Yerel seçimler geride kaldı. Seçimlerden sonraki tartışmalarsa sürüyor.
Hemen hemen her parti, seçimde oylarını arttırdığını ve seçimden zaferle çıktığını söylüyor. Ancak daha önceki seçimlerin sonuçlarıyla karşılaştırdığımızda, sonuçlar hiç de parti liderlerinin söylediklerini göstermiyor.
Bu ayrı bir tartışma konusu.
Bu seçim, tüm bölgenin kaderini değiştirecek ve belki de Türkiye’nin kaderini değiştirecek nitelikte. Bu yüzden bölgemizde hangi partinin ne kadar oy aldığı, hangi partinin nasıl çalışmalar yapacağı, belediye başkanlarının nasıl tavır takınacakları ve liderlik ruhu taşıyıp taşımadıkları son derece önemli.
Öncelikle bu seçimlerin bölgemiz açısından önemine bakalım.
Bir kere şunu kabul etmek gerekir: Kürtlerin rolü, duruşu, statüsü bundan sonra değişecektir, değişmek zorundadır. Ancak bu değişimde kabul etmemiz gereken başka bir ayrıntı var ki o da şudur: Kürtler gerilla mücadelesi içinde, yani silahlı mücadeleyle kendini bulabilmiş, belki de varedebilmiş bir halktır. Neredeyse kendini kabullendirme sürecinin tamamı silahlı mücadeleyle mümkün olmuştur. Oysa bu seçimlerin genel yansıması, demokratik mücadeledir. Yani seçimlerden sonra Kürtler, demokrasiye her zamankinden çok daha fazla sarılmak zorunda. Ayrıca Özerklik sorunu var. Kendini varetme mücadelesinde en önemli yeri olan gerilla cephesi, Kürtler’in özerklikle yönetilmesini bu seçimlerden sonraki zorunlu sonuç olarak görmektedir. Bu bakımdan Kürtler’in, gerilla mücadelesinden Demokratik Özerklik modelini hayata geçirmeleri ve bunu hayatlarının her alanında yaşamaları gerekmektedir.
İkinci önemli ayrıntı şudur: Kürtler, en azından BDP’ye oy vermiş Kürtler, Demokratik Özerklik istiyor. Öcalan, BDP’ye böyle bir misyon yüklemiştir. Öyle veya böyle BDP, bu misyonu yerine getirmeye çalışmak zorundadır. Bu bakımdan BDP’den seçilmiş olan belediye başkanları, eski geleneksel yönetim biçimini terketmek zorundalar. Belediye başkanları, halka başkanlıklarının yanı sıra liderlik etmek zorundadırlar. Her zamankinden çok daha duyarlı, yapıcı, çalışkan, güçlü yönetim modeli geliştirmek zorundalar. Olay şu kadar net: Özerklik modeli hayata geçirilecekse, o zaman özerk bir yönetim uygulanmak zorunda. Bu ne demektir? Bu, belediyelerin kendi içinde küçük bir devlet modeli geliştirmesi anlamına geliyor. Yani devlet ödenek yapmıyorsa, şikayet etmeyip, ödenek oluşturmak zorundasın. Kendi kentinde ekonomik canlılık oluşturmak, ticari zenginlik geliştirmek zorundasın. İşsizlere iş bulmak, yoksullara el uzatmak, kimsesizlere çatı olmak, okumayanlara umut olmak zorundasın. Yani çok ciddi ve bir o kadar da samimi bir birleştirici güç olmak zorundasın.
Bu, başkanların dikkat etmeleri gereken birinci husus.
Öte yandan halkın başka bir beklentisi de var ki o da şudur: Artık halk hizmet bekliyor. Belediye başkanları hizmet etmek zorundalar. Ancak bu hizmet, klasik hizmetten öte farklı ve hızlı olmak zorundadır. Belediye başkanları, şimdiye kadar alışagelinmiş, sıradan hizmet anlayışını aşmalı ve daha farklı bir hizmet modeli geliştirmelidirler.
Bununla birlikte, başkanların unutmamaları gereken hususlardan biri de, artan nüfus realitesidir. Artan nüfus beraberinde sanayi, ticaret, ulaşım gibi konularda sorunlar getirir. İşte bu yüzden ortak malların üretimi ve bölüşümü, ortak pazar alanlarının açılımı, üretimi teşvik edici adımların atılması, yerelciliğin ilerideki dönemlerde olmazsa olmaz hizmetleri arasında olmak zorundadır.
Artık belediyelerin günlük hayatın sıradan çalışmalarını gündeme getirmeleri, tam anlamıyla abes olacaktır. Yol, su, içme suyu, ulaşım, park yapımı ve bakımı, kirli suları arıtma gibi çalışmaları gündeme bile getirmemeleri gerekir.
Artık belediyelerin ve tabi ki belediye başkanlarının yeni atılımlar, yeni devrimler yapmaları zorunlu hale gelmiştir. Çalışmalarını ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda yoğunlaştırmalı, bu alanlarda ne kadar güçlü olunabileceğinin mesajları açık bir şekilde gösterilmelidir. Belediyeler, toplumun refah düzeyini yükseltecek ekonomik ve sosyal içerikli çalışmaları bir an önce, hemen hayata geçirmek zorundadır. Aynı zamanda toplum üyelerine yönelik psikolojik destekli çalışmalar yapmak zorundadır. Bu temelde yoksullara ve kimsesizlere elini uzatabilmeli, toplumun ekonomik dengesini düzenleyebilecek yeni çalışmalara imza atabilmelidir.
Bununla birlikte belediyeler, yeniliklere her daim açık olabilmelidir. Ekonomik ve ekolojik kaynaklarını verimli ve etkin kullanmayı başarabilmeli, gelişen teknolojiden yararlanabilmedir. Örneğin e-belediyecilik anlayışı kullanımı başlamalı ve arttırılmalıdır.
Yeni belediyelerin çalışma ilkeleri ve belediye başkanlarının özellikleri şöyle sıralanabilir.
- Belediyelerimizin çalışmaları İnsan odaklı; katılımcı, çoğulcu, öz yönetimci olmalıdır.
- Belediyelerimiz çevreye ve çevre sorunlarına duyarlı ve onu koruyan olmalıdır.
- Belediyelerimizin yönetim biçimi demokratik olmalıdır. Bu temelde belediyelerimiz toplumcu, özgürlüklerden yana tavır takınmalı; farklı gruplara duyarlı olmalı; kolektif çalışmayı benimsemiş olmalıdır.
- Belediyelerimiz eşitlikçi ve koşulsuz kabul edici bir anlayış geliştirmelidir.
- Doğal yaşamı korumaya ve geliştirmeye duyarlı olmalıdır.
- Belediyelerimiz, çalışanların emeğine saygı duymalıdır.
- Belediyelerimiz, gücünü halktan almalıdır.
- Ekonomik ve kaliteli hizmet sunmalıdır.
- Bütün işleyiş modeliyle hesap verebilen, halka açık olan şeffaf bir model geliştirmelidir.
Bir diğer çalışma da mimari alanda yapılmalıdır. Torpilden uzak bir anlayış geliştirilebilmeli, “işe göre eleman” anlayışını geliştirilebilmeli ve farklılığı gösterilebilmelidir. Bu temelde şehir planlaması, kentsel tasarım gibi konularda ilgili meslek kuruluşlarıyla iş bölümü yapılmalıdır.
Aynı şekilde sivil toplum kuruluşlarıyla, tüketici dernekleriyle çok güçlü bir iletişim ağı kurulabilmeli, gerekli hallerde bütün resmi ve sivil kurum ve kuruluşlarla işbirliğine gidilebilmelidir.
Önemli bir diğer nokta da şudur: Belediye faaliyetlerinin çok açık, şeffaf ve anlaşılır hale getirilmesi gerekir. Halkın kafasında soru işareti olabilecek tüm çalışmalar, halkın anlayabileceği hale getirilmelidir. Unutulmamalıdır ki bizim bu dönemde insan odaklı, kültür ve sanata karşı saygılı olan, demokrasiyi ve farklılığı içine sindirmiş bir belediyecilik anlayışına ihtiyacımız var. Bu anlayışı içine sindirmiş ve hayata geçirmede geri durmayacak yürekli belediye başkanlarına ihtiyacımız var.
Peki bütün bu çalışmalar ve yeni belediyecilik anlayışı neden önemlidir?
Çünkü günümüz Türkiye’si için güçlü belediyecilik, güçlü demokrasi demektir. Belediyelerin yapacakları her doğru çalışma, bu ülkede demokrasiye geçişi hızlandıracaktır.
Unutmamalıyız ki insan, hizmetlerin en iyisine layıktır. Türkiye insanı hizmetlerin daha iyisine layıktır. Bu bölge insanı da hizmetlerin en büyüğüne layıktır.
O halde biz susuyoruz, yeni hizmet modeli geliştirecek olan belediye başkanları konuşsun!
ben van için söyleyeyim; hiçbir hizmet beklentim yok. çünkü belediyenin böyle bir derdi yok.