KAYA VE KIZILKAYA DURUŞMAYA GETİRİLMEDİ
Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada tutuklu yargılanan Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan ve tutuksuz yargılanan Eren Keskin hazır bulundu. Tutuklu yargılanan Zana Bilir Kaya ve İnan Kızılkaya ise duruşmaya getirilmedi. Mahkeme heyeti, Kaya ve Kızılkaya'nın duruşmaya nakli için tutuklu bulundukları Silivri Cezaevi'ne yazı yazdıklarını ancak görevli infaz personelinin gerekli işlemleri yapmadığı için duruşmaya katılamadıklarını söyledi. Kaya ve Kızılkaya'nın görevli personel ve araç olmadığı gerekçesiyle gün içinde de nakillerinin sağlanamayacağı söylendi.
Davayı izlemeye gelenler arasında CHP Milletvekilleri Barış Yarkadaş, Sezgin Tanrıkulu, Selina Doğan, HDP eski Milletvekili Beyza Üstün, EMEP MYK Üyesi Levent Tüzel ve 5 kişilik yabancı heyetin yanı sıra tutuklu sanıkların yakınları izledi. Duruşmayı izlemeye gelen Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Evrensel gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat'ın da aralarında olduğu çok sayıda yerli ve yabancı gazeteci duruşma salonunun küçük olması sebebiyle davayı izleyemedi.
‘Silahlı terör örgütüne üye olmak’, ‘Devletin birlik bütünlüğünü bozmak’, ‘Terör örgütü propagandası yapmak’ iddialarıyla yargılanan Özgür Gündem yöneticilerinin duruşması, iddianamenin okunmasıyla başladı. Duruşmada, KHK’ye dayandırılarak her sanık için 3 avukat kısıtlaması getirildi. Avukat Eren Keskin, bu kısıtlamayı savunma hakkının açık ihlali olarak değerlendirdi.
‘HUKUK SİNDİRME ARACINA DÖNÜŞTÜ’
Duruşmada ilk olarak kapatılan Özgür Gündem gazetesi Yayın Danışma Kurulu Üyesi Aslı Erdoğan savunmasını yaptı. Erdoğan, “Son 5 aydır yaşadıklarım hukukun sindirmek, cezalandırmak aracına dönüştürdüğüne işaret ediyor” dedi. Hukukun yalnız devleti değil bireyi ve toplumu da korumakla yükümlü olduğunu söyleyen Erdoğan, savunmasın ‘hukuk varmış’ gibi yapacağını ifade etti. Özgür Gündem’in yasal bir gazete olduğuna vurgu yapan Erdoğan, sembolik danışma kurulu üyesi olduğunu ve danışma kurulunun 5 yılda bir kez toplanamadığını, tek bir karar almadığını belirtti.
“8 kitap, yüzlerce yazının içinden birkaç kelimenin cımbızla seçilmesi, bir Ortaçağ engizisyonun dışa vurumudur” diyen Erdoğan, “Bir edebiyatçının kendini gerçekleştirdiği yer kitaplarıdır. Notlarım, yazılarım kriminal malzeme olarak aylardır polisin elinde. Boş ve tutarsız bir iddianame. Örgüt üyeliği adına somut delil tek şey künyede adımın olması” şeklinde devam etti. Savaş karşıtı ve anti militarist olduğunu dile getiren Erdoğan, 18 yıldır hiçbir yazısına dava açılmadığını belirtti. Erdoğan, “Slogancı bir yazar asla olmadım. İşkence ve cezaevlerini hep yazdım. Bu yaptığım ile KCK’ye üye olmuşsam bugüne kadar kitaplarıma girip çıkan örgüt kalmamıştır” dedi. Erdoğan şöyle devam etti: “Özgür Gündem gibi yayınlara hala ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Kürtlerin gerçeğini yazmayan ana akıma alternatif doğdu. Çok sayıda köşe yazarı oldu AKP’li Muhsin Kızılkaya ve Mehmet Metiner gibi. 2013-2014’te KCK yöneticileri ile yapılan röportajlar ve açıklamalar ana akımda yer aldı. Danışma kurulunun herhangi bir konuda gazete hakkında karar yetkisi yoktur. Mahlasla yazılan yazılardan haberdar değilim. Bu yüzyılda, idam yerine düzenlenmiş ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanan ilk kadın edebiyatçı olarak tarihe geçtim. Bana bu suçu isnat edenler güneş sistemini görmeden kara deliği bulduğunu sananlardır. Bir gazetenin uzaktan kumanda edilmesi mantıksız ve imkânsızdır. Kimseden emir ve talimat almadım, vermedim. Susturulan gazete ile dayanışmayı etik bir durum olarak görüyorum.” Aslı Erdoğan’ın savunmasının bitmesinin ardından mahkeme başkanı izleyicilere dönerek, “Ayakta olanlar çıksın” dedi. Bunun üzerine avukatlar ile mahkeme başkanı arasında kısa süreli bir gerginlik yaşandı.
‘YARGISIZ İNFAZ DAVASI’
Erdoğan’ın savunmasından sonra dilbilimci Necmiye Alpay’ın savunmasına geçildi. Özgür Gündem’de dayanışma amaçlı danışma kurulu üyeliği yaptığını söyleyen Alpay, “Yaşar Kemal’e ilk kez dava açıldığında bin kişi aynı suçu işliyoruz, dedi. Bu topraklarda bu dayanışma yıllardır yapılır” dedi. Alpay, Özgür Gündem davasını ise “yargısız infaz davası” olarak tanımladı. Alpay’ın savunmasında şu ifadeleri kullandı: “Özgür Gündem’le ilişkim gazetenin basın ve ifade özgürlüğünü desteklemek amacıydı. Danışma kurulu üyeliği de bu çerçevede yapılmıştı. Voltaire'in ifadesiyle, ‘Düşüncenize taraf değilim ancak onu ifade etme hürriyetinizi sonuna kadar savunuyorum’ yaklaşımıyla danışma kurulu üyesi olma teklifini kabul ettim. Danışmanlık sıfatıyla yetki görev üstlenmiş değilim. Karar almadım, yönetmedim, yetki kullanmadım. Şehven desteklemekten ibaret bir ilişkimiz vardı Özgür Gündem’le. 4 aydır tutukluyuz hayatımız baltayla ikiye kesilmiş durumda. Tutuklama kararında olmayan delil diyor benim aleyhimde hiçbir delil yok. Ben yakalanmadım savcılığa geldim ifade verdim. İddianamenin 3 parçalı. 1 Özgür Gündem, 2 silahlı örgüt, 3 bizler yani sanıklar. Gazeteyi örgüt olarak görüyor. Bu 3 parça arasında somut delilerle bağlantı kurması gerekiyor. Gazeteyi silahlı örgütün yayın organı diye ön kabul görmüş savcı. Ve iddianame bu çerçevede hazırlanmış. Kitaplar için gazeteler için ‘ele geçirildi’ ifadeleri artık terk edilmeli. Kitapların ele geçirilmesi deyişi çok kötü zamanları hatırlatıyor, 12 Eylül. Bu deyişten artık vazgeçmeli. Artık hukukçular kitapları suç dosyası hale getirmekten kaçınmalılar. Gazete hakkındaki basındaki haberleri ve adımın geçtiğini duyunca savcılığa başvurdum ama tutuklandım.”
‘ÖZGÜR GÜNDEM BENİM İÇİN MUSA ANTER DEMEKTİR’
Son olarak savunma yapan Eren Keskin ise savunmasına başlarken 30 yıllık avukat olmasının yanı sıra insan hakları savunucusu olduğunu belirtti. Özgür Gündem gazetesiyle, gazetenin ilk çıktığı gün tanıştığını söyleyen Keskin, gazetenin bir süre avukatlığını yaptığını da dile getirdi. Keskin savunmasında şu ifadelere yer verdi: “Gündem benim için Musa Anter demektir. 77 yaşında öldürüldü. Hala faili bulunamadı. 8-9 yaşındaki dağıtımcıları bile öldürüldü bu gazetenin. O zamanlarda avukattım. Sayısız vekillik teklifini reddettim. İnsan hakları savunuculuğunu önemsedim. Müzakere sürecinde hiç dava açılmadı. Şimdi ise yazmadığım yazılardan dolayı hakkımda 140 dava açılmış durumda. Düşünce ve ifade özgürlüğünü savunmaya devam edeceğim. 90'dan beri devletin izniyle çıkan gazetede sembolik isimleri yer alan insanlar terör örgütü üyeliği ile suçlanıyor. Müzakere sürecinde öldürülen kayıplarla ilgili başbakan bize ‘faillerini bulacağım’ diye söz verdi. Beyaz Torosları bitireceğim dediler ama şimdi beyaz Toroslara karşı olduğumuz için yargılanıyoruz. Hukuki olarak kendimizi bu kadar çaresiz, hangi yolda gideceğini bilmeyen bir dönemde hiç görmedim. Kabus bir dönem yaşıyoruz. Yazılarım soruşturma aşamasında sorulmadı. İddianamedeki yazılarıma hiç dava açılmadı.”
Savunmaların ardından avukatlar söz aldı. Avukatlar, tutuklu yargılanan müvekkilleri Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan’ın hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunduğunu dile getirerek, tahliyelerini talep etti. Ayrıca avukatlar, İnan Kızılkaya ve Zana Kaya’nın duruşmaya getirilmemesi hakkında da mahkemenin suç duyurusu yapması gerektiğini söyledi.
Avukatların savunmasının ardından mütalaasını veren savcı Necmiye Alpay, Aslı Erdoğan ve Bilir Kaya'nın tahliyesini, İnan Kızılkaya'nın ise tutukluluğunun devamını talep etti. Kararını açıklayan mahkeme Kaya, Alpay ve Erdoğan'ın yurt dışı yasağı ile tahliyelerine, İnan Kızılkaya'nın ise tutukluluğunun devamına karar verdi. Mahkeme heyeti davayı 2 Ocak 2017’ye erteledi. / Evrensel
Güncelleme Tarihi: 30 Aralık 2016, 20:52