Çok değil bundan 2.5 yıl önce barışı konuşuyorduk. 28 Şubat 2015’te dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile HDP’nin İmralı Heyeti’nde yer alan Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken arasında gerçekleştirilen görüşme sonrası açıklanan 10 maddelik bildiriye “Dolmabahçe Mutabakatı” adı verilmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22 Mart 2015 tarihinde mutabakatı tanımadığını açıkladı ve toplumun tüm kesimlerinin acı biçimde tecrübe ettiği çok sancılı bir süreç başladı. O masanın neden ve nasıl yıkıldığına dair soru işaretleri hâlâ yanıt beklerken bugün HDP, Eş Genel Başkanları da dâhil 10 milletvekili cezaevinde bulunan bir parti. Ve hâlâ parlamentonun üçüncü büyük partisi olmasına rağmen parlamentoyu paylaştığı partiler tarafından muhatap alınmıyor. İşte bu belirsizlik ortamında gerçekleşti HDP’nin Olağanüstü Kongresi.
Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ’ın milletvekilliğinin ardından düşürülen parti üyeliği sonucu, parti tüzüğü gereği “zorunlu” bir kongre yapıldı. Kongrede en çok göze çarpan bu “zorunluluk” vurgusuydu.
DEVLET ÖCALAN’LA GÖRÜŞÜYOR MU?
Figen Yüksekdağ’ın ve Selahattin Demirtaş’ın mesajlarının satır araları dikkatlice okundu çünkü bu belirsizlik sürecinde birileri sanki yakın bir tarihte bir barış umudu varmış gibi yorumlar yapıyor, yazılar yazıyor, mesajlar veriyor. Herkesin merak ettiği, “Devlet Öcalan’la görüşüyor mu?” sorusunun yanıtı. Abdullah Öcalan’a, 5 Nisan 2015 tarihinden bu yana “tecrit” uygulanıyor. İki yıldır süren ‘savaş konsepti’nin geldiği noktada böyle bir görüşme yapılıyorsa bunun anlamı herkesin malumu. HDP’lilerin bu soruya verdiği cevap ise aynı, “Hayır, Öcalan’la görüşülmüyor. Koşullar değişmeden de görüşüleceğini sanmıyoruz. Ayrıca bir görüşme olsa bile bunu bilmemize imkân yok.” HDP’lilerin sorularımıza verdiği belki de tek ortak yanıt bu. Onun dışındaki sorulara her birinden farklı yorumlar, yanıtlar gelince espriyle karışık, “Hepinizin anlattıklarının aritmetik ortalamasını alıp yazacağım” diyorum, gülüyorlar.
Bu ortamda bile espri yapabildiklerini, gülebildiklerini görmek şaşırtıcı. Sayamadığımız kadar polisin barikatlarla çevrelediği kongre salonunun bulunduğu Dünya Ticaret Merkezi’nin önünde bir polis, partililerin yanına gelip “Eş Genel Başkan seçildi mi, kim oldu?” diye soruyor. Bir partilinin yanıtı herkesi kırıp geçiriyor: Daha seçileli 5 dakika oldu. Bari şuradan çıkıp Genel Merkez’e bir gitsin, hemen gözaltına almayın! Polis “estağfurullah” deyip uzaklaşıyor.
AK PARTİ YÖNETİMİNDEKİ DEĞİŞİKLİK VE KABİNE REVİZYONU İZLENİYOR
Son haftalarda medyanın bazı kalemleri, ‘yeni bir barış sürecinin ipuçları’ olarak okunan bazı mesajlar verdi köşelerinden. Kongrede de sohbetlerin konusu bu mesajlardı. HDP’nin Parti Sözcüsü Osman Baydemir 8 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, bu kongrede partinin yeni barış deklarasyonunu açıklayacağını söylemişti. Ancak AK Parti’nin kongre tarihi 21 Mayıs olarak belirlenince HDP hem Trump-Erdoğan görüşmesinin sonucunu hem de AK Parti Kongresinde verilecek mesajları görmek için beklemeye karar verdi. HDP’nin yeni yol haritası olarak sunulan “demokrasi ve barış planı” neyi öngörüyor? Öncelikle bunun için partisinin yeni Genel Başkanı olacak ve ‘partili cumhurbaşkanlığı’ sürecini fiilen başlatacak Recep Tayyip Erdoğan’ın vereceği mesajlar bekleniyor.
Erdoğan’ın barışın kapısını aralayacak umut dolu mesajlar vermeyeceği, Hayati Yazıcı’nın “tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet” açıklamasından ve Suriye politikasındaki değişmeyen tutumundan belli ancak AK Parti yönetiminde yapılacak değişiklikler ile kabine revizyonunun böyle okunabileceği yorumu yapılıyor. HDP’liler, “Örneğin Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı’na devam etmesi halinde bu savaş konseptinin süreceğinden emin olacağız. Değişirse bu bizim için de farklı anlamlara gelir” diyorlar.
Konuştuğumuz bir HDP milletvekili, “Erdoğan’ın yakın çevresindeki bazı isimler de bu şiddet ortamından ve ‘savaş konsepti’nden rahatsızlık duyuyor. Saraya yakın bu isimler, yeni bir barış sürecinin kapısını aralamanın ve Erdoğan’ı buna ikna etmenin yolunu arıyorlar” derken bir başka HDP’li, “Erdoğan’ın bu mesajları bilinçli olarak yaydığını, böylece Kürt halkının barış umuduyla tutsak alınmaya çalışıldığını” söylüyor.
Hiç şüphesiz yeni döneme ilişkin en belirleyici faktör, Suriye’deki gelişmeler olacak. HDP’lilere göre bu, kısa sürede açığa çıkacak bir durum değil. “3-4 ay içinde önümüzü görebiliriz” diyen de var, “uzun sürecek bir belirsizlik dönemi bizi bekliyor” yorumunu yapan da.
ADALET BAKANLIĞI AYM’YE OLUMSUZ GÖRÜŞ BİLDİRDİ
Tutuklu milletvekillerinin bırakılıp bırakılmayacağına dair sorulara da pek umutlu yanıt vermiyor HDP’liler. Bir milletvekili, “Bence bırakılacaklar ama mahkemeler art arda kararlar verecek ve hepsinin milletvekilliğinin düşürülmesi sağlanacak” sözleriyle en olumsuz yorumu yaparken Anayasa Mahkemesi ile görüşmeye dair Pervin Buldan’ın ağzını bıçak açmıyor. “Biz umutla bırakılmalarını bekliyoruz, bana bu konuda soru sormayın lütfen” ricasında bulunuyor Buldan. Ancak öğrendiğimize göre HDP milletvekillerinin tutukluluğunu aylardır gündemine almayan Anayasa Mahkemesi, Adalet Bakanlığı’ndan görüş istedi ve Bakanlık olumsuz görüş bildirdi.
Anayasa Mahkemesi ile görüşmeye giden bir diğer isim Sırrı Süreyya Önder ise kongreye katılamadı. Nedeni ise Önder’in sağlık sorunları. Kendisi orada olmasa da kulakları çok kereler çınlatıldı. Kongrenin en fazla ilgi gören isimleri Adana milletvekili Meral Danış Beştaş ile Hakkari milletvekili Nihat Akdoğan’dı. Danış Beştaş ile Akdoğan, partililerin geçmiş olsun dileklerini kabul ederken cezaevinde bıraktıkları arkadaşlarının da bir an önce özgür olmaları temennisinde bulundular.
HDP OLAĞAN KONGRESİ 6 AY İÇİNDE YAPILACAK
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Edirne F Tipi Cezaevi’nden gönderdiği mesajında partisine şu çağrıyı yaptı, “Bütün bu tehdit ve saldırı dalgası karşısında halkı nasıl koruyacağız, demokrasiyi ve barışı sağlamak için nasıl bir mücadele hattı izleyeceğiz? Zorunluluk sonucu toplanmış olsa da, Kongremizin bu sorulara cevap verebilmesi gerekir.” Öyle görünüyor ki, HDP bu cevabı 6 ay içinde yapacağı Olağan Kongrede ancak verebilecek. Bu süreyi de de yeni yol haritasını belirlemek için kullanacak. “Olağan Kongremiz coşkulu ve bize yakışır biçimde yapılacak” diyen partililerin açıklamalarından da bu anlaşılıyor.
DEMİRTAŞ’IN ‘ŞİDDETSİZLİK’ VURGUSU
Demirtaş’ın mesajındaki şu paragraf önemliydi, “Halen çok güçlü ve kararlı bir halk desteğine sahip olan HDP’yi siyaset arenasında öncü konumuna taşımanın gereklerini yapmak gibi ahlaki bir sorumluluğumuz vardır… herkesin arzu ettiği demokrasiye ve barışa nasıl ulaşacağız? HDP bu konularda nasıl daha fazla inisiyatif alabilir? İşte bu konularda daha somut cevaplar üretebilmemizin zamanı geldi de geçiyor bile… Demokratik siyaset kanallarının neredeyse tümden kapatıldığını görüyor, yaşıyoruz. Ancak ne olursa olsun, bir kez daha inatla belirtiyorum ki, HDP demokratik siyasetten katiyen vazgeçmeyecek, siyasal sorunlarımızın çözümü için şiddet dışı yöntemlerde ısrar edecektir.”
Bu mesajda partinin bir yol haritası belirlemekte geç kaldığına dair bir özeleştiri de var “şiddetsizlik” vurgusu da. Bu vurguyu şu sözleriyle pekiştiriyor Demirtaş, “Aslolan ve normal olan demokratik siyasettir; savaş ve şiddet anormal olandır, insana ve doğaya aykırı olandır. Bizler canlıların kendilerini zorunlu ve meşru olarak savunmaları dışındaki hiçbir şiddet yöntemini kabul etmiyoruz. Bu, ilkesel bir duruştur.”
YÜKSEKDAĞ ORTADOĞU KİTAPLARI OKUYOR
Figen Yüksekdağ, Kandıra F tipi Cezaevi’nden gönderdiği ve Eş Genel Başkanlık koltuğunu kendisinden devralan Serpil Kemalbay’ın okuduğu mesajında şöyle diyordu, “Eminim ki, yasal zorluklar nedeniyle toplanan Olağanüstü Kongremiz, aynı zamanda yeni döneme daha güçlü hazırlığın da platformu olacaktır. Milletvekilliğimle birlikte parti üyeliğimin de gasp edilmesi sadece Eş Genel Başkanlık görevini yasal olarak devretmeme yol açabilir. Partiye, halklarımıza, barış, emek, özgürlük davamıza karşı görevlerim kesintisiz devam ediyor. Bu zorlu dönemeçten de maharetle geçeceğimize olan inancım tam. Zorunlu olarak ama yürek ferahlığıyla Eş Genel Başkanlık görev ve pozisyonunu devrediyorum.”
Yüksekdağ’ın mesajı ayakta alkışlandı, zılgıtlar çekildi. Yüksekdağ’ın eşi Sedat Şenoğlu ve ESP’li mücadele arkadaşları, ‘Figen Başkan’ın nasıl olduğu sorularına yanıt verdiler kongre boyunca. Figen Yüksekdağ’ın cezaevinde ‘Ortadoğu’ okuduğunu, diğer cezaevlerinden kendisine gönderilen mektuplara tek tek cevap yazdığını öğrendik bu vesileyle.
Eşbaşkanları, milletvekilleri ve partililerinin tutuklanmasıyla sesi kısılan HDP, iktidarın kurucu diline mahkûm olmayacağını ifade etti bu kongrede. Yeni bir ‘demokrasi ve barış planı’ ortaya koyma iddiasındaki HDP, yol haritasını belirleyeceği bu süreçte ilgiyle izlenecek. / Duvar