Kendisini ‘Hemşinli Ermeni’ olarak tanımlayan, Artvin Hopa doğumlu araştırmacı, yazar ve aktivist olan Huriye Şahin’in ‘Asimilasyon Politikası Dilleri Nasıl Yok Ediyor: Özel Olarak Ermeni Tarihi ve Hamşen (Hemşin) Ermenileri’ kitabı Yordam yayınlarından çıktı. Huriye Şahin ile Hamşen ve Hamşen Ermenilerinin tarih boyunca yaşadıklarını, kitabına konu olan ana dilin önemi ve yaşatılması için yapılması gerekenleri konuştuk.
Şahin, önce Ermenicesi ‘Hamşen’ olan ve asimilasyon politikaları sonucu adı ‘Hemşin’e dönüştürülen bölgenin; Artvin’in ilçeleri; Hopa, Borçka ve Rize’nin; Hemşin, Çamlıhemşin, Baş Hemşin, Ardeşen olarak sınırlarını çizse de, sadece buralarda değil, asimilasyon ve sürgün politikaları sonucunda Türkiye’nin, büyük şehirlerinde de Hamşenlerin yaşadığını söylüyor.
‘DAĞINIK BİR HEMŞİN YAŞAMI VAR’
Türkiye’nin dışın da Hamşenlerin, 1700 yıllarda Osmanlı’nın Doğu Karedeniz halklarını Müslümanlaştırma sürecinde katliamdan kaçarak Rusya’ya geçtiklerini belirten Şahin, “Bunlardan bir kısmı Ermenistan’a da geçmiş durumda. Ve hala oralarda yaşıyorlar. Müslümanlaştıktan sonra Batum bölgesinde yaşayan beş Hamşen köyü vardı, bunlar da Stalin döneminde Kazakistan’a sürgün edildiler. Sovyetlerin dağılmasından sonra asıl yaşadıkları yere geri gelmek istedilerse de bu seferde Gürcüler izin vermedi. Bu şekilde dağınık bir Hamşen yaşamı var” diye konuştu.
Hamşen yaşamını, kültürünü, dilini, geçmişte ürettiği edebi değerlerini, masalları ve türkülerini konu alan Hamşence ve Türkçe yayın yapan ‘Hamşetsu Gor’ adında bir dergi çıkaran Şahin, asimilasyon politikalarının diller üzerindeki etkilerine dikkat çekebilmek amacıyla da ‘Asimilasyon Politikası Dilleri Nasıl Yok Ediyor: Özel Olarak Ermeni Tarihi ve Hamşen (Hemşin) Ermenileri’ adında kitabını yayımladı.
‘TÜRKLERDE ASİMİLSYONA UĞRUYOR’
Kitabında genelden, özele doğru bir akış yapan çalışma yaptığına dikkat çeken Şahin, “Kitabın girişi insan, insanlaşma süreci. Diller nasıl oluştu? İnsanın emek sürecinin gelişmesiyle birlikte dinlerin oluşması ve Hıristiyanlık ve Müslümanlıkla birlikte asimilasyon süreci nasıl başladı. Özellikle Osmanlı’nın Türkler üzerinde nasıl asimilasyon politikası uyguladığını yazdım. Çünkü Türklerin asimilasyona uğraması halen devam ediyor. Bu konuyu gören ya da işleyen kimseler yok. Alevilerin din üzerinden Sünnileştirilerek nasıl asimile edildiğini işledim” dedi.
Genel olarak kitabında asimilasyon genel politikalarından başlayıp, özele, Hamşen Ermenileri’nin asimilasyonuna indiğini söyleyen Şahin, Ermeni boyu oldukları için, Ermeni tarih kitaplarından yararlandığını ifade etti.
‘DİL YOKSA HALKLAR DA YOKTUR’
Asimilasyonun ana dilin yok edilmesiyle başladığını ve dilin sosyal bir olgu olduğunu belirten Şahin, kitabında bu konuyu özellikle işlediğini vurgulayarak şunları aktardı: “Halklar, ana dilleriyle vardır. Kendi üretim süre sürecinde geliştirdiği bir kendini ifade etme biçimdir. Ana dil yok edilirse bir halk da yok olur. Diliniz yoksa asimile olup, başkalaşmışsınızdır zaten. Devletin, buradaki amacı da başkalaştırmaktır zaten. Burada Türkler de asimle oldular. Gerçek Türk kültürüyle alakaları yok. Türk kültürünü incelediğinizde, yaşananla, gerçekte var olan bir birine çok uzaktır. Burada farkındalık çok önemli, bu anlamda asimilasyonun genel boyutlarından fazlasıyla bahsettim. Burada özellikle dil ön plana çıkıyor. Dil yoksa halklar da yoktur.”
‘DİN DEĞİL, DİL’
‘Müslümanlaştırılmış Ermeniler’ konusuna da değinen Şahin, “Dünyada dil birliği olup da din birliği olmayan başka topluluklarda var. Dinle etnik kökeni bir birine karıştırmamak gerekiyor. ‘Müslüman Ermeni olamaz’ demek doğru ve bilimsel bir yaklaşım değil. Biz bu handikapı aşmak zorundayız. Ermeniler ve Hemşinler olarak dinimizi değil, dilimizi öne çıkarmak zorundayız” dedi.
Önümüzdeki dönemde vakit geçirmeden iyi hazırlanılmış ve geniş kapsamlı bir ‘Hemşinliler konferansı’ yaparak sorunların açık bir şekilde tartışılmasının öneminin altını çizdi.
Güncelleme Tarihi: 04 Eylül 2015, 11:53