4 Eylül Cuma günü saatler 18.30’u gösterdiği sırada Cizre’de tam 9 gün sürecek sokağa çıkma yasağı, polis araçlarından yapılan anonslarla duyuruldu. Batıda OHAL diye tanımlanan bu duruma Cizreliler ‘savaş’ diyor. Öyledir ya ateş düştüğü yeri yakıyor. Bu savaşta, 35 günlük bebekten, 70 yaşında ekmek almaya çıkana kadar 15 kişi katledildi, 6 kişi rahatsızlıkları nedeniyle hastaneye gidemedikleri için hayatlarını kaybetti. Kimileri de ağır yaralandı. Helin’in babasının ayağı koptu. O gün olanları elleri titreyerek anlatan Helin, “Bizim bunları yaşamamıza sebep olan Cumhurbaşkanı. Bu kadar çocuk daha hiçbir şeyi görmeden savaşı gördü” diyor.
Cizre için hükümetin temsilcisi ‘Olağanüstü bir durum yok’ derken, devletin temsilcisi Cizre’deki savaşı durdurmak için yola çıkan heyeti kastederek ‘Kimsenin huzurunu bozmaya hakkınız yok’ dedi. Yine aynı şekilde yandaş gazeteler, televizyonlar ‘Sivil ölümü yok’ diye haberler yaptı. Cizre’de savaşın tanıkları ve mağdurlarıyla konuştuk.
BİR BABANIN KAN İZLERİ
BUNLARI YAŞAMAMIZA SEBEP OLAN CUMHURBAŞKANI
Silah sesleri durunca 70 yaşındaki babasının abdest almak için aşağı indiğini anlatıyor elleri titreyerek ve devam ediyor: “Babam aşağı indikten 5 dakika sonra önce silah sesi, ardından da babamın çığlıklarını duyduk. Hemen aşağı koştuk. Babamın bacağı kopmuş, kanlar içinde yatıyordu. Hemen içeri aldık. Merdiven altındaki duvarı kırıp babamı oradan yandaki eve geçirdik. Gerisini hatırlayamıyorum. Hatırlamaya çalıştıkça korkudan ellerim titriyor. Babam şimdi yoğun bakımda. Bizim bunları yaşamamıza sebep olan Cumhurbaşkanı savaş zamanında sadece 1 gün burada olsaydı anlardı bizi. Bu kadar çocuk daha hiçbir şeyi görmeden savaşı gördü. Biz sadece barış istiyoruz.”