Açıklamada mahallelerin su ve elektriklerinin kesilmesine de dikkat çekilerek, bunun savaş zamanlarında dahi uygulanmaması gereken bir yöntem olduğu belirtildi. İstanbul Kent Savunması, “Elektrik ve su kesintileriyle mahalleliler üzerinde dolaylı baskı kurulmakta ve sakinler terke zorlanmakta; bir yandan da tüm şiddetiyle yıkımlar devam etmektedir” ifadelerinde bulundu.
BM Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Komitesi’nin zorla tahliyelere ilişkin kararına atıfta bulunulan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
1997 tarihli 7 No’lu Genel Yorumu’nda yer aldığı açıklamada, “Zorla tahliye, kişilerin, ailelerin ve/veya toplulukların kendi iradeleri olmaksızın oturdukları evden ve/veya topraktan geçici ya da daimi olarak, ve uygun hukuki veya diğer koruma biçimleri sağlanmaksızın ve bu biçimlere erişim olmaksızın çıkarılmalarıdır”.
7 No’lu Genel Yorum’a göre, “Zorla tahliyeler, tüm insan hakları arasındaki karşılıklı ilişki ve bağlılıktan ötürü, çoğunlukla diğer insan haklarının ihlal edilmesine yol açmaktadır. Zorla tahliyeler Sözleşme ile koruma altına alınan hakları açıkça ihlal ederken, yaşam hakkı, kişi güvenliği hakkı, kişinin özel yaşamına, aile yaşamına ve konutuna müdahale edilmemesi hakkı ve mülkünden barışçı bir biçimde yararlanma hakkı gibi kişisel ve siyasal hakların ihlal edilmesiyle de sonuçlanabilir.” Dolayısıyla, zorla tahliyeler tüm insan hakları sözleşmelerinde “ilk görüşte” insan hakkı ihlali olarak kabul edilmiştir. İnsan Hakları Komisyonu da zorla tahliyelerin toplu insan hakları ihlalleri olduğunu belirtmiştir.
‘SUR GİDERSE KADIKÖY DE GİDER’
İktidarın Sur’u “turistik bir markaya dönüştürmek” istediği, bu işe de ilk olarak Surluları mahallelerinden ‘kovarak’ başladığı belirtilen açıklamanın devamında şu ifadeler yer alıyor:
‘SUR SADECE SURLULARIN DEĞİL’
Sur sadece Sur’daki mahalle sakininin problemi değil aynı zamanda tüm ülkenin problemidir. Birçok kez gördüğümüz üzere, siyasi iktidar, ne zaman hukuksuz bir uygulamaya başvursa, bunu olağanlaştırmakta, genişletmekte ve böylece gelecekteki hukuksuzlukların da yolunu açmaktadır. Olağanlaştırılan hukuksuzluklar ise, tüm Türkiye’ye uygulanmaktadır. Sur’daki süreç, ülkedeki şehir merkezlerinin acele kamulaştırma altına alınacağı, sakinlerinin zorla tahliyelerle yerlerinden edilecekleri ilerdeki uygulamalara zemin yaratmaktadır.
Sur giderse, Kızılay, Eminönü, Taksim, Üsküdar vb. merkezler de gider. Bu yönüyle Sur eşi benzeri görülmemiş bir talanın da habercisidir. Bu talanın önüne geçilmesi için açılan davalar takibimizdedir.
İstanbul Kent Savunması olarak Alipaşa ve Lalebey mahalleleri sakinleriyle dayanışmamızı bildirir; Anayasa ile güvence altına alınmış olan konut hakkını ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmeleri ve ilgili insan hakları mekanizmaları karşısındaki yükümlülüklerini tüm yetkililere bir kez daha hatırlatırız. / Duvar