Sevgili kardeşim…
Sana bu mektubu Hakkari’den yazıyorum. Van’dan, Diyarbakır’dan, Muş’tan, Ağrı’dan, Batman’dan, Şırnak’tan…
Sana bu mektubu kardeşlik bahçesinden, barış tarlasından, dost yüreğinden yazıyorum.
Bunu söylerken utanıyorum ama sana bu mektubu kirli bir savaşın tam ortasından yazıyorum.
Sana bu mektubu, yüzyıllardır kardeşin olanı gör diye yazıyorum.
Silaha değil, kaleme ve karanfillere uzanan ellerimizin olduğunu bil diye yazıyorum.
Savaşı değil, barışı istemene ihtiyacımız olduğunu bilmeni istediğimiz için yazıyorum.
Bize nefretle değil, sevgiyle, saygıyla ve kardeşçe bakmanı istediğimiz için yazıyorum.
Sevgili kardeşim…
Buralar çok kötü…Her zamankinden çok daha kötü. Hemen hemen her gün ölümler oluyor. Kardeşlerimiz birbirini öldürüyor. Sokağa çıkıp ellerine silah alıyorlar ve gözlerini kırpmadan birbirlerini öldürüyorlar.
Bu, onların suçu değil. Onları birbirine düşüren kirli siyasetçilerimizin suçu. Birbirimizle barış içinde, güven duygusuyla yaşamamızı bize çok görenlerin suçu.
Sevgili kardeşim…
Aylardır evlerimizden güvenle çıkamıyoruz. Sokaklarımız bize neredeyse haram oldu. Ormanlarımızı ve dağlarımızı bırakın, bahçelerimiz ve bağlarımız bile cayır cayır yanıyor. Alevler, neredeyse evlerimizin önüne kadar varıyor. Birçok şehrimizde ve köyümüzde, kapı komşumuza bile gidemiyoruz. 100-150 metre ötemizdeki hayvanlarımıza ulaşamıyoruz.
Birçok kentimiz boşaltıldı. Onlarca köyümüzde hayat durdu.
Size buralarıda hayatın normal olduğunu söyleyenler, yalan söylüyor.
Her gün onlarca çatışmalar oluyor. Çatışma seslerinden bebeklerimiz ve çocuklarımız, ömür boyunca unutamayacakları psikolojik tahribatlar yaşıyor. Canımızdan sakındığımız evlatlarımız, kirli bir savaşın pisliğinde, göz göre göre kayboluyor. Geleceğimiz kararıyor.
Geceleri silah ve bomba seslerinden, biber gazından ve çığlılardan neredeyse hiç uyuyamıyoruz.
Hemen hemen her gün mahallelerimize, köylerimize ve şehirlerimize bir polis, asker ya da gerilla cenazesi geliyor.
Her cenaze gelişinde, her silah sesinde, her bomba patlamasında bizler biraz daha ölüyoruz.
Bizler tükeniyoruz, sevgili kardeşim…
Göz göre göre gencecik hayatlar tükeniyor, umutlar bir bir sönüyor.
Peki neden?
Bizi birbirimize düşüren bu kirli oyun neyin nesidir?
Hayır hayır enerjinizi bunu düşünerek harcamayın! Benim sizlerden çok daha önemli isteklerim olacak. Enerjini bunlara harca!
Sevgili kardeşim…
Batıdan bizleri hor görmeyin. Bizleri haksız, bizleri cani, bizleri düşman görmeyin. Bizleri, araba plakalarımıza göre kategorize edip, linç etmeyin. Bizleri yaşayan ölü, duygusuz, akılsız, bilinçsiz görmeyin. Bizler birer insanız ve insani olan en temel haklarımız var. Bu hakları kimseden ödünç almıyoruz ya da kimseden dilenmiyoruz. Bu hakları Rabbim bize vermiş ve bizim haklarımız.
Nedir bu haklarımız?
Yaşama hakkı… Bizler de hepiniz gibi sorunsuz yaşamak, geleceğimizi kurmak isteriz. Bizler de çocuklarımızı okutup, onların başarılarıyla övünmek ve onların hizmetleriyle gurur duymak istiyoruz. Bizler de refah ve huzur içinde, güvende yaşamak istiyoruz.
Bizler de anadilimizde konuşmak, şarkı söylemek, şiir okumak, sohbet etmek, eğlenmek isteriz.
Bizler de kariyer yapmak, zengin olmak istiyoruz.
Şimdi içinizden geçenleri okuyabiliyorum. Diyorsunuz ki bunları engelleyen kim? Doğrudur sevgili kardeşim. Engelleyen yok. Ama bunları yapabilmemiz için çok büyük bedeller ödedik. Burada sayamayacağım kadar büyük bedeller ödedik. Sizler de, bu ülkede yaşayan herkes büyük bedeller ödedi.
Bu dönemde de kardeşlerimiz olarak sizlere ihtiyacımız var. Ama siz sevgili kardeşlerimin, kardeşliğimiz için yeterinde bedel ödemediğini görüyoruz. Kardeşliğin ilk şartı ve bedeli, koşulsuz kabul ve saygıdır.
İşte sorun da burada başlıyor.
Nasıl mı?
Bu ülkede olumsuz bir durum olduğunda, bizlere karşı öfkeler birikiyor. En demokrat kardeşimiz bile saldırıya geçiyor. Kaza oluyor, ırkçı söylemler yükseliyor; deprem oluyor, torbalarda taş sopa gönderiliyor; şimdi savaş var, araba plakalarımıza bile tahammül edilmiyor.
Kardeşlik bu değil.
O zaman şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Ya bizi kardeş olarak kabul etmiyorsunuz ya da kardeşliğiniz sağlam değil. Klasik bir söylemle, bu vatanı birlikte kurduk. Cephelerde birlikte savaştık. Kız alıp verdik, tavuklarımız birbirine karıştı.
Madem ki böyle, o zaman bu vatanda bizlerin de en az sizler kadar özgür ve adil bir şekilde yaşamaya hakkımız var.
Bakın ben bir tek kelime Kürtçe konuştuğum için, tam 5 saat kışın buzun üstünde yüzüstü bekletildim. Tek kelime Türkçe bilmeden bana “Andımız” ezberletildi. Türkçe öğrendiğim ilk kelime nedir, biliyor musunuz? “Türküm.” Hayır değilim, Allah beni Kürt olarak yarattı. Bunda suçum, günahım var mı? O halde neden yıllarca beni kendi varlığına armağan ettin?
Bu bir zulümdür sevgili kardeşim. Bunun gibi yüzlerce zulüm yapıldı. Ve bizler bu zulmü kabul etmedikçe, kardeşlikten atıldık. Bize deniliyor ki ya köle kardeşimiz olacaksınız ya da kardeşimiz değilsiniz.
Bu kabul edilebilir mi, sevgili kardeşim?
Şimdi ülkemiz gerçekten büyük bir ateşin içinde. Kirli bir savaşın içinde. Ve başımızdakilere kalırsa, bu savaş bitmeyecek. O halde bu savaşı biz bitireceğiz, sevgili kardeşim. Sen, ben, bizler…
Senin kardeşliğine ihtiyacımız var. Senin sağduyuna, sesini çıkarmana, savaşa itiraz etmene, barışı savunmana ihtiyacımız var.
Bak bu kentlerimizde, kardeşçe yaşadığımız herkes Kürt değil. Türk, Azeri, Ermeni, Süryani, Arap kardeşlerimizle birlikte aynı tastan yemek yiyor, aynı nefesi soluyoruz.
Birileri savaşadursun, bizler halkların çocukları olarak omuz omuza verelim. Savaşa hayır diyelim. Milliyetçi olabiliriz, dindar olabiliriz, solcu-sağcı olabiliriz, Hıristiyan olabiliriz ama ırkçı olmayalım. İnanın bana, ölen her kimse bizlerin canı ve kanıdır.
Bizler, halkların çocukları savaşa karşı sesimizi yükselttik mi bu iş olacak.
Bu ülke farklılıklarımızla güzeldir. Yeryüzünde başka Van Gölü yok. Başka Ağrı Dağı, başka Süphan, başka Toros, başka Kızılırmak, başka Zağros, başka Çukurova, başka halay, başka zılgıt, başka horon yok. Başka Türkiye yok.
O halde barıştan başka çaremiz de olmasın.
Biz kardeşiz. Hepimiz biriz. Birlikte güzeliz. Birlikte koca bir halkız. Birlikte türküyüz, şiiriz.
Bizlere nefret beslemeyin. Bizlere düşman gözüyle bakmayın.
Bu günlerin popüler söylemi şu: “ya birlikte kardeşçe yaşamayı öğreneceğiz ya da aptallar gibi hep birlikte yok olup gideriz.” Başka yolu yok.
Halklar olarak el ele, omuz omuza, yürek yüreğe verelim.
Yürek yüreğe verelim ki bu topraklarda savaşın cinnetini kıralım, cenneti kuralım.
eline diline sağlik çok gözel yazmişsin umarim seni anlayanlar olur