Yeni bir eğitim öğretim yılı daha klişe bir deyişle sorunlarla başlıyor. AKP’nin “dindar nesil” yetiştirme çabalarının önemli alanlarından biri de eğitim alanı. Kadrolaşmanın, AKP’nin siyasal ideolojisine göre istihdamın son yıllarda daha bir belirgin hale geldiği eğitim alanında halihazırda ortalama 800 bin civarında eğitimci bulunuyor. Eğitimci açığı ise 150 bin civarında olduğu belirtilirken, atanamayan öğretmenlerin sayısı ise 330 bin civarında.
2000’li yıllara gelindiğinde 20-30 bin civarında olan atanamayan öğretmen sayısı 12 yıllık AKP iktidarı süresince katlanarak 330 bini aşarak devasa bir artış yaşadığı da yapılan değerlendirmeler arasında. Son 10 yılda ise atanamadığı için intihar ederek yaşamına son veren eğitimci-öğretmen sayısı da 40 olarak telaffuz ediliyor.
Tablonun bu yönüyle her geçen yıl kötüye giden eğitim alanında yaşanan sorunlar ve bu sorunlara karşı 24 Eylül’de yapılacak bir günlük grev ile anadilde eğitim meselesine ilişkin Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, sorularımızı yanıtladı.
- Yeni bir eğitim öğretim yılına girilirken, temel sorunları nasıl sıralarsınız?
Ne yazık ki birçok sorunla gireceğiz. Bunlardan en önemlilerini sıralamak gerekirse; öğretmen yetersizliği var. Türkiye’de 150 bin öğretmen açığı var. Son dönemde idarecilerin görevden alınması var. 17 bin idareciden 6 bini görevden alınması önemli bir sorun. Bir diğeri eğitim öğretim yılı başlarken anaokulların normal öğretimden ikili öğretime dönüştürülmesi de sorun. Siyasi kadrolaşma sorunu da var. Hükümet bu alanda kendi siyasal yandaşlarını memur yapma girişiminde. Bunun yasasını da torba yasayla çıkardı. 4+4+4 sistemiyle birlikte eğitimin gericileştirilmesi, dinselleştirilmesi sorunu var. Hızla laik, bilimsel, parasız eğitimden uzaklaşma var. Performans ve angarya işlerle yükletilmeye çalışılan eğitim süreci var. Bunun dışında da birçok sorunumuz var. Hizmetli, memur eksiği var. Bununla ilgili net bir iş tanımlamasının yapılmamasıyla birlikte angarya çalışma biçimi var. 4/C’li başlığında çalıştırılan personelin iş güvencesi, düşük ücretle çalıştırılması meselesi var. Birçok öğrencinin kendi isteği dışındaki okullara yerleştirilmesi süreci var. Eğitim öğretime birikmiş sorunlarla başlamış zorunda kalacağız.
'EN TEMEL SORUN ÖĞRETMEN AÇIĞI'
- Pek çok sorunu sıraladınız. Peki hızla çözülmesi gereken sorunları ele alacak olursanız öncelik sırasına göre nasıl bakıyorsunuz meseleye?
Öğretmen açığının giderilmesi gerekir. Çünkü bizim değerlendirmemize göre 150 bin öğretmen açığı vardı. 40 bin öğretmenin atanacağını düşünürsek 110 bin öğretmene ihtiyaç var. Ataması yapılmayan genç öğretmen arkadaşlarımızın ücretli görevlendirmesiyle tamamlanmaya çalışılıyor bu açık. Ücretli görevlendirmede birçok sıkıntı var. Birincisi düşük ücretle çalıştırılıyorlar. 400 TL ile 1.000 TL arasında çalışmak zorunda kalıyorlar. İkincisi devamlılıkları olmadığı için kopukluk yaşanıyor. Öğrenci öğretmen ilişkilerinde sıkıntı yaşanıyor. Eğitim içi faaliyetlere arkadaşlarımız katılamıyor görevlendirmeleri geç yapıldığı için. Bu sorun kesinlikle giderilmeli. En önemli sorunlardan biri bu.
Bir diğeri idarecilerin görevden alınmasıyla birlikte 6 bin okulda idareci sorunu var. Yeni atanacak müdürlerin görevlendirme süreçleri önümüzdeki hafta içinde şekillenecek. Okullar açıldığında 6 bin okul müdürsüz başlayacak. Hemen arkasından müdür yardımcıları da alınacak. Yardımcıların belirlenmesi yeni müdürlerin inisiyatifinde olacak çünkü.
- 6 bin idarecinin görevine son verildi, dediniz. Özellikle Eğitim Sen’li yöneticilere de böylesi bir yönelim oldu. Bu yönüyle söyledikleriniz, eğitimdeki kadrolaşmanın da bir yansıması olarak mı ele almak gerekir?
Evet, aynen öyle. Eğitim Sen’li müdürler başta olmak üzere hükümete yakın diye tanımladığımız Eğitim Bir-Sen’in Milli Eğitim müdürlüklerinde birlikte hazırladıkları kendilerine yakın olmayan sendikalardan ki, en çok da bizim sendikamıza üye müdürler mağdur oldu. Görevlerinden alındı. Dershanelerle ilgili yasada böyle bir düzenleme yapılmıştı. Hemen arkasından yönetmeliği çıkarıldı. O düzenleme çerçevesinde tüm okul müdürlerinin 4 yılını dolduranlar yeni bir değerlendirmeye tabi tutuldu. 100 üzerinden 75 alanlar devam edecek, altında alanlar görevden alınacak şeklinde düzenlendi. Biz buna itiraz ettik. Haksız, hukuksuz bir düzenlemedir. Bizim arkadaşlarımız yazılı sınavla idareci oldular. Yeni düzenlemede böyle bir şey yok. Yeter ki siyasi iktidarın anlayışına yakın olsun! Böyle bir sıkıntı var.
BİNLERCE SORUŞTURMA, DAVA VE SÜRGÜN
- Bu noktada konuyla da bağlantılı sürgünler meselesi var. Bu yönlü idari, adli soruşturmaların da devam edeceği bir yıl olma olasılığı da var aynı zamanda. Yeni döneme böylesi bir tabloda girilirken neler söylersiniz?
Rotasyon ve sürgün meselesi var, süreceğe de benziyor. Hem üyelerimiz, hem idareci arkadaşlarımıza baskılar vardı. Görevlerinden de alınarak bu baskı ayyuka çıkmış oldu. Bu haksızlıklara itirazımız üzerinden bugüne kadar birçok soruşturmaya maruz kaldık. Hem şubelerdeki yöneticilerimiz, hem okullardaki üyelerimiz, hem de merkezdeki yöneticilerimiz hakkında onlarca dava açıldı, devam ediyor. Bugün hukuk büromuzun son güncel verilerine göre de 5 bin Eğitim Sen’linin davası devam ediyor. Bunun için de hem biz yöneticiler, hem üyeler var. Niye bu davalar açılıyor? Kadrolaşma, siyasal baskı gibi temel sorunlara karşı mücadele ettiğimiz, ses çıkardığımız için dava açılıyor, idari dava açılıyor. 5 bin davanın büyük kısmı adli dava. Ayrıca idari davalar sürüyor. Çeşitli cezalar verildi. Verdiğimiz mücadele birilerini rahatsız ettiği için hem adli hem idari davalarla baskı altında tutulmaya çalışılıyoruz. Özellikle sürgünler sıkça uygulanıyor. Arkadaşlarımız istekleri dışında farklı, uzak illere sürgün ediliyor. Hukuk mücadelesi vererek, alanlarda mücadele ederek uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bu hukuksal süreçler çoğunlukla lehimize sonuçlanıyor. Açılan davaların yüzde 100’ü verdiğimiz mücadeleyle ilgili. Yüz kızartıcı soruşturma yoktur. Hükümet rahatsız olduğu için davalarla uğraşmak zorunda kalıyoruz.
- Eğitim Sen, bir nevi bu tür soruşturma ve davalarla kendi asli sendikal mücadelesinin dışına itilmek ve edilgen bir pozisyonla yüz yüze de bırakılmak isteniyor, anlamına mı geliyor bu söyledikleriniz?
Kesinlikle öyle, etkiliyor. Hem hukuksal hem idari alanda yapmaya çalıştığımız savunma bizim enerjimizi, zamanımızı fazlasıyla alıyor. Biz eğitim sendikasıyız. Kuruluş ilkemiz üyelerimizin haklarını, çıkarlarını korumak ve ileri boyutlara taşımak. Bunun yanında da genel demokrasi taleplerine de destek vermek. Sendika olarak karşılaştığımız baskı ve cezalandırma süreçlerinde yoğun dönemler yaşıyoruz. Kendi alanımızla ilgili çalışmalarımızı gerçekleştirmede sıkıntılarımız oluyor.
DİNDAR NESLİN TEMELLERİ
- Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki yıl önce Başbakan iken dindar nesil yetiştirmekten bahsetti. Bugün ise yeni eğitim öğretim yılı öncesinde 40 bin öğrencinin İmam Hatip’e yönlendirilmesi söz konusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümetin eğitime müdahalelerinden biri de İmam Hatipler aracılığıyla yeni nesli dinselleştirmek, yeni toplum modelini bu hale getirme çabası var. Başbakandan başlayarak çeşitli dönemlerde açıklıyorlardı. Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz diyorlardı. Bunu hayata geçirmeye başladılar. 4+4+4 ile seçmeli görünen ama zorunlu din dersi diye tanımladığımız 3 ders eklediler. Din kültürü dersi vardı zaten. İmam Hatip ortaokulları ve liseleri sayısını son yıllarda iki katına çıkardılar. Hemen hemen her ilçede açıldı. Geçtiğimiz yıllarda kapasitesinin üçte biri doluydu. İnsanlar artık siyasi müdahalelerle İmam Hatip’lere öğrencisini göndermek ve bu tür zorlamalara boyun eğmek istemiyor. Ama hükümet ortaokuldan liselere son yaptığı öğrenci yerleştirme sistemiyle A ve B kategorileriyle özellikle liselerde boş kalan kontenjanları doldurmak için bizce bilinçli olarak “evine yakın” yaklaşımıyla zorunlu kayıt yaptı. Büyük kısmını da istemediği halde meslek liselerine kayıt yaptırdı.
'AKP'NİN TOPLUMU KENDİNE GÖRE ŞEKİLLENDİRMESİNİ KABULLENMİYORUZ'
Bu çocuklarımız Eylül sonuna kadar her hafta bir okul seçerek, bir başka okula nakilleri yapılacak deniyor. Kamuoyu bu şekilde ikna edilmeye çalışılıyor. Bu bir oyalama taktiği. Bu şekilde çok az öğrenci yararlanacak bundan. MEB’e açık çağrımız vardı; İmam Hatip ya da meslek liselerine gitmek istemeyenler, evine yakın denilerek yerleştirilen öğrenciler 100-150 kilometre uzaktaki okullara yerleştirildi. Gitmek istemeyen öğrencilerin bu sorunu çözülmek isteniyorsa, bütün boş kontenjanları öğrenciler görsün, puanlarını da görsün, tümünü istesinler. Yeni bir yerleştirme süreci yapılsın. Sorun bu şekilde çözülür. Ama MEB bu uygulamayı yapmıyor. Haftada bir öğrenciyi yerleştirme hakkıyla sürece yayıyor. Toplumu dindarlaştırma, muhafazakarlaştırma, AKP’nin siyasal ideolojisine göre yeni bir toplum modeli şekillendirme çabası var. 21. yüzyılda akıl işi değil. İmam Hatip’lere, bir başka okula gidenlere saygı duyarız. Ama bu toplumu zorla imam yapacağım diye abes bir yaklaşımı kabul edemeyiz. Bu toplum imam olmak, İmam Hatip’ten geçmek zorunda mı? Aynı şekilde tüm öğrencilerin fen lisesine ya da spor okullarına gitmesine de karşıyız. Öğrenciler istedikleri okullara gidebilmeli. Bir siyasal partinin kendi ideolojisine göre nesil yetiştirme çabası çatışmalara götürür toplumu.
- Eğitim Sen’in savunduğu temel ilkelerden biri de anadilde eğitim meselesi. Her eğitim yılının açılışında bu konu yoğun biçimde tartışılıyor. Ancak yoğunlukla Kürtler bunu tartışıyor. Bu yönüyle önceki gün Lice’nin Kerwas köyünde Kürtçe eğitim verilmesi amacıyla yapılan okula yönelik askerlerin yıkma amaçlı operasyonu ve sonrasında yaşananlar var. Ki bu noktada Kürt sorununda çözüm sürecine de aykırı ve ters bir yaklaşım aynı zamanda. Zira çözüm sürecinden bağımsız olmayan anadilde eğitim konusunu nasıl ele almak gerekir?
Biz iki şekilde sizin ifadenizle değerlendiriyoruz. Anadilde eğitim meselesine eğitim ve bilim alanında kurulmuş bir meslek örgütü olarak bakışımız var. Bir diğeri de siyasal süreçte yaşananlar var. Siyasal tarafları var. Eğitim Sen olarak bununla ilgili evrensel boyutlarda eğitimin anadilde yapılması noktasında değerlendirmesini yaptık. Yine aynı noktadayız. Çocuklar için elzem. Dillerin yaşaması ve korunmasıyla ilgili kültürel bir süreç olarak da bunu değerli görüyoruz. Eğitim Sen tüzüğüne anadilde eğitimi koyduğu için baskılara, kapatılmayla yüz yüze kaldı. Anadilde eğitimle ilgili pedagojik ve bilimsel değerlendirmelerimizi sürdürüyoruz.
'HÜKÜMET SORUMLU, ÇÖZÜM ÜRETMELİ'
Siyasi boyutuyla hükümetin özellikle ülkemizde yaşayan farklı dilleri kullanan insanlarımızın anadilleriyle eğitim haklarıyla ilgili siyasal taraflarla, bu talebi dile getiren toplumsal kesimlerle kendi halkıyla buluşup, adım atması gerekiyor. Kürt sorununda çözüm süreciyle de bağımsız değil. Burada yapılacak düzenlemeler bir an önce yapılıp, hükümet de bir adım atıp, toplumun talebi olan kesimlerle buluşup sorunu hızla çözmesi gerekir. Sendika olarak halkın, toplumun bu tür taleplerine duyarlı yaklaşıyoruz ve çözülmesinden yana tavır alıyoruz. Hükümet bu konuda adım atmadığında Lice’de yaşanan olaylar ortaya çıkıyor. Oradaki yapılan açıklamalar, bu sorun çözülmezse toplum olarak biz adım atarız yaklaşımıyla hükümetin bu konudaki çözüme katkı sunmayan tutumu arasındaki çatışmalar doğrudan bizi de eğitimcileri de özellikle o bölgedeki sendikaları etkiliyor. Bu yönüyle Eğitim Sen olarak bu tür müdahalelerin baskıyla, şiddetle bastırılmasını doğru bulmayız. Anadilde eğitim haklı bir istektir. Çözüm üretmeli hükümet. Sorumlu hükümettir çünkü.
- Eğitim Sen Diyarbakır Şubesi de boykot çağrısı yaptı. Bu sürece nasıl yaklaşıyorsunuz?
Oradaki boykot çağrısını toplumsal bir kesim yaptı. Eğitim Sen, genel merkezden şubelerine kadar buna zaten destek veriyor. Şubemizin yaptığı da o. Hükümete sesleniyor, çözün diyor. Biz de bu konuya dair 15 Eylül Pazartesi günü yapacağımız açıklamayla bu hakkın kullanılmasıyla ilgili tavrımızı tekrar dile getireceğiz.
- 24 Eylül’de bir günlük iş bırakma eylemi, grev yapacaksınız. Talepleriniz neler?
Yaz tatili sürecinde eğitimdeki sorunlar çözülür diye beklerken tam tersine artarak önümüze geldi. Onun için biz Eğitim Sen olarak yaptığımız değerlendirmeler üzerinden, belirlediğimiz başlıklar üzerinden tüm ülkede bir günlük grev gerçekleştireceğiz. Türk Eğitim-Sen de bu greve katılacak. Diğer öğretmen arkadaşlarımızın da katılmasını bekliyoruz. Taleplerimizi dile getireceğiz. Taleplerimiz şunlar;
- Bilimsel, laik, anadilde eğitim hakkı sağlanmalı.
- Eğitimde angarya ve performans uygulamalarına son verilmeli.
- Rotasyon ve sürgünler durdurulsun.
- Zorunlu din dersleri durdurulsun.
- Siyasi kadrolaşmaya hayır diyoruz.
- Cinsiyetçi eğitime hayır diyoruz.
- 4+4+4 eğitim dayatmasına hayır diyoruz.
Güncelleme Tarihi: 13 Eylül 2014, 20:42