Halkların Demokratik Partisi (HDP) Mardin Milletvekili, Prof. Dr. Mithat Sancar, PKK lideri Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik tecrit ve çözüm süreci üzerine ANF'nin sorularını yanıtladı...
TECRİT DEVAM EDER Mİ?
Kürt Halk Önderi Öcalan'a yönelik tecrit sürüyor. Tecridin seyrine ilişkin öngörünüz nedir?
AKP seçimlerde HDP'yi baraj altında bırakma taktiğinin bir parçası olarak süreci askıya almıştı ve Öcalan ile görüşmeler bu çerçevede kesildi. Eğer seçimden arzu ettiği sonucu alsaydı nasıl bir yol izlerdi; onu çeşitli açılardan tartışmak mümkün ama, bunu bir kenara bırakırsak, AKP hala süreci askıda tutuyor. Hala hükümet, hala imkankar elinde ama süreç askıda. AKP'nin, Öcalan ile görüşmelere ilişkin tutumu da -erken seçim veya koalisyona ilişkin- hangi yolu izleyeceğine bağlı olarak gelişecek. Görüşmelerin zamanını, olup olmayacağını bu plana, çizgiye göre belirleyecek; benim tahminim bu yönde.
Yani AKP'nin koalisyon yapacağı partinin de tutumu belirleyici olabilir mi?
Ayrıca yeni hükümetin nasıl olacağı ile ilgili. Bir koalisyon oluşacaksa, örneğin MHP ile oluşacaksa bu konuda yine MHP'ye vereceği tavizler ve MHP ile koalisyondan beklentileri sürecin devamına göre izleyeceği politikasında belirleyici olacak. Veya CHP ile olacaksa aynı şey geçerli. MHP'nin açıklamalarından anlaşılan; hiçbir şekilde Öcalan ile görüşmelere izin vermeyeceği, taraftar olmayacağını söylüyor. Peki bu, süreci mutlak anlamda bitirmek sonucunu doğurur mu? Devletin yeniden savaşa dönme kararı vermesini yaratır, orada kesin konuşamıyorum. Kesin şekilde 'evet' demek şu an mümkün görünmüyor. Savaşa dönme kararını MHP dahi çok kolay veremez.
Peki KCK nasıl yol izler? KCK sürecin devamı için neler gerektiğini söyledi, zannederim orada da esneklik var, şartlar başlıklar halinde açıklandı, ayrıntılara girilmedi. Büyük ihtimalle KCK de siyasi gelişmelere göre ayrıntıları belirleyecektir. Sürecin donmuş olması, Öcalan ile görüşmelerin kesilmesi iki ay daha devam edebilir ama ondan sonra gelişmelerin nasıl seyredeceği, koalisyon veya erken seçim kararının olup olmayacağına göre belli olabilir.
İmralı'da devlet heyetiyle görüşmeler sürüyor olabilir mi?
Yani Öcalan'ın dışarıyla bağlantısı kesildi ama tahmin ederim ki, içeride görüşmeler en azından belli aralıklarla devam ediyordur. Görüşmelerin bütünüyle kesilmesinin göze alınacağını sanmıyorum. İçerideki görüşmelerin bittiğini sanmıyorum. Hükümet süreci kendi siyasi hesaplarına göre dizayn etmeyi planlıyordu, daha doğrusu Öcalan ile görüşmeleri ve sonuç olarak ortaya çıkacak diğer gelişmeleri kendi siyasi planlarına göre önümüzdeki dönem için ayarlayacağı anlaşılıyor.
AKP 'süreç bitti' demiyor ama bir yandan ciddiyetini de giderek yitiriyor gibi...
AKP'nin ya açıkça süreci bitirdiğini, Öcalan ile görüşmelere izin vermeyeceğini söylemesi gerekir ya da bir an önce HDP heyetinin Öcalan ile görüşmesine izin vermesi lazım. Kendi taahhütleri var süreçle ilgili. Süreci askıya aldıran asıl müdahale Erdoğan'ın yaptıklarıydı, seçim sürecinin başında yaptığı şeyler oldu. AKP hükümeti, Davutoğlu ve bakanlar ne ona karşı bir tavır ne de ona uygun bir tavır geliştirdiler. Yani henüz AKP hükümeti bir tavır koymuş değil, bir politika ilan etmiş değil. Her şey eskisi gibi devam ediyor gibi hava yaratıyorlar ama daha önce yapılanlara izin vermeme tavrını da sürdürüyorlar. Bu çelişkili ve tehlikeli bir belirsizlik politikasıdır; daha fazla uzatmamak süreç için büyük önemde.
Kürt tarafının da ortaya koyduğu gibi, Öcalan'ın özgürlüğü ve Meclis'in devreye girmesi başlıklarında hükümetin üstlenmesi gereken bir görev var mı?
Öcalan'ın özgür şartlara sahip olması, görüşme yaparken özgür ve serbest olması talebi vardı. Yani sürecin doğasına uygun şekilde yürüyebilmesi için son derece normal taleptir. Zaten uzun süredir de var bu talep, gündemde de, masada da vardı, görüşmelerde de dile getiriliyordu. Hükümet de bu yönde adımlar atmayı kabul etmişti, ihtiyaç duydyuğu görüşmeleri yürütmesini sağlayacak şartlar... Süreci devlet politikası haline getireceksek, hükümetin bu şartlara 'evet' demesi lazım. Öte yandan tahkim edilmiş ateşkesten kasıt da, bugüne kadar özellikle provokasyon ve fiili operasyon anlamına gelecek devlet tarafından yapılan ateşkes ihlallerinin son bulması durumudur. Zaten KCK'den bir ateşkes ihlali geldiğini söylemek mümkün değil.
Meclis'in devreye girmesi zaten sürecin başında da vardı. İki şekilde; Meclis'te süreç yasal çerçeveye oturtulsun, süreçte üzerine anlaşılan konularda yasal düzenleme yapılsın ve sürecin akışını kolaylaştıran komisyon kurulsun. Meclis bu şekilde devreye girecekti ama yarım yamalak bir yasa çıkarıldı. Hukuksal zemine oturtmak için gereği tam yapılmadı. Demokratikleşme adımlarının da pek azı atıldı. Bir komisyon kuruldu, çözüm süreci komisyonu ama tamamen işlevsiz, göz boyama komisyonuydu. Eğer süreç devam edecekse devlet veya gelecek hani hükümet olursa olsun ciddiyse, Meclis'in devreye girmesini kabul etmelidir. Son derece makul ve sürecin sağlıklı işlemesi için zorunlu bir şarttır.
'DEMOKRATİK ÇÖZÜM VE ADİL BARIŞ TALEBİ CANLI TUTULMALI'
Sürecin akıbetinde demokrasi güçlerinin etkisi önemli mi?
Bizim seçimden önce söylediğimiz şey vardı; sürecin sadece hükümetlerin inisiyatifine bırakılmaması gerekiyor. İkincisi; devletin keyfi tasarruflarını önleyecek durum yaratmak gerekiyor. Bütün bunlar için de HDP'nin Meclis'te güçlü şekilde temsil edilmesi ve arkasında büyük toplumsal desteğin bulunması lazımdı. Şimdi bu oluştu ama bununla demokrasi güçlerinin görevi de sona ermiş olmuyor; toplumsal destekle beslemek gerekiyor. Barışı toplumsallaştırmak gerekiyor. Demokratik çözüm talebini, adil barış talebini sürekli toplumsal destekle canlı tutmak lazım. Meclis grubuyla toplumsal güçler, demokratik yapılar arasında sürekli bir beslenme ilişkisi olmalı. Bu bence önümüzdeki dönemde adil barış ve demokratik çözüm yönünde ilerleyebilmek içi en önemli husustur.
Güncelleme Tarihi: 18 Haziran 2015, 17:10