Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin (ESHİD) 7 Haziran Genel Seçimleri’nde yaptığı başvurduğu ile hayata geçen ‘sandık başında tercüman’ uygulaması o dönem YSK tarafından kabul edilmişti. Ancak sonraki hiçbir seçimde kabul edilmedi. YSK’nin 31 Mart için de ‘ret’ kararı verdiğini belirten ESHİD Koordinatörü Nejat Taştan, “Bu durumun ayrımcılık olduğunu savunuyoruz çünkü Türkçe bilen seçmen oyunu nasıl kullanması gerektiği bilgisini alırken bilmeyenler bu bilgiyi alamıyorlar” dedi.
2015 SEÇİMLERİNDE TERCÜMAN VARDI…
Çözüm sürecinin devam ettiği 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde avukat Levent Kanat, müvekkilleri Dilber Yıldız ve Zührete Demir adına ‘Kürtçe’den başka dil bilmedikleri, özgür iradeleriyle oy kullanmak istedikleri’ gerekçesiyle yaptığı başvuruda söz konusu materyallerin de Kürtçe olarak hazırlanmasını ve sandık başında tercüman bulunmasını talep etti.
YSK ise Türkçe eğitim videolarının Kürtçe olarak hazırlanması halinde farklı dil ve lehçelerde de hazırlanması gerektiğini ancak bu gerçekleştirmenin imkansız olduğu yanıtını verdi.
Fakat tercüman talebine olumlu yanıt geldi: “298 sayılı Kanunu’nun 58. maddesine göre farklı dil ve lehçelerde propaganda yapılmasının mümkün olduğuna, seçmen eğitimi materyalinin Türkçe dahil hiçbir dil ve lehçelerde yapılmayıp bu iş oy verme işlemi sırasında sandık kurulu başkanına verilmiştir. Türkçe bilmeyenlerin talep etmeleri halinde o yerde temin edilecek tercümanlar vasıtasıyla yapacağı işlemlerin anlatılması gerektiğinden seçmenin oy verme işlemi konusunda eğitildiğinin kabulü gerektiğine…”
Ancak YSK çözüm süreci bittikten sonra yapılan hiçbir seçimde bu kararını uygulamadı. ESHİD, 31 Mart seçimleri için de tercüman kararının yeniden yürürlüğe girmesini talep ederek, ayrımcılık yapılmamasına dair kabul edilen uluslararası sözleşmeleri hatırlattı. Ancak YSK, ESHİD’in tercüman bulundurma talebini yine reddetti.
YATALAK VE ENGELLİ HASTA İÇİN DE RET!
ESHİD ayrıca, seyyar sandık konusunda da YSK’ye başvuruda bulundu. Dernek başvurusunda, seyyar sandık kurullarına “yatağa bağımlı bütün engelli ve hasta seçmenlerin kayıt olabilmesini sağlayacak yeni bir karar alınması” konusunda ‘tavsiye oluşturulması’ isteminde bulundu. Aynı zamanda bu işlemin sadece il ve ilçelerde değil köylerde de yapılması gerektiğini belirten derneğe YSK tarafından verilen yanıtta ise, “Yasalar Yüksek Seçim Kurulu Kararları’nın yeniden inceleme yoluyla ele alınmasına olanak tanımamaktadır” ifadelerine yer verildi.
‘BU DURUMUN AYRIMCILIK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ’
ESHİD Koordinatörü Nejat Taştan, YSK’nin tercüman vermeme kararını şöyle yorumladı: “Karar özet olarak sandık başkanı tarafından her seçmene verilmesi gereken oy nasıl kullanılır bilgisinin Türkçe bilmeyen seçmenlere tercüman vasıtasıyla anlatılmasını içeriyordu. 7 Haziran seçiminde uygulandı. 1 Kasım 2015 seçiminden itibarense bu kararı yok saymaya başladılar. Aslında hukuken kazanılmış bir hak olmasına ve sözleşmenin gereği olmasına rağmen kendi kararlarını yok saydılar. Sonraki her seçim öncesinde biz bu konuyu YSK gündemine taşımak için çaba gösterdik. Bu seçim öncesi de talebimizi reddettiler. Biz bu durumun ayrımcılık olduğunu savunuyoruz çünkü Türkçe bilen seçmen oyunu nasıl kullanması gerektiği bilgisini alırken Türkçe bilmeyenler bu bilgiyi alamıyorlar.”
‘YSK’NIN BU KARARLARI HUKUKA AYKIRI’
Taştan, en çok tartışılan seyyar sandık meselesine ilişkin yapılan başvuruyu da şöyle anlattı: “Seyyar sandık konusu daha da vahim. Yatağa bağımlı seçmenlerin seyyar sandıklarda oy kullanmasına ilişkin değişliklik 2018 genel seçimleri öncesinde yapıldı. O çok tartışılan seçim kanunu değişiklerinde hiç kimsenin itiraz etmediği tek değişiklik buydu. Kanunun yeni haline göre yatağa bağımlı olanlar muhtarlık seçimleri dışındaki tüm seçimlerde seyyar sandıklarda oy kullanabilecekti. YSK 2018 seçimleri öncesinde karar aldı ve sadece il ve ilçelerdeki yatağa bağımlı seçmenlere bu hakkı tanıdı. Yani köy ve beldelerde yaşıyorsanız yatağa bağımlı olsanız dahi seyyar sandıklarda oy kullanamazsınız. YSK’nın bu kararı kanuna, anayasaya, sözleşmelere yani her şeye aykırı. Yani hiçbir dayanakları yok. Örneğin evsizler başvurumuzu reddederken kanun böyle diyordu. Bu konuda kanunu da gerekçe yapamadıkları için kendi aldıkları ve bizim itiraz ettiğimiz ilk kararlarını gerekçe yapmışlar. Ama yine de hem geçen seçimde hem bu seçimde yaptığımız başvuruları ret ettiler. Anayasa’nın 79’ncu maddesi gereğince YSK kararları aleyhine başvuracak bir üst mahkeme de yok. Biz bu üç konunun da ayrımcılık olduğunu savunuyoruz ve bunlarla ilgili Ombudsmanlık ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na da başvuru yaptık. Ayrımcılığın tespit edilmesi ile ilgili, her iki kurum da yukarıdaki Anayasa maddesini gerekçe göstererek başvurumuzu reddetti. Bunlara itiraz ettik."
Sokakta yaşayanlar için ‘adres yoksa oy kullanamaz’ yanıtı
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD) Yüksek Seçim Kurulu’na çeşitli nedenlerle sokaklarda, çadırlarda vb. yerlerde yaşamak zorunda kalanların nüfusa dahil edilmediklerini ve oy kullanamadıkları gerekçesi ile seçme haklarının ortadan kaldırıldığını söyledi. ESHİD, YSK’ye bu nedenlerden dolayı oy kullanamayan seçmenlerin 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nde ve bundan sonra yapılacak seçimlerde oy kullanabilmelerinin sağlanması için gerekli kararın alınmasını talep etti. YSK bu talebe ise şu yanıtı verdi: “Yürürlükteki yasal düzenlemelere göre adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde kayıtlı olmayanların seçmen olamayacakları anlaşıldığından, adrese dayalı nüfus kayıt sisteminde olmayan evsizlere oy kullandırılması isteminin reddine.”
Taştan bu konuda ise şunları anlatıyor: “Evsizlerle ilgili başvurumuzda BM Medeni Siyasi Haklar Sözleşme’sine dayanıyor. Sözleşme seçmen kütüklerinin Türkiye’de olduğu gibi adres üzerinden belirlendiği hallerde evsizlerin oy haklarını kullanmalarını sağlayacak alternatif yöntemler geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Evsiz kişilerle ilgili de bugüne kadar 4 başvuru yaptık hepsi reddedildi. Biz bunun da ayrımcılık olduğunu düşünüyoruz. Sokakta yaşayan insan parasıyla bir paket sigara alırken aynı vergiyi ödüyor ama seçmen olamıyor. YSK bizim başvuruları ret ederken hep seçim kanunlarına atıf yapıyor, Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerini yok sayıyor. Oysa biliyoruz ki referandumda kanunen geçersiz olan mühürsüz oylar YSK kararı ile geçerli sayılmıştı. İşte YSK o kararında insan hakları sözleşmelerine dayanarak bu kararı aldığını gerekçe yaptı.”
2015’teki karar neydi?
İstanbul’da yaşayan ve Türkçe bilmeyen iki Kürt kadınlar Dilber Yıldız ve Zührete Demir, 2015 seçimleri için Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’ne (ESHİD) başvurarak Kürtçe tercüman talebinde bulundu. Talep kabul edildi ve 7 Haziran 2015 seçimleri için bir ilk gerçekleşti. Karara göre, okuma yazma ve Türkçe bilmeyen seçmenler, okuma yazma bilmeyen işitme engelli seçmenler 7 Haziran günü oylarını kullanırken talep etmeleri halinde sandık kurulu başkanlarının tercüman bulması ve ‘seçmenin anladığı dilde oy kullanması’ uygulaması hayata geçti.