Kavala’nın 11 Haziran tarihli mektubu şu şekilde:
Mayıs ayı sonu itibariyle Silivri’de ikametimin yedinci ayı tamamlanmış oldu. İddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz. Tahliye taleplerimiz reddedildi. Emniyet sorgusunda gösterilenler somut delil mahiyetinde olmadığından, açıklama yapabilmek için, eğer varsa, dosyamda bulunan benimle ilgili delilleri görmek istemiştim. Bu talebe de cevap alamadık.
Anayasa Mahkemesi’nden sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduk. Avrupa Konseyi’nin bu organı, kapsadığı ülkeler ve bu ülkelerde yaşayanların hayatları üzerindeki etkisi bakımından sanırım Avrupa’nın en işlevsel kurumu. AİHM’in ulusal mahkemelere kıyasla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne daha vakıf olduğu, ulusal mahkemelerin kararlarını bu normlara göre değerlendirdiği ülkelerin vatandaşları gibi, hükümetleri tarafından da kabul ediliyor.
Benim AİHM’e başvurum -benim durumumda olan birçok başvuru gibi- haksız bulunan bir mahkeme kararına itiraz değil, mahkeme olmadan, uzun tutuklama uygulamasına itiraz. Bu durum masumiyet karinesinin tanınmamasıyla ve her şeyden önce insan özgürlüğüne verilen değerle ilgili. AİHM’e başvurmak güven veren bir hak olsa da, vatandaşı olduğunuz devletin özgürlüğünüze değer vermediğini beyan etmiş olmak insanın ağırına gidiyor…
Tüm dostların ve tanıdıkların bayramını tebrik eder, sağlık ve huzur içinde geçirmelerini dilerim.
Osman Kavala
Silivri