Geçen Pazartesi Türkiye yeni bir sabaha uyandı. AKP iktidardan düştü.
Toplum bu çok önemli ve hayati gelişmenin tadını çıkaramadan siyasal gündem, ‘yeni hükümet’ ve ‘koalisyon’ tartışmalarına boğuldu.
Şimdi siyasete meraklı herkes hükümetin nasıl kurulacağı konusunun peşine düşmüş durumda.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Baktım merak ediliyor, ben de Ankara kulislerinde bu ortak merakın cevabını aramaya başladım.
Başlar başlamaz da durumun göründüğünden daha karmaşık olduğunu fark ettim. Çünkü şimdi AKP’nin içinde Erdoğan’la arasına mesafe koymaya kararlı bir iradenin ortaya çıktığını vurgulayan sözlerle ve olaylarla karşılaştım.
Artık sadece muhalefetle AKP arasındaki ilişkilerden değil, AKP’nin içindeki çatışmalardan da söz ediliyor. Hesaplar bu yeni duruma göre yapılıyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Kulis bilgilerine Erdoğan’dan başlayalım. Söylenenlere göre bir koalisyon fikrine en uzak olan siyasetçi, Erdoğan.
Cumhurbaşkanı başarabilirse 45 gün içinde ‘erken seçime’ gitmenin ve AKP’nin yeniden seçim kazanmasının hayalini kuruyor.
Suça bulanmış çirkin bir aç gözlülüğün Türkiye tarafından reddedildiğini anlamak istemiyor.
Hoş, anlasa da nereye gidecek, öylesine bir çıkmaza girdi ki yapacağı bir şey yok.
Fuad Avni ‘şiddet kartını açacaklar’ diye boşuna yazmıyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Erdoğan’dan bunalan sadece muhalefete oy veren halkın yüzde altmışı değil, kendi partisi de cumhurbaşkanından fena halde yorulmuş ve sıkılmış durumda.
Kulislerde anlatılanlara göre Başbakan Davutoğlu da bu nedenle erken seçime gidilmesini ve Erdoğan’ın yeni dönemde oyun kurucusu olmasını istemiyor.
Kendisiyle İstanbul’da yüz yüze görüştüğü söylenen Abdullah Gül de sahaya inmiş ve daha kalıcı bir koalisyon için Davutoğlu’nu cesaretlendirmiş gözüküyor.
Bülent Arınç’tan Beşir Atalay’a kadar son günlerde konuşan siyasal iktidar üyelerinin Erdoğan’a karşı ince ince eleştiriler yöneltmeye başlamaları da bu gelişmelerden kaynaklanmakta…
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Bu yeni cephe, iddialara göre bir AKP-MHP Koalisyonu için epey yol almış durumda…
Başbakan yardımcılıklarının, bakanlıkların paylaşımının bile yapıldığı söylenmekte.
Durumdan haberdar olan Erdoğan’ın Deniz Baykal’ı kendine siyasi meze yaparak bu gelişmelere dolaylı bir cevap verdiği de kulislerde söyleniyor.
Böylelikle Gül ile yüz yüze görüşen Davutoğlu’na ‘oyunu ben kurarım’ mesajı vermek istediği vurgulanmakta…
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Kulislere göre, Erdoğan’ın mevcut anayasal sistemi yeniden zorlayarak bu gelişmeleri engelleyememesi halinde AKP-MHP koalisyonu yakın bir olasılık.
Gül-Davutoğlu hattı bu koalisyonla, süreç içinde hem MHP’yi, hem de kaçak sarayına hapsedecekleri Erdoğan’ı eritmeyi hedefliyor.
Bu amaç hâsıl olur olmaz da seçime gitmeyi planlıyorlar.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Uluslararası sistemi kerteriz alarak baktığınızda ise ortaya daha farklı bir tablo çıkıyor.
Söylenenlere göre Batı, tez vakitte bir AKP-CHP Koalisyonu arzuluyor… Batı’ya göre bu koalisyonun amacı IŞİD’e çok sıcak bakan Suriye politikasını acilen değiştirmek olmalı…
Kanunsuzluğa, zorbalığa, hırsızlığa karşı kabaran öfkenin yatıştırılması için Erdoğan’ın kaçak saraydan çıkarılması, dört bakanın yüce divana gönderilmesi gibi makyajlama tavsiyeleri de var.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Yukarıda anlatageldiklerim siyasal kulislerdeki dedikodular.
Ben ise olaya klasik devlet kuramından bakıyorum.
‘Acaba Türkiye’de gerçek bir yasama gücü var mı’ diye soruyorum.
17-25 Aralık’ta siyasal iktidar, devleti ve Türkiye’yi tarumar etti. Ne yargı, ne de hukuk kaldı. Siyasal iktidar suça bulandı.
Bunun çok vahim örneklerini yaşamaya devam ediyoruz.
Geçenlerde HSYK Genel Sekreteri’nin söyledikleri işin hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor. Genel sekreter, Türk Ceza Kanunu’nda olmayan ‘suçlar’ icat etmekle kalmıyor, istedikleri kararları almayan hâkimleri de ‘tutuklamaktan’ söz ediyor. Ciddi bir çöküntü hala sürüyor.
Türkiye, hukuku katlederek yok etmeye yeminli görünen bu çeteleşmeye karşı ne yapılacak?
7 Haziran seçimleri, bu çöküntüyü düzeltme görevini yasama gücüne verdi. Peki, yasama bunu başarabilecek mi?
Şayet başaramaz ise ortaya çıkacak boşluk nasıl dolacak?
Koalisyon tartışmalarına bu açıdan da bakmak ve asıl sorunu gözden asla kaçırmamak gerek:
Burası devlet mi, değil mi?
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Ankara’daki taze kulis haberlerini sizin için derlerken benim içimi şenlendiren haber çok uzaklardan geldi.
Avrupa Uzay Ajansı’nın bir kuyruklu yıldıza yolladığı Rosetta uzay aracının modülü Philae, pilinin bitmesi üzerine Kasım’da girdiği uyku modundan çıktı ve dünya ile iletişim kurdu.
Philae için açılan Twitter hesabında da “merhaba Dünya! Beni duyabiliyor musun’ mesajı yer aldı.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
Ben de merak ettim, acaba Türkiye ve Ankara içinde yaşadığımız dünyayı duyabiliyor mu?
Philae’nin kuyruklu yıldızın üzerinden yayın yaptığı bir çağda yaşadığımızı hissedebiliyor mu?
Yoksa pil çoktan tükendi mi?
Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır.