Siirt Üniversitesi toplantı salonunda düzenlenen 'Demokratik çözüm sürecinde yeni Anayasa'nın Rolü' paneline, Siirt Bağımsız Belediye Başkanı Selim Sadak, BDP İl Başkanı Ata İnan, Sivil Toplum Örgütü temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Üniversite öğrencilerinin de büyük ilgi gösteridiği panelde konuşan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, barış sürecinin, cezaevlerindeki açlık grevlerinin etkisiyle başladığını söyledi. Açlık grevlerinden sonra Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılmak zorunda kalındığını belirten Önder şunları söyledi: "Yani barış süreci böyle başladı. Kürtler üzerinde ve Kürt siyasal hareketi üzerine denenmedik hiçbir askeri, siyasi, psikolojik hareket kalmadı. Tarihe yeni yöntemler ihtas ettiler on binlerce siyasetçisi tutuklandı, zindana atıldı, gelişi güzel cezalar verildi, bir o kadar sürgün edildi bir o kadarının canına kıyıldı. Daha ne yapabilirsiniz ki bir halka. Ölümden korkmuyor, zulümden korkmuyor, yoksulluktan korkmuyor, biz yan yana dururuz bize ne ölüm ne zulum, ne yoksulluk var diyor. Sen daha bu halka ne diyeceksin. Çareleri tükettiler, ordan da güçlü bir irade doğdu. Barış süreci böyle başladı. Bu barış surecini Türkiye halkları sadece Kürt siyasal hareketlerine ve onun önderine borçludur. Başka kimseye bir kuruş borcu yoktur. Ne oldu size bir gece de vahiy mi geldi, hidayete mi erdiniz. Böyle kalktınız da barış dediniz yok bu halk sizi barışa mahkum etti. Size rağmen, sizin savaş arzunuza rağmen bu halka Türkiye halkları müteşşekirdir. Barıştan elini çekmedi ve sizi barışa hepimizi barışa mahkum etti. Onun için sayın Başbakanın açıklayacağı paketle vallahi de billahi de sizin şu saçınızın bir teli kadar değil. Biz kendimize güveniyoruz kardeşlerimize, yoldaşlarımıza dostlarımıza güveniyoruz."
AZRAİLİN CAN DAĞITTIĞI GÖRÜLMEMİŞTİR
Halkın özgürlük, eşitlik, demokrasi istediğini ve bu konuda kendine güvendiğini de dile getiren Önder, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Demokrasi getireceklermiş sevsinler, numaralı demokrasi, numaradan demokrasi, Azrailin can dağıttığı görülmemiştir ve bunların ne yapacağının hiçbir kıymeti yoktur. Bu halk kendine güveniyor. Demokrasi isteyen özgürlük isteyen, eşitlik isteyen, adalet isteyen insanlar kendilerine güveniyorlar. Yan yana duracaklar, haklarını fiilen kullanacaklar. Evrensel bir hakkın kullanımı için bu hükümetin artık bir yerden bir çöp atacak mecali kalmamıştır. Farkında değil ölmüş ölüyü ortadan kaldıran yok mevtayı, yerdedir. Bunun göstergeleri var. Gezi pratiği işte. Eğer o gezi eskiden olsaydı başbakan yanına İstanbul belediye başkanını alırdı. Taksim'e kurulurlardı. Bütün kameraman ordusunun önüne geçerdi, açılışını yaparlardı. Mitingler, havai fişekler şunlar bunlar bir tane belediye zabıtası oraya gelemedi. Hiçbir bakan bir açılışa gidemiyor. Orda onları karşılamaya gelen insandan daha fazla koruma olmadan şurdan şuraya gidemiyorlar. İnsan kendi halkından korkar mı? Bizim bir yere korumayla gittiğimizi gördünüz mü? Batı'da, Doğu'da, Güney'de, Kuzey'de. Niye ayın 30'unda açıklanacakmış. Niye? Bu sizin zaten kongreniz de söylediniz. Şimdi sayın Başbakan açıklama yapmış, 'Öcalan istedi diye yapmıyorum bizim zaten kongremizde bunları söylemiştik' diyor. Kongren olalı bir sene oldu. Bunu açıklayalı bir ay oldu. Niye otuzunu bekliyon. Niye beklediklerini ben biliyorum. De diyeceklerini bilemiyorlar. Çünkü daha karar veremediler. Otuzuna kadar Allah kerim. Allah kerim, ama kayık küçük ne olacak şimdi?
Fakat sen bu demokrasi gemisini alabora edeceksin. Senin bu kararsızlığın, ürkekliğin ve hepsinden önemlisi sınıfsal temsiliyetinin gereği olarak bunlardan daha fazla bir şey beklemek insanında olgularında, fıtratına aykırı bir şey. Ama bu halk esasen özgürleşmiş, bu halkın sizin sadaka gibi dağıtacağınız şeylere ihtiyacı yoktur ki zaten kendi hukukunuzla kendinizi bağlı saymıyorsunuz. İstanbul'da Zeytinburnu Veli efendi hipodrumunda parasını alıp ruhsatını verdikleri bir alanı kent ormanı yapmaya karar vermişler. Allahınızı seversiniz bir tane Ak Partili yemin etsin. Bu gezi olmasaydı siz burayı park edermiydiniz, etmez miydiniz? Bunu niye anlatıyorum. Bunu çok dilli belediyecilik, Kürt siyasal hareketi, Kürt belediyeleri bu kadar yapmasalardı bugün uğruna ölmeyi, uğruna cezaevine girmeyi göze almış olmasalardı şimdi çok dilli tabelalar görebilirmiydik göremezdik tabii." / Radikal