HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, PKK lideri Abdullah Öcalan ile dün İmralı Adası'nda yaptıkları görüşmeyi ANF'ye anlattı.
ANF'ye konuşan Sırrı Süreyya Önder, görüşmeye her zamanki gibi Öcalan'a sağlığını sorarak başladıklarını ifade etti: "Kendisi de 'bizim hasta olmaya hakkımız yok' diye yanıt verdi. Genel olarak iyi olduğunu söyledi. Rutin bir baş dönmesi şikayeti var ama teşhisi de yine kendisi 'fazlaca yoğunlaştığım zamanlar oluyor' diye koydu. İyi olmak zorunda olduğunu söyledi."
İMRALI'DA PROGRAM VE TAKVİM KONUŞULDU
Önder, Öcalan'ın "En önemli realite sürecin yeni bir aşamaya gelmiş olmasıdır" ifadesine değinirken, şöyle konuştu: "Önce kendi açımızdan açıklayayım. Özellikle 3 hafta içinde siyasi heyetlerin görüşmesi -kamuoyuna yansıyan ya da yansımayan- önemli bir sıklık ve yoğunluk kazandı; bir içerik olarak muhtevaya büründü. Bu, giderek meselenin bürokratlardan çıkıp tam da olması gereken yere; siyasi heyetler eliyle yürüyen, tartışılan ve geliştirilen bir niteliğe büründü. Bunun yansımaları Sayın Öcalan'a da olmuş."
Öcalan'ın devlet heyeti ile yaptığı görüşmede ilk kez bir program ve takvimin konuşulduğunu açıklayan Önder, şu bilgileri verdi: "Sayın Öcalan'ın sürecin başından itibaren vurguladığı; yasal çerçeve, demokratik siyasetin önündeki engellerin kaldırılması, hasta tutsaklar, Terörle Mücadele Yasasının bir demokratik ülkeye yakışmayacağına dair vurguları, sanırım kendisinin devlet heyetiyle yaptığı görüşmede de ilk kez bir programa ve takvime bağlanmaya başlamış. Bunu Beşir Atalay'ın Kanal 7deki açıklamalarından da bir miktar anlıyoruz. Hükümetin bu işle ilgilenen sorumlusu olarak yeni programla, takvimle, net bir iradeyle çözümü geliştireceklerini vurguladı. Bütün bunlar bir araya gelince Sayın Öcalan'ın 'yeni aşama' olarak kastettiği şeyin ne olduğunu anlamak kolay oluyor. Bugüne kadar olmayan ama bugün gelişen şey; siyasi heyetlerin artık meseleyi siyaseten tartışmaya başlamaları..."
SİYASİ HEYETLER VE ÖCALAN-DEVLET HEYETİ ÖNEMLİ GÖRÜŞMELER YAPACAK
Önder, Öcalan'ın "Önümüzdeki iki-üç haftalık dönemde bütün bunları çok yoğun olarak, derinlikli bir şekilde tartışacağız. Mesafe alınacağını ümit ediyorum" dediğini belirterek, "Bu süreçte hem siyasi heyetler olarak hem de kendisinin devlet heyetiyle yapacağı görüşmeler gelişecek" diye ekledi.
Öcalan'ın İzleme Kurulu isteğini de dün yaptıkları görüşmede gündeme getirdiğini belirten Önder, "Sürecin şeffaf ve halkın denetimine açık yürümesini istiyor. Güncel olan tartışmaların yaşanmaması için bunun bir İzleme Kurulu üzerinden denetlenmesi gerektiğini, böylece bu sorunların en aza ineceğini ve giderek sıfırlanacağını düşünüyor. Bunları söylerken 'sanırım hükümet de bunun farkında' dedi" şeklinde konuştu.
'BİZİM DAR SİYASET YAPTIĞIMIZI MI DÜŞÜNÜYORLAR?'
Önder, Öcalan'ın ifadelerini şöyle aktardı: "Hükümetin bugüne kadar temel yanılgı ve eksikleri oldu. Bunun birisi; hep bir seçim bahanesi arkasına sığınarak geciktirici, öteleyici, siyasi cesaretten uzak bir tutum benimsemişti. Ben hep sürecin bu şekilde korunamayacağını, tam tersine, yasal ve siyasi nitelik kazandırılarak ancak sürecin ve büyük barışın teminat altına alınabileceğini söyledim. Aksi halde sabote edilmeye, güçsüzleştirilmeye, değersizleştirilmeye dönüşen bir proje haline geleceğini söylüyordum. Uyarılarımı yeterince, zamanında dikkate almıyorlar. Bizim dar bir siyaset yaptığımızı mı düşünüyorlar acaba? Fakat gelinen noktada farklı uyarılarım da oluyordu. Tarih '90'lı yıllardan beri benim dikkat çektiğim ve tespit ettiğim şekilde gelişti. Süreç içinde hakiki bir gerçekliği ve değeri ortaya çıkan şeyler oldu. Yine gecikmeli olarak bu noktaya gelmeleri umut verici.
'BÜTÜN ENERJİ ÖNERİLERE, YOL VE YÖNTEM ARAYIŞLARINA HARCANMALI'
Önder, Öcalan'ın tarafları süreci provoke edecek tutumlardan kaçınmaya, dikkatli ve duyarlı davranmaya çağırdığını ve şu ifadeleri kullandığını belirtti: "...Bundan kastettiğim yapılar ve yapıların tutumu değildir. Bu provokasyonla kimseyi, örneğin bölgedeki gençleri ya devletin oradaki şeylerini kastetmiyorum. Zorlayıcı gelişmeler süreci baltalamak isteyen güçler için uygun zemin sunar ve bu zorlayıcı gelişmelere meydan vermekten iki tarafın da kaçınması gerekir. Vuku bulan bazı gelişmeler süreç karşıtı yerde konumlananlar için provokasyon zemini yaratabilir. Onun için bunlara meydan vermemek, onun yerine bütün enerjiyi gerçekçi ve samimi öneriler hazırlamak ve bunun pratikleşmesi için yol ve yöntem arayışlarına yoğunlaşmak gerekir."
'CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN; KAPSAYICILIK, DEMOKRATİK SİYASETE İNANÇ, BARIŞ...'
Öcalan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik görüşleri ise şöyle: "Cumhurbaşkanlığı seçimini sistem üzerinden tartışmakta fayda var. Bizim işimiz kişileri değil, sistemi tartışmaktır. Sistem de, bu toplumun önüne 'demokrasi ve barış projesiyle gelenler ve gelmeyenler' olarak ayrılacaktır. Bizim kendi bulacağımız yani sosyalistlerin, Kürtlerin, emekçilerin, bütün mazlumların bu vasfa uygun bir adaya verecekleri güç tam da bu demokratikleşme ve barış meselesini bir program olarak diğer siyasi partilerin gözetmesi ve kendilerini buna zorlamasını sağlayacaktır. Bu açıdan önemlidir. Üç ilkem var; kapsayıcılık, demokratik siyasete olan inanç, barışı geliştirme."
'BİR ANDA İKTİDAR ALTERNATİFİ OLABİLİRSİNİZ...'
Önder, Öcalan'ın HDP-BDP'ye kongreler için başarı dilediğini kaydederek, "Soma gibi, yine inşaatlarda gelişen iş cinayetleri gibi vahşi kapitalizmin sonucu olan büyük katliamlar yaşanırken bir gerçek daha ortaya çıkıyor; sol-sosyalist gelenek bu alanlarda yeterli yoğunlaşmayı yapamamış" dediğini ve Yunanistan'daki birleşik sol muhalefet örneğini verdiğini belirtti. Önder, Öcalan'ın ifadelerini şöyle aktarmaya devam etti: "Grup tartışmaları yerine ilkelerin koyduğu programlarla solun-sosyalistlerin iktidar alternatifi olmasının önünde sadece dar tartışmalar vardır. Onun dışında hiçbir engel yoktur. HDP kongresinin bunu yeterince tartışması gerekir. Sol- sosyalist geleneklerden bütün mazlumlara, kadınlara, gençlik temsiliyetlerine uzandığı ve önünde de böyle bir ilkesel yaklaşım gücü olduğu zaman oranların hiçbir kıymeti yoktur. Bir anda iktidar alternatifi oluverirsiniz. Bu kadar çapul bir kapitalizm bu ülkede varken, bu da büyük avantaj. Zalimce bu çapul kapitalizm ama halk güçleri açısından bunun önemi yok."
'EŞ BAŞKANLAR BÜYÜK BİR İLKESEL UZLAŞMAYLA SEÇİLMELİ'
Öcalan'ın HDP Kongresinde yapılacak seçimlere de şu sözlerle değindiği öğrenildi: "Demokratik sosyalizm, neo-liberalizmin Türkiye'ye dayattığı vahşi kapitalizme karşı kendi demokratik ulus, devlet, ekonomik program alternatiflerini ortaya koymalı. Pratik-örgütsel yönden yaşamsallaşmalı, yürümeli, koşmalı. Farklı bileşenlerin bu stratejik doğrultuya içtenlikle katılımı ve katkısı sağlanmalı ve bütün bileşenler birbirleriyle pozitif katkı temelinde yarışmalıdır. Kongre büyük bir ilkesel uzlaşmayla kendi başkanlarını seçecektir. Görev alan arkadaşlar bu ana çerçeveye uygun olarak sürekli yenilenmeyi göze alarak bu işlevi yerine getirmelidir."
MEDYAYA ELEŞTİRİ
Önder, Öcalan'ın isim vermeden bazı televizyon programları ve gazete köşelerindeki prototip yaklaşımları da eleştirdiğini bildirdi: "Örneğin şöyle yaklaşanlar var; 'APO bir şey söyler ve şu uygulamalar değişir' ya da 'şunlar şöyle bir hal alır KCK durur ya da başlar'. Bu, süreçten ve Kürt halkından ve onun siyasal kurumlarından hiçbir şey anlamamış olmak demektir. Aynı zamanda da çok ciddiyetsizbir yaklaşımdır. Bu barışa falan hizmet etmez, barış da böyle gelmez. Barışın konuşulduğu ya da yazıldığı her programda bunun tekabül ettiği tarihsellik ve çözümdeki ilkesel yaklaşımlar kişilerden bağımsız olarak tartışılmalı, geliştirilmeli; barışa ancak böyle katkı sunulur. Diğerleri için iki şey var; meseleyi magazinleştirmek ve spekülasyon üzerinden meseleye yaklaşmak... Olumlu yaklaşanlar da var bu meseleye. Dikkatle takip ediyorum. Memleketteki su meselesinden güvenlik sorununa varana değin, Ortadoğu'daki durumdan ekonomik göstergelere varana değin meseleyi hep bu ilkesellikle anlamaya çalışan kalemler de var. Bu çabalar yükseltilmeli, derinleştirilmelidir."
'ÜLKENİN BÖLÜNMEMESİNİN TEMİNATI KÜRTLERDİR'
Önder, Öcalan'ın görüşmede bölünme propagandası ve savaş çığırtkanlığı yapanları da şöyle eleştirdiğini ifade etti: "Bu ülkenin bölünmesi üzerinden ilkel propaganda ve savaş çığırtkanlığı yapan herkes gericidir. Herkes, Türkiye halkı bilmeli ki, bu ülkede bölünmemenin, bir arada yaşamanın tek teminatı; Kürtlerin iradesidir ve bu konuda samimiyet ve tutarlılıklarını defalarca kanıtlamışlardır. Türklerin büyük barışımızın etrafında kenetlenmesi ve bu spekülasyonlara itibar etmemesi gerekiyor. Bunların hiçbiri, bölünme paranoyası üzerinden siyaset yapanların hiçbiri yerli değildir. Bunlar hep uluslar arası angajmanların ajandaları ile çalışıyorlar."
AĞRI VE NORŞİN SEÇİMLERİ
İmralı'da görüşme yaparken Ağrı ve Norşin seçim sonuçlarının henüz açıklanmadığına dikkat çeken Önder, Öcalan'ın bu konuya ilişkin, "Yüksek güvenim var. Aslında seçim olmuyor; halk orada iradesini gösterdi. Bugün hile ve tuzakları boşa çıkartacaklar. Ben onlara güveniyorum. Bu onurumuza bağlılığımızı gösterecektir ve göreceksiniz, geçen seçim oy vermeyenler de verecek. Çünkü onurumuzun söz konusu olduğunu anlayanlar olacaktır. Hem onurumuza bağlılığımızı hem de barışa, demokratik siyasete dönük kararlılığımızı gösterecektir" dediğini açıkladı.
'SAVAŞ PLANI YAPMA'
Önder, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın HDP-BDP'ye yönelik "B-C planımız devreye girer" şeklindeki tehdidi için de Öcalan'ın, "Plan yapılacaksa demokrasi için yapılmalı; barışa dönük yapılmalı. Savaşa dönük plan yapılmamalı" uyarısında bulunduğunu bildirdi.
KCK MEKTUBU
Önder, Öcalan'ın KCK tarfından kendisine yazılan mektubu okuduğunu ve iki hafta sonra bir mektup yoluyla yeni değerlendirmelerde bulunacağını açıkladığını da aktardı. / anf