Alkan, kadın açısından tarihi dönemlerin yaşandığının ve kadının neredeyse binlerce yıl sonra büyük bir coşkuyla, dünya çapında bir dayanışmayla, ortak ruh ve amaçla meydanlara çıktığını dile getirdi. Artık kadınlar açısından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını vurgulayan Alkan, “8 Mart’ın yüz beşinci yılına girdiğimiz bu yıl, Kobanê ve Kürdistan kadınları öncülüğünde dünya kadınlarının yeni bir döneminin de başlangıcıdır. Artık kadınlar açısından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesindir. Kadınlar dolayısıyla insanlık adına yepyeni bir zamanın içine girilmiştir. Bu zaman özgürlük zamanıdır. Mücadelesi daha zorlu geçebilir ama inancı, iddiası, iradesi daha güçlü olacaktır. Çünkü doğru öncülüğe kavuşmuş, doğru rotaya girmiş, hiçbir engeli tanımayacağı doğru akış yatağına geçmiştir” dedi.
Alkan, bu yılki 8 Mart startının kadın devriminin geliştiği Rojava alanında verilmesinin, dünya kadın kongresinin Kürdistan merkezinde yapılacak olmasının önemli olduğuna ve bunun yeni dönemin başlangıcı olduğuna dikkat çekti. Sadece kadınlar değil, genel olarak ezilen insanlık, demokratik-devrimci toplumun Kürdistan kadınlarının öncülüğündeki bu özgürleştirici mücadeleyi gördüğü ve sahiplenme, destekleme çabasına girmeye başladığını ifade eden Alkan, şöyle devam etti: “Dolayısıyla birleşen, dayanışma içine giren sadece dünya kadınları değil bir bütün ezilen insanlık, devrimci-demokratik toplumdur ve bu 8 Mart’a ruh veren bir de bu gerçek olmaktadır. Bu da elbette dünya kadın mücadelesi adına daha fazla toplumsallaşma anlamına gelmektedir. Daha fazla siyasallaşma, daha fazla sosyalleşme anlamına gelmektedir.”
‘TOPLUMSAL ÖZGÜRLÜK KADIN ÖNCÜLÜĞÜNDE GELİŞİR’
Kürdistan kadının öncülüğünde yaşanan gelişmelerin, yeni toplumsal şekillenmeye çok büyük etkilerde bulunduğunu dile getiren YJA Star Komuta Konseyi Üyesi Feride Alkan, bundan sonra toplumsal alanda yaşanacak gelişmeleri şu şekilde ifade etti: “Kobanê, Şengal direnişleri, Rojava devrimi dünya kadınlarına şunu göstermiştir; kadının kesin özgürlüğü toplumun yeniden örgütlendirilmesinde, demokratik temelde yeniden kurulmasında somutluk kazanabilir. Bu da toplumun inşa sürecine kadının esas kurucu güç olarak öncülük etmesini, aktif katılmasını gerektirir. Yeni bir toplum ancak cinsiyetçi, devletçi, iktidarcı, milliyetçi, mezhepçi kalıpların, anlayışların, yapıların yıkılması, yerine ise demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü değerlerin inşa edilmesiyle geliştirilebilir.”
Bunun gerçekleşebilmesi için de öz savunmanın ve örgütlü olmanın önemine dikkat çeken Alkan, “Tüm bunların gerçekleşebilmesi için her şeyden önce öz savunma gücüne dönüşmek, gerici, faşist saldırılara karşı toplumsal varlığı koruyabilmek gerekir. Toplumunu, kendini, değerlerini koruyamadığın bir yerde sağlıklı bir yeniden inşa da geliştiremezsin. Şimdiye kadar dünya kadın hareketlerinde eksik olan şey tam da bu noktaydı. Önder Apo öncülüğündeki kadın özgürlük mücadelemizle ilgili anlamadıkları nokta da bununla ilgiliydi. Yani dışarından bakışla bizi ulusal kurtuluş mücadelesi yürüten klasik bir sosyalist güç gibi ele alıyorlardı. Kadın ordulaşmasını, partileşmesini, kadın kurtuluş ideolojisini, özgür eş yaşam projesini bu nedenle tam anlayamıyorlardı. Rojava devrimiyle kadın ordusunun neden gerekli olduğunu, ne yapabildiğini, kadın partisinin toplumsal inşada nasıl bir iradeye yol açtığını, Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin kurulan yeni toplumun zihniyetini, ahlaki-politik yapısını, siyasal sistemini nasıl demokratize ettiğini gördüler ve böylece Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi’nin gerçek tanımına, anlamına ulaşmış oldular” tespitinde bulundu.
‘ÖZ SAVUNMA KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TEMEL ŞARTIDIR’
Yaşanan gelişmelerin, öz savunmanın ne kadar gerekli olduğunu kanıtladığını belirten, Rojava örneğini veren ve kadın ordulaşmasının bir ihtiyaç olduğuna dikkat çeken Alkan, şunları söyledi: “Rojava devrimi, Kobanê, Şengal direnişleri tüm kadınlara ve genel olarak insanlığa şunu göstermiştir; kadının özgürlüğü için, öz savunma gücüne, gerillaya yani devletçi hiyerarşik düzen ordularının tersine meşru savunma çizgisinde kadın ordulaşmasına mutlak anlamda ihtiyaç vardır. Kadının öz savunmaya, profesyonel gerilla gücüne dönüşmediği, bu temelde iradeleşmediği bir yerde kadının güvenlikli, anlamlı, örgütlü varlığından da bahsedilemez. Ne yazık ki bunun bütün toplum, dünya kadınları tarafından bu açıklıkta fark edilmesi, kabul edilmesi ancak DAİŞ vahşetiyle yüzleşildikten sonra sağlanabilmiştir.”
Toplumun kendisini öz savunma temelinde örgütlemesi gerektiği ve bunun hayati olduğunu da kaydeden Alkan, “Bir toplum öz savunma bilinci kazanmışsa, yani kimseye muhtaç olmadan kendisini savunabileceğine, koruyabileceğine inanmışsa, bunun için kadınlar başta olmak üzere yediden yetmişe bir bütün olarak örgütlenmiş, silahlanmış, cesaretle, inançla mevzilenmişse hiçbir tehdit, hiçbir baskı karşısında pes etmez ve mutlak anlamda varlığını korumayı başarır. Şu anda toplum ve gençlik bunun farkında olduğu için gerillaya katılımlar da artmıştır. Artık kadın savaşçılar halkın umudu olmuştur” diye konuştu.
‘ARTIK ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK’
“Açığa çıkmıştır ki, nükleer fizik ve bilişim çağı olarak bilinen dolayısıyla küresel politik yapısı nedeniyle gerilla gibi küçük ölçekli yapıların etkinlik gösteremeyeceği sanılan yirmi birinci yüzyıl aslında kadınların ve halkların özgürlük yüzyılıdır ve bu özgürlüğün motor gücü de gerilla ve bu temelde örgütlendirilen savunma güçleridir” diyen Alkan, bu yılki 8 Mart’ın dünyanın bütün kadınlarının, Arînlerin, Stêrklerin, Slavaların, Destînaların, Hebunların yoldaşı, yol arkadaşı olduğunu söyledi.
Mersin’de tecavüz edilip katledilen Özgecan’ın yaşadıklarına karşı Kuzey Kürdistan ve Türkiyeli kadınların 14 Şubat’ta gösterdiği tepkinin artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını ortaya koyduğunu da belirten Alkan, artık örgütlenerek, özgürleşen bir kadın gerçekliğinin olduğunu ve bunun karşısında hiçbir gücün duramayacağını sözlerine ekledi. / Firatnews