ŞemdinliHaber

Mülteci kampında Rojavalı Kürtlerin dramı

Makale

Almanya’nın Hamburg kentinde mülteciler için kurulan seyyar kampta yaşayan 400 Rojavalı Kürt çeşitli sorunlarla boğuşuyor. Tel örgülerle çevrili çadır ve konteynırlardan oluşan kampta yaşayan Kürtlerin, sağlık, sosyal ve güvenlik sorunları var

Ali GÜLER / ANF

Almanya’nın Hamburg kentinde mülteciler için kurulan seyyar kampta yaşayan 400 Rojavalı Kürt çeşitli sorunlarla boğuşuyor. Tel örgülerle çevrili çadır ve konteynırlardan oluşan kampta yaşayan Kürtlerin, sağlık, sosyal ve güvenlik sorunları var. Sorunlarına keyfi olarak çözüm bulunmadığını vurgulayan mülteci Kürtler, bir ön önce bu durumun iyileşmesini istiyor.


Suriye’de çıkan iş savaş ile birlikte bölgeye yerleşen DAİŞ ve El-Kaide gibi radikal dinci örgütlerin Rojava’ya saldırmasının ardından binlerce Kürt, evlerini bırakarak, göç yollarına düştü. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkelerine dağılan Rojavalı Kürtlerin büyük bölümü Hamburg kentinde bulunan kampta yaşıyor. Şu anda kentteki Shcnackenburgalle seyyar kampında 400 civarında Rojava’lı Kürt bulunuyor. Mülteci Kürtler başta sosyal, sağlık olmak üzere zor şartlarda yaşıyor. Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın Hamburg ve Essen gibi kentlerinde bulunan bazı mülteci kamplarında ortaya çıkan görüntüler de güvenlik görevlileri ile yöneticilere yönelik kötü muamele tekrardan ülkedeki mülteci kamplarında yaşananları gündeme getirdi. Yaşanan bu sorunların basına yansımasıyla Hamburg kentinde bulunan Schnackenburgalle kampında bulunan Rojava’lı mültecilerin koşullarını yerinde incelemek için kentte gidiyoruz. Etrafı tel örgülerle çevrili bu kamp, uzaktan çadır bir kenti andırıyor. Biraz daha modern Hamburg itfaiyesine ait çadırlar yan yana dizilmiş. Ve bir kaç tane de üst üste konulmuş konteynır bulunuyor. İlk etrafta 2'nci dünya savaşında ABD, İngiliz ve Fransız askerlerinin esaretini anlatan “Büyük Kaçış” filminin sahnelerini andırıyor. Bu görüntüyü tel örgülerin arkasında yükselen çocukların sesi bozuyor.

KAMPTA 400 MÜLTECİ KÜRT BULUNUYOR

Gazeteci olduğumuz anlaşılınca güvenlik görevlilerin engeline takılıyoruz. Gerekçe ise kısa bir süre önce bazı radikal İslamcı grupların sempatizanları ile Kürtler arasında çıkan tartışma. Bundan dolayı yeniden bir gerginliğin çıkmaması için güvenlik önlemleri üst seviyeye çıkartılmış ve kampa gazetecilerin alınması eyalet yönetimince yasaklanmış. Israrlarımız sonuç almayınca kamp kapısının önünde toplanan Rojavalı mülteciler ile sohbete koyuluyoruz. Büyük bir telaşla yaşadıklarını anlatmaya başlıyorlar. Kampta yaklaşık 1000 mülteci barınıyor. Bunların 400’ü Rojava’lı Kürt. Onun dışında ise Afganistan, Arnavutluk, Çeçenistan ve çeşitli Arap ülkelerinden gelenler var. Hijyen, sağlık, güvenlik olmak üzere birçok sorunun yaşandığı kampta Kürtler daha çok Qamişlo, Tirbesî, Amûdê, Efrîn, Kobanê, Hesekê gibi kentlerden gelmiş. Kürt mülteciler, savaştan kaçıp geldikleri Almanya’da da rahat olmadıklarını söylüyorlar. Mülteci kampında karşılaştıkları koşullardan ise oldukça rahatsızlar. Yetkililerden bir an önce bunlara son verilmesi için kalıcı bir çözümün bulmasını istiyorlar.

‘ESİR KAMPINDA YAŞIYORUZ’

Şexmus Fetah (60) aslen Qamişlo’lu. DAİŞ’in Rojava’ya saldırmasıyla birlikte 3 oğlunu yanına alıp, göç yollarına düşmüş. 60 yıl boyunca topraklarını terk etmeyen Fetah, ömrünün son yıllarında sürgün yollarında. Şexmus Fetah bu yaz eşini Qamişlo’da bırakıp, 3 oğlunu da yanına alarak, Almanya yollarına düşmüş. Birçok ülke sınırları aşıp 2 ay önce Almanya’ya ulaşmış. Şimdi ise

Hamburg’daki mülteci kampında. Rojava’da can güvenliklerinin olmadığı için Almanya'ya geldiklerini belirten Fetah,“ Can güvenliğimiz olmadığı için oradan kaçıp buraya geldik. Ancak geldiğimiz yer de çok kötü. Adeta bir esir kampını andıran çadırlarda yaşıyoruz. Birlikte yaşadığımız kesimlerde rahatsız ediyorlar. Burada insan hakları yok. Etrafımız tel örgülerle çevrili.  Hiç bir yere doğru dürüst çıkamıyoruz” diyerek isyan ediyor. Kampın yaşam koşullarının zorluklarına dikkat çeken Fetah, şunları söylüyor: ”Burada hiç bir sosyal isteklerimiz yerine getirilmiyor. 4 kişi küçük bir odada yaşıyoruz. Tuvalet yok, banyo yeri yok hepsi bozuk ve pis. Bazen yemek kuyruğunda iki saat bekledikten sonra “yemek bitti” diyorlar. O gün aç kalıyoruz. Şehirden uzağız. Paramız da yok gidemiyoruz. Bazen en yakın yerleşim yerine gitmek için bir saat yürüyoruz “diyor.  Kampta başta sağlık ve benzeri birçok sorunlarının da yaşandığına dikkat çeken Fetah, “ Doktor yok. Hastalandığımızda ilaç vermiyorlar. Bize 'su için' diyorlar. Böyle komik yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz. Okul çağında olan gençler var, okula gönderilmiyor. İş verilmiyor. Çeçen, Afgan ve Arap gençler, kampta bıçakla dolaşıyorlar. Kampın etrafında dolaşıp “Allahu Ekber “diye bağırıyorlar. Biz onlardan kaçtık geldik, burada da aynı şeyleri yaşıyoruz “diye konuşuyor. Son 3 aydır kampta yaşayan mülteci Mahmud Osman ise “ Kapasitenin üzerinden insan kampta var. Normalde çıkarmaları lazım ama keyfi olarak yapmıyorlar.  Kötü koşullarda besleniyoruz. Çadırlarda yaşıyoruz. Biz neyse de çocuklar çok kötü “diye kaydediyor.

‘GELDİĞİME PİŞMANIM’

Aslen Dêrikli olan Loqman Mele Mirze (53) de ailesiyle birlikte Rojava'dan 4 ay önce çıkmış. Ailesini Kuzey Kürdistan'da bırakarak, yeni bir yaşamın temellerini atmak üzere Almanya’nın yollarına düşmüş. “ Rojava'da iktidar Kürtlerin elinde ve birçok bölgede sorun yok. Ama bir kültür olmuş herkes Avrupa'ya gelmek istiyor.  Bizi buralara getiren de anlayış oldu. Her şey uzaktan bakıldığı gibi değil. Benim çağrım Rojava’lılara gelmeyin ”diyen Mele Mirze, Almanya’da oluşunun pişmanlığını dile getiriyor. Mele Mirze, kurtuluş olarak gördükleri yerin çok kötü olduğunu ifade ederek, „Kaldığımız kampın koşulları çok kötü. Kirli, hastalıklı, yemek iyi değil, banyo yapamıyoruz. Elbiselerimizi yıkayamıyoruz. Daha birçok sorun var. Örneğim ben şeker hastasıyım. Ama kimse bize bakmıyor. Kulak asmıyorlar. Buna benzer birçok sorun var. İnsanın değeri burada yok“  diyor.

Hasekêli Hêlar Ferîd Hecatî (30) ise 2012 yılında Rojava'da çıkmış. Türkiye ve Bulgaristan gibi ülkelerden kalmış. 3 ay önce Almanya ya gelmiş. Ferîd Hecatî yol hikâyesine dair şunları anlatıyor: “Türkiye ve Bulgaristan'da kaldım. Son 3 aydır da buradayım. Oralarda büyük zorluklar yaşadım. İşsiz ve parasız kaldık. Büyük zorluklar yaşadım. Şuanda bizi buradan da geldiğimiz ülke olan Bulgaristan'a göndermek istiyorlar. Ülkemizde savaş var dönemiyoruz. Bu kadar çocukla ne yapacağımızı bilmiyoruz. “ Şivan Şexmus (20)  da iki abisi ve babasıyla kampta yaşadığını, annesi ve kız kardeşleri de orada kaldığını söyleyerek, kampta okula gitmek istediğini ancak talebinin kamp yetkilileri tarafından sürekli ret edildiğini söylüyor.

‘2 KİŞİLİK ODADA 5 KİŞİ YAŞIYORUZ’

Omar Amedî (36) ise 3 ay önce kampa getirilmiş. İlk geldiği dönemlerde çadırlarda kalmış. Diğer mülteci Kürtler gibi o da kamp koşullarından şikâyetçi. Kamptaki koşullara ilişkin şunları söylüyor, Amedî,” İki kişilik odalarda 5 kişi kalıyoruz. Derdimizi anlatacak kimse bulamıyoruz. Tercüman yok, ciddi sorunlar yaşıyoruz. Kamp görevlileri bize kötü davranıyorlar, içlerinde bir tek Alman var. Diğerlerinin hepsi Arnavut, Rus ve Türk. Kamptan gitmek istiyoruz ama göndermiyorlar. 7-8 ay burada olanlar var. Afgan ve Albanlar bir kaç hafta içerisinde gönderiliyor. Bizi ise bilinçli bekletiyorlar .“Kampta hastalandıkları ama doktora götürülmediğini altını çizen Amedî,:“ Doktor haftada bir gün kampa geliyor. Oda tedavi etmiyor. Grip oldum, bana ilaç yerine “su iç” diyor. Çok ciddi olduğunda ise hastaneye götürüyorlar ama dönüşte kendi paramızla geliyoruz. Bizimde paramız yok böyle bir durumdayız“ şeklinde konuşuyor.

‘FELÇLİ EŞİM TEDAVİ EDİLMİYOR’

Kampta trajedi bir durumu yaşayan ise 6 çocuğu ve felçli eşiyle birlikte yaşayan Fatma Nezir’dir. 7 ay önce Rojava’da yola çıkan Nezir ve çocukları, 3 aydır Hamburg’taki kampta ve eşinin hastalığıyla boğuşuyor. Fatma Nezir’in hayat hikayesi Şam’da başlıyor. Suriye’de iş savaşın başlamasıyla Halep’e göç etmişler, oradan da Rojava’nın Qamişlo kentine. Ancak hiçbir yerde kendilerine hayat bulamamışlar. Nezir ailesi çareyi Almanya’da bulmuş. Ancak burada da beklentileri bulamamışlar, yaşadıkları sorunlar ise her ne kadar farklı olsa da sıkıntılı… Fatma Nazir, hayat öykünü şu cümlelerle dile getiriyor:” Sürekli oradan oraya gitmek zorunda kaldık. Rojava'da kimsemiz yoktu, iş ve evimizde yoktu. Bizde mecbur kalıp, yollara düşüp, buraya geldik. Eşim hasta burada doktora götürdük. Verdikleri bir ilaçlar cevap vermediğini söyleyip randevuyu ileriki bir tarihe verdiler. Eşim acılar içerisinde. Onlar ise keyiflerine göre davranıyorlar. Elimiz kolumuz bağlı, bekliyoruz. Sesimizi de kimse duymuyor. “ Kampta kontenalarda kaldıklarını belirten Fatma Nazir, “ Ben ve çocuklarım bir odada kalıyoruz. Eşim ise başka bir odada kalıyor. Aramızda 5 odada var. Felçli olduğu için ayrı bir oda verdiler. Karanlık çöktü mü odada çıkamıyorum. Rus ve Sırp gençler rahatsız ediyorlar. Çocuklarımı yalnız bırakamıyorum. Eşim sabaha kadar orada yalnız ölse de kimsenin haberi olmayacak. “Odalarımızı yan yana verin” diye talepte bulunduk; yapmadılar“ diyor. 

Fatma Nazir, okula gidecek çağda çocuklarının olduğunu ancak hiç birinin okula götürülmediğini ve birçok defa başvurdukları halde kendilerine bir türlü olumlu cevap verilmediğini söylüyor.  

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.