İnsanlık düşmanı DAİŞ çeteleri 10 Haziran'da Musul'un kontrolünü neredeyse çatışmasız bir şekilde ele geçirdikten sonra, başka halklar ve inançlara mensup topluluklara karşı etnik ve dini soykırım kampanyasına başladı.
Çeteler 3 Ağustos'ta Şengal'e yöneldiğinde, yüzbinlerce insan bir anda katliam tehdidiyle yüzyüze kaldı. Bölgenin güvenliğini sağlayan Federal Kürdistan Bölgesi güçlerinin geri çekilmesi, halk vahşet karşısında savunmasız bıraktı. Evlerinden kaçabilenler kaçtı, on binlercesi de Şengal Dağları'na sığındı.
Köyleri ve kenti işgal eden "siyah bayraklı" ve "siyah elbiseli" insanlık düşmanları, Êzîdî kültürüne dair ne varsa yok etmeye başladı. İnsanlar toplu olarak bir yerlere toplanarak, vahşice infaz edildiler. 15 Ağustos'ta Koço köyüne giren çeteler erkekler ve kadınlar bir yere topladı. Daha sonra erkekleri köy dışına çıkarak infaz etti. Katliamda cenazeler altında kalarak yaralı halde kurtulan bazı köylüler, yüzlerce kişinin infaz edildiğini anlattılar.
KAÇIRILANLARDAN BAZILARI KURTULMAYI BAŞARDI
Binlerce kadın ve kız çocuğu alıkonularak başka, DAİŞ çetelerinin denetimindeki alanlara götürüldü. Bunlardan bir çoğu köle pazarlarında satıldı, tecavüze uğradı, infaz edildi. Bazıları çetelerin eline düşmemek için hayatına son verdi, bazıları da satılmadan önce intiharı tercih etti.
Yaşları 11-16 arasında değişen beş kız çocuğu Suriye'ye götürülüp satılacakken, 12 Ekim günü Şengal'in Rambosi köyünden HPG gerillalarının bulunduğu alana ulaşmayı başarmıştı.
Bu çocukların anlatımlarına göre, aylarca insanlık dışı koşullarda tutuldular, vahşetlere tanık oldular, tehdit edildiler, odunlarla dövdüler, merdivenlerden yuvarlandılar, gözlerinin önünde canlarına kıyan kadınlar oldu.
Çocuklar arasındaki L.H.K isimli kız çocuğu vahşeti şu sözlerle ifade ediyordu: "İki kere satmak üzere yeğenimi benden ayırmak istediler, ben karşı çıkınca odunlarla kafama vurarak kırdılar. Sonra götürüp merdivenlerden yuvarladılar."
Êzîdî kaynaklara göre, Şengal işgali ardından 10 bin dolayında kişi kayıp. Bunlardan 5 bin kişinin katledildiği tahmin ediliyor. Katliamın tüm boyutları aylar geçmesine rağmen henüz ortaya çıkmadı.
YPG güçlerinin işgalden hemen sonra yaklaşık 100 km mesafedeki Rabia üzerinden hızlıca Şengal'e giderek, çetelerin Şengal Dağı'na çıkışını engellemesi, daha büyük yeni katliamların önünü almıştı.
Daha sonra YPG savaşçıları ve HPG gerillalarının, Şengal Dağı'ndan Batı Kürdistan'a açtığı dar bir koridordan onbinlerce kişi güvenli alanlara ulaştırıldı. Binlerce kişi ise topraklarını terk etmeyi reddederek Şengal Dağı'nda kalmayı tercih ettiler. Çeteler bu insani koridoru kapatmak için sürekli saldırı halinde oldular.
DAĞIN ÇEVRESİ KUŞATMA ALTINDA
28 Eylül günü Dugure köyünde yaşanan şiddetli çatışmalar ardından bu köyün işgal edilmesi ile birlikte insani koridor da kapanmış oldu. Dağın çevresi tamamen kuşatma altında. Onbinlerce insanın geçişini sağlayarak rolünü oynayan bu dar koridoru, uzun süre açık tutmak mevcut dengesiz çatışma koşullarında mümkün görünmüyordu. Koridorun amacı sivilleri kurtarmaktı ve rolünü oynadı.
Şengal Dağı, HPG gerillaları ve Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ) ile alanda bulunan bir kısım peşmerge gücünün denetiminde bulunuyor. Çeteler son haftalarda kuşatmayı derinleştirmek için saldırılarını arttırdı.
Saldırılarla birlikte dağda mahsur kalan siviller katliam tehdidi altında bulunuyor. Alandan alınan bilgilere göre 10 bini aşkın sivil Şengal Dağı'nda mahsur kalmış durumda.
EKİM AYINDA İKİ ÇOCUK HAYATINI KAYBETTİ
Yaklaşan kış koşulları ile birlikte yaşam koşulları giderek zorlaşıyor. Havalar soğuyor, imkanlar giderek tükeniyor. İklim koşullarından dolayı Ekim ayı içerisinde iki çocuk hayatını kaybetti. Şengal işgali başından bu yana yüzlerce çocuk bu vahşetin kurbanı oldu.
Şengalliler, kışlık çadır, ayakkabı, sıcak tutacak kıyafetler, gıda, temiz su, ilaç, ısınmak için akaryakıt gibi malzemelere acil ihtiyaç duyuyor.
ANCAK 20 GÜNLÜK ERZAKLARI VAR
Ağır bir açlık tehlikesi var. Şengallilerin ellerindeki erzak ancak 20 gün daha yetecek düzeyde. Alana ancak havadan yardım yapmak mümkün.
Açlık ve fiziki katliam tehdidiyle birlikte, binlerce yıllık bir geçmişi olan bir uygarlık da kendi köklerinden kopartılarak yok olma tehlikesi altında bulunuyor. Çeteler bu Êzîdî inancına ait kutsal mekanları bombalıyor, bu kültüre ait ne varsa yok ediyor.
Dış dünya ile bağlantısı kesile Şengalliler, uluslararası toplumu acilen harekete geçmeye çağırıyor. Havadan insani yardımların acilen ulaştırılması talep edilirken, karadan da gerilla güçleri ve peşmergelerden koridor açmasını talep ediyor. Bunun için hava saldırılarının da gerekli olduğu ifade ediliyor.