İzmir'den Manisa'ya giderken Manisa il sınırına girer girmez Soma Maden İşletmeleri’nin oku var sağa sapılıyor. Cennet gibi bir yolda, cam ağaçlarının arasında ilerleyerek cehennemin yaşandığı maden ocağına varılıyor. Ne yaman çelişki diyor insan. Çam ormanlarının ortasında can pazarı. Maden ocağına yaklaşırken toz ve gırtlağı yakan bir koku karşılıyor insanı. Bozuk yollardan madene iniliyor. İlk gördüğümüz manzara ardı ardına sıralanmış ambulanslar. Sadece bu fotoğraf bile ne kadar büyük bir felaket yaşandığını iyi anlatıyor. Bütün yardım ekipleri Soma'ya gelmiş. Kızılay dev bir mutfak kurmuş, Sivil arama kurtarma ekipleri iş başındalar. İzmir, İstanbul, Manisa belediyeleri ve hatta ilçe belediyeleri bile yardım için gelmişler. Yani yardımlarda, arama kurtarma ekiplerinin sayılarında, tıbbi müdahale ekiplerinde sorun yok. Sorun bütün bu ekipler gelmeden önce yaşananlarda.
Kazadan kurtulabilen işçilerle konuştum. Bir kere bugüne kadar yangın durumunda ne yapılması gerektiği konusunda doğru dürüst acil durum eğitimi almadıklarını söylediler. Gözlerinde hem acı, hem korku hem de kabullenilmiş bir çaresizlik vardı. Arkadaşlarını kurtarmaya inenler cenazelerle birlikte yukarı çıktıklarında ve çıkardıkları cenazeleri ambulanslara teslim ettiklerinde onların travması başlıyor. Aralarında fenalık geçiren de gördüm gözyaşlarına boğulanlar da.
Aileler maden ocağının girişine kümelenmişler. Aşağıdan cenaze geleceğine dair işaret gelince önce derin bir sessizlik, sonra cenaze görünüyor üzeri battaniye ile kaplanmış ve ailelerin feryadı. Bazı cenazeler mecburen yüzü açık getirildi. Çünkü kimlik tespiti yapmak çok zor. İşte o an, yüzleri açık çıkarılan cenazeleri görmek sadece aileler için değil herkes için çok zor.
Maden ocağının girişine aileler yaklaştırılmadı. Yoğun güvenlik önlemleri alınmış ama özellikle Başbakan için getirilen yüzlerce çevik kuvvet polisi kuş uçurtmadılar. Başbakan gidince çevik kuvvetin yerini jandarma aldı, Doğrusu maden ocağının girişine kaskları, kalkanları ile kümelenmiş çevik kuvvet polislerini görmek iyi bir tat bırakmıyor. Böyle bir ortamda çevik kuvvet kime, neye karşı önlem almak için burada? Anlamak kolay değil.
Kazanın yaşandığı maden ocağına gelince… Maden işçilerinin nasıl bir ortamda çalıştığını da anlatmak lazım. Özel işletme deyince insanın aklına pırıl pırıl koşullar, doğru dürüst binalar gelmesin. Eski, yıpranmış binalar, yıkık dökük barakalar, etraf çamur, madene inen yol yol değil, etraf atık ve çöp dolu, platformların kimi kırık dökük, kimisi paslanmış. Hiç bir yerde uyarı işareti, işçi güvenliği konusunda bilgilendirme panoları gibi medeni dünyanın kullandığı araçlar yok. Maden ocağının girişinde atılmış demir parçaları, eski teneke platformlar üzerinde aileler bekleşiyorlar. Kazadan sonra bile en azından bekleyenlerin düşüp yaralanmaması için hiç bir önlem alınmamış. Kısacası madenin içerisine inmeden sadece dışarıdaki duruma bile bakınca azıcık paraya çalışan ve plastik bir sedyenin üzerinde, yüzü kara, çorabı delik, son nefesini vermiş şekilde çıkartılan bu işçiler için gözyaşı dökmenin çok ötesinde şeyler yapılması gerektiği ortada. Kazanın nasıl olduğu konusunda çok farklı yorumlar var. Bu güne kadar yaşanan en büyük maden faciası diyor maden işçileri ve maden mühendisleri. Ortada bazı raporlar var. Cenazeler kalkacak, diğer işçiler, hayatta kalmayı başaranlar ekmek parası için madene dönecekler mecburen. Dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmek gibi bir iddiası olan hükümetin bundan sonra ne yapılacağı, bu işletmelerin nasıl denetleneceği, taşeron firmaların işçi haklarını ve güvenliğini nasıl sağlayacağı, daha fazla eğitim ve medeni şartların nasıl sağlanacağı konusunda da yeni şeyler söylemesi gerekiyor.
Soma: Sözün bittiği yer!
Soma: Sözün bittiği yer!
ŞemdinliHaber ŞemdinliHaber
Makale
Cennet gibi bir yolda, cam ağaçlarının arasında ilerleyerek cehennemin yaşandığı maden ocağına varılıyor. Ne yaman çelişki diyor insan. Çam ormanlarının ortasında can pazarı.