Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında konuştu.
Demirtaş’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
‘Savcıların işi devleti korumak değildir’
“İktidar kendisini mahkeme binasının sahibi, mülkü görüyor. Bütün iktidarlar bu şekilde kurguladılar. Savunma denilen şey, halkı temsil eder. Savcıların işi devleti korumak değildir, adaleti korumaktır. Bizdeki savcıların ismi cumhuriyet savcısıdır.
“Soruşturma yaparken, devleti nasıl korurum diye hareket ederler. Asla halktan yana bir soruşturma açıldığı görülmemiştir. Avukatlar günü ama hepimizin günü. Zorba hükümet anlayışına, korku üretenlere karşı kendini savunanların günü.
‘Tahir Elçi’yi anıyorum’
“Adil bir yaşam, yargılama konusunda çaba yürüten meslektaşlarımı kutlamak istiyorum. Bu vesileyle meslektaşlarımızı ve katledilen Tahir Elçi’yi rahmetle anmak istiyorum.
‘Saray’daki İslamı dünyasına hilafet olacaktı’
“5 yıl önce Suriye’de savaş ilk başladığında ne söylediysek, aynı noktadayız. Haklı olduğumuz her geçen gün ortaya çıkıyor. AKP hükümeti, stajyer Başbakan o zaman Dışişleri Bakanıydı, 3 ay içinde Şam’ın düşeceği hayali kuruyorlardı. AKP yetkilileri hızını alamamış, “İki gün sonra Emevi Camisinde namaz kılacağız” diyorlardı.
“AKP, Şam’daki Şii Baas iktidarından mezhebi nedeniyle rahatsızlık duyuyorlardı. Katliamlarından dolayı rahatsızlık duyduğunu, duymamıştık. Suriye’de iç savaş başladı, Şam rejimi yıkılacaksa, mezhep ve ideolojik açıdan AKP’ye yakın iktidar oluşacak diye baktılar. Mısır’da, Libya’da AKP’ye yakın ideolojide iktidarlar oluşursa, Saray’daki şahıs İslamı dünyasına hilafet olacaktı.
‘IŞİD’i, El Nusra’yı, Ahrar u Şam’ı desteklediler’
“Bir partinin hükümetin hedefleri olabilir. Halife de olmak isteyebilir, bunu ifade edebilir. Benim siyasi projelerim şunlardır, ajandamızda şunlar şunlar var diyebilir. Halka topluma bu şekilde ifade eder. Halk bunu uygun görüyorsa destekleyebilir. Aleni programla hayata geçirmek itiyorsa, meşru olarak yapabilir.
“Çirkin oyunlarla, rant, talan düzeni üzerine kurulmuş, rüşvet, soygun, hırsızlık ve katliam üzerine inşa edilmiş bir sistemle, bunlara haklı diyemezdik. Şam hayalleri bununla ilgiliydi. 2 ay geçti, 3 ay geçti, 6 ay geçti, Şam rejimi devrilmiyor.
“Diğer emperyalist güçler de Şam’la ilgili doğrudan müdahale kararı almıyorlardı. “Suriye’ye asker göndermeyeceğiz” demeye başladılar. Davutoğlu-Erdoğan ikilisi “Madem Şam devrilmiyor, diğer güçler asker göndermiyor” dedi, “biz bir şeyler yapmak istiyoruz” dediler, IŞİD’i, El Nusra’yı, Ahrar u Şam’ı desteklediler.
‘İslam adına insanları yok etmeye başladıl
“Dikili’ye mülteciler yerleştirilecek. Nereden nereye geldiğimizi hatırlatmak için söylüyorum. İnsanları diri diri yakan, tecavüz eden barbarlık ordusunu destekleme kararı alıncaya dek toplu göç yoktu.
“Ne zamanki bunlar bu barbar grupları desteklemeye başladılar, TIRlarla silah gönderip, Hatay’da, Antep’te, İstanbul’da eğitim toplantıları almaya başlayınca, ceplerine para doldurup Suriye fatihi olarak oraya gönderince, göçler başladı.
“Girdikleri her yerde, İslam adına insanları yok etmeye başladılar. Yüzbinlerce insan bu tarafa, milyonlarca insan Ürdün’e göç etmeye başladı.
‘Davutoğlu, bizzat terörü örgütledi’
“Yeni Osmanlıcılık hatalı politikalardı. Bu kadar göç olmayabilirdi. Davutoğlu, bizzat terörü örgütledi. Cumhuriyet Gazetesi Genel yayın yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün yargılandığı dava budur. Yüzlerce ağır silah bu gruplara teslim edildi.
“Suriye’de demografik değişiklik yapılacak, Nusracılar yerleşecek, Musul Konsolosluğunu biliyoruz. Aylarca IŞİD elemanlarıyla neyin pazarlığı yapıldı. CHP milletvekili hala anlatmadı. “Terörle müzakere olmayacak” diyorsunuz, en barbarlarıyla yaptınız Musul’da. Araları bu kadar iyiydi.
“Bir yandan göç ettirilecek. AKP’ye yakın nüfus yerleştirilecek, bu tarafa gelenler Avrupa’ya şantaj olarak kullanılacaktı. Sadece AKP mi suçlu? AB’nin günahı AKP’den daha büyüktür.
“O dönemde insanı yardım örgütleri aracılığıyla IŞİD’lilere silah gönderiliyor dediğimizde, siz sadece AKP’yi eleştirmek için Suriye politikalarına taş koyuyorsunuz dediler. Avrupalı liderlerin tamamı IŞİD’in büyümesinden sorumludur. Özellikle Almanya.
“Bu insanları yerinden edenler, evini yakıp yıkanlar, Erdoğan ve Davutoğlu oturmuşlar, bir de ahlaksızca kirli pazarlığını yapıyorlar. Kelle başı pazarlık yapacak kadar ucuzlar. Evinden eden sizsiniz, bu insanlar üzerinden pazarlık yapıp, ne kadar kazanırız diyen pazarlık yapan iki yüzlü seviyesizlik yapan sizsiniz.
‘Bunlar mülteci değil, sığınmacı’
“3 bin nüfusluk Alevi yerleşim bölgesine, 27 bin Arap Sunni Suriyeli yerleştirilecekler. Bu insanlar mağdursa diyecek bir şey yok başımız üstüne. Mülteci statüleri yok, doğudan gelenleri mülteci olarak kabul etmiyorlar. Hukuken bunlar mülteci değil, sığınmacı.
“Türkiye Avrupa’dan gelenleri mülteci olarak görüyor. Kendilerini Ege ve Akdeniz’e vurup Yunanistan sınırında katliamı göze alıp Türkiye’den kurtulmak istiyorlar.
“Biz şunu önerdik. Mülteciler için yapılacak en iyi şey Suriye’de barış yapmaktır. Suriye’de savaş bitse mülteciler sizin Kuşadası’nı, Dikili’yi tercih etmeyecek, kendi memleketine gidecektir.
‘Savaşı körüklüyorlar’
“Savaşı körüklemeye devam ediyorlar. Barış ihtimali Cenevre’de konuşulduğunda en fazla Davutoğlu bağırıp çağırmıştı. Mültecilerle ilgili alınacak hiçbir tedbir çözüm değil. Mülteciler vatandaşlık istiyorlarsa vatandaşlık vereceksiniz.
“Kamplarda toplamak yerine, insanca yaşamalarını sağlayacaksınız. Mülteciler, nüfus çoğunluğunu sağlayacak şekilde, demografik yapıyı hatta mezhep değişikliğini sağlayacak için araç olarak kullanılıyor. Pazarcık’taki mesele mudur.
‘AFAD’a bağlı kamplarda ne olduğunu bilmiyoruz’
“İnsan hakları örgütlerinin denetimine kapalı. AFAD’a bağlı kamplarda ne olduğunu bilmiyoruz. “Terörist gruplar eğitim alıyor” diye ciddi iddialar var. Suriye’ye gidip katliam yapıp dönüyorlar. Çocuk ve kadınlara yönelik cinsel istismar iddiaları var. Fuhuş iddiaları var. Bu kampların IŞİD kamplarına döndüğüne dair kaygılar var. Bu kampları 3 bin kişilik Alevi toplumu içinde yapacaksınız, elbette insanlar kaygı duyar.
“Dikili ve Çeşme’ye kamp kuruyorsunuz. Oradaki insanlar, AKP’nin kötü niyetleri için kaygıdan karşı çıkıyor. Bizler ülkemizde huzur istiyorsak, ülkemiz için barış, ülkemiz için huzur istemekten başlayarak, bütün komşularımız için aynı şeyi yapmak zorundayız. Ki hem bizler hem de onlar açısından çözüm olsun.
Azerbaycan-Ermenistan hükümetlerine çağrı
“Bizler Suriye için bunları konuşuyoruz ama hükümet güney sınırımızın savaş cephesine dönmesinden tatmin olmamış olacak ki, Karabağ’a da sıçraması için körükle gidiyor üzerine. 1994’ten bu yana ciddi bir soruna dönüşmüş olan özerk Karabağ’daki gerilim çatışmaya dönüştü.
“Dağlık Karabağ özerk bölgeydi. Ermenistan-Azerbaycan sorunu kışkırtarak değil, masada çözmeliydi. Savaş ne oradaki topluma ne de Türkiye’ye yarar getirmeyecektir. Ermenistan ve Azerbaycan hükümetlerine çağrı yapıyoruz. AKP’nin savaş kışkırtıcılığına karşı lütfen masaya oturup sorunu diyalogla çözmeye çalışın.
‘Savaştan medet ummak bu kanlı iktidara yakışır’
“İlk andan itibaren Erdoğan-Davutoğlu savaşı körükleyen açıklamalar yapıyor. “Azeriler ezsin geçsin” manşetleriyle yeni bir savaş başlatmanın heyecanı içindeler. Çünkü etrafımız savaşla çevrilmiş olursa, toplum AKP etrafında, Saray etrafında kümelenecek diye bekliyorlar. Savaştan medet ummak ancak bu kanlı iktidara yakışır.
“Savaş politikalarına karşı çıkan barış isteyen akademisyenlerin tutuklanmalarının nedeni budur. Ankara ve Mimar Sinan üniversitelerinde öğrencilere dönük hükümet terörünün nedeni budur. Panzerler TOMA’larla “öğrenciler bir daha üniversiteye girmeyin” tehdidi savuruyor.
“Barış diyen sanatçıdan futbolcudan siyasetçisine kadar herkesin vatan haini ilan edilmesi, linç arenasına atılmasının nedeni budur. Savaştan besleniyorlar. Savaşların durduğu gün bunların hikmeti sona erecektir. Katliam ve ölümle iktidarı ayakta tutan, Türkiye’yi yangın yerine çeviren anlayışa karşı biz geri adım atacak değiliz.
‘Çocuklar ölmemeli’
“Ülkemizde savaş istemiyoruz. Çocuklar ölmemeli. Bizler güven içinde işimize evimize gidebilmeliyiz. Güven içinde yaşamak vatan hainliği değildir. Böylesi bir ortamda savaşı dayatanlar vatan hainleridir, hain bu mikrofonlarda savaş naraları atanlardır.
“Bundan dolayıdır ki ABD’de üç beş muhalefet karşısında böğürebiliyor. Almanya’da kendisini eleştiren klip için büyükelçiyi çağırıyor, “o klip yasaklanacak” diyor. Keşke bu duyarlılığı çocuklar cinsel istismara uğradığında, kadınlara şiddet uygulandığında gösterseydi.
Aile Bakanı hakkındaki gensoru
“Kadın vekillerimizin AKP için verdiği gensoru karşısındaki tutumlarını izlemişsinizdir. Aileden sorumlu kadın bakan, “çıkıp bu vakfı karalayamazsınız” demekle yetindi. Çocuklara değil vakfa sahip çıkmak kutsal geldi. “bir keredir, vakfı yıpratamazsınız”, “Sizin amacınız AKP’yi Sarayı yıpratmak” deyip, aileleri, çocukları değil, Saraya biat etmenin antrenmanı yaptılar.
“Çakma milliyetçi Çin malı partinin desteğiyle gensoru reddedildi. 7 Haziran’dan beri “AKP’nin kuyruğu” diyordum, düzeltiyorum. AKP’den daha AKP’li olmuştur. Salı günü iki AKP grup toplantısı yapıyor. Emeğe de zamana da yazık. AKP ve MHP grup toplantıları birlikte gerçekleşsin. Davutoğlu konuşurken Bahçeli yanında dursun, ikisi birden toplantı yapsın.
Bahçeli’nin grup konuşması
“Bunlar savaş konusunda işbirliği yapıyor. Çin malı çakma milliyetçi koltuğunu kaybetme kaygısıyla “Nusaybin’de taş üstünde taş koymayın” diyor. Buradan katliam çağrısı yaptı. Zaten orada beyefendinin çağrısına uygun şeyler yapılmıyor mu? Yapılıyor. Taş üstüne taş konmuyor, kan istiyorsanız, kan gördükçe kendilerinin yanaklarına can geldiğini sanıyor. İçin rahat etsin, yeterince kan dökülüyor. İnsandan yana olanların içi ise hiç rahat değil.
“Defalarca ifade ettik. Bu vücutta baş gitse bile bedenimiz yine sizin önünüzde diz çökmez, merak etmeyin. Katliamın, alçaklığın tarihini yazmış olanlar, bizi tehdit ederek, halkı tehdit ederek, katliamla korkutarak bir kez daha iktidarlarını güncelleyemeyecek. Tarih tekerrür etmeyecek. Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta yaptıklarınını bir daha yapamayacaksınız. Dersim’deki, Sason’daki gibi yapamayacaksınız. Geçti o günler.
“Bu tür tehditler sizleri yıldırmasın. Nereye gideceğini bilinmeyen söylemler karşısında yılgınlığa düşmeyin. Memleket, Ortadoğu kan gölüne döndü. İktidardaki kafa aynı olunca, ülkenin geldiği durum bu oluyor. İnsani, ahlaki noktada durmaya devam edeceğiz.”
Güncelleme Tarihi: 06 Nisan 2016, 14:23