Duruşma sırasında telefonuyla oynadığı gerekçesiyle salonda bulunan akademisyen Zafer Yörük’ün telefonuna el konuldu. Bu kararın ardından salonda gerginlik çıktı. Avukatlar mahkemeye ‘her telefonu elinde olanın telefonuna el koyarsanız bu duruşma bitmez’ diyerek itiraz etti.
Yörük’ün telefonunun savcılığa gönderilerek inceleneceği belirtildi. Bu arada duruma itiraz eden Zafer Yörük salondan çıkarılarak gözaltına alındı. Yörük, daha sonra serbest bırakıldı.
‘PROTESTO HAKKIMIZI KULLANDIK’
Kazım Kızıl ile birlikte tutuklanan çoğu üniversite öğrencisi 7 kişi yaptıkları savunmalarında 16 Nisan referandumundaki şaibe iddiaları nedeniyle protesto haklarını kullandıklarını söylerken, “Ülkenin geleceği için bu kadar önemli bir oylamanın bu şekilde sonuçlandırılmasına sessiz kalamazdık. Biz orada barışçıl bir gösteri yaparken polis barikat kurdu ve uyarı bile yapmadan bizi gözaltına aldı” dediler. Ege Üniversitesinde öğrenci Baran Bozlaş ifadesinde, “Tutukluluk halim devam ederken sınavlarıma girmek istedim ancak cezaevi yönetimi benden yol parası olarak bin 300 lira istedi. Bu şekilde eğitim öğretim hakkım engellenmiştir” dedi.
KIZIL: KİM OLDUĞUM BİLİNİYORDU
Kazım Kızıl savunmasına, ‘ben gazeteciyim’ diyerek başladı. Türkiye Gazeteciler Sendikası’na üye olduğunu ve bu sendikayla birlikte Uluslararası Gazeteciler Federasyonu’nun sağladığı basın kartına sahip olduğunu söyleyen Kızıl savunmasını şöyle sürdürdü, “17 Nisan’da referandum protestosuna haber takibi yapmaya gittim. Video çekimi esnasında boynumda basın kartım vardı. Emniyetteki ifademde de basın kartımı gösterdim ancak sonrasında cezaevi yönetimi tarafından el konuldu. Daha sonra mahkemede delil olarak kullanmak için cezaevi yönetimine dilekçe yazıp basın kartımı istememe rağmen tarafıma verilmedi. Ben gözaltına alınırken polisler aralarında ‘Kazım’ı da mı aldın’ diye konuştu. Dolayısıyla ben alınırken kim olduğum, orada ne yaptığım biliniyordu. 17 Nisan’da haber takibi yapmak için gittiğim eylemde 2911 sayılı yasaya muhalefetten gözaltına alındığımızı söylediler bize. Ancak ben emniyetteyken hakkımda cumhurbaşkanına hakaret suçlaması yapılmış. Hangi tweetlerden dolayı Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlaması olduğunu da daha 3 hafta önce iddianameyi gördüğümde öğrendim. Bu sebeple hakkımda aleyhime delil üretilmiş ve tutuklama yapıldıktan sonra suç oluşturulmuştur. Adil yargılamada bir kısıtlama söz konusudur. Yaptığım tüm paylaşımlar Türkiye’nin de taraf olduğu Uluslararası Sözleşmeler ve Anayasa’daki ifade özgürlüğü kanunu ile koruma altına alınmıştır. Paylaşımlarımda şiddete çağrı veya herhangi bir nefret söylemi yoktur. Bu yüzden üzerimdeki bütün suçlamaları reddediyorum.”
Kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu 7 kişinin tahliye edilmesine karar verdi. (DUVAR)