ANF'ye açıklama yapan, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Adil Zozani, AKP hükümetinin "çözüm süreci"ne rağmen güvenlik konseptini devam ettirdiğini belirterek, "Bugün itibarıyla Kürdistan'da devlet, güvenlik konseptini güçlendirme eğilimi içindedir. Çalışmalarını buna göre yapıyor. Özellikle Hakkari ve Şırnak bölgesinde, güvenlik konseptinin tezahürü olan eylemlere, fiili durumlara tanıklık ediyoruz" dedi.
'DEVLET STRATEJİK NOKTALARA KALICI YERLEŞMEYİ HEDEFLİYOR'
Devletin, Kuzey-Güney sınır hattında varlığını güçlendirme gayretinde olduğunu ve stratejik yerlere kalekollar yaparak kalıcı yerleşmeyi hedeflediğini ifade eden Zozani, şöyle devam etti: "Meskan Dağı'nda olan biten de budur. Hakkari'nin stratejik noktalarından birine kalekol yapmak bu anlama gelir. Halkın da buna karşı sert tepkisi var çünkü barış sürecindeyiz. Biz ısrarla hem devlet hem de KCK'nin silahlı güçlerinin birbiriyle temas edemeyeceği yerlere çekilmelerini istedik ve sürecin sigortasının da bu olduğunu söyledik. Ama devlet içindeki bir mekanizma ısrarla gerilla ve devlet güçlerinin temas durumunda olmasına gayret ediyor. Bunu maksatlı bir politika olarak değerlendiriyoruz. Ciddi bir provokasyon yapıp bu süreci sabote etmek istiyorlar."
AKP hükümetini "sürecin gereklerini yerine getirmiyor" diyerek eleştiren Zozani, "Devlet, hükümet bu süreçte Kürt halkını tatmin edecek, süreci pekiştirecek adımlat atmaktan ziyade, 'Kürt halkını bir süre daha oyalayabilir miyiz' diye düşünüyor. Bu politika çok fazla süremez" diye ekledi.
HÜKÜMET YETKİLİLERİYLE GÖRÜŞME
"İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı, Başbakan Yardımcıları Beşir Atalay ve Bülent Arınç ile askeri birliklerin konuşlandırılması hususunda görüşme yaptım. Bir hafta önce merkeze alınan Hakkari Valisi'yle de görüştüm. Kendilerine bu sürecin hassasiyetini hatırlattım ve mevcut durumun, kalekol yapımlarının nasıl bir tehlikeye işaret ettiğini aktardım. Son bir buçuk yılda Sayın Öcalan'ın başlattığı sürecin yeni bir atmosfer oluşturduğunu, bunu kim sabote edenin sürecinde altında kalacağını anlattım. Çünkü Türkler de Kürtler gibi çatışmasızlık sürecinin önemini kavramış durumda. Hükümet süreci bozarsa uluslararası kamuoyu karşısında da güvenilirliğini yitirir ve suçlu durumuna gelir.
Yaptığım görüşmelerde hükümet yetkilileri kalekollar konusunda 'eskiden yapılmış ihaleler dışında yeni ihale yapmıyoruz, mevcut olanları güçlendiriyoruz' diyor. Ancak edindiğimiz bilgi, devlet içerisindeki bir mekanizmanın bu sürecin bozulmasını istediği ve hükümetin de bunu kullandığı. Devlet içindeki derin mekanizmanın tamamen bertaraf edildiği kanaatinde değilim.
Bakanlarla, hükümet yetkilileriyle görüştüğümüzde kimse bu işin kimin talimatıyla yapıldığı konusunda bilgi paylaşmıyor. Kara Kuvvetleri Komutanı'na sorumluluk yüklüyorlar. O zaman çıkıp 'devlet bir bütün içinde çalışmıyor' demeliler. Bizi kaygılandıran nokta şu; devlet mekanizmaları bu şekilde işlerken, hükümet üyeleri bunu gördükleri halde neden tedbir almıyor? Sabote edecek bu durumların önüne neden geçmiyorlar? Bir taraftan süreci provoke edecek politika işliyor, bir taraftan da hükümet 'sürecin sürdürülmesinden yanayız' diyor. Bu çelişkinin olduğu yerde niyeti sorgulamak zorunda kalıyoruz. Sorguladığımızda da ne yazık ki olumlu bir sonuca ulaşamıyoruz."
Zozani, hükümetin devlet içindeki çeşitli mekanizmaları 'tehdit aracı' olarak Kürt hareketine karşı kullandığını kaydetti: "Hükümet Kürt siyasetine karşı sabotaj ihtimalini de baskı aracı olarak kullanma eğilimindedir. Devlet şu an kendi içerisindeki derin yapıyı her an sabotaj, her an provokasyon olabileceği noktasında tutarak, Kürt hareketine şantaj aracı olarak kullanıyor. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi tüm fonksiyonlarla Sayın Öcalan'ın başlattığı sürecin arkasında olduğunu söylüyor."
'HÜKÜMET İMRALI'DAKİ GÖRÜŞMELERE EŞDEĞER DAVRANMIYOR'
Kürt hareketinin sürecin güçlendirilmesi için üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiğini anımsatan Zozani, hükümetin İmralı'da yapılan görüşmelere uygun davranmadığını belirtti. AKP'nin seçimlerde aldığı oyların önemli kısmının da "çözüm süreci" için kullanıldığını ifade eden Zozani, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Kürt Özgürlük Hareketi sürecin yaşatılması ve güçlendirilmesi için atacağı tüm adımları attı. Üzerine düşen her şeyi yaptı.Rolünü oynamayan hükümet mekanizması var. Devlet heyetinin İmralı'da yaptığı görüşmelerle hükümetin tutumunu aynı kefede değerlendirmemek lazım. İmralı'da diyaloğu sürdüren devlet aklıdır ama onun pratikte gereklerini yerine getirecek hükümetin kendisidir. Dolayısıyla hükümet bu sürecin ilerlemesinde İmralı'daki görüşmelerde ulaşılan kararlar ya da gelinen noktalarla ilgili eşdeğer adımlar atmıyor. Sürekli bu süreci rolantide tutarak zaman kazanma gayretinde.
Oysa bu süreç olmasaydı hükümet 'Gezi' ve '17 Aralık' süreçlerinin yarattığı tahribatlar nedeniyle oy düzeyi itibarıyla yüzde 25'lere kadar gerilerdi. Bu ihtimal çok güçlüydü ama hükümet halen yüzde 45'ler düzeyinde destek alıyorsa; çözüm süreciyle doğrudan bağlantılıdır. Halk sürecin bozulmasını istemiyor. İç Anadolu'daki halk da istemiyor. Her iki kişiden biri süreç için oy verdi. Yoksa AKP'nin kötü icraatlarına, yolsuzluklarına göz yumduğu, diktatöryal eğilimlerini desteklediği için oy vermemiştir. Sürecin bozulması durumunda Türkiye'nin Ortadoğu'nun en kaotik ülke konumuna geleceğini sıradan insanlar da konuşmaya başladı. Sürecin önemini halk kavradı ama hükümet kavrayamadı."
'SÜREÇ BOZULURSA TÜRKİYE'NİN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KONUŞAMAYIZ'
"Süreç bozulursa halkların birlikte yaşaması paradigması gözden geçirilmek zorunda kalacaktır. Bunca iyi niyetli adıma rağmen hükümetten, devletten ortaya çıkan sonuç bu olursa, Kürt siyaseti ya paradigmasını gözden geçirmek zorunda kalır ya da on yıllardır yaptığı gibi yeniden topyekûn direnişe davet eder. Halkların birlikte yaşamasından bahsedemeyecek duruma geliriz ve çok şey kaybederiz. Süreç bozulursa Türkiye'nin bütünlüğünü konuşuyor olmayacağız. Demokratik siyaset kanallarının kapatılması, Kürtlere 'topyekûn savaşın' demekten başka bir şey değildir." / anf