Zana’nın Rûdaw’dan Ayser Çınar’ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Bildiğim kadarıyla en son 2004’te Türkiye’ye gittiniz ve 2006’da yine yurtdışına çıktınız. Uzun süredir de İsveç’te yaşıyorsunuz. Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz?
Evet 2004’ün sonlarında geldim ve 2006’da tekrar çıkış yapmak zorunda kaldım. Arada gidip gelmeler oluyor. Türkiye’ye geri dönmeyi düşünüyorum ancak şartlar ve koşullar henüz buna uygun değil. Çocuklarım, ailem, tüm sevdiklerim Türkiye’de. Elbette ki bu Kürt sorunu da beni iten baş meseledir. Ben tekrar dönmeden yanayım.
Birçok siyasetçi, Türkiye’deki siyasi atmosferin 90’lardan daha kötü olduğunu görüşünde. Eski bir siyasetçi olarak Türkiye’de son yaşanan gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Toplumsal gelişmeler, olaylar ve halkın içinde bulunduğu koşullar değişti. Bu dönemde hem siyasal hem de ekonomik bir karmaşa var ki ekonomi insan yaşamında en büyük etkendir. Ekonomi insanı zorlayan bir faktördür. Halkın ekonomik durumu şu an çok kötü koşullarda. Kürdistan’daki köyler, kasabalar boşalmış durumda. Hepsi şehre taşındı. İş yok ve her ailede en az 8-9 çocuk var. Bu yüzden çok çok kötü şartlardayız. Halkın durumu iyi değil. Hem ekonomik hem de siyasal olarak iyi koşullar yok.
Çözüm sürecinin yeniden gündeme geleceğini düşünüyor musunuz? Bu konuda hükümet veya PKK herhangi bir adım atar mı?
Bu konuda halk önemli. Fakirlik insanın içinde korku yaratır. Bu insanın doğasında var. İnsanlar çoğu zaman korkudan alkış tutar ama içinden küfreder. Devlet her geçen gün Kürt siyasi partilere baskılarını artırıyor. Bu durumda da en çok zarar gören halk oluyor. Bu sorunun çözümü ne devlet de ne de PKK de. Bu sorunun çözümü yine halktadır. Kürt sorununun çözümü yine Kürt halkındadır.
Bildiğiniz gibi HDP 11 Şubat’ta yeni eşbaşkanlarını seçti. Yeni eşbaşkanları nasıl buldunuz? Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş’ın yokluğu HDP’de boşluk yaratır mı?
HDP milletvekilleri ve belediye başkanlarının tutuklanması basit bir olay değildir. Dünya üzerinde böyle bir zulüm, böyle bir baskı görülmemiştir. Benim şahsi fikrim bu tutuklu arkadaşlara sahip çıkmamız yönünde. Onları tekrar aday göstermemiz lazımdı. Bu tamamiyle siyasal bir olaydır ve olaylara o açıdan bakmak lazım. Bizim başkanlarımıza, vekillerimize zulüm yapılıyorken bizim dört elle onlara sarılıp, sahip çıkmamız lazımdı. Bu yüzden ben eski eşbaşkanların yeniden aday olmasından yanaydım. Makam, mevki önemli değildir, topluma vereceğiniz mesaj önemlidir. Halk bu işin arkasında ve bu duruştan yanadır ancak politikada durum neden böyle değildir bilmiyorum. Bu da onların iç meselesi. Örneğin ben 80’lerde cezaevine düştüğümde halk avukatların yakasına yapışıp, ‘Mehdi Zana’nın hanımını (Leyla Zana) belediye başkanı yapacağız’ dediler. Bu ne demekti? Bu bir mesajdı ve bu mesaj çok önemliydi.
Hazır konu Leyla Zana’ya gelmişken, geçtiğimiz günlerde Sayın Zana’nın vekilliği düşürüldü. Zana, HDP’nin son kongresine de katılmadı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Leyla’nın tüm derdi Kürt sorunudur ve bu çok açıktır. Leyla Kürt sorunu meselesinde yani bu davada asla taviz vermiyor, vermeyecektir. İnsanın bireysel olarak bir takım yanlışları olabilir, her şey doğru olmayabilir ama Leyla Kürt düşüncesine sarılıp, onunla hareket ediyor. Bir de şu an Leyla’nın koşulları pek iyi değil. Annesi 90 yaşında ve durumu iyi olmadığı için Leyla onunla ilgileniyor. Leyla şu anda Diyarbakır’da yaşıyor ama annesi köyde olduğu için sürekli köye gidip geliyor.