Besê HOZAT / ÖZGÜR GÜNDEM
HDP’ye saldırılar AKP’nin savaş konseptinin bir parçasıdır. AKP’nin bütün çabası HDP’yi baraj altında bırakarak Türkiye’yi kontrol edilemez bir savaşın içine sokmaktır. Efkan Ala’nın "halkımız HDP’yi baraj altında bırakacaktır" söylemi esasta; "AKP olarak biz savaş istiyoruz ve savaşı geliştirmek için HDP’yi baraj altında bırakmanın her türlü hilesini, provokasyonunu ve özel savaş yöntemini kullanacağız" anlamına geliyor.
AKP’nin HDP’yi baraj altında bırakma çabaları, şimdiye kadar AKP’ye oy veren çözüm sürecine duyarlı çevreleri ve özellikle Kürtleri rahatsız ediyor ve kaygılandırıyor. Bugüne kadar olası bir barış hayaliyle AKP’ye yakın duran bu kesimler AKP’nin Kürt sorununa art niyetli ve samimiyetsiz yaklaşımını gördükçe, büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak AKP’den uzaklaşıyorlar. Tabii ki bu oldukça önemli bir gelişmedir. Sözkonusu bu çevreler artık yüksek sesle AKP’ye şu soruyu sormaya başladılar: Kürt sorununu çözeceğini söyleyen AKP, çözüm sürecinin kilit partisi olan HDP’yi neden barajın altında bırakmaya çalışıyor? HDP’siz bir mecliste AKP Kürt sorununu kiminle, hangi parti ile çözecek?
AKP, HDP’nin baraj altında kalmasını isteyerek Kürt sorununu çözmeyeceğini açık bir biçimde ortaya koyuyor. AKP gerçekten çözüm isteseydi HDP’nin güçlenmesine katkı sunar, barajı geçmesi için pozitif bir tutum takınırdı. AKP’nin dürüst bir çözüm politikası olsaydı, Yalçın Akdoğan, "HDP meclise girmezse kıyamet kopmaz. Çözüm süreci devlet politikasıdır" diyerek demogoji yapmazdı. Veya Partisi uluslararası bir proje olan Bekir Bozdağ gibiler gerçeğini gizlemek için "HDP bir uluslararası projedir" diyerek çözüm sürecini nasıl taktik ve pragmatik ele aldıklarını lanetli bir dille itiraf etmezdi.
Egemen erkek aklın zirvesini temsil eden Erdoğan AKP’si, barışçıl, demokratik kadın aklın partisi HDP’yi Türkiye’den çıkarmaya, Kürdistan’a sıkıştırmaya çalışıyor. AKP, kadın eksenli demokratik siyasetin Türkiye’de boy vermesinden ürküntü duyuyor. Bunu kendi şahsında çılgınlaşmış erkek egemen faşizan zihniyetin ve siyasetin tasfiyesi olarak görüyor ve daha fazla saldırganlaşıyor. AKP’nin kadına, Kürtlere ve tüm ezilen kimliklere karşı bu kadar saldırgan ve katliamcı bir siyaset izlemesi AKP şahsında egemen erkek aklın kadın eksenli demokratik siyaset karşısında içine girdiği paronayak bir ruh halini de ifade ediyor.
HDP kadın eksenli bir parti olarak tüm Türkiye’ye yeni, eşit ve özgür bir yaşamı, demokratik bir yönetim sistemini müjdelerken, milliyetçilik zehriyle daha da çılgına dönen egemen erkek partisi AKP bu seçimde, Türkiye’yi büyük bir yıkıma götürecek gözü kör bir savaşı vaat ediyor. AKP’nin aday listesi yeni bir savaş ekibini, seçim beyannamesi ise topyekün bir savaş programını içeriyor.
Bilinmeli ki iç güvenlik paketinin genel seçim süreciyle çok yakından bağlantısı vardır. AKP iç güvenlik paketi ile toplumu çatıştırarak sindirmeye, toplumsal muhalefeti ezmeye, topluma ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor. AKP’nin iç güvenlik paketini seçim sürecine denk getirmesinin esas nedeni; HDP’ye karşı yapacağı her türlü provokasyonun, hilenin ve daha da ileri gidersek darbenin meşru zeminini hazırlamaktır. Yani bir açıdan iç güvenlik paketini AKP’nin, HDP’ye karşı yapmayı planladığı darbenin meşru kılıfı olarak görmek de mümkündür. AKP bu yasanın arkasına saklanarak ve bu yasayı kendisine kalkan ve dayanak yaparak HDP’ye karşı her türlü hileyi ve komployu yapmaya hazır bir ortam hazırlıyor. Kadınların, gençlerin, halkımızın ve tüm Türkiye toplumunun bu gerçeği bilerek duyarlı davranmasının ve HDP’ye güçlü sahip çıkarak AKP’nin bu sinsi planını boşa çıkarmasının önemi çok büyüktür.
Öyle görünüyor ki gelinen aşamada AKP, PKK ile yeniden bir savaşın ve toplumsal iç çatışmanın kendi yararına olacağını düşünüyor. HDP’ye saldırılardan, toplumsal baskılardan, gerilla noktalarına yapılan baskınlardan, operasyonlardan ve uzun süredir sınır hatlarına yapılan yoğun askeri sevkiyattan çok daha iyi anlaşılıyor ki AKP, HDP’yi meclisin dışında bırakarak çözüm yerine savaş planını uygulamayı amaçlıyor.
AKP bir sürece kadar ateşkesi ve çatışmasızlığı kendi çıkarına gördü ve buna uygun bir siyaset yürüttü. AKP’nin taktiği aşmayan bu siyaseti IŞİD’in Kobanê saldırısına kadar devam etti. IŞİD’in Kobanê saldırısıyla birlikte AKP, PKK’yi tasfiye edebileceği hevesine kapılarak taktik değiştirdi ve bu defa da aktif savaş siyasetini devreye koydu. Erdoğan’ın "Kobanê düştü, düşecek" açıklaması bu taktiksel değişikliğin bir ifadesiydi. Kürt halkı ve demokratik kamuoyu AKP’nin bu tehlikeli savaş planını fark edince Kuzey Kürdistan’da, Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında ayağa kalktı. İsyan dalgası tüm Türkiye’yi sardı ve AKP iktidarını yerinden salladı. Önder Apo iç savaş ve darbe tehlikesini görerek müdahale etti ve tansiyonu düşürdü.
Ne yazık ki AKP kendisini tasfiye ile karşı karşıya getiren bu süreçten de gerekli dersleri çıkarmadı. Milliyetçi ve ırkçı politikalarını derinleştirerek yeni bir savaş konsepti oluşturdu ve HDP’yi tam olarak hedefine oturttu.
AKP 24 Nisan Ermeni ve Asuri-Süryani Soykırımı’nın 100. yıldönümü yaklaşırken milliyetçi-ırkçı ve mezhepçi söylemlerini tırmandırarak son derece ucuz bir siyaset üslubuyla HDP’yi bir de buradan vurmaya çalışıyor. HDP’nin 1915 Ermeni ve Asuru-Süryani Soykırımını kınamasından çarpık anlamlar türeterek kendince Müslümanları HDP’ye karşı kışkırtmaya ve Müslümanlar ile Hıristiyanları karşı karşıya getirmeye çalışıyor. AKP böyle rezil siyaset yürüterek tıpkı 1938 Dêrsim Soykırımı gibi tarihi bir vahşet olan 1915 Soykırımı’nın üstünü örtemez. Varılan noktada büyük bir hakikat savaşıyla içine girdiğimiz bu 21. yüzyılda Türk devleti ve AKP Hükümeti halklara uyguladığı yüzyıllık soykırım uygulamalarıyla yüzleşmek zorundadır. Irkçı ve faşizan bir zihniyetle tarihi gerçekleri ters yüz etmek ve bu gerçekleri güncel siyasete alet etmeye çalışmak gayri ahlakidir ve bu anlayış kesinlikle yenilmeye mahkumdur.
Türk devletinin Ermeni Soykırımı’yla yüzleşmesi Kürt sorununun demokratik çözümüyle ve Türkiye’nin demokratikleşmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Kürt sorununun demokratik çözümü Türk devletini 1915 Soykırımı da dahil kendi yüzyıllık kanlı ve kirli tarihiyle yüzleştirecek, yeni, demokratik ve özgür bir Türkiye’nin kuruluşunu getirecektir. HDP’nin mücadelesini verdiği demokratik ulus projesi Kürtler ve Ermeniler başta olmak üzere Türkiye’de ve bölgede yaşayan bütün halklara, inançlara, ezilen tüm kimliklere demokrasi, özgürlük ve barış getirecektir. Türkiye tarihinde bu yeni sayfa ancak HDP’nin yüksek bir oy oranıyla meclise girmesiyle mümkün hale gelecektir.
Soykırımsız, katliamsız, savaşsız, baskısız, demokratik ve özgür bir Türkiye özlemini çeken herkes HDP’ye sahip çıkmalı, HDP’yi meclise ve iktidara taşımalıdır. HDP kadınlar başta olmak üzere ezilen bütün halkların, inançların ve kültürlerin yaşam güvencesi, demokrasi ve özgürlük partisidir.