Gazeteci, yazar ve Kürtlerin Apê Musa’sı Musa Anter’in katledilişinin üzerinden 30 yıl geçti. Katledilmesini kabul etmek, Anter’in yazılarıyla, hatıralarıyla, kendisi hakkında anlatılan anekdotlarla büyümüş hiç kimse için bu 30 yılı dille söylemek bile kolay değil.
30 yıl uzun bir süre. Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, bir duruşma sonrası, “Babamın öldürüldüğü yaşa geldim” demişti. Rahşan Anter 30 yılda babasının öldürüldüğü yaşa gelmiş ancak mahkemeler etkin bir soruşturma yürütmemiş, failler bulunup yargı önüne çıkarılmamıştı. Rahşan Anter’in, insan hakları savunucularının ve demokratik kamuoyunun isyanı da bu nedenleydi.
Bugün görülecek duruşmada ise mahkeme heyetinin davayı zamanaşımından dolayı düşürebilme ihtimali üzerine konuşuluyor. Peki ama Musa Anter cinayeti faillerinin ortaya çıkarılması için mahkemeler, 30 yılda nasıl bir performans sergiledi?
20 YILDA BİR ARPA BOYU YOL ALINMADI
Şöyle denilebilir: Musa Anter davasında 20 yıl boyunca hiçbir gelişme kaydedilmedi. Fail olarak kimsenin ifadesi alınmadı, kimse tutuklanmadı. Kürtler JİTEM’i biliyordu ama mahkeme JİTEM’in izini sürmek için bir çaba içine girmiyordu. Susurluk’taki kazayla ilgili raporun yanı sıra TBMM Araştırma Komisyonu raporunda da JİTEM’in varlığından söz edilmesine rağmen… Dava, 20 yılda bir arpa boyu yol alamadı.
ABDULKADİR AYGAN’IN İTİRAFLARI
Musa Anter davasında 20 yılın sonunda zamanaşımı süresi dolmak üzereyken bir gelişme yaşandı: İtirafçı Abdulkadir Aygan, 2004 yılında JİTEM için çalıştığını ifade etti.
Aygan özetle, Anter cinayetini JİTEM’in işlediğini, cinayeti Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın planladığını, Hogir kod adlı Cemil Işık ile kendisinin bölgede olduklarını, telsizde Ali Ozansoy’un bulunduğunu, JİTEM Tim Komutanı Savaş Gevrekçi’nin nöbetçi olduğu o akşam, tetiği Şırnaklı Hamit’in çektiğini anlatıyordu.
Mahkeme, bu itiraflarla ilgili işlem yapmadı. Ancak itirafları yayımlayan Özgür Gündem gazetesinin sahibi ve haberi yapan muhabirler yargılandı.
Ancak Aygan’ın ifadeleri bir süre görmezden gelindi. Sonunda, 2009’da Aygan’ın itirafları aniden kanıt kabul edilerek, dosyanın zaman aşımına uğramasına 3 yıl kala soruşturma başlatıldı. İddianame 5 Temmuz 2013 tarihinde Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi ve PKK itirafçıları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdulkadir Aygan ile Hamit Yıldırım ve ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında yakalama kararı çıkartıldı.
Cem Ersever öldürülmüş, Aygan ise İsveç’teydi. Aygan’ın ifadesini almak, bürokratik engellerden dolayı bir türlü mümkün olmadı. “Bürokratik engel” dedik ancak mahkemenin ve Adalet Bakanlığı'nın tutumuna bakınca, Aygan’ın ifadesini almak konusunda gönülsüz olma hali çok net gözlemleniyor.
Devletin izine rastlayamadığı Hamit Yıldırım ise 2012’de Sabah gazetesinin haberi üzerine bulundu. Aygan ve cinayetten sağ kurtulan Orhan Miroğlu, Yıldırım’ı fotoğrafından teşhis etti. Yıldırım, Musa Anter dosyasının zamanaşımı süresinin dolmasına 3 ay kala tutuklandı.
DAVA AHİM’E TAŞINDI
Bu arada Anter ailesi AİHM’e başvurmuştu. 2006’da AİHM, Türkiye’nin “dostane çözüm” önerisini kabul etmeyen Anter ailesinin başvurusu sonucunda, Türkiye’yi Anter cinayeti nedeniyle resmen mahkum etti. Kararda, cinayetin devlet görevlilerince işlendiğini, en azından devlet görevlilerinin bilgisi dâhilinde gerçekleştirildiğini ortaya koyan ciddi delillerin varlığına rağmen etkili soruşturma yürütülmediği kaydedildi. Türkiye, “dostane çözüm” önererek hatasını resmen kabul ettiği dosya için 28 bin 500 Euro tazminat cezası aldı.
DAVA ANKARA’YA TAŞINDI
Dava, 16 Ocak 2015’te ‘güvenlik’ gerekçesiyle Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledildi.
Ankara’daki duruşmalarda da cinayeti aydınlatacak herhangi bir gelişme kaydedilmedi.
MİT ve Jandarma’dan Musa Anter cinayetiyle ilgili istenilen belgeler yetersiz kaldı.
Yeşil hakkında “kırmızı bülten” çıkartıldı ve Yeşil’e ait olduğu öne sürülen bir mezar açıldı ve cesedin ona ait olamayacağı belirlendi.
İade edilemeyen Aygan’ın İsveç’te sorgulanabilmesi için adli yardım talebi gündeme geldi ancak Adalet Bakanlığı, uzun süre bu konuda da adım atmadı.
Duruşmalarda Veli Küçük, eski Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, emekli MİT’çi Eymür gibi isimler tanık olarak dinlendi.
Davanın tek tutuklu sanığı Hamit Yıldırım, 28 Haziran 2017’de 5 yıllık tutukluluk süresi dolduğu gerekçesiyle tahliye edildi.
15 EYLÜL’DEKİ DURUŞMA
Bir önceki dava 15 Eylül’de görüldü ve şu kararlar alındı:
"-Abdülkadir Aygan’la ilgili yurtdışı istinabe konusunun akıbetinin Adalet Bakanlığı’na sorulmasına,
-Hogir kodlu Cemil Işık’ın Almanya’da öldürülmesine ilişkin Adalet Bakanlığı’ndan cevap beklenmesine,
-Yakalama emirlerinin beklenmesine,
-Tanıklar için işlemlerin devamına,
-Sanık Hamit Yıldırım’a ilişkin adli kontrol tedbirlerinin ölçülülüğünü koruduğundan devamına ve adli kontrol hükümlerine uymamasıyla ilgili sağlık raporunu mahkemeye sunması için bir sonraki celseye kadar süre verilmesine,
-Maktul Musa Anter’in katline yönelik eylemden dolayı görülmekte olan kamu davasının konusunun insanlığa karşı suç oluşturması, bu anlamda dava zamanaşımına tâbi olmadığı yönündeki savunmaların yargılama safahatında değerlendirilecek olması nedeniyle bu konuda önümüzdeki celse değerlendirmeye alınmasına,
-Yine aynı nedenlerle katılanlar vekilleri yönünden tefrik kararına yönelik taleplerinden dönülüp dönülemeyeceği hususunun da bir önceki gerekçeye istinaden önümüzdeki celse değerlendirilmesine."
Bu kararlar, Musa Anter davasında 30 yıllık süre içinde bir arpa boyu yol alınmadığını net olarak gösteriyor. Bir cezasızlık politikasının uygulandığını düşünmemek mümkün değil. Kararlar, "devletin güvenlik politikalarına uygun yürüyen bir yargı süreci ile karşı karşıyayız" söylemini hicap duymadan destekler nitelikte.
30 yıllık süreç 20 Eylül’de tamamlandı ve Musa Anter davası için zamanaşımı süreci başladı. Mahkeme heyeti de bunu biliyordu ancak bir sonraki duruşmayı 21 Eylül tarihi olarak belirlemekte bir beis görmedi. Lakayt tutum, mahkeme başkanının zamanaşımını hatırlatan avukatlara sarf ettiği şu sözünde apaçık duruyor: “Ben yakında emekli oluyorum. Başkanımız da 21’ine bırakalım demişti. Öyle yapalım avukat bey lütfen.”
30 yıl acı çekmek için çok uzun bir zaman. Anter ailesi, Kürtler, insan hakları savunucuları ve demokratik kamuoyu katillerin bulunması için, bu acının dinmesi için 30 yıldır mücadele ediyor.
Ve mahkeme başkanı bu acıya ve mücadeleye bakarak emeklilik hayalleri kuruyor.
Bize de Dicle Anter’in 15 Eylül’de görülen duruşmada söylediklerini burada tekrarlamak kalıyor: “Önemli tanıkların yüz yüze dinlenmediği 30 senelik bir davanın sonuna gelmiş bulunuyoruz. 30 yıldır devam eden bu davanın peşini biz bırakmayacağız, biz olmazsak gelecek nesiller bırakmayacak.” / GAZETE DUVAR