Demokratik İslam Konferansı başladı

Demokratik İslam Konferansı, Almanya'nın Hagen kentinde aralarında İslam bilimcisi, yazar ve ilahiyatçının da bulunduğu yüzlerce delegenin katılımıyla başladı.

Demokratik İslam Konferansı başladı
 Demokratik İslam Konferansı, Almanya'nın Hagen kentinde aralarında İslam bilimcisi, yazar ve ilahiyatçının da bulunduğu yüzlerce delegenin katılımıyla başladı. Konferansta konuşan FCÎK Yönetim Kurulu Üyesi Nizamettin Toğuç,"Yüzlerce yıl bir birine karşı savaşan dinler artık birbiriyle barışmak ve yaşamak zorunda olduğu bir çağa geldik" dedi.


PKK lideri Abdullah Öcalan’ın önerisi üzerine, 10-11 Mayıs’ta Amed’de yüzlerce din alimi ve İslam bilimcinin katılımıyla gerçekleşen “Demokratik İslam Kongresi’nin Avrupa ayağı, olan "Demokratik İslam Konferansı" Almanya'nın Hagen kentinde başladı.

İki gün sürecek olan konferansı, Federasyona Cîvaka Îslamiya Kurdistan (Kürdistan İslami Topluluk Federasyonu) FCÎK tarafından organize ediliyor. Konferansa, aralarında Hakkari Belediye eski başkanı Fadıl Bedirhanoğlu, Mazlum-Der eski Genel Başkanı ve HDP MYK Üyesi Ayhan Bilgen, ilahiyatçı yazar Dr. Hüseyin Xaliqîn, Kürdistan İslam Partisi (KİP) Başkanı Hikmet Serbilind, ilahiyatçı-yazar ve HDP MYK Üyesi Hüda Kaya'nın bulunduğu çok sayıda İslam bilimcisi yazar ve ilahiyatçı ile yüzlerce delege katıldı.
“Qirkirina Rojava qirkirina îslamê ye“, “Ne îslama Tirkî, ne îslama Farsî, ne îslama Erebî bes e bila were îslama rastî“, “Ne zulm, ne zordarî, edelet, wekhevî û biratî“ gibi pankartların asıldığı salonda, Şeyh Saîd, Mele Ebdullah Timoqî ve Şey Muhammed Mahşuk El Haznevî gibi Kürt İslam önderlerinin fotoğrafları asıldı.

Konferansın açılışını FCÎK başkanı Mele Muhittin Kurtay yaptı. Kurtay, Avrupa genelinde 9 panel ve Amed Demokratik İslami Konferansının ardından böylesi bir konferansı düzenlediklerini belirterek, amaçlarının adalet ve hukuka dayalı bir İslam arayışı olduğunu söyledi. Kurtay, devamla şunları söyledi: “İki gün boyunca burada bir çok konuyu tartışacağız. Amacımız adil ve barışçıl bir İslami arayışıdır. Çünkü İslamiyet’in özünde de bu vardır. Kardeşlik, barış ve adalet vardır. Bizde bunları konuşacağız. Konferansımızındı barışa ve demokrasiye vesile olmasını diliyorum.“

'BU TOPRAKLARDA BÜYÜK ŞAHSİYETLER ORTAYA ÇIKMIŞTIR'

Açılış konuşmasının ardından konferansın içeriğine dair FCÎK Yönetim Kurulu Üyesi Nizamettin Toğuç da bir sunum yaptı. Toğuç, günümüzde İslam adına hareket edenlerin sadece düşüncelerini değil, ruhlarını da kaybettiklerini söyledi. Toğuç, İslam önderlerinin batı dünyasının istemleri doğrultusunda hareket ettiklerini belirterek, "İslam alemine önderlik yaptıklarını iddia eden bazı kesimlerin düşünce dünyaları bile batı devletlerinin ayaklarının altına serdiklerini söylemeye bile gerek yoktur. 'Ilımlı' veya ‘yeşil' İslam gibi projeler batı devletlerinin istemleri doğrultusunda İslam düşüncesi ve milyonların inancını özünden boşaltma temelinde yeniden yapılandırılmaya dönük geliştirilen projelerdir. Doğru temelde, çağa ve ihtiyaca göre yapılandırma yerine daha çok büyük egemen devletlerin istemleri temelinde yapılandırmaya giden İslam düşüncesi ne yazık ki bugün batı devletlerine hizmet eder hale getirilmiştir. İngiltere ve ABD’nin icazetiyle başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ve halen ABD’de yaşayan ve tam bir Truva Atı gibi kullanılan Fetullah Gülen örneği oldukça çarpıcıdır" dedi.

Mezopotamya topraklarında inanç, medeniyet, düşünce ve dünyayı değiştiren büyük şahsiyetlerin yanı sıra birçok peygamberin ortaya çıktığına vurgu yapan Toğuç, şunları söyledi:

"Hz. İbrahim'den bu yana üç büyük dinin doğuş merkezi olması itibariyle ayrıca çok büyük bir öneme sahip olduğu malumdur. Farklı inançların, etnik kökenlerin, dinlerin ve mezheplerin coğrafyası olan Ortadoğu, tarihte insanlığa yüce değerler kazandıran peygamberler coğrafyası olduğu kadar, şiddet ve çatışmanın en kanlı  biçimde yaşam bulduğu bir yer olması itibarıyla da çok özgün ve özel bir yere sahip iken, bugün insanlığın ortak kazanımları olan hak ve adalet temelindeki evrensel  değerlerden uzaklaşma, otoriter yönetimler ve diktatörlüklerin hat safhaya ulaştığı bir cehenneme dönüştürülmüştür. Kan ve gözyaşının, savaş ve şiddetin, açlık ve sefaletin, ihanet ve inkarın bir yaşam biçimi haline getirildiği bu kadim coğrafyada yaşayan halklar birbirini boğazlama noktasına da getirilmiştir. İnançsal değerlerinin bileşkesi olan Ortadoğu’da yapılan savaşların çoğunun din adına yapılması, işlenen şiddet ve cinayetlerin Müslümanlık adına gerçekleştirilmesi, onun bu kutsallığını hem gölgelemiş, hem de İslam’a karşı büyük bir tartışma ve rahatsızlığın boy vermesine neden olmuştur."

MEDİNE SÖZLEŞMESİ'NE VURGU

Avrupa’da yaşayan Kürdistan ve Türkiyeli Müslümanlar olarak, Amed de yapılan "Demokratik İslam Kongresi’ne paralel olarak kendilerinin "Demokratik İslam Konferansı” adı altında bir çalışma yapma kararı aldıklarını belirten Toğuç, "Konferansta esas olarak, her türlü siyasi, mezhebi, etnik mülahazalardan uzak 'İslam'ın hakikatinin aslında ne olduğuna' dair 'fikirlerin açıklanması' amaçlanmaktadır. Dünyada ve özellikle Ortadoğu'da kadim ve yaygın din olan İslam'ın siyaset felsefesine dair demokratik yaklaşımının ne olabileceği, ‘Medine Sözleşmesi’ temelinde halkların adil, özgür ve eşit birlikteliğinin nasıl sağlanabileceği, İslam'da şiddet, savaş ve barışın yeri ve önemi; İslam ve kapitalist modernite ilişkileri; İslam’ın kadına yaklaşımı; çevre ve ekoloji duyarlılığının nelerden ibaret olduğunun tartışılmasını ve açıklığa kavuşturulması hedeflenmekteyiz" diye konuştu.

"Asr-ı Saadet’ten sonra Hz. Ömer‘in torunu Ömer İbni Abdulaziz ve Kürt hükümdar Selahaddin-i Eyyubi dönemi sayılmasa, gerçek İslam’dan uzak bir İslam anlayışı hayat bulmuş ve bugüne kadar varlığını devam etmiştir” diyen Toğuç, Türkler, Araplar ve Farslar, İslam adı altında batı emperyalizminin yanında yer alarak gerçek Müslümanlara, mazlum halklara ve diğer dinlerden olan zimmilere nefes aldırmamış, insanlığa ve İslam’a karşı büyük suçlar işlediğini söyledi.

Konuşmasında İran, Suriye Irak ve Türkiye'nin Kürtleri İslam ile parçaladığına dikkat çeken Nizamettin Toğuç, devamla şunları söyledi:

"İran, Rojhelat‘ı, Türkiye, Bakur‘u, Saddam, Güneyi, Esad ailesi ise Rojava‘yı Kürtler için kabristana çevirmiştir. Aralıksız olarak zulme karşı direnen Kürt halkına fermanlar çıkarılırken, ne İslam camiası ne de batılı hümanistlerinden doğru dürüst tek bir ses çıkmamıştır. Arap baharı ile birlikte bu cemaatler iktidar ortakları oluvermiş ama mazlum Kürtlere ve gerçek Müslümanlara, geçmişi aratmayacak uygulamalarda bulunmuşlardır. Sakal, abdest ve tekbirden başka bir şeyleri olmayan, bu sözde Müslümanlar geçmişten daha kötü bir sınav vererek, insanlık ve İslam tarihine dehşet verici kanlı ve vahşiyane görüntüler sundular. El-Kaide, Selefi, El Nusra, İŞID gibi örgütler, İslam aleminin en mazlum ve mağdur olan Kürtlere amansızca saldırarak hem İslami, hem de insanlığı ayaklar altına almışlardır. 1990’lı yıllarda aynı zihniyetle silahlandırılan Hizbullah adlı grup tarafından binlerce Kürt aydını, gazetecisi, yazar ve kanat önderi hunharca katletmişlerdir. Bugün de HUDA PAR adıyla aynı zihniyetle örgütlendirilmişlerdir."

'ROJAVA'DA YAPILANLAR İSLAMİYET İLE ALAKASI YOK'

El Kaide ve uzantılarının Rojava'da Kürtlere yönelik yaptığı katliamın batıda büyük destek gördüğünü kaydeden Toğuç,"Kürt köylerini yakmakta, kadınlara tecavüz etmekte, çocukları kaçırmakta, erkekleri diri diri parçalayarak köpeklere yedirmektedirler. İslam adı altına Rojova’da yapılan bu vahşet karşısında, ne yazık ki dünya büyük bir sessizlik içinde. Avrupa ve ABD’nin müttefiki olan Türkiye bu katil gruplara açık destek sunmasına rağmen, uluslararası düzeyde en ufak bir tepki oluşmadığı gibi, Kürtlerin canını, malını ve yaşamlarını savunmak amacıyla örgütlenen Rojava halkı neredeyse bir bütün olarak terörist ilan edilmiş durumdadır" şeklinde konuştu.

Ortadoğu'da yaşananları İslamiyet’in siyasallaşmasına bağlayan FCÎK temsilcisi Nizamettin Toğuç, şunları kaydetti: "Yüzlerce yıl birbirine karşı savaşan dinler artık birbirleriyle uzlaşıp barışmak ve yan yana yaşamak zorunda olduğumuz bir çağa gelmiş bulunmaktayız. Birbirini reddetme ve yok etme, birbirine karşı savaşma ve şiddetin artık çözüm ve çare olmadığı da açığa çıkmıştır. Yine aynı biçimde 'ümmet' adı altında başka halkları, farklı uluslararası inkar etme de artık mümkün değildir. Ret ve inkar politikası da barışa değil, hep savaşa, kırıma, şiddete ve katliamlara neden olmuştur. Fazla uzaklara, başka kıtalara gitmeye gerek yoktur. Ortadoğu bu gerçeğin en somut hali olarak gözlerimizin önündedir. Sünni Alevi'yi reddederek bir sonuca gitmediği gibi her gün onlarca Sünni veya Alevi öldürülmektedir. Birbirini boğazlayan bu iki farklı inanç ve değişik eğilim gelinen aşamada birbirini kabul etmek zorundadırlar. Araplar, Fars ve Türk devletleri Kürtlere yaşama hakkını tanımadığı için Enfal ve Halepçe gibi vahşi katliamı gerçekleştirmiştir. İran hergün İslam adına birkaç Kürt gencini idam etmektedir. Rojava’da El-Nusra ve İŞİD gibi örgütler İslam adına Kürt köylerini yakmakta, kadınlarını kaçırıp vahşice öldürmekte, erkeklerinin başlarını gövdelerinden koparmaktadırlar. Yahudiler Müslümanları, Müslümanlar Ezidileri, Şafiler Hanifileri, Hanifiler Şafilerin birbirilerinin en kutsal yaşama alanlarına saldırmaktadırlar."

'DEMOKRATİK İSLAM TEZİ DOĞRU TEZDİR'

Toğuç, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "Abdullah Öcalan, tüm bu gerçeklerden hareketle siyasallaştırılmış İslam, dinde demokrasi ve dinin yeniden reform edilmesi, hak ve adalet ile ‘din hakikatte nedir’ gibi konularda önemli sonuçlara ulaşmış ve onu bu sonuçlardan hareketle 'Demokratik İslam Konferansı' tezine götürmüştür. Bu tez doğru bir tezdir. Çağımıza, toplumsal gerçekliğimize, insanlığın ulaştığı uygarlık seviyesine uygun olduğu kadar, İslam’ın yeniden itibar kazanmasında, kendi rolünü oynamasında, hayatı gerçek anlamda yeşil renkleriyle birlikte yeniden inşa etmesinde çok önemli rol oynayan bu teze uygun bir biçimde, biz de Avrupa’da yaşayan Kürtler olarak bu konferansı gerçekleştirmiş oluyoruz. Umudumuz odur ki bu konferans ve bu konuda çalışma yapan tüm emek sahibi kişi ve kurumlar amaçlarına ulaşıp, muaffak olsunlar. Muaffak olmak, Asr-i Saadet döneminin İslami düşüncelerine, duygu ve ruhuna ulaşmadır. Biz de bu konferansımızla bu manada muaffak oluruz."

Konferans, yapılan açılış konuşmasının ardından Hafız Ahmet Turhallı'nın moderatörlüğüyle Diyar Boti ve Kadir Amaç'ın sunumuyla " İslam'da Zalim ve Mazlum İlişkisi" isimli oturumla devam ediyor. / anf

Güncelleme Tarihi: 25 Mayıs 2014, 10:08
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER