"Pasajda esnaf arasında bir kuralımız vardı. Yemeği her gün biri yapar, yemek o kişinin dükkanında yenirdi. O gün de sıra bizdeydi. Öğle vakti olunca esnaf, "Yemek hazır değil mi Seferi?" diye seslenmeye başladı. Taksici Mehmet arkadaşla ocağın başındaydık. Pişmiyordu bir türlü menemen. "Az daha bekleyin" diyordum, "Ölmezsiniz ya!" Gazete okurken ben, "Menemen pişti" dedi Mehmet arkadaş. Ocağın altını kıstık. Tam dükkandan çıkıp "Haydi yemeğe!" diyecektim ki, o sırada ayaklarımın önüne bir bomba düştü. O yemeği yemek kısmet olmadı..."
9 Kasım 2005, Şemzinan'da Umut Kitabevi'nin bombalanma anını bu sözlerle anlatıyor kitabevinin sahibi Seferi Yılmaz. Mehmet Zahir Korkmaz bombalama esnasında, Ali Yılmaz'ın ise keşif sırasında açılan ateş sonucu hayatını kaybettiği Umut Kitabevi'nin kapıları, bombalamanın 9. yıl dönümünde, yeniden halka açılıyor. Şüphesiz bu kirli oyunun ifşasında Şemzinan halkının, haksızlığa boyun eğmeyen reflekslerinin büyük katkısı var. O nedenledir ki, Şemzinan halkı "Şemzinan, Umut Kitabevi'dir!" sloganı eşliğinde yapacağı yürüyüşle devletin Şemzinan üzerine oynadığı kirli oyunları bir kez daha protesto ederek, kitabevinin kapılarını halka açacak.
Seferi Yılmaz'la, Şemzinan sokaklarında yürürken esnafla selamlaşıyor. Kitabevine vardığımızda çayımızı önümüze alıp, sohbete dalıyoruz.
-Ölmediniz. Üstelik ölmediğiniz için de 'suç' isnat ettiniz, tutuklandınız, yargılandınız.
Belki bombalamak yanlış bir eylem türü oldu. Normal bir suikastla, yani silahla da öldürmek mümkündü. Ancak bomba ile öldürmenin halk üzerinde farklı bir psikolojik etkisi var. Psikolojik etki yaratmak, korku imparatorluğunu kurmak istediler hem de beni yok etmek. İkisini de başaramadılar. Ama canımızdan can aldılar. İki güzel kardeşimizi yok ettiler.
-Başka neleri başaramadılar?
Düşünsenize, bütün esnaf toplanmış yemek yiyorken bombalama gerçekleşseydi en az 10 kişi ölürdü. Zaten amaçlanan da buydu. Toplu katletmek. Bu işlerine gelecekti.
'ŞEMDİNLİ'DE BOMBA ÜRETİLİYOR' MANŞETLERİNİ BİLE HAZIRLAMIŞLARDI
-Toplu olarak bir suikast yaşansa ve çok daha fazla kişi ölseydi, planlananlar harfi harfine gerçekleşseydi, ne olacaktı?
Bu suikastın manşetleri bile hazırlanmıştı. Bagajdan çıkan fotoğraflar, ölüm listeleri, krokiler, olayın hiç sıradan olmadığını daha ilk günlerde belli etmişti. "Şemdinli halkı PKK'ye bomba üretiyor" ya da "Şemdinli'de bomba üretirken ellerinde patladı" diyeceklerdi. Ama bomba kendi ellerinde patladı.
-9 Kasım'dan öncesinde bu işaretler var mıydı?
O güne gelene kadar aylarca her gün tahrik politikası uygulandı burada. Onlarca bomba patlatıldı. Tam 67 iş yeri tahrip edildi. Tüm bu bombalamaların faili biz olacaktık böylece. Terörle Mücadele 2. başkanı Emniyet binasında, İlçe bölük komutanı Erhan Yılmaz ve Tabur Komutan Yardımcısı Mustafa Yanık Yarbay ise Umut Kitabevi'ne 10 metre yakınlıkta bir oteldeydiler. "Şemzinan'a hiç gelmeyen insanlar o gün neden oradaydı?" diye sormak lazım.
-Bu ülkede, devlet ancak bir arabanın yaptığı kazayla ya da bir kitapçıya atılan bombayla gün yüzüne çıkıyor sanırım…
Susurluk'ta tutan planlar burada tutmadı. Orada devlet hemen ortaya saçılan belgeleri topladı. Kendi istediği kadarını verdi, istemediğini sakladı. Umut Kitabevi'nde ise, suçüstü yakalandılar. Hem kendileri hem belgeleri. O gün, katliamcı devlet Şemzinan halkının ellerinde kıskaca alındı.
AKP CESARETİ VARSA ERGENEKON'DAN ÖTEYE GEÇSİN
-Şemzinan bu ve benzeri olaylara çok da yabancı sayılmaz öyle değil mi?
Öyle. 90'larda da burayı boşaltmak istiyorlardı. İnsansızlaştırmaktı amaç. Nasıl ki şuan hayali sınırlarını halkın tarlaları üzerine çekmiş, kafasına göre sınır koyuyorlarsa Şemzinan'ı da tümüyle PKK'ye karşı bir saldırı üssü haline getireceklerdi. Asıl istenenin bizleri "Bombacı" ilan ederek sürgün etmek olduğunu biz biliyorduk. Bilmeyen de geç olmadan öğrensin.
-Sancılı bir dava süreci yaşandı. Bu ülkenin Genelkurmay başkanı halkın suçüstünde yakaladığı Astsubay Ali Kaya ve Özcan İldeniz için "Tanırız iyi çocuklardır" dedi ama suçlular 39'ar yıl ceza almaktan kurtulamadı. Büyükanıt da konudan ötürü 'itibarı zedelenmiş' hissetti. Yargı bu meselede ne kadar şeffaf olabildi?
Eğer AKP hükümeti üzerine gidebilseydi, o kadar cesaretli olabilseydi Ali Kaya'nın 93-94 sürecinde Diyarbakır'da yaptıklarını, faili meçhul cinayetlerini, işkencelerini de yargılardı. Bir Umut Kitabevi meselesi değildir bu. Ergenekon Davası buzdağının görünen kısmıdır. Üstelik de o davada Fırat'tan bu tarafa düşen suçlar yargılanmadı. Yani mesele öyle sadece Ergenekon, Balyoz, Ümraniye'de bir evde bulunan bomba değildir. Bunların üstüne gitmelerinin sebebi olayın kendilerine dönük kısmı ile ilgili olmaları. Asıl temeli Şemdinli olayıdır. Niyet etseler o zaman peş peşe gelecek Yüksekova da, öldürülen çoban davaları da. Fakat bunlar bir tek kendi çevrelerindeki kiri temizlemek istiyorlar. Umurlarında değil 4 bin tane köy yakılmış, binlerce insan yurtlarından göç ettirilmiş, 20 bin kişi faili meçhul cinayete gitmiş...
-Peki kimler yargılanmadı?
En başta Yaşar Büyükanıt, Hakkâri İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Kubat, Şemdinli Jandarma Karakol Komutanı Binbaşı Erdem Yılmaz, Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Selahattin Uğurlu. Hepsinin suçları belgeleri ile ortada. Ama hala korunuyorlar. Bugün Kürt bir gazeteci, bir legal parti mensubu delilsiz yere "terör örgütü yönetmekten" cezaevinde yatıyor ama işte bu failler mahalle mafyası kadar bile suçlu görülmüyor. Devlet hep tekerrür eder. Bu yargılamadaki tavrın aynısını Hrant Dink cinayeti davasında da görmedik mi? Örgüt yok derler, ifşa olanlara suçu bindirip asıl adamları koltuklarında yaşatmaya devam ederler.
‘ALİ KAYA İZLESİN!’
-Kitabevini yeniden açıyorsun? Üstelik de bomba izleriyle birlikte.
Orada arkadaşımı yitirdim. Suçsuz bir insanın kanı o kitapların üzerine sıçradı. Bir müze gibi kalsın istedim. Biz Kürtler çok unutkanız, sistem de bundan faydalanıyor. Unutmamaya vesile olsun. Türkiye'deki antidemokratik uygulamalardan sadece birisidir. Benzeri onlarca olay vardır. İzlerini saklamalıyız. JİTEM burada derin bir yara aldı. Yarın açıyoruz bu kitabevini ama her şeye rağmen açıyoruz bu bilinsin. Benim bireysel kaygılarım yok. Çünkü Şemzinan'ın her karışı Umut Kitabevi'dir bunu biliyorum. Ali Kaya olduğu yerden izlesin şimdi, hiçbir planı nasıl da tutmadı görsün.
KİTAPLAR UMUT KİTABEVİ'NE
Umut Kitabevi 9 Kasım'da, bombalamanın 9. yıl dönümünde açılıyor. Ve dünyanın her yerinden kitapları bekliyor. Adres: Özipek Pasajı, Umut Kitabevi - Şemdinli/Hakkari