BBC’nin haberine göre araştırmacılar, Alaska ‘da 1918 yılından kalma bozulmamış İspanyol gribi virüsüne ve 1890 yılında Sibirya’nın Kolyma nehri yakınındaki bir kasabada nüfusun yarısını öldürmüş olan çiçek hastalığının kalıntılarına rastlandı. Son dönemde yeniden ortaya çıkan virüslerle ilgili olarak güncel somut tehlikelere de rastlandı. Gene Sibirya’da yaklaşık yüz kişi ve 2300 re geyiği 1941 yılından beri görülmeyen şarbon hastalığına yakalandı. Bir tane çocuk aynı hastalıktan öldü. Bölge valisi Dmitry Kobylkin, duygularını ifade edecek kelime bulamadığını söylüyordu.
RUS BİLİM İNSANLARI 2011’DE UYARDI
Rus bilim insanları henüz daha 2011 yılında yayınladıkları bir araştırmada permafrostların erimesinin ardından eski salgınların tekrar hortlamasına dair endişelerini dile getirmişti. Nature Climate Change dergisinde yayınlanan bir makaleye göre ise permafrostlar iklim değişikliği karşısındaki en kırılgan yer şekillerinden biri arasında sayılıyor. Bundan bir on yıl önce ise araştırmacı Paul Epstein sivrisinekler vasıtasıyla yayılan hastalıkların sebebinin iklim değişikliği olduğu öngörüsünde bulunmuştu. Nitekim artan sıcaklıklar sebebiyle Zika virüsünün de etki alanı giderek daha geniş alana yayılıyor.
Pasifiki Okyanusu’nun küçük adalarının sakinleri iklim değişikliğinin dramatik etkilerini şimdiden hissetmeye başladı. bölgedeki takım adalardan biri olan Kiribati’nin yönetim merkezi olan Tarawa’da, sıkışık nizamda 113 bin kişi yaşıyor. Adanın sakinlerinden Erietera Aram, “Benim evim çok küçük, tam ortasında durursam denizi iki yandan da görebiliyorum. Tamamen kırılgan bir konumdayız. Bir tane tsunami işimizi bitirir. Bütün ülke yok olur” diyor.
The Guardian’ın haberine göre şimdiden Kiribati sakinleri için ayak basabilecekleri çok az miktarda bir kara parçası var. Kelimenin mecaz değil gerçek anlamıyla adada adım atacak yer yok. Kiribati dünyanın deniz seviyesi en alçak ülkelerinden biri. Deniz seviyesi en fazla 2 metre yüksekliğe kadar ulaşabiliyor. Ada 3,5 kilometrekarelik okyanus üstüne yayılmış olan 33 küçük mercan adasından oluşuyor. Adanın sakinleri sürekli olarak toprak kayıpları yaşadığı için bölgede bol miktarda arazi ihtilafı çıkıyor.
GÖÇ DALGASI PASİFİKTEN GELECEK
Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadeleyle ilgili her yıl sonunda düzenlenen Taraflar Konferansı’nın 23’üncüsü (COP 23) gene Pasifik bölgesinde bulunan Fiji adasında yapılacak. COP’un bu seneki başkanı olacağı varsayılan Fiji başbakanı Frank Bainimarama, iklim değişikliğinden en kötü etkilenen ada devletlerinin adına müzakerelere özgün bir perspektif getirebileceğini söylüyor. Erietera Aram ise yanına hem Kiribati hem de tehlike altında olduğu bilinen diğer bir dad olan Tuvalu’dan bir ekip’le Avustralya’ya giderek siyasetçiler, kömür madencileri, sendikalar, Milli Bilim ve Endüstri Araştırmaları Kurumu (CSIRO) ve enerji santrallerinin yetkilileriyle bir dizi görüşme yaptılar. Aram, “Hikayemizi artık biliyorlar artık durumun ciddiyetini anladıklarını düşünüyoruz” diyor. Aralarında Avustralya menşeli araştırma kuruluşları Menzies Research Centre ve Lowy Institute ile beraber Dünya Bankası’nın da olduğu kuruluşlar yayınladıkları araştırmalarda şimdiden büyük toprak parçaları okyanus tarafından yutulduğu için Pasifik adalarından Avustralya’ya göç erişiminin açık tutulmasını tavsiye ettiler. Eski ABD Savunma Bakanlığı müsteşar yardımcısı Sherri Goodman Avustralya’ya yaptığı ziyarette, Pasifik’in gelecek felaket bölgesinin tam da ortasında olduğunu ve iklim değişikliği yüzünden zorunlu göç dalgasının ön cephesi olacağına dikkat çekti. Erietera Aram da iklim göçmenleri olmak istemediklerini vurguluyor. Öte yandan 2015 yılında Tuvalu adasında meydana gelen tufan felaketi yeterince ipucu veriyor. Tuvalu adasında meydana gelen Pam fırtınası sonrasında 10 bin kişi yerinden olmuştu. Bu rakam ada nüfusunun yüzde 45’ine tekabül ediyordu.
İngiltere’de faaliyet gösteren STK İngiltere’yi Düzenli Tutun (Keep Britain Tidy) yeni bir kampanya başlatarak restoranlarda içme suyunun ücretsiz verilmesi için kampanya başlattı. The Independent’ın haberine göre İngiltere’yi Düzenli Tutun doğaya atılan plastik atık miktarını düşürebilmek ancak bu yöntemle mümkün.
İngiltere’yi Düzenli Tutun kuruluşu ülkenin birçok bölgesinde dünyanın en iyi içme suyu kaynakları bulunduğunu hatırlatarak “Bunun için neden para ödeyelim” diyor.
İstatistiklere göre İngiltere’de her yıl üç milyar litre içme suyu tüketiliyor. Bir pet şişenin doğada çözünmesi için 450 yıl gerekiyor. Tek bir plastik şişenin üretimi için ise 7 litre su harcanması gerekiyor. Bilim insanları plastik şişelere zehirli madde muamelesi yapılması gerektiği uyarısı yapıyor.Buna ek olarak çok sayıda çevre kuruluşu okyanuslarda yüzen plastik yığınlarına dikkat çekiyor.2050 yılına kadar okyanuslardaki plastik yığının balıkların sayısını geçeceği düşünülüyor. İngiltere’yi Düzenli Tutun’un son yazdığı raporda sunduğu çözüm önerilerinden biri de insanların su şişelerini doldurabilmesi için muhtelif bölgelere ücretsiz sebiller yerleştirilmesi. İngiltere’yi Düzenli Tutun, insanların içme suyuna ücretsiz erişebilmesi için yeni yasal düzenlemeler getirilmesi gerektiğini savunuyor.
İngiltere’yi Düzenli Tutun ile birlikte ülkenin ünlü pazar araştırması ve anket şirketlerinden biri olan YouGov ve İngiltere’nin en büyük su filtresi şirketleri arasında bilinen Brita UK tarafından yürütülen ankete göre katılımcıların yüzde 59’u, AVM, havaalanı, mağazalar ve parklarda sebiller olursa doldurulabilir şişe kullanabileceğini söyledi. Öte yandan yüzde 71’lik bir dilim ise bir mekandan alışveriş yapmadan oraya şie doldurmak için gitmeye çekineceğini ifade etti. Yüzde 55’lik bir dilim ise sebillerin hijyen koşullarından tereddüt edeceğini söyledi. / Duvar