HDP: Koruculuğun lağvedilmesi sürece hizmet eder

Gülser Yıldırım Meclis araştırması önerisinde, köy koruculuğu sisteminin, kurulduğu günden itibaren özellikle Kürdistan’da binlerce silahlı cinayet, insan kaçırma, arazilere el koyma, taciz, tecüvüz, gasp gibi ağır suçlara bulaştığını belirtti.

HDP: Koruculuğun lağvedilmesi sürece hizmet eder
HDP koruculuk sisteminin tümden lağvedilmesi talebiyle bir meclis araştırması önerdi. Koruculuk sisteminin yol açtığı sorunların ve korucuların karıştığı suçların tespiti noktasında kapsamlı bir meclis araştırması açılmasının, bu sistemin doğurduğu toplumsal travmaların tüm yönleriyle araştırılması, mağduriyetleri giderecek politikaların belirlenmesinin gerektiğini de vurgulayan Yıldırım,  sivil halka karşı suça karışan korucuların hızlı ve etkili bir şekilde yargı önüne çıkarılıp, hukuk içerisinde hesap vermelerinin sağlanması gerektiğini de kaydetti.


HDP Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım Meclis araştırması önerisinde, 27 Haziran 1985 tarih ve 9632 sayılı kararı ile kurulan köy koruculuğu sisteminin, kurulduğu günden itibaren özellikle Kürdistan’da binlerce silahlı cinayet, insan kaçırma, arazilere el koyma, taciz, tecüvüz, gasp gibi ağır suçlara bulaştığını belirtti.

Yıldırım, koruculuğu kabul eden insanların büyük bir çoğunluğunun 1990’lı yıllarda Kürdistan’da süren ağır baskı koşullarında (köy boşaltma, köy yakma ve zorla koruculaştırma) uygulaması sonucu koruculuğu kabul ettiğini belirtti.

Devletin sürekli dillendirdiği barış ve müzakere sürecine rağmen koruculuk sisteminin hala varlığını sürdürüyor olmasının sürecin ruhuyla ciddi anlamda çeliştiği ve toplumsal barışın önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam ettiğini de kaydeden Yıldırım, “Koruculuğu zorunlu olarak kabul edenlerin dışında koruculuğu gönüllü olarak yapan insanların belli bir kısmı devletin gücünü arkasınaalarak hukuk dışına çıkmış ve korculuk sisteminin bir suç örgütüne dönüşmesini sağlamışlardır.

Faili meçhul cinayet, yargısız infaz, tecavüz, gasp, soygun, adam öldürme-yaralama-kaçırma, patlayıcı madde kullanma, hırsızlık, zorla çek-senet imzalatma, ormanlarda yangın çıkarma, zirai mahsul ve otları yakma, dolandırıcılık, rüşvet, zimmet, çocuk kaçırma, rehin alma, tehdit, tecavüz, kadın ticareti, uyuşturucu-silah-mühimmat-canlı hayvan-tarihi eser kaçakçılığı ve çevre suçları korucuların karıştığı suçlar arasında yer almaktadır. Adli makamlara intikal eden dosya kapsamında 3 bini aşkın korucunun hakkında yargısal işlem yapılmış olması bu sistemin kriminal bir boyuta ulaştığını gözler önüne sermektedir” dedi.

İnsan hakları verilerine göre sadece son dört yılda korucuların devletin silahlarıyla toplam 9 kişiyi öldürürken, onlarca kişiyi yaraladığını da vurgulayan Yıldırım şunlara dikkat çekti: “Raporda resmi verilere göre korucuların, 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve tecavüz, 22 insan kaçırma, 294 silahlı saldırı, 50 infaz, 70 gasp, 454 işkence, 9 intihara sebebiyet verme, 17 ormanlık alanı yakma suçu işlediği belirtilirken, 20 yıl içinde ise 187 insanın korucular tarafından katledildiğine yer veriliyor.

Raporlarda ayrıca, resmi olmayan verilere göre ise gerçek durumun bundan daha ağır olabileceğine işaret ediliyor. Bunca insanın mağduriyetine yol açan olaylarda korucuların, yargıda cezasızlık politikasından kaynaklı, haklarında açılan yargılanmalardan ise aklanarak çıktıkları belirtiliyor.”

2003 yılından itibaren 2 bin 376 korucunun suça bulaştığı halde haklarında yasal bir işlemin yapılmadığının da raporda yer aldığını vurgulayan Yıldırım, köy yakma ve boşaltma uygulamalarından sonra tekrar köylerine dönmek isteyen insanların bu kez korucular tarafından işgal edilmiş arazileri yüzünden tehdit edildikleri ve bu yüzden dönemediklerini kaydetti.

Koruculuk yapılanmasının sosyal ve psikolojik açıdan da birçok tahribata, yıkıma ve giderek bir toplumsal kutuplaşmaya dönüştüğünü de belirten Yıldırım, koruculuğu kabul etmeyen binlerce insanın yerini, yurdunu terk etmek zorunda kaldığını da vurguladı. Bu sistemin korucu olmayı kabul eden aşiretler ile etmeyenler arasında zaman içinde bir ayrımı ortaya çıkararak, “devlet dost ve düşman” aşiret kavramını yarattığını da ifade eden Yıldırım “Bu öylesine bir bölücü bir uygulamaya dönüştü ki, aynı ailenin bireylerini birbirine hasım, aynı köyde oturanları birbirine düşman, aynı coğrafyada yaşayanları birbirinin katili yaptı” dedi.

Koruculuk sisteminin yol açtığı sorunların ve korucuların karıştığı suçların tespiti noktasında kapsamlı bir meclis araştırması açılmasının, bu sistemin doğurduğu toplumsal travmaların tüm yönleriyle araştırılması, mağduriyetleri giderecek politikaların belirlenmesinin gerektiğini de vurgulayan Yıldırım,  sivil halka karşı suça karışan korucuların hızlı ve etkili bir şekilde yargı önüne çıkarılıp, hukuk içerisinde hesap vermelerinin sağlanması gerektiğini de kaydetti.

“Toplumsal barış ancak geçmişle hesaplaşılarak tesis edilebilir” diyen yıldırım, bu sistemin bir daha geri dönülmemek üzere kaldırılmasının hem çözüm sürecinin önünü açacağı, hem de köye geri dönüşleri hızlandıracağını da belirtti. / anf

Güncelleme Tarihi: 10 Temmuz 2014, 02:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER