ŞemdinliHaber

Salim Müslim: Rahatsızlık değil gurur duyun

Güncel

PYD Eşbaşkanı Salih Muslim: Kürtler açısından tarihi bir fırsatın ortaya çıktığı dönemdeyiz. Kürt halkı geleceğini yaratıyor. Bundan rahatsızlık değil, gurur duymalıyız.

 * Salih Muslim, “Kürtler açısından tarihi bir fırsatın ortaya çıktığı dönemdeyiz. Bunun Kürtler lehine başarıyla sonuçlanması için tüm Kürdistani kesimler sorumlu. Kürt halkı geleceğini yaratıyor. Bundan rahatsızlık değil, gurur duymalıyız” dedi.

PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, Hewlêr Anlaşması’na uygun hareket etmelerine rağmen KDP uzantılarının içinde yer aldığı ENKS’nin hem kendi içinde hem de devrime yaklaşımındaki çarpıklıklardan dolayı sorun yaşandığını söyledi. KDP’nin Rojava’da ikinci bir askeri güç ve maddi varlıkların yarısını istediğini kaydeden Salih Muslim, kendilerinin halka ait olanları peşkeş çekme pozisyonlarının olmadığını; ikinci bir askeri gücün de sonunun felaket olduğunun bilincinde olduklarını vurguladı. Türk Hükümeti ile KDP ittifakının ambargo ve çete saldırılarından daha beter bir durum yaratamayacağını belirten Muslim, Kürt halkının hem çeteleri yenilgiye uğrattığını hem de ambargoyu delmeyi başardığını söyledi. “Erdoğan, PDK, Hekim Beşar vb. kim olursa olsun halkın iradesini engelleyemez. Tarihi sorumluluklarımıza, görevlerimize göre hareket etmeliyiz” diyerek, Muslim bir kez daha “birlik herkese kazandıracak tutumdur” çağrısını yineledi. PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, şu an siyasi kesimlerin tüm çelişkilerine rağmen halkın birlik yönünde kararını vererek, doğru yolda ilerlediğine dikkat çekerek, şunların altını çizdi: “Bize kazandıracak, Rojava’nın geleceğini belirleyecek de halkın bu tercihidir. Biz halkın kararını, ortaya koyduğu bu iradeyi ve birliğini esas alıyoruz. Kazanmak isteyen diğer kesimlere de bu yolu önerir, halkın yanında yer almalarını isteriz.” 


PYD Eşbaşkanı Salih Muslim, KDP tasallutundaki Kürdistan Bölgesi yönetiminin Rojava Devrimi’ne karşı tutumu, Türk devleti ile ittifak yapabilecek duruma düşmeleri, Hewlêr Anlaşması’nı çiğnemeleri ile PYD’nin duruşuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.


 Rojava Devrimi sürecinde Hewlêr Anlaşması neden yapıldı, neden ihtiyaç duyuldu?


Hewlêr Anlaşması, 11 Temmuz’da Eniya Niştimanî Kurdên Suriyê (ENKS) ve Eniya Gelê Rojavayê Kurdistanê (EGRK) arasında imzalandı. Genel olarak 15 parti arasında imzalandı; sivil toplum örgütleri de yer alıyordu. Rojava halkının iradesini temsil edecek ENKS ve EGRK’nin 5’er temsilcisinin yer alacağı Kürt Yüksek Konseyi’nin oluşuturulması kararlaştırıldı. Hewlêr Anlaşması çerçevesinde çalışmaların sürdürülmesi amacıyla 3 uzman komitenin oluşturulmasına da karar verildi. Bu komiteler Dış İlişkiler,  Sosyal (Kamu Hizmetleri) Komite ve Güvenlik Komitesi’nden oluşturulacaktı. PYD olarak biz bu temelde çalışmalarımıza başladık. 

Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani, PYD’nin anlaşmaya uymadığını belirtti. PYD anlaşmayı ihlal mi etti?


PYD’nin Hewlêr Anlaşması’na uymadığı yönündeki açıklamalar gerçeği yansıtmıyor. PYD olarak baştan itibaren anlaşma öncesi yapılan tartışmaların çerçevesi ve anlaşma maddelerine sadık kaldık, yerine getirilmesi için tüm çabayı sergiledik ve halen de bu anlaşmaya ters düşen bir yaklaşımımız yok. Anlaşmadan hemen sonra 24 Temmuz’da Qamişlo’da toplanarak Kürt Yüksek Konseyi’ni oluşturduk. Yine anlaşmada belirtildiği gibi 3 komite de oluşturuldu. Diş İlişkiler, Güvenlik ve Kamu Hizmetleri Komiteleri oluşturuldu. 

Konsey’in EGRK bileşenleri olarak biz aktif olarak çalışmalarda yer aldık. Ortaya çıkan sorunlar ENKS bileşenlerinin tutumundan kaynaklanıyor. İstikrarlı bir yaklaşım sergilenmedi ve ikircikli bir tutum sergilendi. 
Bu dönemde Rojava’da bazı yerleşim yerleri de halkın denetimine geçti. Kobanê, Efrîn ve Dêrik bölgesinde bazı bölgeler ele geçirildi, halk kendi kendisini yönetti. 

ENKS’nin ortaya çıkardığı engeller de bu aşamadan sonra başladı. Halkın denetimi ele geçirdiği alanlardaki maddi değerlerin paylaşılmasını, bir kısmının onların denetiminde olmasını istediler. Suriye rejimini ardından halkın, YPG’nin ele geçirdiği tüm değerler üzerinde hak talep ettiler. Silah, kamu binaları, araç vb. gibi ele geçirilen değerlerin yarısının kendilerine verilmesini, onlarla paylaşılmasını talep ettiler.  Oysa Rojava Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Asayiş güçleri bir kesimin, bir partinin değil, ulusal oluşumlardır ve silah var ise bu güçlere verilmesi gerekir. Bu taleplerinin karşılanmaması ardından sorunlar baş gösterdi. 

ENKS içinde yer alan bazı partiler Hewlêr Anlaşması’nın uygulanmaması, Kürt Yüksek Konseyi’nin boşa çıkarılması için sonrasında engel çıkarmaya başladılar. 

Şunun da etkisi olduğu görülüyor. Hewlêr Anlaşması ve sonrasında ilan edilen Kürt Yüksek Konseyi ardından Türkiye tepki gösterdi ve Güney Kürdistan yönetimine baskı uygulamaya başladı. 

Bu yaklaşımlara rağmen, halkın tutumu birlik yönündeydi. Kürt Yüksek Konseyi’nin ilanı ardından 29 Temmuz’da Rojava’nın dört bir yanında gerçekleşen gösterilerle halk, Kürt Yüksek Konseyi’ni tanıdı, Rojava’nın temsil ve irade gücü olarak kabul etti. Halkın Kürt Yüksek Konseyi’ni tanıması ve sahiplenmesini görmeleri ardından açıktan davranmadılar. Direkt karşı çıkmaları durumunda halkın tepkisiyle karşılaşacaklarını biliyorlardı. Bu nedenle başka gerekçeler aradılar. PYD’yi bir gerekçe olarak ortaya koyarak, anlaşmaya göre hareket etmediğini iddia ettiler. Oysa tek gerekçeleri maddi taleplerinin karşılanmamış olmasıydı. Oysa Kürt Yüksek Konseyi bileşenleri ve PYD olarak bizim de bu talepleri karşılama durumumuz da sözkonusu olamaz. Bu değerler halkındır ve paylaşılacak bir yön varsa bunun pazarlığını halkla yapmaları gerekir.

Hewlêr Anlaşması’nda bölgelere el konulmasında ve sonrasında maddi değerlerin paylaşılması yönünde aleni ya da gizli bir madde yer alıyor muydu?

Bölgelerin halkın denetimine geçmesi, Hewlêr Anlaşması’na ters bir tutum değil. Bu daha önce de tartışılmış ve öngürülmüştü. Yine kesinlikle Hewlêr Anlaşması’nda ele geçirilen alanlarda maddi değerlerin ENKS ya da EGRK bileşenleriyle paylaşılması yönünde bir madde de yok. Kürt Yüksek Konseyi ve Komitelerin oluşturulması kararı alınmıştı ve bu uygulandı. YPG’nin Rojava halkının meşru silahlı gücü olarak tanınması, diğer kesimlerin güçlerinin YPG’ye katılarak birleşmesi, YPG dışında başka bir silahlı gücün olmaması da Hewlêr Anlaşması öncesinde tartışılarak, kabul edildi. Sonrasında bunun tersi yönünde belirtilen söylemler gerçeklikten uzak, gerekçe olarak öne sürülen belirlemelerdir. 

Hewlêr Anlaşması’nda oluşturulması kararlaştırılan komiteler çalışmalarını yürütebildi mi? Engelleyici tutumlarla karşılaştınız mı? Sonuçları ne oldu? 

Komite çalışmalarında sorunlarla karşılaştık. Örneğin, Dış İlişkiler Komitesi 10 kişiden oluşturulmuştu. EGRK bunun için 5 üyesini belirledi. ENKS, 15 partiden oluşturulduğu için 5 kişiyi belirlemekte kendi içlerinde sıkıntı yaşadılar. 5 üyenin uzun süreli bir çalışma için belirlenmesini kabul etmediler. Bu nedenle ENKS içinden belirlenen üyelerin üç ayda bir değiştirilmesi kararı alındı. Bu derece önemli bir çalışmada üyelerin üç ay gibi bir sürede sık değiştirilmesi diplomasi çalışmalarını olumsuz etkiledi. Kendi içlerinde de yaşadıkları çelişkiler oldu. 
Yine Güvenlik Komitesi’nin belirlenmesinde sorunlar yaşandı. ENKS içinden üye belirlenemedi çünkü güvenlik için çalışacak, bu çalışmayı yürütecek yapıları da yoktu. 
Silahlı güçler ve Asayiş için ihtiyacı karşılayacak üyeler belirlenemedi. Buna rağmen özellikle KDP’ye yakın Parti Demokrati Kurd, YPG dışında silahlı ikinci bir güç oluşturulması için dayatmada bulundu. Bu Kürt Yüksek Konseyi’nin kararlarına ters bir çıkıştı ve doğal olarak kabul edilmedi. 

Hewlêr Anlaşması’nda ikinci silahlı bir gücün oluşturulması gündeme gelmiş ve bu konuda alınmış bir karar yok muydu? 


Hewlêr Anlaşması ve ondan önceki tartışmalarda tek savunma gücü ve bunun da YPG olması yönünde karar alındı. İki güç olması durumunda bunun ilerde olumsuzluklara yol açacağı, Kürt tarihinde malesef örnekleri olan birakujîye yol açacağı yönünde kaygılar vardı. Bu nedenle ikinci silahlı bir gücün oluşturulması yönünde karar alındı. 
Buna rağmen El Parti’den oluşturulacak ikinci silahlı güç konusunda dayatmada bulundular. Bu silahlı güç ile Rojava’ya nasıl isterlerse öyle müdahale etmeyi planladılar. Kürt Yüksek Konseyi kesin bir ifade ile bir ülkede iki ayrı silahlı güç olmamayacağı yönünde karar almıştı. 

KDP’nin tutumunu değiştirmesi de bu nedenle miydi?


Rojava’ya yönelik KDP’nin ilk dönemdeki tutumları oldukça olumluydu. Yardım ve destek vermek istediklerini ifade ettiler, en önemli toplantılarımıza ev sahipliği yaptılar ve ulusal birliği ifade ettiler. Sanırım bu tutumlarında Rojava Devrimi’nin denetimlerinde gelişmesini istemelerinin de rolü vardı. Sonrasındaki gelişmeler onların bu planlarına uymadı. Rojava halkı devrimini bir gücün hakimiyetinden çıkarak başka bir gücün hakimiyetine girmek için gerçekleştirmedi. Bu PYD de olsa Kürt Yüksek Konseyi de olsa aynı tutumu sergileyecektir. Rojava Devrimi’ni denetimine almak isteyen hiçbir gücü halk kabul etmez. En büyük bedelleri vermiş bir halk olarak Rojava halkı, para da maddi destek de sunsa kendi iradesine hükmedecek bir yönetimi bu aşamadan sonra asla kabul etmez. Halka rağmen, klasik yönetim tarzıyla halkın yönetilebileceğini düşünmek de bir yanılgıydı. Bu yanılgıyı da yaşadılar. Bunun farkına varmalarıyla tutumlarında da değişim yaşandı. Sonrasında Hewlêr Anlaşması’nın bozulması için tutum sergileyerek, gerekçeler öne sürdüler. Biz baştan itibaren bu anlaşmanın devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz ve itina ile uygulamaya, buna göre hareket etmeye çalıştık. Bu anlaşma ve bunun bir gereği olarak oluşturulan Kürt Yüksek Konseyi’ni halk onayladı ve buna saygı gösterilmesi, sürdürülmesi için tüm siyasi partiler ve bileşenler sorumluluklarını yerine getirmeli. 

Geçici Yönetim ilanı için de hazırlıklar var. Buna yönelik de olumlu ve olumsuz tepkiler var. Bu konuda Hewlêr Anlaşması’nda gündeme gelmiş miydi?


Geçici Yönetim de tamamen daha önce yapılan tartışmalar ve ortak alınan kararlar çerçevesinde hazırlıkları yapılan bir çalışma. Kürt Yüksek Konseyi veya PYD’nin bu konuda diğer bileşenlerin onaylamadığı bir kararı uygulaması kesinlikle söz konusu değil. Şu an sadece anlaşma çerçevesinde varılan mutabakat uygulamaya, pratiğe konuluyor. Geçici Yönetimin oluşturulması, seçimlere gidilmesi ve bunun hazırlıklarının yapılması, Rojava’nın demokratik bir sistemle yönetilmesi yönünde karar alındı; o dönemde ENKS ve EGRK içindeki tüm bileşenler bunu onayladı. Fakat Rojava halkı üzerinde planlarını gerçekleştiremeyen kesimlerin daha sonrasında yaşadıkları bir rahatsızlık, pişmanlık durumu var. Sanırım şu an ortaya çıkan tepkiler de buna bağlı olarak ortaya çıkıyor. 

Şu an devam eden bir anlaşma var mı? Mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda bileşenler nasıl bir yaklaşım sergiliyor?


Bu anlaşmanın ve Kürt Yüksek Konseyi’nin bir bileşeni olan EGRK, engellere ve ENKS bileşenlerinin ortaya koyduğu gerekçelere rağmen baştan itibaren çalışmalarını kesintisiz sürdürdü. Belirttiğim gibi sorun daha çok ENKS bileşenlerinin tutumundan kaynaklanıyor. Kendi içinde yaşadıkları sorunlar, çelişkiler var ve baştan itibaren parçalı bir duruş sergilediler. ENKS bileşenlerinin bir kesimi Hewlêr Anlaşması’nın devam etmesini isterken, bir kesimi de devam etmesini istemiyor. Biz olumlu bir tutum sergilemelerini bekliyoruz. Kürt Yüksek Konseyi içinde yer alan 3 parti temsilcisinin olumlu tutum sergilemeleri durumunda çoğunluk sağlanarak, yani 10 üyeden 7-8 sayısının çoğunluğu ile Kürt Yüksek Konseyi’nin de bu anlaşmanın devam etmesi de gerçekleşecektir. Onların net tutum takınmasını bekliyoruz. Çekilecek olan ve bunun devamından yana olan kesimlerin kararlarını açıklamalarını bekliyoruz. El Parti, Azadi Partisi ve belki bir iki parti daha kendilerini geri çekme yönünde bir tutum sergiliyorlar. Kalan partiler ile de ihtiyaç duyulan üye sayısı tamamlanarak devam etmesi sağlanabilir. 
Sol Parti, Demokratik Sol Parti, El Parti (Nusrettin İbrahim), Birlik Partisi (Şewali) şu ana kadar olumlu tavır gösterdiler. Devamı yönünde karar almaları kendi tutumlarını netleştirmeleri durumunda 7 kişilik çoğunluk sağlanmış oluyor Kürt Yüksek Konseyi’nde. 
ENKS bileşenleri çoğunlukta Suriye Koalisyonu’na katılma kararı aldı. Diğer partiler ise buna yönelik kararlarını henüz açıklamadılar, ikircikli bir tutum içindeler. EGRK’den bağımsız kendi içlerinde yaşadıkları çelişkiler de var. Ama koalisyon bileşiminin Kürt halkına birşey vermeyeceğini, taleplerini karşılamayacığını bilen partiler mevcut ve bu kesimlerin Kürt halkının çıkarlarına, ulusal çıkarlara göre hareket ederek, tutumlarını belirlemelerini bekliyoruz. 

Engellemeler ve sözünü ettiğiniz sorunlara rağmen devam etmesi mümkün mü? Bu konuda umutlu musunuz? 


Biz bu umudumuzu kaybetmek istemiyoruz. Kürt halkının taleplerini karşılayacak biçimde birlik tutumunun sergilenmesi herkesin yararına olacaktır. Ortaya çıkan çelişkiler ulusal birlik ve Kürt halkının geleceği öncelikli olarak ele alınması durumunda zaten kendiliğinden çözülecek sorunlar. Bu sorumluluğun sergilenmesi halinde çözülecek, engeller ortadan kaldırılacaktır. 

Yaşanan bu sorunların Rojava Devrimi’ne ve halka yansıyan olumsuz yönleri var mı?


Her ne kadar bu çelişkiler ve engellemeler rahatsızlık verse de şöyle bir gerçek de var Rojava’da: Halk herşeye rağmen kendi devrimini yapıyor. Devrim süreci kesintisiz işliyor. Kaldı ki halk içinde taban bulmayan bu kesimlerin halkı etkilemesi, devrim çalışmalarını engellemesi de mümkün değil. Engeli kendi içlerinde çıkarıyor, dış dinamiklerin desteği ile söz sahibi olmak istiyorlar. Bu konuda da halkı aşma gücünü ortaya koymaları mümkün görünmüyor. Halk kendisine hizmet edeni de kendisinden çıkar sağlamak isteyen, kendisinden almak isteyen güçleri de fark ediyor, bunun kararlılığı ve iradesine sahip. Şu ana kadar sergilediği pratikle de bunu ispatladı. 

Belirttiğiniz engellemeler ve sorunlara rağmen Barzani son açıklamalarında bunun sorumlusu olarak PYD’yi gösterdi. Neye bağlıyorsunuz?


Bunun cevabını PYD olarak bizim vermemizin de çok gerekli olduğunu düşünmüyorum. Pratiğimiz ortada ve açıkçası bu açıklamaları karşılık verecek değerde bulmuyoruz. Bu söylemleri tamamen reddediyoruz ve tümünün gerçek dışı olduğu bilinmeli. Tamamen tepkisel ve gerçeklikten uzak Rojava Devrimi’ni inkar eden ve gerekçe öne sürülerek yapılan açıklamalar. Sorumsuzca, tamamen karşı tarafı suçlayan, kendi hatasını ortaya koymayan, ifade etmeyen açıklamalar. Kaldı ki bu söylemlerin cevabını zaten bizim dışımızda, vicdan sahibi kesimler de vererek, buna karşı tavır sergilediler. 

Bu sorunların giderilmesi için neler yapılabilir? 


Tarihte Kürtler açısından en büyük fırsatın ortaya çıktığı bir dönemdeyiz. Bunun Kürtler lehine, başarıyla sonuçlanması, halkın umutlarına cevap verilmesi için küçük-büyük tüm Kurdistani ve demokrat kesimler sorumlu. Öncelikle bunun bilinciyle hareket edilerek bireysel çıkarlara dayalı günübirlik yaklaşımlar bir kenara bırakılmalı. Kürtler canı pahasına, en üst düzeyde fedakarlıkla devrimini, bunun sistemini yaratıyor. Kürt halkı geleceğini yaratıyor. Bundan rahatsızlık değil, gurur duymalıyız. Kürt olmak da önemli değil, bundan gurur duyulması, desteklenmesi için. Mazlumdan yana, vicdan sahibi olmak yeterli bunun için. Kürt karşıtı politikalarla halkın taleplerinin engellenmesi mümkün değil. Erdoğan, PDK, Hekim Beşar vb. kim olursa olsun halkın iradesini engelleyemez. Tarihi sorumluluklarımıza, görevlerimize göre hareket etmeliyiz. Birlik herkese kazandıracak tutumdur. 
Şunu belirtmeyi de önemli buluyorum; bizim için önemli olan halkın birliğidir, siyasi kesimlerin birliği bizim için öncelikli bir durum değil. Şu an siyasi kesimlerin tüm çelişkilerine rağmen halk birlik yönünde kararını vererek, doğru yolda ilerliyor. Bize kazandıracak, Rojava’nın geleceğini belirleyecek de halkın bu tercihidir. Biz halkın kararını, ortaya koyduğu bu iradeyi ve birliğini esas alıyoruz. Kazanmak isteyen diğer kesimlere de bu yolu önerir, halkın yanında yer almalarını isteriz. 

Barzani ve Erdoğan’ın Amed’deki görüşmesi ile birlikte Rojava’da Geçici Yönetime izin verilmemesi yönünde uzlaşmaya varıldığı belirtiliyor? Bu ittifakların engelleyici etkisi olabilir mi? 

Rojava için en zorlu dönemi de bu kesimlerin ortaya koyduğu engelleri de atlattığımız bir dönemdeyiz. Devrimin geldiği bu aşamadan sonra bu tür karşıt ittifakların halkın özgürlük taleplerini, iradesini engellemesi mümkün değil. Zaten Rojava’ya sürülen çeteler ve ambargo ile engellenmek istendi. Şu an Rojava’ya karşı devreye konulan bu iki silah da halkın direnişi ile boşa çıkarılmış durumda. Çeteler halkın gücü karşısında dayanamadı ve kırılmayı yaşadı. Yine halkın direnişiyle ambargoyu da kırdık, üstelik bunun alternatiflerini de ortaya çıkardık. Bundan sonra hiçbir karşıt ittifakın sonuç alması mümkün değil. 

Kürt halkı temsilcisini seçecek ve kararını ortaya koyacak güçte. Halkın iradesi, tercihi ve birliğine güveniyor ve bunun başarısına da hiçbir şüpheye yer vermeyecek biçimde inanıyoruz. / Yeni Özgür Politika

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.