DAVUTOĞLU'NUN AÇIKLAMASI
Türk Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun dün akşam bir televizyon programında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a uygulanan tecride ilişkin "Siyasal görüşme yapacaklarsa, bu gidenler herhalde 'haliniz nasıl' diye sormaya gitmiyorlar, o zaman silahsızlanmayla ilgili atılması gereken adımı atsınlar, silahsızlanma yönünde bir adım, bir irade beyan etsinler, o zaman düşünülür. Ama yapmak istedikleri şu, hem taahhüt edilen silahsızlanmayla ilgili adımı atmayacaklar hem de adaya gidip şov yapıp kendilerince siyasi rant toplayacaklar, bu olmaz, yani ikiyüzlülük olmaz" şeklindeki ifadelerini İmralı Heyeti Üyesi İdris Baluken değerlendirdi.
'TECRİT İTİRAF EDİLDİ'
İmralı Heyeti olarak resmi başvuru yaptıklarını ancak herhangi bir geri dönüş yapılmadığını aktaran Baluken, heyet olarak dün yaptıkları açıklama ile bu tecride dikkat çektiklerini ve Davutoğlu'nun da yaptığı açıklama ile Öcalan'a yönelik tecrit olduğunu itiraf ettiğini dile getirdi.
Tecridin ve AKP'nin tecride yaklaşımının son derece tehlikeli ve kabul edilemez olduğuna dikkat çeken Baluken, şunları ifade etti:
'PKK'Yİ ÇATIŞMAYA, HDP'Yİ MASADAN KALKMAYA ZORLUYORLAR'
"Dün yaptığımız açıklamalar, Kandil'de yaptığımız temaslarla ilgili kamuoyuna verdiğimiz bilgiler ve tabii ki KCK yetkililerin Kandil'de yapmış olduğu açıklamalar, AKP hükümetini tabi köşeye sıkıştırdı. KCK yetkilileri, AKP'nin bir adım atması durumunda bir gün içerisinde kongreyi toplamaya hazır olduklarını ifade ettiler. İzleme heyetinin kurulması, resmi müzakerelerin başlatılması hakikatleri araştırma komisyonu ile ilgili bir iradenin ortaya çıkması, İmralı'da belli mutabakatların sağlanması durumunda hemen bir gün içerisinde silahlı mücadeleden devreden çıkacağının belirtilmesi bu anlamda hükümeti sıkıştıran bir söylem oldu. Onlar hem demokratik siyasete saldırılar üzerinden hem de bölgedeki askeri operasyonlar üzerinden çözüm sürecini aslında sabote etmek istiyorlar. PKK çatışma zeminine HDP'yi de masadan kalkmaya zorluyorlar. Tabii gerek HDP'nin gerek KCK yapılarının göstermiş olduğu duruşla hükümete artık belli düzeyde adım atması yönünde baskı kamuoyu tarafından yeniden oluşturulmaya başlandı."
'SİLAH KARARI KCK VE ÖNDERLİĞİNİNDİR'
Davutoğlu'nun gündemi farklı yöne çekmeye çalıştığına işaret eden Baluken, Davutoğlu'nun silahsızlanma meselesinin sanki HDP'nin yetkisindeymiş gibi bir algı yaratmaya çalıştığını belirterek, "Biz basından beri HDP'nin silahlanma ile ilgili karar verecek bir merci bir parti olmadığını söyledik. HDP İmralı, Kadil ve Ankara arasındaki görüşmelerin iletişimini sağlayan, ortaya çıkacak mutabakatları parlamentoya taşıyıp, orada yasallaşmasını sağlayıp bir rolle sürece katkı sağlıyor. Silahlarla ilgili tek yetkili KCK yapısıdır ve onun önderliğidir. Bu konuda da hem tarihi Newroz manifestosunda silahlı mücadelenin devreden çıkması ile ilgili kongre çağrısı yapmaya hazır olduğunu ifade eden beyanı var hem de KCK yetkililerin bütün bu olumsuzluklara rağmen ertesi gün kongreyi toplayabileceğine dair net bir duruş var. Dolayısıyla HDP'nin yetkisi olmayan bazı gerekçelerle hem gündemi değiştirmeye çalışmak hem de bunu İmralı'ya gidiş önünde bir gerekçe yaratmak Başbakan'ın Cumhurbaşkanı'nın samimiyeti konusunda net bir fikir veriyor. Bu tehlikeli bir yaklaşımdır" şeklinde konuştu.
'TECRİT BİR AN ÖNCE KALKMALI'
"Tecrit Kürt halkı açısından Türkiye demokrasi güçleri açısından da kabul edilecek bir durum değildir" diyen Baluken, İmralı'ya gidişlere izin verilmesi meselesini seçimlerden sonraya erteleme gibi bir algı yaratmaya çalıştıklarını aktararak, şöyle dedi: "Seçim sürecine bağlı kalmadan Sayın Öcalan üzerinde tecridin bir an önce kaldırılması gerekir. Ve İmralı'ya gitme koşullarımızın mutlaka sağlanması gerekiyor. Şu konuda halkımız uyanık olmalıdır; yani merkezi düzeyde süreçle ilgili daha önce süreci donduran ama son dönemde de askeri operasyonlar ve HDP'ye saldırı en nihayetinde de tecritle süreci sabote eden bir AKP pratiğiyle karşı karşıyayız. AKP şu anda sürecin içini boşaltmış durumda. Bu mevcut çatışmasızlığı da zorlayan bir durumdur."
'AKP BAŞARILI ÇIKARSA KAPSAMLI SAVAŞ BAŞLATACAK'
Halkı bu anlamda duyarlı olmaya çağıran ve AKP'nin seçimlerden sonra da bu durumu sürdüreceğine dikkat çeken Baluken, yaşanan saldırıların seçim sonrası stratejik bir savaşın ön adımları olabileceğini belirtti. Balulen, şöyle devam etti: "AKP'nin tavrını salt seçim sürecine yönelik bir karar olarak değil, devreye giren stratejik bir kararın ilk adımı olarak değerlendirilmelidir. Yine bu konuda 7 Haziran'da net bir duruş sergilenmelidir. 7 Haziran'da ortaya çıkacak sonuçla AKP hükümeti devreye koyduğu bu savaş konseptinin halkımız tarafından onay alıp almadığını test edecek. Eğer AKP seçimlerden başarılı bir şekilde çıkarsa kapsamlı bir savaşı 'halk bana destek verdi' diyerek başlatacak. Ama bu politikaları benimsemeyen ve buna karşı duran HDP'ye yönelik güçlü bir destek ortaya çıkarsa o zaman AKP şapkayı tekrar önüne koyup düşünmek zorunda kalacak. Karşısındaki iradenin gücünü görecek o nedenle savaşla ilgili bütün o kararlarını gözden geçirmek zorunda kalacaktır."
'HALKIMIZ TEŞHİR EDEN TUTUM İÇİNDE OLMALI'
"İki yıldır bizim İmralı'ya gidişlerimizin başvuruları bir prosedürden ibarettir" diyen Baluken, iki yıldır adaya gidişlerine dair resmi başvuru talebini genel olarak ada dönüşü yaptıklarını söyleyerek, şunları kaydetti: "Şu anda topu oralarda çevirmesin, samimi olsunlar, adaya gidişimiz için prosedürler iki yıldır ortadan kalkmış durumda zaten. Yeter ki siyasi idare bu konuda net olsun. Eğer AKP'nin siyasi idaresi net olmuş olsaydı, bugüne kadar iki gün içerisinde adaya gitmiş olurduk. Yani burada samimiyetsiz olan durum şu, merkezi düzeyde İmralı'ya heyetimizin gidişini engelleyen bir konsept var. Bir taraftan Bülent Arınç 'istedikleri zaman gidebilirler' diyor. Diğer taraftan da başka ifadeler var. Halkımızın bu tabloyu net olarak görmesi lazım. AKP'nin bu oyalamaya yönelik tavrı oyalamaktan çıktı, çözüm sürecine yönelik saldırılar konseptine karşı halkımız teşhir eden bir tutum içinde olmalı."
Güncelleme Tarihi: 21 Mayıs 2015, 11:51