ŞemdinliHaber

Prof. Dr. Sancar: Taslak yapıcı ve gerçekçi

Güncel

Akil Adamlar Komisyonunda yer alan Prof. Dr. Mithat Sancar, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın hazırladığı taslağın çözüm sürecinin ilerlemesi anlamında yapıcı ve gerçekçi olduğuna işaret etti.

Akil Adamlar Komisyonunda yer alan Prof. Dr. Mithat Sancar, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın hazırladığı taslağın çözüm sürecinin ilerlemesi anlamında yapıcı ve gerçekçi olduğuna işaret etti. Taslakta üç önemli mesajın verildiğine vurgu yapan Sancar, bunları, 'yasal güvencelerin kaçınılmazlığı ve yasal güvenceler olmadan bundan sonra adım atmanın imkansızlığı, 'demokratik siyaset' ve 'demokratik çözüm hedefi' şeklinde sıraladı.


Ajansımıza konuşan Sancar, Öcalan'ın hükümete hem uyarıda bulunduğunu hem de çağrı yaptığını belirterek Rojava'nın da müzakere aşamasında masadaki başlıklardan olmasının istendiğini kaydetti. Sancar, yerel yönetimler meselesinin de yine müzakerelere geçildiğinde gündeme geleceğini ifade ederken, hükümetin siyasi soykırım operasyonlarına son vermesi gerektiğini de belirtti.

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Mithat Sancar ile "Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı"nı konuştuk.

'ÖCALAN ÜÇ ÖNEMLİ MESAJ VERİYOR...'

Ayrıntılara geçmeden önce, genel hatlarıyla taslağı nasıl buldunuz?

Taslak metin aslında Öcalan'ın süreçle ilgili aşamalı yaklaşımının bir ifadesi, yansıması. Sürecin müzakere aşamasına geçmesi için çağrı yapıyordu. Uzun süredir bu yönde hazırlıklar yürütüyordu. Taslak; bu hazırlıkların önemli bir ürünü. Hakikaten kapsamlı bir çalışma yaptığı gayet belli. Verilen bilgiler çerçevesinde bile yapılan çalışmanın kapsamı görülebiliyor. Genel olarak taslağı yapıcı ve gerçekçi buldum.

Taslakta dikkatinizi çeken; Öcalan'ın vermek istediği mesajlar sizce neler?

Üç tane önemli mesaj görüyorum. Birincisi; yasal güvencelerin kaçınılmazlığı ve yasal güvenceler olmadan bundan sonra adım atmanın imkansızlığı. Özellikle bu mesajı daha önceki çağrıları dolayısıyla özeleştiri vererek pekiştirmiş oluyor. Bu özeleştiri hem hükümete bir uyarı hem de Türkiye kamuoyuna bir söz anlamı taşıyor. Yani bundan sonra yasal güvenceler olmadan bu tür çağrılar yapmayacağına dair açık ve kesin taahhüt niteliğini taşıyor. Siyaset anlayışı bakımından da tabii önemi var. İkinci önemli nokta; sürecin başından beri vurguladığı demokratik siyaset meselesidir. Newroz'daki mesajının ana kavramı da buydu; demokratik siyaset. Bu yönde de iki yönlü mesaj verdiğini söyleyebiliriz; kendi hareketine demokratik siyasete daha çok hazırlanma yönünde mesaj verirken, daha önemlisi hükümete yönelik mesajıdır. Hükümet, gerçekten sürecin ilerlemesini istiyorsa demokratik siyasetin önündeki engelleri kaldırması gerekiyor. Öcalan bu vurguda bulunarak, bence demokratik siyasetin kurumsal, hukuksal, kültürel şartlarının olgunlaştırılması için hükümeti daha fazla adım atmaya çağırıyor. Aynı zamanda siyasi aktörleri de, hükümet dışındaki aktörleri de demokratik siyaset konusunda daha yoğun ve derin çalışmalara davet ediyor. Sürecin bence de ana kavramı, kilit kavramı demokratik siyasettir. Bunun yeniden bu taslakta vurgulanmış olması bence yerindedir.

'ÖCALAN İTHAMLARA YANIT VERDİ'

Üçüncü mesaj...

Evet, o da kapsamlı demokratik çözüm hedefidir. Şimdiye kadar bu süreci eleştiren bazı çevreler Kürt hareketinin belli pazarlıklar yoluyla, belli pazarlıklar üzerinden ve sadece kendi örgütsel, etnik haklarını, çıkarlarını gözettiğini iddia ediyordu. 'Bu süreçten demokrasi çıkmaz' şeklindeki tez, Kürt siyasi hareketine itham niteliği taşıyordu. Öcalan bu taslakta bu ithamlara da açık ve net yanıt vermiş oldu. Amacın Türkiye'nin demokratikleşmesi olduğunu, Türkiye için köklü demokratik dönüşüm programı hazırlamak olduğunu; barış sürecinin de bu hedefi içerdiğini, bundan ayrı düşünülemeyeceğini taslakta somut şekilde belirtmiş oluyor.

'KURUMSALLAŞMA VE YASALLIĞA OTURTULMASI GEREKLİ'

Hükümetin taslağı dikkate alarak somut olarak ne yapması bekleniyor?

Öcalan'ın temkinli bir üslup kullandığı yönünde tespitler var, bence bu müzakere sürecine geçiş çabalarının da gereğidir. Hükümete bu aşamaya geçmek için açık söylemek gerekirse oldukça geniş bir kredi açmış, Öcalan. Ama ANF ve Özgür Gündem'de yayımlanan taslaktan, görüşme notlarından anlaşılan; hükümete artık bu işi ciddiye alması yönünde uyarı yapıyor. Seçimlerin yaklaşıyor olması da rol oynuyor. Hükümetin süreci kullanarak seçimlerden avantajlı çıkma hesaplarına burada bir fren koyuyor. Seçimler yaklaştıkça hükümetin bazı adımlar atması bekleniyor ama bu sefer atılacak adımların geçici ve konjonktürel olamayacağını vurgulamış. 'Adım atmalıdır ama atılacak adımlar açıkça yasal bir güvenceye bağlanmalıdır' mesajını veriyor. Bence doğru bir mesajdır. Müzakere sürecine bir an önce geçebilmek için ana noktalarda kurumsallaşma ve yasallığa oturtulması gereklidir.

Hükümet bütün bu başlıklara onay vermiş değil belki ama bu taslağı müzakere çerçevesi olarak kabul etmiş, diye anlaşılıyor. Hükümetten herhangi bir yalanlama gelmemesi de bu tespiti güçlendiriyor. Eğer öyleyse, hükümet de müzakere için bu taslağın çerçeve olarak kullanılacağında mutabıksa, sürecin ana hatlarıyla nasıl yürüyeceğine dair yolun belirlenmesi kolaylaşmış olur.

'HÜKÜMET TASFİYEYE BAŞVURMAMALI; SİYASİ ALANI GENİŞLETMELİ'

Hükümetin bu aşamada 'kamu düzeni' vurgusunu ön plana çıkarması negatif bir etki yaratır mı?

Hükümet uzun süredir 'kamu düzeni' kavramını öne çıkarıyor. Öcalan çözümün demokratik kamu düzeni ekseninde ele alınmasını istiyor. Hükümetin siyasal tasfiyelere başvurmaması yönünde uyarı var. Yani siyasi alanı genişletmesi gerekiyor, bunun için de yasal düzenlemeler yapması gerekiyor ve eğer geri çekilme de olacaksa, bunun tüm aşamalarının yasal güvenceye bağlanması lazım. Bunu izleyecek kurulların da oluşturulması lazım. '99'da, Habur'da yaşananların bir daha tekrar edilmemesi için çok net yasal güvenceler istiyor.

Yasal düzenlemeler şöyle önemli: Hükümet kamu güvenliği ve kamu düzeni vurgusu çerçevesinde paket hazırlamıştı. Aslında bu paket mevcut siyasal ortamı daha da baskıcı hale getirecektir, bunun yerine Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması veya çok önemli ölçüde reforme edilmesi gerekiyor. Sadece bu değil; ceza kanununda da bazı düzenlemelerin olması lazım. Örgüt üyeliği, örgüt adına suç işleme, örgüt propagandası başlıkları altında mevcut düzenlemelerin mutlaka değiştirilmesi ya da kaldırılması lazım. Çünkü siyasi tutuklamalar ve kıskaç operasyonları büyük ölçüde bu kanunlara dayanıyor. Düzenleme yapılacaksa yeni bir güvenlik paketi değil; mevcut olanı daha demokratikleştirecek, daha geri değil ileriye, demokratik hale getirecek düzenlemeler gerekiyor.

'MÜZAKERE SÜRECİNDE YEREL YÖNETİMLERLE İLGİLİ TARTIŞMA YAPILABİLİR'

Sürecin anayasal sonuçları sonraki hangi aşamada gündeme gelir?

Eğer müzakere aşaması için gerekli düzenlemeler yapılır ve süreç müzakereye evrilirse, o zaman gündeme şüphesiz anayasal güvenceler gelir. Burada da Öcalan'ın saydığı başlıklar var. Eşit-özgür vatandaşlık, kimlik haklarının, özgürlüklerinin tanınması ve statüye dair tartışma... Müzakere sürecinde yerel yönetimler vs. ile ilgili tartışma yapılacaktır. Özellikle eşit-özgür yurttaşlık ve statü, anayasal şekilde çözülecek sorunlardır. Nasıl bir uzlaşmayla çözülüp çözülmeyeceği de tarafların gerçek müzakere yürütmesiyle belli olur. 2015 seçimlerinden sonraya kalabilir, eğer tabii hükümet süreci kurumsallaştırırsa. Bunu yapmazsa, müzakereye geçmezse Öcalan'ın uyarısı var; 'kimse bir şey beklemesin' şeklinde. Hükümet kurumsallaşma yönünde gerekli düzenlemeleri yapar, adımları atarsa, anayasal boyut seçim sonrasında çok daha canlı şekilde tartışılacaktır.

'BELGE-İMZA ŞART'

Öcalan'ın sürecin belgeli hale getirilmesi yönündeki talebini nasıl yorumladınız?

Tutanak altına alınması ve mutabakatların imza altına alınması, kurumsallaşma ve yasal temel bağlamında şarttır, zorunludur. Bundan sonra, karşılıklı verilen kayıtsız sözlerle süreci yürütmenin sağlıklı ve mümkün olmadığının bilinmesi lazım. Bu aşamaya kadar bile kayıt ve imzasız gelmesi önemlidir. Ama müzakere aşamasına geçilecekse bence hem kayıt hem de imza şarttır.

'MÜZAKERELERDE ROJAVA KONUSU MASADA OLACAK'

Taslakta, "Çözümün sistemsel özelliği ve Ortadoğudaki kaçınılmaz etkisi" başlığı da var. Bu yönüyle, Türkiye'nin yeni bir Ortadoğu politikasına mı ihtiyacı var?

Öcalan'ın başından beri süreci üç aşamada düşündüğünü görüyorum. Biri doğrudan ve dar anlamda Kürt sorunu, ikincisi geniş çerçeve olarak Türkiye'de demokrasi ve üçüncüsü Ortadoğu'daki dönüşüm. Bu üçünü iç içe düşünüyor. Zaten 2013 Newrozu'ndaki mesajıyla bunlar görülebilir. Ortadoğu'daki etkiler bağlamında, Suriye ve Rojava'yı kastettiğini sanıyorum ve hükümete, Rojava'nın sürecin dışında olmadığı mesajını vermiş oluyor. Müzakerelerde de bunu başlık, konu olarak masaya yatırmak gerektiğini söylemiş oluyor; bunu hükümete hatırlatıyor. Sadece Rojava ile sınırlı değil tabii. Rojava müzakere sürecine dahil olursa, hükümetin Ortadoğu politikasında IŞİD'le mi, Kürtlerle mi hareket edeceği yönünde tercihi de netleşmiş olacaktır. IŞİD'le Sünni blok üzerinden Ortadoğu politikası, sürecin doğasına aykırıdır. Dolayısıyla süreç bu yönde de hükümetin politika değişikliğine gitmesini gerektiriyor. Öcalan sanırım Ortadoğu'daki dönüşümlerden esas olarak bunları kastedior. Bunlar eğer müzakere süreci kurumsallaşırsa taraflar arasında tartışılacaktır ve ortak noktalar aranacaktır. Eğer ortak noktalar bulunursa da bunların demokratik entegrasyon yönünde olacağını söyleyebilirim. Aksi takdirde bir çözüm ve demokrasi perspektifi olmayacaktır.

'İHTİMALDEN ÖTE KAÇINILMAZ...'

Öcalan'ın uyarılarından biri de "darbe mekaniğini devreye girer" şeklinde... Sizin için de bu ihtimal geçerli mi?

Öcalan'ın bu söyledikleri yeterince hükümet ve kamuoyunun belli kesimlerince anlaşılmıyor. Uyarısı çok açıktır. Süreç çökerse iç savaşla karşılaşılacaktır. Çünkü kaos ortamı yaşanır. Özel kuvvetlerin, derin yapılanmaların devreye girmesi, ihtimalden öte kaçınılmazdır. Böyle ortamda yeni darbe süreçleri ortaya çıkar. Klasik darbe olarak değerlendirmemek lazım. Yeni darbe mekanizmaları devreye girebilir. Böyle bir ortamda elbette herkes çok büyük zarar görecektir ama en başta hükümet bunun bedelini ağır şekilde ödemek zorunda kalır.

Hükümet yetkilileri "sürece mahkum değiliz" diye açıklamalar da yaptı ama, buna rağmen hükümet cephesindeki atmosfer nasıl?

Son bir aydaki atmosfere baktığımızda hükümetin müzakere aşamasına geçmek için adım atmaya hazırlandığını görüyoruz. İmralı'da başlayan trafik, yine HDP heyetinin hükümetle, devlet görevlileriyle yapacağı görüşmeler sonrası Kandil'e gideceği vs. dikkate alınırsa, müzakere aşamasına geçiş noktasında prensipte mutabık olduğu söylenebilir ama somut adımların nasıl atılacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Hükümet hem kendi konumunu düşünerek hem de sürecin ne kadar önemli olduğunu dikkate alarak hareket etmeli; bu ihtimal de yüksek. Seçimler de önemli faktör. Çatışmalı ortamda seçimlere girmek istemeyebilir, ama sadece bunu dikkate alması yeterli olmayacaktır. / Firatnews

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.