2013, Mayıs ayının ikinci haftasıydı. Gerillaların Kuzey’den Güney Kürdistan’a geri çekilmesi sürecini yerinde izliyorduk. Herkesin gözü kulağı dağda, dağdan gelecek haberlerdeydi.
Geri çekilmenin ikinci gününde Hasan Cemal, yazısını yazmış ve biran önce geçmek için konakladığımız gerilla kampının altını üstüne getirmişti.
Yazısını yollamak için yağmurlu bir sabah sonrası iki gerillayla birlikte yolla çıktılar. Saatler sonra geri döndüklerinde Hasan Cemal hayli hüzünlü, üzgündü.
Sebebini bize gerilla Ümit anlattı: ‘Arabada Delila’nın kaseti çalıyordu. Hasan abi ‚bu kim‘ diye sordu. Adının Delila olduğunu ve bir çatışmada şehit düştüğünü anlattım. Çok etkilendi, hüzünlendi...‘
Sonra Hasan Cemal hissettiklerini, ‘gerilla günlüğü‘ adını verdiği yazı dizisinde Delila’yı yazarak anlattı. Dağda yazıyı okuyan herkes çok sevmişti... Sevmişti çünkü Delila bunun fazlasını hak ediyordu. Delila, ‘hakkı verilmiş bir yaşam‘ sözünün kahramanlarından biriydi. Ancak Türkiye toplumu, diğerlerinde olduğu gibi Delila’dan da bihaberdi. Hasan Cemal de bunun farkındaydı. Delila belki artık fiziki olarak aramızda değildi, ama sesi, izleri, anıları, umudu, sevinci Metina’da, dağlardaydı.
İşte Delila ile Hasan Cemal’in Metina’da bir bahar ayında tanışması böyle olmuştu...
O tanışmanın tanığı olarak bize de o günü anmak, hatırlatmak ve Delila‘yı Hasan Cemal’e sormak düştü.
Ben sizin yerinize Delila’la nasıl tanıştığınızı anlatmaya çalıştım ama okuyucu sizden duymak ister.
Mayıs ayının başlarında, Metina savaş bölgelerinde, PKK'nin sınır dışına çekilen ilk gerilla grubunu izliyordum. Sen de vardın, ilk grupla birlikte yürümüştük bir gece vakti. O günlerde dağlarda ciple giderken, bir gerillanın koyduğu kasetten patlayan sesle tanıdım Delila'yı.
DAĞDA YAZILARIMI HEP DELİLA’NIN SESİYLE YAZDIM
O sesi ilk duyduğunuzda ne hissettiniz?
Müthiş bir sesti ve çok etkilendim. Karanlık Gece, Şev Tari'yi söylüyordu. "Kürtlerin Sezen'i" dediler. Sonraki günlerde, Metina'daki bir PKK noktasında, çadırda yazılarımı hep Delila'nın sesiyle yazdım. Bu arada bu sesin peşine düşmeye de karar verdim.
Dağa geri çekilmeyi izlemek için gittiniz. Okuyucular sizden bu konuyla ilgili bir kitap beklerken siz peşine takıldığınız sesin kitabını yazdınız?
Çekilme Günlükleri'nden başlayarak geçen yıl 21 Mart'ta, Newroz'da Öcalan'ın açıklamasıyla başlayan 'çözüm süreci'yle ilgili bir kitap yazmak vardı kafamda, (hala da var). Delila'yı da giriş yaparım diye düşündüm.
ONLAR BANA YÜREKLERİNİ AÇTI
Daha sonra Silvan’a, Delila’yı, ailesini bulmaya gittiniz..
Evet, senin yardımınla ailenin Silvan'daki adresine ulaştım.
Gazeteci, hele biraz da masada oturmak yerine dolaşmayı, merak etmeyi seviyorsa, bu durum ona zor değil heyecan verici geliyor. Delila'nın annesi Gülsüma Ana'yı tanımak, kardeşleriyle, akrabalarıyla tanışmak, üç gün evlerinde kalmak, yer sofrasında birlikte yemek yemek, uzun sohbetler yapmak, Silvan'ı dolaşmak gerçekten çok güzeldi. Onlar bana yüreklerini açtılar. Ve büyük acılarını benimle paylaşarak, yüreklerini olanca sıcaklığıyla açarak, benim ufkumu genişlettiler.
Aile sizi nasıl karşıladı?
Delila'nın ailesi beni çok iyi karşıladı. İçlerini açtılar, acılarını paylaştılar, birlikte gözyaşı döktüğümüz de oldu.
Silvan’da ne buldunuz, ne gördünüz? Çok acıların yaşandığı bir yerden söz ediyoruz.
Silvan, Kürdistan coğrafyasının en acılı yerlerinden biri. En çok faili meçhul cinayetin işlendiği yerlerin başında geliyor, sanıyorum Batman'la, Diyarbakır'la, Nusaybin'le...
SİLVAN’I GÖRDÜĞÜMDE DELİLA’NIN NEDEN DAĞA ÇIKTIĞINA ŞAŞIRMADIM
O izleri gördünüz mü?
Gülsüma Ana'yla, Delila'nın ağabeyi Abdülbaki'yle Silvan'ı gezerken, hangi sokakta kimlerin güpegündüz faili meçhule kurban gittiklerini öğrendikçe ve küçücük Delila'nın nasıl silah sesleri arasında, kan görerek büyüdüğünü duydukça, okula başlarken Kürtçenin inkarına nasıl isyan ettiğine kulak verdikçe, Delila ve üç arkadaşının 17 yaşında liseyi bitirir bitirmez dağa çıkmalarına şaşırmadım. Doğumu 1982, ölümü 2007 olan Delila'nın trajik yaşamı, Kürt sorununun ta kendisidir; bu ülkede savaş ve barışı anlamak için de bir şifredir.
DELİLA’NIN DAĞDA TUTUĞU GÜNLÜKLERİ BULDUK
Günlüklerinde bir hikayesi var…
Biraz rastlantı, biraz da benim gazeteci meramım sayesinde Delila'nın dağda tuttuğu günlüğünden üç tane defter teyzesinin evinde, bir kanepenin altında bulundu. Polis baskınından kurtarmak için saklamışlar, sonra unutmuşlar. Bir başka evde sakladıkları defterleri ise polis alıp götürmüş bir baskında...
Günlükleri yaz boyunca okudum, Delila kitabı böyle yazıldı.
Zerya Meya kim?
Delila'nın birlikte dağa çıktığı bir arkadaşı. Diyarbakır'da olduğunu duyunca, onunla da konuştum. Çok güzel anlattı 1990'ların Silvan'ını, dağı... Kitapta takma isimle, Zerya Meya olan kişi... Kitap yazma kararımda bu sohbetin de rolü var.
MEZARLIK ACILARIN HEP BİRLİKTE PAYLAŞILDIĞI YERDİ
Kitapta annesinin anlatımlarına yer vermişsiniz. Hikayeyi bir de aileden, anneden dinleyince ne hissettiniz? Anneyle mezarına gittiniz.
Ramazan Bayramı'nda, arife günü gittik Silvan'da mezarlığa. Ana baba günüydü. Herkes birbirini tanıyordu. Kim şehit ailesi, kim faili meçhule kurban vermiş, herkes biliyordu. Ayrıca o mezarlar da herkesin malumuydu. Mezarlık, hele bir arife günü, acıların hep birlikte paylaşıldığı, her ailenin sevdiklerinin yine hep birlikte anıldığı bir mekandı. Ayrıca, yaşanmış acılarla dökülmüş kan ve gözyaşlarının Türkiye'de sorunu bir yandan nasıl derinleştirdiğini, diğer yandan PKK'nin nasıl daha çok kök salmasına neden olduğunu anlamak için de önemliydi mezarlık...
O BİR ANA AMA KIZININ ARKASINDA DİMDİK DURUYOR
Gülsüma Ana‘dan çok söz ediyorsunuz…
Gülsüma Ana bir ana, her ana gibi, ama bir derinliği var insanı etkileyen. Okuması yazması yok. Dindar bir kadın. Delila dağa giderken ağlıyor ama kızının arkasında dimdik duruyor. Kızı okusun istiyor, kızı dağdan Avrupa'ya gitsin istiyor, ama kızının dağ tercihinin arkasında yine dik duruyor. Ağlıyor ama gözyaşlarını daha çok içine akıtıyor. Daha önemlisi kızının dağ çıkmasını anlıyor, içinde hissediyor.
DELİLA ANLAMLI BİR HAYATIN KENDİSİDİR
Günlükleri okuduğunuzda ne gördünüz? O günlüklerde ne var?
Günlükler, 17 yaşında genç bir kızın Silvan'da okuyup büyüdükten sonra dağa çıkması ve dağda hissettikleri, düşündükleri... Bu öylesine bir özet ki, Kürt sorununun bir bütün olarak kavranmasına, yürekten hissedilmesine kapıyı açıyor. Hayat dolu genç bir kızın hayatı ve trajik ölümü bu ülkede barış koşullarının olgunlaşmasına kapıyı açıyor. Hepimizin biraz daha olgunlaşmasına, barış ve demokrasiye yakınlaşmamıza yol açıyor. Delila, kısa ama anlamlı bir hayatın kendisidir.
Kitapta sizi çok görmüyoruz. Aslında 'aradan çekiliyorum' sözüne uygun olarak okuyucuyu Delila ile baş başa bırakıyorsunuz…
Bu kitap öyle bir kitap. Ben elimde bir kamerayla çekim yapmaya çalıştım, o kadar. Kendi duygu ve düşüncelerimi doğrudan koymamaya çalıştım kitaba...
Delila, Sezen Aksu ile tanışmadı ama size Kürdistan dağlarında sürpriz yaptı diyebilir miyiz?
Evet öyle. Delila, Sezen Aksu'yu küçüklüğünden beri seviyor ve onun parçalarını söylüyor. Dağdayken de günlüğüne yazıyor, Sezen'in şarkılarıyla kendine yaşama sevinci ve cesareti aşıladığını...
SEZEN AKSU DELİLA’YI DİNLEDİ VE ÇOK DUYGULANDI
Günlüklerden anlıyoruz ki Delila ironi yaparak Sezen Aksu ile tanışmış. Ölümünden yıllar sonra Sezen Aksu da Delila ile tanıştı. Sezen Aksu ile konuştunuz mu?
Sezen Aksu'ya günlüklerde Delila'nın onun hakkında yazdıklarını kitap çıkmadan kendisine okudum. Sesini, şarkılarını dinlettim. Çok duygulandı. Bir şarkı sözüyle ilgili olarak benim bir yanlışımı da düzeltti.
Tepki aldınız mı? Neden bir gerillanın günlüklerini yazdınız, diye.
Bazı eleştiriler geliyor. Ama genel olarak olumlu bir hava esiyor. Daha bir hafta bile olmadı kitap çıkalı... Eleştiri kaçınılmaz, tabii gelecek...
Son 30-40 yıldır bölgede yaşananların hakkıyla yazıldığını düşünüyor musunuz?
Henüz değil. Daha yazacak çok şey, açacak çok kapı var.
Yeniden Gülsüma Ana’ya dönelim. O’na söz vermiştiniz kitap çıktığında alıp gidecektiniz. Öyle de yaptınız. Nasıl oldu? Delila‘dan bir parçayla yeniden Silvan’a, Gülsüma Ana’ya gitmek?
Gülsüma Ana çok dik duran, vakur bir insan. Duygularını kolay ele vermiyor. Ama ona verdiğim sözü tuttuğum ve günlüklerin başına gelmeden ona teslim ettiğim için çok sevindim. Onun da mutlu olduğunu, davranışlarından, dokunuşlarından anladım. Bir ara takıldı bana, "Neden benim cigara içerken resmimi koydun?" diye...
HÜZÜN DOLDU İÇİME
Gülsüma Ana’nın ‘bunlar Delila’nın sevdiği yemeklerdi‘ sözüne ne dersiniz?
Yer sofrasına oturduk Sivan'daki evde. Dumanı tüten haşlanmış içli köfte, kıymalı dolma, etli dolma... Bir ara kulağıma eğildi, "Hasan oğlum" dedi sessizce, "Bunlar Delila'nın sevdiği yemekler. Uzun yıllardır pişiremedim. Bugün senin için yaptım." Fena oldum, hüzün doldu içime...