Açıklamanın ardından soruları yanıtlayan Hablemitoğlu, cinayet soruşturmasının gerçek anlamda FETÖ iddianamesinin ek kısmında tesadüfen edindikleri bilgilerle başlatıldığını, bunun da ancak kendisi ve avukatının çabalarıyla gerçekleştiğini söyledi. Hablemitoğlu, “Bir siyasi kararlılığa ihtiyaç var. Devlet bu kadar aydını, insanı öldüren katiller kadar cesur olamayacaksa ben hiçbir umut taşıyamam” dedi.
‘BEN FAİL PEŞİNDE KOŞMAMALIYIM’
Failleri ortaya çıkarılmamış cinayetlerle ilgili ailelerin mücadelesini değerlendiren Hablemitoğlu, “Rabia Naz’ın babasının durumuna düşürülmek korkunç bir şey. Biz fail peşinde değiliz, olmamalıyız. Şaban Vatan bir baba olarak, bunun sorumluluğuyla o kadar uğraşıyor. Ben bir eş ve çocuklarının babasını kaybetmiş biri olarak fail peşinde koşmamalıyım. Devletin görevli birimleri sorumluluklarını yerine getirseler ne biz 17 yılın sonunda bu noktada oluruz, ne de Şaban Vatan evladının katillerinin peşinde koşmak zorunda kalır” dedi.
‘ÇÖZÜLME BAŞLAYINCA SORUŞTURMA BU NOKTAYA GELEBİLDİ’
Ülkede bir siyasi cinayetler tarihçesi olduğuna dikkat çeken Hablemitoğlu şöyle devam etti: “18 Aralık 2002 ve 15 Temmuz 2016 arasında bir soruşturma olmasını bekledik. Son 3 yılda bu noktaya gelebildik. Bütün engellemelere rağmen, çözülme başlayınca soruşturmada bu noktaya ulaşılabildi. Bizimle beraber soruşturmayı yürüten 2 savcıyla beraber birilerinin soruşturmanın yürütülmesine engel olduklarını gördük. Deliller karartılmış, dosya boşaltılmış ve bu bize özgü de değil, birçok dosyada yapılmış. Bunların yaşandığı, bu insanların öldürüldüğü yerde ‘ben devletim’ diyemezsiniz, çünkü başka bir şeye dönüşmüş oluyorsunuz. Ben 15 Temmuz sonrası hazırlanan iddianamede eşimin öldürülmesiyle ilgili ifade ve bilgilerin olduğunu avukatımla fikir alışverişi yaparken, tesadüfen fark ettim. Biz o iddianamede o ifadelere rastlamasaydık, dosya bugünkü noktaya ulaşamayacaktı.”
‘BEN NEREDE YAŞADIĞIMI TANIMLAYAMIYORUM’
Eşi dışında failleri karanlıkta bırakılmış başka cinayetleri de hatırlatan Şengül Hablemitoğlu şöyle devam etti: “Basın açıklamasında da söyledim. Kurbanlar değişebilir; Rabia, Uğur, Necip, Hrant, Tahir olabilir ama kara düzen değişmezse hiçbir şeyin bir anlamı yok. Devlet bunu değiştiremediği yerde var olduğunu iddia edemez. Eğer ben bu olayda, devletin karanlık yerinde olan karanlık insanlarla karşılaşmışsam, benim sevdiğim insanı, çocuklarımın babasını bu insanlar yok ettiyse, durduracak bir el de yoksa, böyle bir yerde devletin var olduğunu da kimse kabullenmemeli. Ben nerede yaşadığımı tanımlayamıyorum.”
‘ŞÜPHELİNİN ADINI BİLMEK İSTEMİYORUM’
Ukrayna’da cinayetin faillerden birinin gözaltında olduğu bilgisini basından öğrendiğini söyleyen Hablemitoğlu, “Adını bile bilmiyorum ve bilmek istemiyorum. Buna neden ihtiyacım olsun? Bu insanlar sıradan, aile babası, gazeteci bir adamı niye ve kim adına öldürsün? Buna engel olması gereken bir devlet var. O karanlık kısımda biz yokuz, ondan istemedim öğrenmeyi” dedi.
Soruşturmanın daha da ileriye taşınabilmesi ve olayın bütün yönleriyle açıklığa kavuşturulması noktasında kararlı olduğunu söyleyen Hablemitoğlu son olarak şöyle devam etti: “Bir siyasi kararlılığa ihtiyaç var. Savcının arkasında bu kararlılıkla durulmazsa 17 yılın sonunda yapılan anmalarla hatırlanan bir olay olarak kalır. Bu bir sorumluluk olmasının yanında bir tercih aynı zamanda. Bu aydınları, bu kadar insanı öldüren katiller kadar cesur olamayacaksa bir devlet, ben hiçbir umut taşıyamam.” / DUVAR