HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin grup toplantısında konuştu.
Temmuz ayında yaşanan Çorum ve Sivas katliamını hatırlatan Yüksekdağ, Çorum katliamının kontrgerilla ve devlet güçlerinin işbirliğiyle yapıldığını ve hala hesabının sorulmadığını, Sivas katliamını gerçekleştirenlerin ödüllendirildiğini kaydetti. Yüksekdağ, o dönemde katliamcıların yanında duran, avukatlığını yapan Hayati Yazcı, Hüsnü Tuna, Burhanettin Çoban, İbrahim Hakkı Başkar, Mehmet Ali Bulut, Şevket Kazan gibi isimlerin AKP hükümetleri döneminde bakan ve milletvekilleri olduklarını, Celal Mümtaz Akıncı'nın Anayasa Mahkemesi üyesi, Reşat Kazak'ın da AA Yönetim Kurulu üyesi olduklarını hatırlattı.
Bu süreçte Alevilerin ve demokrasi güçlerinin hesap sorma ve adalet mücadelesinin devam ettiğini de söyleyen Yüksekdağ, "Bütün halklarımızın yanında olmaya, hesap sorma mücadelesinin önünde durmaya ve bu mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz. HDP bu adalet mücadelesinden doğmuştur" dedi. Yüksekdağ, Alevilerin eşit yurttaşlık talebinde somutlaşan bütün talepleri için mücadele edeceklerini dile getirdi.
HALKLARIN ADAYI DEMİRTAŞ
Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, "Bugün sadece Cumhurbaşkanı adayları arasında bir tercih yapmayacağız. Bugün Türkiye'nin demokratik geleceği ya da statükonun devamı arasında bir tercih yapacağız" dedi.
Seçim sürecinde statükocu ve devlet politikalarının devamını temsil eden bir çizgi olduğunu, diğer yandan HDP'nin ise gücünü halklardaki değişim istediğinden alan siyasi çizgiyi temsil ettiğini söyleyen Yüksekdağ, "Sayın Selahattin Demirtaş ezilen Türkiye ve Kürdistan halklarının değişim ve hak kazanma, özgürleşme mücadelesi içinde gelişmiş, açığa çıkmış ve kendini ortaya koymuş bir seçenektir" dedi.
Yüksekdağ, "Şunu çok iyi biliyoruz, sadece seçim sürecinde değil Türkiye halklarının açığa çıkardığı değişim iradesi ve istediği, bu memleketi dönüştürecek ve geleceğe taşıyacak asıl güçtür" diye ekledi.
ERDOĞAN'IN DEĞİŞİMDEN ANLADIĞI KENDİ LİDERLİK SULTASI
Başbakan Erdoğan'ın sadece kendi siyasi ikbalini ilgilendiren küçük restorasyonlar yaptığını ve statükocu devlet zihniyetinin aşılması bakımından kayda değer hiçbir adımı olmadığını söyleyen Yüksekdağ, Erdoğan'ın demokratik değişim iddiası altında başkanlık ya da yarı başkanlık sistemiyle kendi siyasi geleceğini garanti altına alma tavrını, seçim sürecinin temel politikası haline getirdiğini söyledi.
Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Halkların değişim isteği için hiçbir şey söyleyemiyor. Değişiklik adına söylediği tek şey kendi liderlik sultasını kurmak. Böyle bir çerçeve üzerinden Türkiye halkları ne kazanabilir? Açık ki demokrasi, özgürlük kazanamaz. Diktatörlük hevesleriyle Türkiye halklarına verilecek hiçbir şey yoktur."
DEMOKRASİ PARÇALANMIŞ PAKETLERLE OLMAZ
Yüksekdağ, "Halkın yeni bir sultaya ihtiyacı yok, katı devletçi otoriter anlayışa ihtiyacı yok. Daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasiye ihtiyacı var. Bu ihtiyaç asla ve asla ertelenemez, irade edilemez. Erdoğan hala demokratikleşme iddialarını parçalara ayrılmış ve ertelenmiş paketlere havale ediyor. Bu oyalamalarla değil gerçeğin ta kendisi ile ilgiliyiz" diye konuştu.
Selahattin Demirtaş'ın HDP'nin adayı olmaktan çıktığını ve çok önemli özgürlük ve demokrasi güçleri tarafından sahiplenildiğini söyleyen Yüksekdağ, bu desteğin daha da büyüyeceğine inandıklarını dile getirdi.
Seçim çalışmasının eşitsiz olanaklarla yapıldığını da belirten Yüksekdağ, Başbakan Erdoğan'ın devlet olanaklarını kullandığını, HDP'nin ise hazine yardımı almadığını da hatırlatarak, karşılarındaki adayların "hazine adayları" olduğunu belirtti.
ÇANKAYA'YA HALK ÇIKACAK
HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, tüm halkları, Demirtaş'ın seçim kampanyasına destek vermeye ve kendi adayını sahiplenmeye çağırdı. Yüksekdağ, çok önemli bir fark yaratacaklarını belirterek, "Çankaya'ya halk çıkacak. Bize ait olanı elimize alacağız, geleceğimizi elimize alacağız" diye ekledi.
'MÜZAKERE SÜRECİ YASAL OLARAK TANINDI'
Çözüm süreci kapsamında çıkarılan çerçeve yasayı de değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı, bu şekilde tıkanmanın, bir düzeyde aşma yoluna gidildiğini belirtti.
Bu yasanın çıkarılmasında başta Kürt halkı olmak üzere halkların barış için yürüttüğü mücadelenin çok önemli bir rolü olduğunu ifade eden Yüksekdağ, "Bu yasayı olumlu görmekle birlikte halklarımızın sağladığı bir kazanım olarak görüyoruz. Elbette bir süreç içerisinde yürütülen mücadele sadece bu çerçeve içine sığmaz. Sığdırabileceğini sanıyorsa hükümet, tarihsel bir yanılgı içindedirler" dedi. Yüksekdağ, "tarihsel adım" olarak nitelendirdiği çerçeve yasa ile "yasal muhataplık ve müzakere süreci"nin tanınmış olduğunu söyledi.
Ancak barışın, bu çerçeve içine sığmayacak kadar kapsamlı olduğunu dile getiren Yüksekdağ, bu yasadan sonra başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olmak üzere siyasi tutsaklar ve hasta tutsakların derhal serbest bırakılması gerektiğinin altını çizdi.
Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Kürt özgürlük hareketinin Türkiye halklarına sunduğu bir olanağı, uzattığı barış elini hoyratça kendi yararına kullanmakta hiçbir sakınca görmüyor AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan. Böyle bir gerçeklik karşısında Kürt halkı sizden bir şey istiyor. Ben de artık kendi evladımın cenazesini taşımak istemiyorum, hapishanelerden cenaze çıkarmak istemiyorum diyor. Bu talep siyasi iktidar tarafından duyulmadığı sürece, Türkiye'de gerçek anlamda barışın önünün açılması çok zor hale gelecektir. Uyarımız şudur; vicdanlarla, adalet isteğiyle, çözüm isteğiyle artık daha fazla oynamayın. Türkiye halklarının artık buna tahammülü yok. Çözüm için atılması gereken adımları derhal atın."
Yüksekdağ, aynı zamanda çözüm sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi için TMY'nin lağvedilmesi, PVSK'nın değiştirilmesi, kalekol yapımının durdurulması, koruculuk sisteminin kaldırılması gerektiğini söyledi.
Gerillaya silah bırakma çağrısı yapıldığını ve "terörle mücadele" gibi isimlerle sorunun kriminalize edilmeye çalışıldığını belirten HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, hükümetin çözüm sürecini sadece "gerillanın silahsızlandırılması" olarak tanımladığını kaydetti.
'SİLAH BIRAKMASI GEREKEN DEVLETTİR'
Yüksekdağ, "Oysa karşımızda siyasi ve sosyal bir sorun var" dedi. Son bir yılda gerillanın bir tane silahlı eylemi olmazken, devletin silah kullanmaya devam ettiğini vurguladı. Yüksekdağ, silahlı bir ayaklanma olmamasına rağmen hükümetin Gezi'de de silah kullandığını hatırlatarak, "Militarist yöntemlere, silahlara mesafe koyması gereken, silah bırakması gereken devlettir" dedi.
Ayrıca Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliği ile anadilde eğitim için kurulmuş okullara Türkçe dışında bir ad verilmesinin yasaklandığını hatırlatan Yüksekdağ, "Bir taraftan anadilde eğitim hakkını özel eğitim kurumları üzerinden yapacaksınız, diğer yandan belli bir anlam taşıyan Türkçe adlar koyacaksınız diye şart ekliyorsunuz. Anadilini kullanacak Kürt, ne isim koyacağını Türk devletine mi soracak? Çerkes kendi anadilini, anadilinin anlamını Türkçe konuşan devlete mi soracak? Böyle tekçi yaklaşım olabilir mi?" diye sordu.
Yüksekdağ, anadilde eğitim hakkının bir insan hakkı olduğunun altını çizdi.
Figen Yüksekdağ, demokratik çözüm ve barış sürecinde HDP'nin siyasi bir sorumluluk üstlendiğini ve çerçeve yasanın altını dolduracak demokratik adımların atılması, hakların yasal güvenceye kavuşturulması için mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti. Yüksekdağ, Türkiye halklarını çözüme, barışa, adalet yürüyüşüne daha fazla katılma ve süreci sahiplenmeye çağırdı.
TORBA YASA İŞÇİLERİ DAHA ÇOK ÖLDÜRECEK
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülen torba yasa tasarısına da değinen Yüksekdağ, emek alanında yaşanan azgın sömürü, vahşi kapitalizm uygulamalarının devam ettiğini söyledi. Torba yasada işçi sınıfına çok kısmi olarak verilen hakların, kepçelerle alındığını vurgulayan Yüksekdağ, bu yasa ile sermayenin önünün sınırsızca açıldığını, işçilerin çalışma şartlarının vahşi kapitalizmin insafına bırakıldığını kaydetti. Yüksekdağ, "İşçilerin can güvenliği için adım atıyorum diyen AKP, işçilerin daha fazla ölmesine neden olacak sistemin altına imza attı" dedi.
SUÇLARINIZ BU TORBADA SİLİNMEZ
Yüksekdağ, şöyle devam etti: "AKP Hükümeti işçinin can güvenliğini ve emek alanında yaşanan kıyımı, vahşeti bu torbaya sığdırabileceğini sanıyor. Bunun gibi on torba yasa da çıkarsanız bu suçlarınızı torbalara eklenen maddelerle silemezsiniz." Yüksekdağ, bu tür saldırıların emek güçlerinin yürüteceği mücadele ile durdurulabileceğinin altını çizdi.
Yüksekdağ, AKP Hükümeti döneminde 14 bin 368 işçinin hayatını kaybettiğini, yani her gün 4 işçinin öldüğünü hatırlatarak, diğer yandan her gün 5 kadının öldüğünü belirtti.
HDP Eş Genel Başkanı, "İşte bu acı gerçek emek ve özgürlük güçlerinin değiştireceği asıl gerçektir" dedi.
KADINLAR POLİS KORUMASINDA ÖLDÜRÜLÜYOR
Kadınlara dönük saldırıların da kanayan bir yaraya dönüştüğünü ifade eden Yüksekdağ, polis koruması altında dahi kadınların katledildiğini belirtti. Yüksekdağ, "Kadın kırımı düzeyine gelindiyse bunda AKP Hükümeti'nin kadın düşmanı politikalarının rolü vardır" dedi.
Yüksekdağ, kadınların ne olursa olsun evini terk etmemes için barınma evleri açılmadığının altını çizdi. Yüksekdağ, HDP'nin bir kadın partisi olduğunu ve kadın özgürlük mücadelesinin önünde yer almaya devam edeceğini ifade etti.
ÖNCÜ ROLÜ ANNELER OYNUYOR
Yüksekdağ, geçen hafta Gezi anneleri ile Roboskî annelerinin buluştuğunu hatırlatarak, annelerin acıların ortak mücadele ile ortadan kaldırılabileceği mesajı verdiğini söyledi. Gezi ve Roboskî annelerini selamladı.
ROJAVA AYDINLIK GELECEĞİ TEMSİL EDİYOR
HDP Eş Genel Başkanı, Kobanê'ye yönelik saldırıları da hatırlatarak, iki yıldır Rojava devriminin direndiğini söyledi. Yüksekdağ, bugün direnişin kritik bir aşamada olduğuna vurgu yaparak, Rojava'nın bütün Ortadoğu ve bölge halkları için direndiğini dile getirdi. Yüksekdağ, "Rojava halklarının yanında olacağız" diye ekledi.
Siyasi iktidarın Rojava devrimini boğmak için IŞİD çetelerini desteklediğini ve Ortadoğu'da yaşanan karanlığın, vahşetin sorumlusu olarak tarihe geçtiğini ifade eden Yüksekdağ, "Tarih karşısında çok ağır bir hüküm ve sorumluluğun altına girmiştir" dedi.
Figen Yüksekdağ, bu kadar kapsamlı saldırıya rağmen Rojava'nın, Ortadoğu'nun gerçek aydınlık geleceğini temsil ettiğini dile getirdi.
Yüksekdağ, yarın Rojava sınırında, Suruç'ta olacaklarını da hatırlatarak, eyleme destek çağrısında bulundu.