Naser, 1979 yılında Lazkiye Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olduktan sonra hayatını idame ettirebilmek için Lazkiye’den ayrılarak heykel öğretmenliği yapmış. Bu süreçte de eserleri Suriye’nin önemli dış mekanlarında sergilenmiş. Hatta ülkedeki heykellerin büyük bir çoğunluğu Naser’e ait; ta ki 2013 yılında El Nusra tarafından tümü yıkılıp imzası olan resimler ortadan kaldırılana kadar.
Sanatını icra etmesinin mümkün olmadığını, hatta yaşamına tehdit oluştuğunu fark etmesi ve Suriye’den ayrılmaya karar vermesi aslında başına gelecek felaketlerin sadece başlangıcı olmuş. El Nusra tarafından işkenceye maruz kalan, Rakka’yı işgal eden IŞİD tarafından tutuklanarak 8 ay zindanda işkence gören Naser, sanatına ilham veren bu güzel şehrin günden güne nasıl Orta Çağ’a döndüğünü, IŞİD’in Rakka’yı nasıl hayalet bir şehre çevirdiğini ve Suriye’nin belirsiz geleceğini anlatıyor.
‘BİR ROMAN YAZDIM ADIM ADI: YORGAN’
Savaş başladıktan sonra Suriye’de yaşamanın çok zorlaştığını ifade eden Aymen Naser şunları söylüyor: “Ben ressam ve yazarım. Lazkiye Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okudum. 1979’da mezun oldum. Daha sonra evlendim ve beş erkek çocuğa sahip oldum. Rakka’da Güzel Sanatlar Bölümü’nde eğitimcilik ve öğretmenlik yaptım. Rakka’nın meydanları ve bütün Suriye’nin meydanlarındaki heykellerin çoğunu ben yaptım. 2008 de bir roman yazdım. Adı: Yorgan.’’
2013 ‘de El Nusra’nın, yaptığı heykelleri kırması üzerine Suriye’den gitmeyi düşündüğünü ifade eden Naser şunları anlatıyor: “Bu olaylardan sonra küçük çocuklarımın ve eşimin pasaportları ile ilgili olarak Lazkiye’ye gittim. Orada askeri istihbarat beni yakaladı. İşkence gördüm. Tutuklandıktan 20 gün sonra, hakkımda tahkikatlar yapıldıktan sonra bırakıldım. Daha sonra Rakka’ya döndüm ancak Rakka bu sırada IŞİD’in kontrolü altına geçmişti.’’
Telefonunda bulunan bir kadın askerin fotoğrafı sebebiyle bu kez de IŞİD tarafından gözaltına alındığını belirten Naser şunları anlatıyor: “15 gün gözaltında kaldım. ‘Kayıt’suçlaması sebebiyle işkence gördüm. 70 kırbaç cezası aldım ve 8 ay zindanda yattım. Daha sonra Rakka’dan kaçmak zorunda kaldım.’’
‘CİĞERİM SIKIŞIYOR, RUHUM PARAM PARÇA OLUYOR’
Bütün bunlara şahit olmanın zorluğunu dile getiren Naser, Rakka’da yaşananlara dair ise şunları söylüyor: “Her yer bomboş, düşündükçe ciğerim sıkışıyor, ruhum paramparça oluyor. Gençlerimiz, çocuklarımız, ailelerimiz için. Memleketimiz nasıl bu hale geldi? Bu katliamların sorumlusu kim? Bütün bu insanlar nasıl aynı kökten gelebilir? Bunları yaşamak için biz ne günah işlemiş olabiliriz ki? Adalet yok, kime şikayet edebiliriz?”
‘RAKKA’NIN YARINI YOK, HEPİMİZ MÜLTECİ OLDUK’
Naser, şöyle devam ediyor: “Görünen o ki IŞİD terör çeteleri Rakka’yı Ortaçağ’a götürürken cümle alem bunu izlemekle yetindi. Tüm dünya buna sessiz kaldı. Herkes gözünü kapattı ve sadece sessiz kaldı. Rakka’nın yarını yok ve orada olabilecek her şey fazlasıyla belirsiz. Orası artık boş, hayalet bir şehir. Şehirde köprüler, hastaneler yok, su yok, katliam var. Şu an Rakka’da yaşayan hiçbir akrabam yok. Rakka’da artık kimse kalmadı. Hepsi orayı terk etti. Hepimiz mülteci olduk.’’ (Çeviri için Gökben Över’e teşekkür ederiz.) / DUVAR