‘ŞİMDİ BİZLER NE OLUYORUZ?’
AK Parti Hükümeti’nin gündeminde Kürt açılımının olduğu tarihte, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasında, “Kürt sorunu”, “Kürt realitesi” gibi ifadeler kullanması üzerine Bülent Ecevit ailesinden örnek vererek konuyla ilgili görüşlerini sıraladı. Dedesi Mustafa Şükrü Efendi’nin de Kürt asıllı olduğunu söyleyen Ecevit uzun yıllar sonra mezarlık ziyareti sırasında, mezar taşındaki yazıdan dedesinin Kürt olduğunu öğrendi. Ecevit konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle aktardı, “Kastamonu’nun Daday ilçesi o dönem Kürtlerin yaşadığı bir bölgeymiş. Anne tarafım ise Osmanlı Sarayına dayanıyor. Büyükannemin kocası Suudi Arabistan’da kutsal toprakları muhafaza etmekle görevlendirilen Şeyh-ül Haremeyn Hacı Emin Paşa. Annemin büyük babası ise Salih Paşa’dır. Şimdi bizler ne oluyoruz? Kürt mü, Türk mü? İki toplum öylesine iç içe geçmiştir ki, Kürt-Türk diye ayrım yapmak imkânsız. Böyle bir ayrımın hiç kimseye ve ülkeye faydası olmaz. Kurtuluş Savaşı’nı birlikte vermişiz. Gelibolu’da birlikte savaşmışız…”
ECEVİT’İN ERDOĞAN’DAN RİCA ETTİĞİ PROJE KALDIRILDI
Mayıs 2003 yılında Rahşan Ecevit’in rahatsızlığı sırasında dönemin Başbakanı Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül GATA’da Ecevit ailesini ziyarete geldi. Erdoğan’ın bir isteklerinin olup olmadığı sorusuna Ecevit, Köy Kent Projelerini yarım bırakmamalarını rica etti. Ecevit’in isteğini Erdoğan not aldı ve ilgileneceğini söyledi. Görüşmenin üzerinden bir yılı aşkın süre geçmesinin ardından yaşananları Çetingüleç şu sözlerle anlattı:
“Hükümet Köy Kent uygulamasını kaldırıp onun yerine kendi alternatif projeleri olan Köy-Des’i devreye soktu. Oysa Dünya Bankası’nın 900 milyon dolar kredi açtığı Ordu-Musadiye’deki Köy Kent Projesinde büyük mesafe kat edilmişti. Birbirine yakın 9 köyün birleştirilmesiyle kurulan Köy Kent’in tamamlanması için Dünya Bankası 300 milyon dolar daha kredi vaadinde bulunmuştu. Proje yarım kaldı, Dünya Bankası kredisi kullanılmadı”
‘REJİME BAŞKALDIRMIŞLARDI AMA CANA KIYMAMIŞLARDI’
70’li yıllarda öğrenci hareketlerinin öne çıkan isimleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilme kararı 10 Mart 1972 tarihinde TBMM’de onaylandı. Ecevit’in, Menderes ve arkadaşlarının idam edilmesine karşı çıktığı gibi Gezmiş, Aslan ve İnan’ın idam cezalarının kaldırılması için de çaba gösterdiğini söyleyen Çetingüleç, Ecevit’in konuyla ilgili görüşlerine kitabında şöyle yer verdi:
“Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına idam cezası verilince çok rahatsız oldum, çok üzüldüm. Çünkü hiçbir cana kıyamamışlardı o gençler. Rejime başkaldırmışlardı ama cana kıymamışlardı. Haksız bir idam yapıldığı takdirde kanlı eylemlerin yaygınlaşacağı kaygısını taşıyordum…”
ECEVİT’LERİN MHP KONUSUNDA GÖRÜŞ AYRILIĞI
DSP’nin birinci, MHP’nin ikinci olduğu 1999 Genel Seçimi’nden sonra ANAP’ın da katılımıyla üç partili koalisyon hayata geçti. DSP ile MHP arasındaki koalisyona Rahşan Ecevit mesafeliydi. O dönemdeki muhalefetine ilişkin Rahşan Ecevit, Çetingüleç’e, “MHP’nin geçmişiyle ilgili çok acı hatıralar vardı kafamda. O hatıralar nedeniyle doğrusu hiç inanmadığım bir koalisyondu fakat bir çaresizlik de vardı” demecini verdi.
MHP’nin ruhunun değişmediğini düşünen Rahşan Ecevit’e karşı Bülent Ecevit koalisyon sırasında birçok reform gerçekleştiğini ve buna MHP’nin de katkı sunduğunu söyledi. Bu dönem büyük çapta ideolojik çatışmaların olmadığını söyleyen Bülent Ecevit’e Rahşan Ecevit şu sözlerle yanıt verdi:
“Bir şey ekleyebilir miyim? Bu senin söylediklerin yukarı katlarda oldu. Aşağı katlarda şiddet ve baskı devam etti. İnsanlar şikayet etmekten dahi korkacak durumdaydı.”
ECEVİT’E ASLAN HEDİYE ETMEK İSTEDİLER!
Ecevit ailesinin hayvan sevgisinden bahseden Çetingüleç yurt gezisi sırasında aileye horoz, keçi, koyun ve tavşan olmak üzere birçok hayvan hediye edildiğini yazdı. Hediye edilen kuzuların uçakta taşındığını, apartman dairesindeki banyoda keçiye baktıklarını söyleyen Ecevitler’e bir ilçe başkanı ise aslan hediye etmeye kalkıştı. Ancak Ecevit çifti bu teklifi kabul etmedi.
Bülent Ecevit’in çocukluğundan Rahşan Ecevit’le nişanlandığı güne, siyaset arenasındaki mitinglerinden 12 Eylül’de yargılanmasına kadar birçok fotoğrafı da kitabın son bölümünde yer alıyor. / DUVAR