İHD, Kürt sorununda çözüm süreci, Kobanê ve tezkereye ilişkin genel merkez binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, çözüm sürecinde gelinen aşamada sorunlarla karşı karşıya olduklarını belirterek, halen müzakere aşamasına geçilemediğini vurguladı.
Sorunun çözümü isteniyorsa müzakere yapılması gerektiğini ifade eden Türkdoğan, "Müzakerenin de koşullarının oluşturulması gerekiyor. Sayın Öcalan'ın koşulları iyileştirilmeli. İmralı'da müzakere sekretaryası oluşturulmalı. Ancak hükümet halen soruna güvenlik ve terör sorunu olarak bakıyor. Bu kabul edilemez. Halen sürece ilişkin neler yapılacağına dair yol haritası açıklanmış değil" diye konuştu.
Kürt hareketinin süreçte muhatap alınması gerektiğini dile getiren Türkdoğan, Bakanlar Kurulu'nun açıkladığı kararını ise "hükümetin kendi iç çalışması, yöntem belirleme çalışması" olarak değerlendirdi. Kürtlerin dört parçada bulundukları coğrafyalarda kendi çözümlerini geliştirdiğini, Kürt hareketinin ise bütünlüklü olarak soruna yaklaştığını söyleyen Türkdoğan, "IŞİD, Kürtlere, Êzidîlere, Hıristiyanlara, hatta Müslümanlara karşı katliamlar yapıyor. Öz itibariyle de insanlığa karşı suçlar işliyor. Kobanê'de de Kürtler kendilerini canı pahasına savunuyor. Türkiye ve uluslararası güçler ise seyrediyor. Barış süreci böyle mi ilerleyecek!" dedi.
Türkdoğan, Türkiye'nin kendi vatandaşlarına, akrabalarına karşı sorumluluğunun olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Türkiye, anti Kürt ve anti Şii politikasından vazgeçmeli. Sorunlar böyle çözülmez. 40 yıllık bir örgüt, Kürtlerin siyasal yapılanması terör örgütü olarak görülüyor. Tasfiyeden bahsediliyor. Bu, süreci çatışmaya götürür. KDP ile kurulan ilişkiler PKK ile de kurulmalı. Bakanlar Kurulu kararında Kürt sorunu denmiyor, terör sorunu deniyor. Türkiye, bu tavrı yerine Rojava'da kantonlarla da ilişki geliştirmeli. PYD'nin Ankara'da temsilciliğinin olması gerekiyor."
'İZLEME VE HAKİKAT KOMİSYONLARI ACİLEN OLUŞTURULMALI'
Kobanê sınırında Türkiye halklarının dayanışmasının gazla, şiddetle dağıtılmak ve engellenmek istenmesinin de kabul edilir bir uygulama olmadığını ifade eden Türkdoğan, "Bakanlar Kurulu kararına göre Başbakan öncülüğünde bir kurul oluşturulacak. Sivil alan ise 'gerekli görülürse' dahil edilecek. Biz bunu yıllardır söylüyoruz. 3. alan oluşturulmalı. Ancak bu yaklaşımımız kararda yer almıyor. Akil İnsanlar heyetinde yer alan biri olarak, hükümet yetkilileriyle yapmak istediğimiz görüşmeler gerçekleşmiyor. Güçlü bir izleme komisyonu ve hakikatleri araştırma komisyonunun acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Yine bu karar, insan hakları adımlarını içeren çözümü içermiyor. Halen müzakere değil 'temas, görüşme' kavramları kullanılıyor. Bu durumda sürecin bağlayıcılığı ne olacak?" ifadelerinde bulundu.
Cihatçı gruplara Türkiye'nin verdiği desteğe dair çok sayıda iddia olduğunu hatırlatan Türkdoğan, buna ilişkin hükümetin tedbirler alarak, gerekli adımları atması gerektiğini ifade etti. Türkdoğan, hükümetin yine PKK ve IŞİD'i aynı kefeye koymasını da eleştirerek, "Kobanê halkının dayanışma talepleri var. Türkiye bu taleplere kulağını tıkamamalı. Tampon bölge meselesinde burada eğitim verilecek cihatçı grupların diğer ülkelerde kullanılması meselesinden vazgeçilmeli" dedi.
'TEZKEREYE HAYIR OYU VERİLMELİ'
Türkdoğan, parlamentoya sunulan tezkereye dair ise şu değerlendirmeyi yaptı: "Hükümet, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararını ve açık tehdit oluştuğu gerekçeleriyle tezkereyi meclise sunuyor. Bu tezkereyi onaylamıyoruz. Tezkere, savaş politikası yerine barışçıl, çözümden yana düzenlemeler, yasal ve anayasal adımlar atılmalı. Parlamentodaki vekillerin tezkereye hayır oyu vermesini bekliyoruz. Çatışmasızlık sürecinde bu tezkerenin meclise gelmesini anlamak mümkün değil. Askeri mantıktan vazgeçilmeli. Bakanlar Kurulu güçlü sivil alan mekanizmasını geliştirmeli. Sayın Öcalan'ın örgütle, dışarıyla, kamuoyuyla bağlantı kurabileceği koşulların oluşturulması gerekiyor. Nefret dili yerine barış ve çözüm dili kullanılmalı."