Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP), Ankara’da ‘‘Radikal Demokrasi Mücadelesinde Yeni Muhalefet ve Örgütlenme Biçimleri - Yeni Siyaset Arayışları’’ konulu konferansı düzenledi.
HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, konuşmasına Rojava, Yunanistan, Almanya'dan gelen konuklara deneyimlerini paylaştıkları için teşekkür ederek başladı.
Kürkçü, Türkiye Cumhuriyeti'nin aslında çökmüş durumda olduğunu belirterek, "Nasıl çöker; Anıtkabir orada, Ulus'ta heykel var, demesinler. Fiziki yapıları itibarıyla bu rejimin çökmüş olması değil; doğmuş olduğu gibi benimsenmemesinin sonuna gelinmesiyle ilgili. Kriz, her şeyden önce devletin biçimi, rejimin yapısı ve onun kurumları itibarıyladır. Yerine yeni bir şey koymak hepimizin boynunun borcudur" dedi.
Kürkçü, siyasette yeni var oluş iklimi yaratmanın eski kabulün ortadan kaldırılmasıyla mümkün olacağını ifade ederek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisini düşünme şeklinin benzerinin Türkiye sosyal ve demokratik muhalefetlerinde de geçmişte olduğunu dile getirdi. Kendi özgüllüklerine ve özgürlüklerine sahip olmayan TC yurttaşlarının kapitalizmden sosyalizme geçmelerinin mümkün olamayacağının görüldüğüne vurgu yapan Kürkçü, bunu fark etmede Kürt Özgürlük Hareketi'nin katkısı olduğunu söyledi.
Kürkçü, türdeş bir topluluğun olmadığını, inanç ve vicdan hareketlerinin, cinsiyet, kent hakkı mücadelesi yürüten insanların mevcut olduğuna değinerek, türdeş olmayanların yeniden bir arada yaşama iradesini ortaya çıkartacak deneyimleri uygulayacaklarını kaydetti.
SİSTEM KRİZİ
Kapitalizmin kriziyle Türkiye Cumhuriyeti'nin krizinin üstüste geldiğine dikkati çeken Kürkçü," Kapitalizmin krizi bize bu büyük mücadelenin yürütülmesi için yeni imkanlar ortaya çıkartıyor" dedi. Sermayenin fabrika ötesine uzanarak yaşamın tamamını gaspetmeye çalıştığını ifade eden Kürkçü, bütün ezilen toplumsal kesimlerin antikapitalist cepheyi temsil edebileceğini kaydetti.
Kürkçü, "Kadın mücadelesini, Kürt Özgürlük Mücadelesini nasıl kapitalizmle karşı karşıya koyabilirsiniz" diye soranların olduğunu, HDP'ye dahil olmayan pek çok eski yoldaşlarının bu düşüncede olduğunu anlatarak, şu yanıtı verdi: "Oysa kapitalizmin içine girdiği yeni evre hakimiyet ilişkilerinin hepsini temelden tabana doğru sorgulamaksızın hiçbir yerel itirazı, rejime yönelik itirazı bir siyasi varlık haline getirmediği için kapitalizmle şu ya da bu şekilde yüzleşme halini almaksızın büyük çoğunluğunu emekçilerin oluşturduğu itiraz kümeleri farklı farklı yerlerden kapitalizme karşı dünya çapında bir itirazı kurabiliyorlar. Havayı, denizleri, suyu, toprağı ulusal sınırlar içinde tutabilir misiniz... Kapitalizmle yaşam arasında böylesine bir karşıtlık geldiğinden beri kapitalizmle insanlık arasındaki çatışmayı çözmek için talip olmalısınız. Herkes de proleter olmadığı için sadece proleterlere seslenerek yapılmaz."
Kadın özgürlük mücadelesinin de antikapitalist içerik taşıdığına vurgu yapan Kürkçü, kadının tüm birikim imkanlarının kullanılarak kadının aileye hizmetinin sermaye lehine şekillendirildiğini örnek gösterdi.
"Haliyle bütün bu yapılar kapitalizmle mücadeleyle iç içe geçmiştir" diye ekleyerek, Kürt Özgürlük Hareketi'nin de demokratik sosyal kurtuluş mücadelesi verdiğini hatırlattı.
HDP'nin bu çoğul imkânları bir araya getirerek hakimiyet rejimine itiraz edeceğini ve bunu ezilenler koalisyonu olarak yapacağını belirten Kürkçü, "Biz partilerin bir araya gelerek parti kurması değiliz. Bu manada eski birliklere benzemiyoruz. Ayrıca sadece siyasi birlik değiliz. Çünkü türdeş olmayanları bir araya getiriyoruz; ekolojistleri, kadınları, emek cephesini, Alevi ve Kürtleri" diye konuştu.
'HALK EGEMENLİĞİNİ HEDEFLİYORUZ'
Kürt Özgürlük Hareketi'nin yöneticileriyle görüştüğünde, kendilerinin "Bizim önderliğimizin kadroları içinde herkes DEV-GENÇ'ten gelir" dediğini anlatan Kürkçü, "Yani 1960'larda başlattığınız mücadelenin şimdi Kürdistan'dan sizin alanınıza doğru gelişidir. Bu, Kürdistan'ın diğer parçalardaki hakikatlerin inkarı, görmezden gelinmesi anlamına gelmiyor" dedi.
Kürkçü, Türkiye'nin mevcut hakimiyer rejimi yerine aşağıdan; çalışanların, kadınların dayanışması ve mücadelesiyle kurulacak olan bir halk egemenliğini hedeflediklerini, bunun demokratik cumhuriyet olarak da ifade edilebileceğini belirtti.
Kürkçü, deneyimlerinin 30 Mart'taki seçimlerde bir testten geçeceğini söyleyerek, "Muazzam sosyal rüzgarlar almamışken kendimizi siyasetçi pratikleriyle, 2009'daki sonuçlardan geride kalmazsak -HDP, BDP olarak- topluma kendimizi başarılı sayacağız" diyerek, sözlerini şöyle noktaladı: "Bu yüzden bizi yüzde 8'e çıkartmanızı rica ediyoruz. Aşağıda kalırsak, biliyorsunuz, başarısızlığı paylaşmayı kimse sevmez. Oylarınızı HDP'ye verin."
HEİLİG: AVRUPA KRİZDE
Avrupa Sol Partisi YK Üyesi Dominic Heilig, partilerine ilişkin bilgiler vererek sözlerine başladı. 36 sol partiden oluştuklarını belirten Heilig, Avrupa'nın krizde olduğunu vurguladı. Portekiz'den örnek veren Heilig, Portekiz Hükümetinin emeklilerin maaşını ödemediğini, ev konut sisteminde toplum aleyhine düzenlemeler yaptığını ifade etti. "AB'nin üyesi olan bir ülkeden bahsediyoruz. Dolayısıyla, Avrupa krizde" diyen Heilig, Almanya'da da krizin olduğunu dile getirdi: "Yoksul insanların, emekçilerin parasını bankada kumarhanede oynar gibi oynuyorlar. Bu yüzden krizdeyim. Bilinçli olarak mali piyasaları manipüle ettiler. Ve insanlar öldü. Aileler evlerini kaybediyor, sağlık olanakları yok, sokaklarda kalanlar arttı. Çocuklar çalışmak zorunda kalıyor, okula gidemiyor. Bunların üçüncü dünya ülkelerine özgü olduğu söylenirdi."
AKANSOY: ALTERNATİF MODELLERİ TARTIŞTIK, YÜZDE 45 OY ALDIK'
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CPT) Milletvekili ve PM Üyesi Asım Akansoy da, Kıbrıs'taki deneyimlerini anlattı. Kıbrıs'ın problemli bir bölge olduğuna vurgu yapan Akansoy, "Doğu Akdeniz'in tam ortasında, pek çok güç dengesinin kesiştiği yerde" diye ekledi.
Akansoy, 2000 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday gösterdiklerini ve yüzde 10 ay aldıklarını hatırlatarak, "Bu, reel gerçekliğimizdi. Kıbrıslı Türk sosyalistlerinin verdiği mücadelenin sonucu ancak buydu. Kıbrıs'ta barışı zorlayacak bir gücü sağlayamıyordu; yüzde 10 azdı ve alternatif modeller üzerinde çalışmak gerektiğine inandık. Bu cepheyi nasıl geliştirebileceğimizi tartıştık. Sendikal hareketleri, birlikleri, toplumun tüm kesimlerini bir yapu içinde hareket etmeye çağırdık. 2000'de yüzde 10'luk güce sahip parti gerek ittifak politikasıyla gerekse konjonktürün zeminini iyi yoklayarak belli ivmenin sonuçlarını elde etti ve daha sonraları yüzde 45 oy aldık" şeklinde konuştu.
Rojava'da yaşayan insanların bir süre sonra önemli standartlar talep edeceklerini belirten Akansoy, bu nedenle Rojava'ya herkesi katkı sunmaya çağırdı. / anf