Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, 1. Olağan Erzurum İl Kongresinde konuştu.
Basın özgürlüğüne, parlamenter demokrasiye, yoksulluk sorununa ve KHK’lara geniş yer ayıran Babacan şunları söyledi:
SAVAŞ ŞARTLARINDA BİLE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SAVUNULDU
Milli Mücadele şartlarında, cephede savaş sürerken Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey meclis kürsüsünden Erzurum’da tutuklanan bir gazetecinin haklarını savunmuştu. Tam da o şartların içindeyken bir gazetecinin haksız yere tutuklanmasıyla ilgili gensoru vermişti. Hüseyin Avni Bey meclis kürsüsünden “Serbest yazılan yazılardan kıymetli yazı yoktur” demişti.
Bugün, Birinci Meclisteki gibi çoğulcu, herkesin kendi kimliğiyle, kendi hür fikriyle yer alabildiği bir Meclisimiz yok. Bugün, yürütme organı tarafından değersizleştirilmiş, denetim görevini yapamayan, sistemdeki önemini yitirmiş bir Meclisimiz var. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye’nin sesidir, demokrasimizin nefesidir. Yüce Meclisimizde Türkiye’nin tüm sesleri temsil edilir. O yüce kürsünün arkasında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazar. Bu düstur basit bir duvar yazısı değildir.
YOKSULLUĞU ORTADAN KALDIRACAĞIZ
Bugün Dünya Yoksullukla Mücadele günü. Pandeminin de etkisiyle son dönemde çok sayıda iş yeri kapandı. Pandemiden evvel başlayan ve devam eden ekonomik krizle işsiz, gelirsiz ve yoksul nüfusumuz arttı. Hükümet ise, vatandaşlarının yoksullaşması karşısında etkili bir şey yapamadı. Avrupa Birliği kriterlerine göre hesap ettiğimizde ülkemizde 17 milyon yoksul insan bulunuyor.
Biz, yoksulluğu ortadan kaldıracak politikalar uygulayacağız. İhtiyacı olanı biz gidip bulacağız ve yardım edeceğiz. Biz bu yardımları lütuf olarak değil, aile ve hak bazlı yapacağız.
'ASKIDA EKMEK'TEN HİÇ UTANMIYORLAR MI?
‘Askıda ekmek’ diye bir proje başlattılar. Bundan hiç utanmıyorlar mı? Adaleti, insan haklarını, demokrasiyi askıya alırsanız o ekmeği de askıya koymak zorunda kalırsınız. Bu, iktidarın bir ortağının vatandaşının ekmek parasına muhtaç kaldığını açıkça ilan etmesi demek. Söze gelince, yerli ve milli diyorlar. Milliyetçilik askıya ekmek koymak değildir.
OHAL BAHANE EDİLEREK KHK ZULMÜ UYGULANIYOR
Son 4 senede bu ülkede OHAL bahane edilerek bir KHK zulmü uygulanıyor. Bağımsız ve tarafsız yargı kararı olmadan tam 125 bin 678 vatandaşımızın işine son verildi. OHAL KHK’ları ile hukuku yok sayarak, herkesin ismini tek tek bir kararnameye yazdılar, herkesi bir sepete attılar, işlerine, aşlarına son verdiler. KHK ile işine son verilen vatandaşlarımızın büyük bir kısmı yargı tarafından aklandı. Ama işlerine geri dönemediler. Özel sektör de çekindiği için işe almadı.
Güçlü devlet, vatandaşını ekmeğe muhtaç bırakan devlet değildir. Güçlü devlet, gazetecilerini aydınlarını hapse atan devlet değildir. Güçlü devlet, hukukun üstünlüğü ilkesini çiğneyip güç gösterisi yapan devlet değildir. Güçlü devlet, özgürlüklerin kısıtlanmasını bir marifet sayan, doğarken kimlik kartı verdiği vatandaşını kimsesizliğe terk eden devlet değildir. Bağımsız ve tarafsız yargı makamlarınca haklarında kesinleşmiş karar verilmemiş herkes masumdur .Bu kişilerin özlük hakları iade edilmelidir. İtibarları iade edilmelidir. Yapılan hukuksuz işlemler nedeniyle maruz kaldıkları tüm zararlar telafi edilmelidir.
HER GAZETE AYNI MANŞETLE Mİ ÇIKSIN İSTİYORLAR?
100 sene önce özgürlük için mücadelede eden bir ruh varken bugün gazeteciler hapiste. Tam 715 tane sarı basın kartı iptal edilmiş. Türkiye basın özgürlüğünde 184 ülke arasında Türkiye 154. sırada. Türkiye bu problemlerini özgürce tartışamadan çözemez. Şurada problem var diyenleri siz işlerinden kovdurtursanız, siz hapse attırırsanız bu ülkenin sorunları çözülemez. Bu utanç verici tabloyu Türkiye hak etmiyor. Her eleştireni yargılıyorlar. Beğenmedikleri her görüşe saldırıyorlar, beğenmedikleri her görüşü hapsediyorlar.
Demokratik bir hukuk devletinde eleştiriden korkulmaz. Peki mevcut iktidar neden tahammül edemiyor? Çünkü hiçbir konuda artık çözüm üretemiyorlar. Son yıllara bakın. Memleketin tek problemi çözülebilmiş değil. Ve kendileri haksız, eleştirenler haklı. Bunu gayet iyi biliyorlar. Biz haklı olmaktan güç alıyoruz. Haklı olmanın verdiği gücün önünde kimse duramaz. Ne istiyorlar, her gazete aynı manşetle mi çıksın istiyorlar, kimse farklı bir şey yazmasın mı istiyorlar? Kusura bakmayın, Türkiye'nin özgür düşünceye, özgür gazetecilere ihtiyacı var. Bu ülkenin tek sesliliğe değil, çok sesliliğe ihtiyacı var. Bu yaşananların hiçbiri kaderimiz değil.
DAĞLIK KARABAĞ, AZERBAYCAN'IN ÖZ TOPRAĞIDIR
"Son haftalarda Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'daki haksız işgali nedeniyle masum canların kaybedildiğini hep beraber görüyor, izliyoruz. Ermenistan tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ Bölgesi, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin öz toprağıdır. Ermenistan'ın bu hukuksuz işgali derhal sonlandırması gerektiğini söylüyoruz. Azerbaycan'ın uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını da sonuna kadar destekliyoruz. Biz yıllardır devam eden gerginliğin, savaşın, dökülen kanın artık nihai bir barış anlaşmasıyla sonlandırılmasını istiyoruz. Başta Türkiye ve Minsk Grubu olmak üzere tüm uluslararası kamuoyunu da yaşanan bu çatışmanın, acil bir müzakere süreciyle derhal sona erdirilmesi için çalışmaya davet ediyoruz." / Karar