Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 599’uncu haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.
Bu haftaki eylemde, 12 Eylül 1980 darbesi döneminde gözaltına alınarak kaybedilen ilk kayıplardan Hüseyin Morsümbül’ün akıbeti soruldu.
Eyleme, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, Özgür Gündem gazetesi Yayın Danışma Kurulu üyesi ve yazar Aslı Erdoğan’ın annesi Mine Aydoslu da katılarak destek verdi.
HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, eylem sırasında yaptığı konuşmada 24 Eylül günü 600’üncü kez bir araya gelecek olan kayıp yakınlarına destek için duyarlı tüm kesimlere çağrıda bulundu.
Kerestecioğlu, “Darbelerle mücadele eden insanları kaybetmek ile sorunları çözeceğini sananlar yanılıyor. Cezasızlık ve siyasi sorumluluğun yerine getirilmemesi yeni darbelere de kapı aralar. Türkiye’nin yüzü akı insanlar, burada mücadele ediyor. Bir daha yeni kayıplar karartmasın hayatlarımızı” diye konuştu.
“Sen hiç merak etme Fatma Ana”
Keresteci’nin ardından kayıp yakınlarından Hanım Tosun söz aldı. 90’lardan bugüne birlikte meydanlarda adalet için mücadele ettiği anne Fatma Morsümbül’ün hastalığından kaynaklı eyleme katılamamasına üzüldüğünü dile getiren Tosun, tüm halkları Fatma Morsümbül’ün feryadına kulak vermeye ve sesine ses olmaya davet etti.
Tosun, “Sen hiç merak etme Fatma Ana, senin mücadelen bizim mücadelemiz, insanlık görevimiz” dedi.
İnsan hakları savunucusu Eren Keskin ise, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana Türkiye’de militer bir yapının olduğunu ve bu yapı ile barışmayanların iktidar olamayacağını söyledi.
İktidar olamayanların ise iktidarlığını kabul ettirmek için her türlü hukuksuzluğa başvurduğuna dikkat çeken Keskin, “Kayıplar için soruşturmalar açıldı. Gözaltında kaybetmelerde zaman aşımı olmadığı halde, dosyalar zaman aşımı nedeniyle düşürüldü” diye konuştu.
“Hüseyin’in kemiklerini sırtımda taşıyacağım”
36 yıldır kayınvalidesi ile kayıplarının akıbetini sorduklarını ifade eden Morsümbül’ün yengesi Ayten Morsümbül ise şunları dile getirdi:
“Bizim tek istediğimiz, kayınvalidem gibi Hüseyin’in kemiklerini almak. Annem çok hasta, eğer ona bir şey olursa, onun için ben taşıyacağım Hüseyin’in kemiklerini sırtımda.”
Hüseyin Morsümbül’e ne oldu?
- haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Gülseren Yoleri okudu.
Açıklamada Hüseyin Morsümbül’ün kaybedilişi şöyle aktarıldı:
“12 Eylül askeri darbesinden 6 gün sonra, 18 Eylül 1980 akşamı Morsümbül ailesinin Bingöl’deki evi asker ve polisler tarafından basıldı. Bingöl Lisesi’nde öğrenci olan çocukları Hüseyin gözaltına alınarak Bingöl Askeri Tugay Komutanlığı’na götürüldü Onu soran ailesine Hüseyin’in yüksek güvenlik önlemleri ile korunan taburdan kaçtığı söylendi. Oğlunu arayan anne ve baba gözaltına alındı. Baba Hanefi Morsümbül ağır işkence gördü. Hüseyin’den bir daha haber alınamadı Anne Fatma ve baba Hanefi Morsümbül askeri savcılığa giderek ifade verdi. Olup bitenleri savcıya anlattı ve sorumlular hakkında şikayetçi oldu. Ama Hüseyin’in kaybedilmesi ile ilgili hiçbir işlem yapılmadı, dosya bile açılmadı.
“Olaydan 4 yıl sonra, o dönem tugayda asker olduğunu, vicdan azabı çektiğini söyleyen bir kişi Morsümbül ailesine telefonla ulaştı. Hüseyin’in işkencede öldürüldüğünü ve battaniyeye sarılarak taburdan götürüldüğünü söyledi.
“Hüseyin’in akıbeti konusunda hiçbir şey yapmayan devlet 2003 yılında onu askerliğini yapmamış diye vatandaşlıktan çıkardı.
“İHD avukatı Eren Keskin’in 2011 yılında yaptığı suç duyurusu ile yeni bir soruşturma başlatıldı. Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı olay tarihinde Bingöl’de görevli personelin listesini istedi. Aralarında Durmuş Kıvrak’ın da olduğu dokuz personelin listesi, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı.
“Soruşturma kapsamında savcıya ifade veren dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Kıvrak 18-23 Eylül tarihlerinde mazeret izni kullandığını, izin dönüşü masasında isimsiz bir ihbar mektubu bulduğunu, mektupta Hüseyin Morsümbül isimli şahsın gözaltına alındığı, gözaltında astsubaylar tarafından dövülerek öldürüldüğü, alay komutanı ve astsubaylar tarafından arabaya konularak götürüldüğü yazılıydı dedi.
“Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı derinleştirmek yerine yaşam hakkına yönelik olan suçun zaman aşımına tabi olmadığım ama olayın üzerinden 35 yıl geçmesi nedeniyle delil toplanmasının hukuken ve fiilen çok güç olduğu ve dava açmayı gerektirecek yeterli delil elde edilemediği gerekçesi ile 20 Ekim 2015 tarihinde ‘ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verdi Bu Karar için Bingöl Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edildi.
“Hüseyin Morsümbül’ün kaybedilmesinden dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Kıvrak sorumludur. Bingöl İl Alay Komutanı Beşir Akın ve 12 Eylül cuntasının tüm aktörleri sorumludur.
“Hüseyin Morsümbül’ün akıbetinin açıklanmasını isliyoruz. Hüseyin Morsümbül’ü kaybeden, akıbetini soruştıırmayarak karanlıkta bırakan tüm asker ve sivil görevlilerin, evrensel hukuka uygun bir biçimde yargılanmasını istiyoruz. Morsümbül davasında adalet istiyoruz.”
Güncelleme Tarihi: 17 Eylül 2016, 22:21