2 Kasım 2013’te tutuklanarak konuldukları Hakkari Cezaevi’nden “Van’a sevkiniz var” denilerek, 2’si uçakla, 3’ü karayoluyla olmak üzere 5 çocuk tutuklu, Aralık 2013’te Sincan Çocuk Cezaevi’ne sürgün edilmişti. B.T. (18), H.D. (18), S.D. (16), F.E. (17) ve D.A. (17), yargılandıkları mahkeme kapsamında dün görülen duruşmada Adli Tıp Kurumu’nda yapılan parmak izi kontrolleri sonrasında dosyada itham edilen suçlamalardaki parmak izleriyle uyuşmadığı gerekçesiyle tahliye edildi.
Hakkari 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları süren 5 çocuk tutuklu, davanın görüldüğü Hakkari’deki duruşmaya Sincan Çocuk Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Mahkemece tahliyelerine karar verilen 5 çocuk tutuklu, dün akşam saatlerinde cezaevinden çıktı.
TUHAD-FED Ankara Temsilciliği ve İHD’li avukatlar ile yakınları tarafından cezaevinden alınan çocuklar, Sincan Çocuk Cezaevi’nde kaldıkları süre boyunca kendilerine yönelik fiziki ve psikolojik işkenceleri, kötü muameleyi ANF’ye anlattı.
4’ü lise öğrencisi olan 5 çocuk tutuklu, cezaevinde kaldıkları süre boyunca aileleriyle aradaki uzak mesafe nedeniyle en fazla 2 kez görüşebildi. Çocukların, insanın kanını donduran uygulamalara dair anlatımlarda bulunurken, “Bunlar anlatılmayanlar yanında hiç kalır” sözleriyle yaşadıklarına dikkat çekti.
‘BURADA ADAM OLACAKSINIZ!’
Gözaltına alındığında emniyette gördüğü işkenceden dolayı revire dahi çıkarılmadığı Hakkari Cezaevi’nde kaldığı bir ay boyunca kalp ağrıları yaşayan B.T. (18), yaklaşık bir yıldır tutuklu olduklarını belirterek, gardiyanların kendilerini “Van’a sevkiniz var” diyerek kandırdıklarını söyledi. Sincan Çocuk Cezaevi’ne geldiklerinde kendilerine ilk olarak çıplak arama dayatıldığını ifade eden B.T., “Nereden geldiniz, diye sordular. Hakkari’den dedik. Bize ‘burada adam olacaksınız’ dediler. Arkadaşların yanına vermediler. Müdür bize ‘kurallara uyacaksınız, rahat duracaksınız’ dedi. Gardiyanlar bizi korkutmak için gözümüzün önünde adli tutuklu çocukları dövüyorlardı. Biz de korkmuyorduk. Her gün tartışmalarımız oluyordu onlarla” diye kaydetti.
KEYFİ DAYATMALAR VE CEZALAR
“Siz teröristsiniz, barındırmayız” diyen gardiyanların sık sık gelip ayakta sayım istediklerini söyleyen B.T., “Kışın soğukta sabah saat 06.00’da gelip ‘dışarıda sayım vereceksiniz’ diye dayatıyorlardı. Biz kabul etmiyorduk. Ondan sonra kabul etmeyince de bu kez iki daha kalabalık geliyorlardı. Zorla, keyfi sayım dayatıyorlardı. Başka koğuşa geçtik. Soğuk havada çıkacaksınız, her gün kamera önünde olacaksınız diyorlardı. Biz de istemiyorduk. Kapıları kapattıktan sonra gece saat 00.00’da uyuyacaksınız, diyorlardı. Geceleri gelip uyuyup uyumadığımıza bakıyorlardı. Uyumayan olunca hücre cezası veriyorlardı” dedi.
Gardiyanların aşağıda olan oda kapılarının otomatiğini kapattıklarını kaydeden B.T., sağlık sorunu ya da acil bir durum yaşanması halinde kapıların kapalı oluşunun sorun olacağını söylediklerinde “bizim sorunumuz değil” yanıtı aldıklarını ifade etti.
‘24 SAATİMİZ İZLENİYORDU’
16 yaşında ve tutuklandığında lise 2. sınıf öğrencisi olan S.D., şunları anlattı: “Hakkari’den sürgün geldik. Psikolojimiz çok bozuktu. Ailelerimiz de görüşe gelemiyorlardı. Mesafe uzaktı. Gardiyanlar bazen kapılar kapalıyken her dakika, her saat bakıyorlardı. Yemek saatlerinde bakıyorlardı. Nasıl yediğimize bakıyorlardı. Banyo günlerinde dahi gelip odaların içine bakıyorlardı. Taciz ediyorlardı.”
‘SÜREKLİ TACİZ, DARP, HAKARET VARDI’
Tutuklandığında lise son sınıfta olan H.D. (18), Hakkari Cezaevi’nde bir ay kaldıklarını, Pozantı olaylarına ve 15 kişilik koğuşta 20 kişi tutulmalarına karşı 27 Kasım 2013’te eylem gerçekleştirdiklerini dile getirdi. O eylemden sonra “Van’a gidiyorsunuz” denilerek sürgün edildiklerini kaydeden H.D., “Van’da iki gruba ayırdılar. Kelepçeli bir şekilde Sincan Çocuk Cezaevi’ne götürüldük. Yol boyu hakaretlere maruz kaldık. Sincan Çocuk Cezaevi’nde bizi aldıkları koğuşlar izleniyordu 24 saat kamerayla. Tek kişilik odalardı. Gardiyanlar sürekli gözetleyip, taciz ve hakaretlerde bulunuyorlardı. Fiziki olarak da darp edildik. Tutuklanmadan önce kırık olan sol kolumdan 3. ameliyatı olmuştum. Omuzdan kırılmıştı. Gardiyanlara kolum kırık tutmana gerek yok diyordum. Onlar kolumu daha çok çeviriyordu zarar vermek için. Sağ koluma hiç dokunmuyorlardı. Sol kolumu büküyorlardı hep” dedi.
‘KIRIK KOLUM TEDAVİ EDİLMEDİĞİ GİBİ İŞKENCE YAPILIYORDU’
“Banyo yapamıyorduk. Arkadaşlarla nöbet tutup öyle banyo yapıyorduk. Gelip arkadaşlarımızı taciz etmesinler diye” diyen H.D., anlatımlarını devamla şöyle sürdürdü: “Uyumadığımız gerekçesiyle yataksız sadece demir olan hücrelere koyuyorlardı. Açlık grevi yaptık. Biz de açlık grevinde olduğumuz için hücrede değil koğuşta olmamız gerekir dediğimizde müdür, elini masaya vurarak, ‘Burası Hakkari değil. Ben sizi öyle bir koyarım ki hücreye. Kimse kurtaramaz. Burada benim emirlerim geçerli’ dedi. Hücrede 3 dikiş parçalandı kolumdaki. Ocak ayında olmuştu bu. Ben hastaneye sevkimi istedim. Kolum ciddi bir sağlık sorunuyla karşı karşıyaydı. Sadece kampüsteki hastaneye götürdüler ve orada yaranın içine sadece pamuk sıkıştırdılar, gönderdiler. Hücreye gelince ben açtım sonra atletimi yırtıp koluma sardım. Bugüne kadar defalarca sevk istedim. Sadece bir kez götürdüler onda da ağrı kesici verdiler. Ben yatamıyorum, ağrı sızı çok diyorum, sadece ağrı kesici verdiler. Uyuyabilirsin dediler!”
‘ZORLA ÇIPLAK ARAMA YAPIP, KIYAFETLERİMİ DE VERMEDİLER’
Şu an sol kolunu kaldırmakta zorlandığını söyleyen H.D., “Cezaevinde daha da kötüydü. 11 Haziran 2014’te Sincan 2 Nolu F Tipi’ne alındığımızda gardiyanlar birbirlerine haber vermişler. F Tipi’ndeki gardiyanlar beni gördüklerinde ‘Harun sen misin? Gel bakalım, sen çok çektirmişsin’ dediler. Bir odaya aldılar elbiselerini çıkar dediler. Ben de çıkarmadım. 4 gardiyan beni tutup kıyafetlerimi zorla çıkardılar. Sonra elbiselerimi giydim yine. Kazak ve tişörtlerimi vermediler. Gardiyan ve asker rengi değil dediler. Savcıya itiraz edersin dediler. Biz de biliyorduk ki savcının talimatıyla yapıyorlar bunu” ifadelerinde bulundu.
TEHDİT, HAKARET, İŞKENCE
Ağustos ayında İstanbul Adli Tıp Kurumu’na giderken yol için yanlarına aldıkları çikolata ve suyun kendilerine verilmediğini söyleyen H.D, B.T. ile birlikte ellerinin kelepçelendiğini, komutanın ise sürekli hakaret ettiğini ifade etti. “Biz böyle olursa gelmeyeceğiz dediğimizde komutan ‘siz gelin ben biliyorum yapacağımı’ diyerek yanıt verdi” diyen H.D., havalandırması olmayan eski tip bir ringle İstanbul’a götürüldüklerini belirtti: “Çikolata ve suyumuzu ringin deposuna koydular. Vereceklerini söylemişlerdi ama yolculuk boyunca vermediler. Su ve kumanya vermediler. Ring kamerasında da var bunlar. Önce Maltepe Cezaevi’ne götürdüler önce. Benle B.T.’yi Metris’e götürdüler. ‘Siz geçicisiniz’ diyerek yemek ve su vermediler. Ben de geçiciyiz diye öldürecek misiniz, dediğimde sanki öncesinde uyarmış gibi ‘sana son kez sus diyorum’ diyerek tehdit etti.”
‘DANIŞTAY’IN KARARI VAR AMA ASKER ‘TANIMAM’ DİYORDU’
“Ertesi gün Adli Tıp’a götürülürken yine sorduk komutana, bize yemek vermeyecek misiniz diye. Bakarız dedi. Hakaret ettiler, sol koluma kelepçe vurarak tam sıktı. Raporda yazıyor dedim kolum için. Raporu duvara vurdu, ‘yazmıyor ulan’ dedi. Yemek vermediler yine o gün” diyen H.D., şunları belirtti: “ Dönüş yolunda da yemek vermediler. Kapıyı çaldığımızda bekliyorum ki burada kimse sizi duymasın dediler. Deniz kenarında yemek yiyorlardı. Sonra ringe getirip yiyorlardı. Biz burada yemeyin, dışarıda yiyin dedik. Midemiz bulanıyor balık kokusundan dedik. Uzanamıyorduk da ringin içinde. Biz Danıştay’ın kararı var, hastane ve sevklerde kelepçe vurulamaz kararı var. Komutan Danıştay benim diyordu. Sincan’a döndüğümüzde cezaevindeki gardiyanlar şaşırdı, hayırdır renginiz atmış diyorlardı. Biz de iki gün siz kalın ringde aç susuz bakalım renginiz atmayacak mı? Sonra Sincan’dan çıkarken yanımıza aldığımız çikolata ve sular olduğu gibi duruyordu, onları gördüler. Komutana baktılar, komutan da aracın kapısını kapattı ‘götürün’ dedi.”
‘HASTANE SEVKLERİNDE HİÇBİR TEDAVİ YAPILMIYORDU’
Lise 3. sınıf öğrencisi D.A. (17), cezaevindeki baskılardan ötürü 3 ay önce açlık grevine girdiklerini belirterek, “Bizleri müşahedeye aldılar. İdareden gelen bir heyet bizi tehdit etti; ‘Grevi bırakın yoksa gerekeni yaparız’ diyerek. Biz de bırakmayacağız, dedik. Müşahedelerdeki battaniyeler alındı. 2-3 gün boyunca sandalyeler üzerinde uyuduk. Özellikle hastane sevklerinde hiçbir şekilde bize bakmadılar. Dişim ağrıyor çek diyorum, çekemem diyor. Dolgu yapılması için söylediğimizde de yine yapamam diyorlardı. Ağrı kesici verip gönderiyorlardı” ifadelerinde bulundu.
‘SİNCAN’DA KABUS BAŞLADI’
4 kardeşiyle birlikte cezaevinde olanlardan biri de lise 1. sınıf öğrencisi F.E. (16). Kendisiyle birlikte bir kardeşi de yeni tahliye olan F.E., Sincan Çocuk Cezaevi’nde yaşadıklarını kabus olarak niteliyor. “Sincan’a geldik, kabus başladı” diyen F.E., “Yılbaşı sabahı bize işkence yaptılar. Birbirimize sesimizi duyurmayalım diye aralıklı olarak odalara koymuşlardı. Bir gün sayım sırasında başgardiyan hasta bir arkadaşımız vardı onun inmesini istedi. O sıra küfür, hakaretler etti. Daha sonra tüm gardiyanlar üzerimize geldiler bize işkence yaptılar. Bir kısım arkadaşı sürgün ettiler. Bizler Sincan’da 5 gün boyunca hücrede kaldık. İki gün bize ne yemek ne su ne battaniye ne yatak vermediler. Boynumda darp izleri vardı halen. Bize daha sonra 5 gün daha hücre cezası verdiler. E.T. (15) adlı arkadaşımla beni 6 ay birlikte tuttular” dedi.
‘BİZE HER ŞEY YASAKTI’
Her gün keyfi baskı ve uygulamalar olduğunu dile getiren F.E., “Bize Adalet Bakanlığı’nca verilen her hak, sosyal aktiviteler yasaklandı. Gerekçeleri ‘iyi haliniz yok’ diyorlardı. İsyan etmeden önce düşüneceksiniz diyorlardı. Top istiyorduk yok, tenis raketi istiyorduk yok. Aile ve avukat görüşü dışında dışarı çıkarmıyorlardı” diye kaydetti.
‘SİZ KÜRTLERİ BİTİRECEĞİZ’ TEHDİTLERİ, HAKARETLER
Ağustos ayındaki İstanbul Adli Tıp Kurumu’na yönelik sevk sırasında “tuvalete gidersiniz” denilerek su dahi verilmediğini belirten F.E., şunları söyledi: “Ring camının biri kırıktı, kapatın dedik. ‘Size böyle daha iyi’ diyorlardı. Götürdükleri Maltepe Cezaevi’nde yemek vermediler. Yataklar kirliydi, sabaha kadar yatamadık, oturduk. Sonra ertesi gün kapıda askerler bize saldırdı. Arkadaşın kolunu o kadar çevirdiler ki kramp girdi. Komutan da küfür etti. Sonraki gün Ankara’ya dönüşte askerler, benim kafamı, göğsümü demire vurup, ‘Siz Kürtleri bitireceğiz’ diyerek sürekli küfür ediyorlardı. Komutana söylüyordum ama hiçbir şey demiyordu.”
HİÇBİR SUÇU YOKKEN 70 YIL CEZA VERDİLER
Cezaevindeki gardiyanların kendilerini sürekli gözetlediklerini ifade eden F.E., “Biz korkuyorduk. Acaba Pozantı’daki gibi olur mu diye. Bugüne kadar hep korkuyla yaşıyorduk. Son 2-3 aydır bizi bir araya getirdiler. Hep ayrıydık. Mersin’de tutuklandıktan sonra Sincan’a getirilen 15 yaşındaki E.T’ye 70 yıl ceza vermişlerdi. Hiçbir suçu yoktu. Zorlamışlar, ‘sen suçlamaları kabul edeceksin, seni bırakacağız’ diye. Getirdikleri avukat da savcının kızı çıkmış. ‘Mahkemede her şeyi kabul et’ demiş. Mahkemede ‘KCK’li misin?’ diye sorduğunda o da evet demiş. Yani E.T., nereden bilsin PKK’yi, KCK’yi. Zaten ona da işkence yapmışlardı. Gözünü morartmışlardı. Şimdi tek kaldı cezaevinde” dedi.
“Hiçbir zaman huzurlu günümüz olmadı. Bilerek gidip elektriği, televizyonların ana fişlerini çekiyorlardı. Adli bir tutuklu vardı Suriyeli çocuk. Öldüresiye dövüyorlardı. Nereden geldiğini de bilmiyorum ama dilini de bilmiyordu” diyen F.E., adli tutuklu çocukları köşeye çeken gardiyanların tokatladıklarını belirterek, sözlerini noktaladı. / Firatnews