verilen savaş bir irade savaşıdır; insanlık iradesinin vahşete karşı duruşudur. Çok değerli ve kutlu bir direniştir. Bu direnişte yer almak, özgürlükten ve demokrasiden yana olan her bireyin yapacağı en kutlu bir iştir. Sadece Kürt gençliği değil, vahşete karşı insanlıktan yana olmak isteyen, bütün özgürlükçü-demokratik kesimlerin Kobanê’de gelişen bu büyük-tarihsel direnişe sahip çıkması ve imkanları olanların da bizzat gidip katılması büyük değer ifade edecektir. Bu, bir insanlık değeridir; insan yaşamında kutlu olan olgulardan birisidir. Orada yer almanın şerefine nail olmak insanlıkla buluşmaktır. Bu açıdan başta Kürdistanî gençleri ve demokrasi ile özgürlükten yana olan tüm gençliği, örgütleri ve kurumları Kobanê direnişiyle dayanışmaya ve imkanları olanları da bizzat gidip katılmaya çağırıyorum. Kobanê direnişinin başarıya ulaşacağına ve Kobanê’de gerçekleşen sömürgeci vahşete karşı insanlık onurunun kazanacağına olan inanç ve kararlılık bugün daha fazla yükselmiş bulunmaktadır.
KOBANÊ DİRENİŞİ ŞU ANA KADAR BAŞARILI OLMUŞTUR
Kobanê direnişi bu saate kadar başarılı olmuştur. Yapılması gereken şeyi yapmıştır. Sömürgeciliğin oyununu bozmuştur; IŞİD’in oyununu bozmuştur. Kobanê’yi düşürme ve ardından da özgürlük hareketini tasfiye sürecini başlatma planını boşa çıkartmıştır. Kobanê’deki direniş, Şengal halkımızın da direnişi olmuştur. Tüm Kürdistan halkının ve tüm demokrasi güçlerinin onuru olmuştur. Bunu yapmayı başaran direniş mutlaka zafere de yürümeyi bilecektir; nihai zaferi de mutlaka kazanacaktır. Buna herkesin inanması gerekmektedir.
Güncelleme Tarihi: 07 Ekim 2014, 22:06